Resûl-i Ekrem SAS Hazretleri’nin torunları, Hazret-i Fatıma Radiyallàhu Anha’nın oğlu Hazret-i Hasan RA annesiyle beraber sofraya oturup yemek yemesini istemez imiş. Annesi Fatıma Radiyallàhu Anha oğluna sormuş ki:
—Oğlum ne için benimle beraber oturup yemek yemiyorsun?
Oğlu da:
—Anneciğim olur ki, senin hoşuna giden bir lokmayı ben almış olurum da sonra sana karşı asî olmuş olurum, korkusuyla beraberce oturmayı hoş görmüyorum, deyince muhterem ve mübarek annesi:
—Oğlum bütün yediklerin benim tarafımdan sana helâl olsun! demiş.
Görüyor musun anne ile oğul arasındaki sıkı rabıta nelerden doğmaktadır. Bunlar hep Hakk’ın onlara in’âm ve ihsanıdır. Bize düşen de, bunlardan ders almaktır.
Bu Hazret-i Hasan bir köylüden gördüğü ikrama karşılık Medine-i Münevvere’ye gelince her halde bize de uğrayınız diye sıkı bir tenbih yapmış. Köylü kişi de bir zaman sonra Medine-i Münevvere’ye gelince Hazret-i Hasan’a uğramış. O da evvelce gördüğü ikrama mukabil köylüye bir sürü koyun hediye etmiştir. İşte Evlâd-ı Resul böyle olur.
Hazret-i Hasan bir gün fukaralar sofrasına davet edilmişti. Şöyle ki, yolda oturmuş, topladıklarını yemekle meşgul iken, Hazret-i Hasan da oradan geçiyordu. Onlara selâm vermişti. Onlar da bilmukabele sofralarına davet etmişlerdi. Muhterem âlicenâb Peygamberimiz’in torunu hiç de tereddüt etmeden hayvanından inip onların sofrasına oturup birkaç lokma aldıktan sonra onları devlethanesine davet etmişler. Bir zaman sonra onlar da Hazret-i Hasan’ın evine uğramışlar. Gayet mükemmel ve son derece güzel hazırlanan sofraya oturtmuş ve kendilerini son derece memnun ederek uğurlamıştır. Tevâzuyu görüyor musun?
Bugün bizim halimize acımaktan başka çaremiz yoktur. Fakat Cilve-i Rabbani, muhterem pederleri şehid olarak dünyadan intikal edince yerine halk Hazret-i Hasan’a biat etmişlerse de çıkan fitneler yüzünden —ki, onları yazmağa insanın eli bile varmıyor— en nihayet, 47 yaşında olduğu halde zehirlenerek mertebe-i şehadeti de tatmışlardır. Allah Teàlâ makamlarını âli eylesin. Hazret-i Muâviye’nin oğlu Yezid 100.000 dirhem vermiş ve sonra da seni alacağım diye kandırmış Hazret-i Hasan’ın karısını. Saçı uzun aklı kısa olan bu kadın bu acı cinayeti işlemiş ve bu kirli ad kıyamete kadar ciğerlerden çıkmaz Hazret-i Hasan her ne kadar şehadet mertebesine erişti ise de bu kadının hâli ne olacaktır ve bunu kandıranların hâli ise tarihte çok çirkin bir kara yazı olarak kalacaktır. Hicretin 50. senesinde “Baki” denilen mezarlıkta annesi Hazret-i Fatıma’nın yanına gömülmüştür. Hazret-i Hüseyin RA de Muharremin 10. gününde 61 hicri senesinde katledilmiş ve yaşlan da 56 idi ve o gün bilâ sebeb güneş de tutulmuştu.
—Oğlum ne için benimle beraber oturup yemek yemiyorsun?
Oğlu da:
—Anneciğim olur ki, senin hoşuna giden bir lokmayı ben almış olurum da sonra sana karşı asî olmuş olurum, korkusuyla beraberce oturmayı hoş görmüyorum, deyince muhterem ve mübarek annesi:
—Oğlum bütün yediklerin benim tarafımdan sana helâl olsun! demiş.
Görüyor musun anne ile oğul arasındaki sıkı rabıta nelerden doğmaktadır. Bunlar hep Hakk’ın onlara in’âm ve ihsanıdır. Bize düşen de, bunlardan ders almaktır.
Bu Hazret-i Hasan bir köylüden gördüğü ikrama karşılık Medine-i Münevvere’ye gelince her halde bize de uğrayınız diye sıkı bir tenbih yapmış. Köylü kişi de bir zaman sonra Medine-i Münevvere’ye gelince Hazret-i Hasan’a uğramış. O da evvelce gördüğü ikrama mukabil köylüye bir sürü koyun hediye etmiştir. İşte Evlâd-ı Resul böyle olur.
Hazret-i Hasan bir gün fukaralar sofrasına davet edilmişti. Şöyle ki, yolda oturmuş, topladıklarını yemekle meşgul iken, Hazret-i Hasan da oradan geçiyordu. Onlara selâm vermişti. Onlar da bilmukabele sofralarına davet etmişlerdi. Muhterem âlicenâb Peygamberimiz’in torunu hiç de tereddüt etmeden hayvanından inip onların sofrasına oturup birkaç lokma aldıktan sonra onları devlethanesine davet etmişler. Bir zaman sonra onlar da Hazret-i Hasan’ın evine uğramışlar. Gayet mükemmel ve son derece güzel hazırlanan sofraya oturtmuş ve kendilerini son derece memnun ederek uğurlamıştır. Tevâzuyu görüyor musun?
Bugün bizim halimize acımaktan başka çaremiz yoktur. Fakat Cilve-i Rabbani, muhterem pederleri şehid olarak dünyadan intikal edince yerine halk Hazret-i Hasan’a biat etmişlerse de çıkan fitneler yüzünden —ki, onları yazmağa insanın eli bile varmıyor— en nihayet, 47 yaşında olduğu halde zehirlenerek mertebe-i şehadeti de tatmışlardır. Allah Teàlâ makamlarını âli eylesin. Hazret-i Muâviye’nin oğlu Yezid 100.000 dirhem vermiş ve sonra da seni alacağım diye kandırmış Hazret-i Hasan’ın karısını. Saçı uzun aklı kısa olan bu kadın bu acı cinayeti işlemiş ve bu kirli ad kıyamete kadar ciğerlerden çıkmaz Hazret-i Hasan her ne kadar şehadet mertebesine erişti ise de bu kadının hâli ne olacaktır ve bunu kandıranların hâli ise tarihte çok çirkin bir kara yazı olarak kalacaktır. Hicretin 50. senesinde “Baki” denilen mezarlıkta annesi Hazret-i Fatıma’nın yanına gömülmüştür. Hazret-i Hüseyin RA de Muharremin 10. gününde 61 hicri senesinde katledilmiş ve yaşlan da 56 idi ve o gün bilâ sebeb güneş de tutulmuştu.