Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ancak Müslümanlar Kardeştir... (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com

Ne olduysa bu yüzyılda oldu. Fıtratı inkar eden, yok saydı seni önce:
“Bizdensin de farkında değilsin. Dağda ‘kart kurt’ ses çıkaransın sadece. Her şeyi bizden öğrendin, zaten yabandın(!) Dilin bile yok, dilin olsa alfaben olurdu.”

Cehaletten öte bir inkardı bu. Bağdat sarayında, Nizamülmülk’ün otağında, Ahmed Hani’nin Mevlid’iyle Mem-u Zin’i okuyunca, ‘Bu ne yüksek şaheser, dili de enfes!’ demeye başladı.
Yutkunarak ‘Varsın!’ dedi, arsızca. Lutfetti(!) magazin basın.
Ne yokluğun üzdü seni, ne varlığın şımarttı. Üst perdeden konuştu sonra, kavmini üstün tutan şoven ağızlı:
“ Sana haklarını vermeyen mi var? Olamıyor musun işçi, memur, bürokrat? Kim kısıtlıyor seni?” vecizesi(!) bile,
‘Senin özgürlüğün benim tekelimde. İstersem artırır, istersem çeker alırım! İyisi mi daha fazla canımı sıkma’yla eşanlamlıydı.
…………
Vardın hep, Adem’le yazıldı adın.
İnsanlık harcının bir tuğlası da sendin. Sen de tanıştın; haramla, helalle. Vahiy, seni de muhatap kıldı. Lisanın şekillendi çok geçmeden. Elinle ve dilinle yaptıklarından sorumlu kılındın.
Hak / batıl imtihanında safını belirledin. ‘Her kavme gönderilen’ Elçiler, senin şehrinde doğdu. İbrahim sendendi ‘put kıran’.
Zalim de içinden çıktı. Azer oldu, oğlunu gammazlayan. Nemrut oldu, ilahlık taslayıp da bir sineğe mağlup olan.
Kucak açtın, Hira’dan gelen habere. Ömer’in Orduları adalet getirdi Diyarbakır’a, Batman’a. Zerdüşt belasından, Sasani çilesinden, Mecusi ateşinden kurtardın coğrafyanı.
Eyüp Ensari, Istanbul’a yürürken sendin ön safta. Sendin, Battal’ın rıbatında Malatya’da.
Alparslan’n ordusuna on bin er verdi, Molla Yahya. Bitlisli İdris ise, Doğu’nun çimentosu, Batı’nın amansız korkusuydu.
İçin içine sığmadı, yürüdün Kudüs’e. Bir tebessüm yayıldı, Selahaddin’in yüzüne. Aslan Yürekli(!) Richard, hayran kaldı düşmanına.
Devletin aslıydın, yaması değil. Irk değildi esas olan, hedefe yürüyen alperen’di.
Ektin biçtin toprağını. Şükrettin Yaradan’a. Şehitlik bir anlamdı, içi doldurulan. Şühedaya karışan, bilirdi amacını.
Taşnak’a vurulan bir tokattı, Hamidiye. Karşılıksız bir sevdaydı, Payitaht’a bağlılığın. Osman, ortak adındı. Osmanlı, kara sevdan.
Çanakkale’de mezar taşları… Hakkari, Van, Bingöl, Şırnak…
‘Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli / Ebedi yurdumun üstünde benim, inlemeli!”
………………
Lozan’da Musul ile Kerkük’ü veren irade(!) kabahati sana attı. Fakat, yalancının mumu söndü, yatsıya kalmadan. Mızrak, çuvala sığmazdı. On İki Ada, Venizelos’a armağandı.
Yeni konsept, kana doymadı. Seni sana bırakmadı. Taşeron katillerdi, musallat olan. Kompradordu, yüz bin kez cana kıyan.
BOP’un Tanzimatçısı, seni ‘yakın tehdit’ algıladı. Yaradan’ın İpi’ne sıkı sıkı sarılmışken sen, fitne soktu arana:
“Kendini, ya yok say yeryüzünde, ya da önderler bulalım sana marksistinden, ateistinden.
Yakın dostun da hazır, komşun Telaviv’den(!) Toprak ağaları bir yandan ezsin seni; bir yandan sokalım arana, okumuş entellektüeli(!)
Bırak Şafi ilmihali, oku Kapital’i. Çağdaş ol biraz canım, sıyır başındakini. Öğrenme elif be’yi. Kopsun bağın mazinle, yürü git Lenin’in izinde(!)”
………………
Bugün seni tartışıyor, Teksaslı Süvari. Özgürlük diyor, demokrasi diyor. Hem vuruyor kıymadan, hem de “Hani merminin parası(!)” diyor.
Hakemmiş Coni, kaynağını tüketen. Halepçe’yi mahvedeni kov kalbinden; ötenden, berinden.
Çık yolculuğa. Tillo’ya git mesela. Bin yıllık rasathanede pusulanı ayarla. Yüzün aydın olsun. Gir meclisine, Cezeri’nin.
………………
Sinsi sinsi yaklaşan ‘kökü dışarıda’ siyasiye hesap sor, çöz niyetini:
“Senin derdin Kürt’ü Türk’ten ayırmaksa boşuna. Ayrılmaz, kıblesi bir olan. Biz büyümek isterken, Mohaç’ta yarım kalanı tamamlamak istersen, senin bize sunduğun (!) küçülmek!
Küçüleceksen, git Enternasyonal’e. Bir fetret döneminden sonra, kanmayız asla sana! Ne adımızı kullan, ne rant çıkar acımızdan!
Hem bu coğrafyada siyaset yapıyor, hem de peşkeş çekiyorsunuz değerlerimizi. Hiç de bize benzemiyorsunuz.
Kürt analarının ahlakı, silinip gitmiş sizden! Ezana ayarlı değil, saatiniz! Randevunuz ‘derinler’le!
Çözüm mü?
Çözüm Yüce Vahiy’de:
“Biz, sizi tanışasınız diye kavimler halinde yarattık!” “Dağılmayın, parçalanmayın!”
“Onlar inkar edenlere karşı oldukça zorlu, kendi aralarında merhametli!”
İşte yol haritamız: Anadolu tutkumuz. İnancımız, gururumuz!’

Tarık Sezai KARATEPE
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Anadolu'dan Ortadoğu'ya...

269828_255400331141098_201572009857264_1200405_4960801_n.jpg


"Anadolu’dan Ortadoğu’ya, oradan dünyaya doğacak bütünleyici dengenin manivelası Türk, Kürt ve Arab ittifakıdır. Müslüman Türk’ün ümmet coğrafyasında kendini tekrar bulması, tıpkı Yavuz Han gibi Müslüman Kürd’ü saymak, dostluğunu kazanmakla mümkündür. Kürtsüz Türk Safevî’ye, Türksüz Kürt Batılıya fırsattır. Türk ve Kürt birbirinin yayındaki oku, birbirinin okundaki yay, Arab’sa her iki yaydaki gergi gibidir."

Furkan 40. sayı iç kapak
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
"Anadolu’dan Ortadoğu’ya, oradan dünyaya doğacak bütünleyici dengenin manivelası Türk, Kürt ve Arab ittifakıdır. Müslüman Türk’ün ümmet coğrafyasında kendini tekrar bulması, tıpkı Yavuz Han gibi Müslüman Kürd’ü saymak, dostluğunu kazanmakla mümkündür. Kürtsüz Türk Safevî’ye, Türksüz Kürt Batılıya fırsattır. Türk ve Kürt birbirinin yayındaki oku, birbirinin okundaki yay, Arab’sa her iki yaydaki gergi gibidir."
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Selamün Aleyküm...

Allah c.c. Senden Razı olsun Abim...
neden görmüyor kimse.. ve neden kimse bu taşın altına elini sokmuyor..
Belimizi büktü bu yükte neden Desteksiziz ve neden hala diye sayasım var

ne acısı dindi anamın ne Gözündeki yaşı kurudu
kökü kurusun belki kim saldıysa kökümüze bu kurdu..

Ellerini kurutsunsun Ebu leheblerin
Ummanlara gömsün Rabbim Firavunların...

Uyandır bizi Rabbim uykulardan...
Din düşmanları bizi ırzlarla namuslarala uyandırmadan...
Mabedlerimize namahrem elleri değmeden Uyandır ...

Rabbim Efendimizin duası vardı... Bilmiyorlar Allahım.. Bilseler yapmazdı diye...
Bende diyorumki UNUTTULAR Allahım...
Biliyorlardı unuttular Tarihlerini...
inançlarını imanlarını...

Efendim..
Sen bize İki Emanet Bırakmıştın ya ...
Sarıldıkça Asla yolumuzu şaşırmayacağımız...
Sarıldıkça kenetleneceğimiz...Kenetlendikçe kıtalara yayılacağımız...
Şimdi Unuttuk Emanetini...
KURAN ile SÜNNETİNİ...
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Anadolu'dan Ortadoğu'ya...

269828_255400331141098_201572009857264_1200405_4960801_n.jpg


"Anadolu’dan Ortadoğu’ya, oradan dünyaya doğacak bütünleyici dengenin manivelası Türk, Kürt ve Arab ittifakıdır. Müslüman Türk’ün ümmet coğrafyasında kendini tekrar bulması, tıpkı Yavuz Han gibi Müslüman Kürd’ü saymak, dostluğunu kazanmakla mümkündür. Kürtsüz Türk Safevî’ye, Türksüz Kürt Batılıya fırsattır. Türk ve Kürt birbirinin yayındaki oku, birbirinin okundaki yay, Arab’sa her iki yaydaki gergi gibidir."

Furkan 40. sayı iç kapak
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Malazgirt : Çağları Aşmışız Biz....


Gözlerini ovaya çiviledin; uzun uzun… Belki son sabahın olacak; belki hiç bitmeyecek bir şafak bestesi… “Ömür! Ne de kısaymış!” deyiverdin. Yurdunu yuvasını terk edenon binler, etrafında etten duvar örmüşler; bir vücudun azaları olmuşlardı.

Essalatü hayrun minen nevm” ovaya dalga dalga yayılıyor; Fırat’ın ve Dicle’nin çocukları saf tutuyordu.

En önde sen; sağında Kürt Muzuri’nin, solunda Türk Yesevi’nin yiğitleri; arkanda derya gibi akıp giden kırk bin aşk ve dava eri… Nasr okunuyor; maverada melekler, ilahi koroya eşlik ediyordu.

Buhara’dan kopup gelen çekik gözlüyle… toprağın rengine boyanmış, Zaho’dan sancağa koşan Hanzele soylular… rahmet sağanağında yıkanmaya gelmişlerdi, bereket sabahında…

En duru haliyle Kutsal Mesaj’a ram olalı nice asırlar geçmiş; her tecrübe, gönül iklimine meltem oluvermişti. Sen de ecdadından aldığın adalet bayrağını burçlara dikmiş…

Öldürmek istediğiniz, kuduz bir köpek olsa bile işkence etmeyiniz!” düsturunu Alemlere Rahmet Olarak Gönderilen’den almış; atının değdiği yer, Vareden’in Adıyla emanetine girmişti.

Evin toprak, libasın kefenin; sen de Selahaddin’e teslim edeceğin sancağı, küfrün kalbine saplayacağın o anı gözlerken, kim bilir neler düşündün, neler?

Karşında zulmün elebaşları; Frenk, Slav, Rum, Ermeni, Alman, İtalyan, Leh…. yine bir talandan geliyorlar; Sivas’ı, Erzurum’u yakıp yıkıp, taş üstünde taş komazken… seni de Isfahan’a gerisin geri yollamaya and içmiş, yüz binlerle Haçlı…

Kimi Hindu; kimi yamyam; kimi bilmem ne bela / Hani, tauna da zuldür bu rezil istila!”

Küfür tek millet!”ti ve sen de bu Kutlu Çağrı’ya davet etmiştin İbrahim soyluları. Kimi Dohuk’tan, kimi Taif’ten…

Zulüm ile abad olunmaz”dı… ve vakit tamamdı. Elbet hesabı görülecekti; aç arslanlara parçalatılan mü’minlerin… “İnsan değil bunlar; düpedüz cadı!” denerek Paris meydanında yakılan Çingene’nin…

Toprağı gaspedilen İskoçyalının… Teslis’i reddettiği için başı gövdesinden ayrılan Sümeyyelerin… ahı yerde kalmayacak; Güney’in çocukları, Kuzey’in mazlumlarına nefes olacak; “Zulüm ne yandan gelirse gelsin!” tar u mar edecekti.

Açe’de, Rabat’ta, Sevilla’da, Taşkent’te, Uygur’da, Hartum’da, Kerbela’da, Diyarbakır’da… eller senin zaferin için kalkıyor; senin yanında olamamanın vicdan azabını çekenler, “Bir zırh olsun, göndereyim!” diyerek, ezik ve mahcup, billurdan göz yaşlarını sana yolluyorlardı.

Nice az topluluklar vardır ki, çok topluluklara galip geldiler!” bir kez daha hakikat olacak mıydı? “Zafer kesin!” zannıyla, katar katar şarap yüklü atlarını geride tutan çağın Nemrut’u, nereden bilecekti, şarap lağımında boğulacağını!...

Günün birinde bir senarist çıkar mıydı? Macarca, Çekçe, Fince, Rusça, Yunanca… nara atıp gayyaya yuvarlanan kiralık katillerle….

Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça… yakarışlarla Firdevs’e uçan alp yiğitlerin iklimler aşıp gelen nur halkalarını… bir sahnede gözler önüne serip, zaman ve mekan perdesini aralayan “yedinci sanat”ını beyaz perdede konuşturan!

An olur; beyaz atınla, beyaz elbisenle, beyaz bir mektup bırakırsın; ak gönüllerden Akıncı yüreklere akarak, akın akın… Asırlardan asırlara… Kırk binlik orduna, uçsuz ovada Cuma kıldırmış; birazdan dünyayı terk edecek birinin haykırışıyla:

Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım.

Bugün burada Allah’tan başka bir sultan yoktur. Biz ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün müslümanların, zaferimiz için dua ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım.

Ya zafer kazanırız, ya şehit olarak cennete gideriz. İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün.”

“ Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere yükselecektir.”

“Yâ Rabb! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret
.” demiştin de bir tek fert ayrılmamıştı, mertlik kafilesinden.

Ortada ve en önde sen, cansiperane çarpışıyordun, namerte karşı. Komutandan ter akmayınca, askerden kan akar mıydı? Feda ettin kendini, tehlikeyi bertaraf ettin; sonra senden gelen bir sarma, bir dalmayla… bir bozgun, bir utanç kaldı, satılık beyinlere…

İşgale gelenler, yürek fethini gördüler; mahcup, ama adam gibi adamlarla savaşmanın gururuyla…

Ulaklar, zaferini okyanus ötelerine duyuruyor… Lahor çarşısında, Hindukuş zirvelerinde, Sibirya steplerinde, Kinşasa çöllerinde, Larnaka sahillerinde, Bilal’in ülkesinde, Sieera Leone’de… sokaklar “Hak geldi, batıl yok oldu!” şuuruyla coşuyor; bin yıllık Konstantin iktidarı yer ile yeksan oluyordu.

Kuzeye yöneliş seninle doruğa çıkmış; kıskaç daralmıştı. Senin davan ne ırk, ne toprak, ne de şöhretti. Eğer öyle olsaydı, beşte bir kuvvetinle, “görünmez kuvvetler” imdadına koşar mıydı?

Ayrılıkta gazap, birlikte rahmet vardır!” şuuruyla, ayrıştıracak alt kimliklerinden sıyrılmış; kavmiyetçilikten haya etmiştin.

Seninle başlayan zulme karşı direniş muştusu, Anadolu’yu cahiliye enkazından kurtarmış; Trabzon, Çanakkale, Diyarbakır üçgeninde ırklar üstü bir medeniyetin tohumları atılmış…

Söğüt ruhu, sınır tanımamış; Avrupa illerini imar edip, Boşnak, Pomak , Arnavut gönüllere deva olmuştu.

Mohaç’ta sönen medeniyet meşalesini yakacak er, kim bilir hangi coğrafyadan atını sürmekteydi?

( Tarık Sezai Karatepe )
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt