Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ANARŞİ ZAMANINDA İNZİVAYA ÇEKİLİN... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Ebu Musa el–Eşarı Radıyallahu Anh, kainatın efendisinin has arkadaşlarından. Efendimizin ebedi hayata irtihallerinden yıllar sonraydı. Bir gün sefer esnasında İsfahan’dan geçiyorlardı. Ebu Musa kafileye İsfahan'da mola vermeleri için talimat verdi. Kafile istirahata çekildi, Ebu Musa'da bir mescide çekildi. Çevre sakinleri, Resulullah'ın arkadaşının mescitlerine geldiğini öğrenince, oraya akın ettiler. Mescidin cemaatle dolduğunu gören Ebu Musa el–Eşarı onlara dedi ki:
–Size Resululah'tan bir hadis anlatayım mı?
Orada bulunanlar hep bir ağızdan:
–Anlat dinleyelim,dediler.
Ebu Musa el–Eşarı:
–Resulullah bize haber verdi ki; Kıyamet yaklaştığı zaman anarşi çoğalacak. Cemaatin içinden bir adam ayağa kalkarak sordu:
–Ey Ebu Musa! Anarşi nedir?
Ebu Musa el–Eşarı:
–Yalan ve katıldır.
Adam:
–Şimdikinden daha çok mu adam öldürülecek?
Ebu Musa el–Eşarı:
–Öldürmeden amaç, savaşlar ve kafirlerle yapılan harpler değildir. Müslüman'ın Müslüman'ı öldürmesidir. Adam komşusunu, arkadaşını öldürecek, amca yeğenini, yeğeni amcasını katledecek.
Ebu Musa el–Eşarının anlattıkları, orada bulunanları dehşete düşürmüştü. Şaşkınlık içinde bir adam daha ayağa kalkarak şu soruyu sordu:
–Bahsettiğiniz zaman geldiğinin, insanların başında akıl olmayacak mı?
Ebu Musa el–Eşarı:
–O zaman insanlar kendilerini çok akıllı zannedecek ama akılları olmayacak, herkes çok şey biliyorum zannedecek ama hiçbir şey bilmeyecek. Rabbime yemin ederim ki, ben o işlerin vuku bulacağı zamanı düşünmekten korkuyorum. Bu devirde yaşayan insanların bir tek kurtuluş çaresi var, girdikleri gibi, dünyadan çıkmak. Yada hiçbir şeye karışmadan bir köşeye çekilmek.

EY ÜMMETİM! BÜYÜK İMTİHANA

TABİ TUTULACAKSINIZ

Kainatın efendisi bir gün mescidinde ashabına hutbe irad etti. Efendimiz önce Allah–u Teala Hamd ve senadan sonra ashabına anlatmaya başladı:
Ey ashabım! Dünya mahv olmak üzeredir. Dünyanın kalan ömrü, bir kabın dibinde kalan su miktarından fazla değildir. Bir su kabının dibinde kalan birkaç damla su, susamış bir insanı ne kadar kandırırsa, dünyaya rağbet eden kişinin de dünyadan alacağı o kadardır.
Sizler bu dünyadan göçeceksiniz, zevali olmayan, ebedi kalacağınız bir aleme ulaşacaksınız. Oraya giderken, dünyanın iyilik ve güzelliklerinden toplayabildiğiniz kadarını toplayın.Haberiniz olsun ki; orada öyle bir cehennem var ki, ona bir taş atılır, bu taş, yetmiş sene yuvarlanırda sonunu varamaz. Bu cehennemi kimler dolduracak biliyor musunuz? dünyaya tapanlar.
Cennetin makamları arasında da kırk yıllık mesafe vardır. Cennetin makamları arasındaki bu mesafe izdihamla dolacak.
Ey Ashabım! Geçmişte öyle günler geçirdik ki, iman edenlerin sayısı yedi kişiden ibaretti. Yedi kişinin yedincisi bendim. İmkansızlıklar içinde bulunuyorduk, yiyeceğimiz yoktu, karnımızı ağaç kabukları ile dolduruyorduk. Ağaç kabukları yemekten, vücudumuz güçsüz kalmış, yanaklarımız çökmüştü.
Yine aç kaldığımız günlerden bir gündü, tenha bir yerde, bir hurma tanesi bulmuştum. Onu iki parçaya böldüm, bir parçasını kendime diğerini de Saad'a verdim. Saad yarım hurma ile nefsini körletmişti. Bende diğer yarım dilimi ile nefsimi körlettim.
Ey ashabım! Bugüne baktığımızda bir çoğunuzun, bir beldeye emir olduğunuzu görüyorum. Ganimet malları her taraftan bol bol geliyor. Ben kendi nefsime karşı değil, Allah'ın indinde küçük olmaktan Rabbime sığınırım.
Hiçbir nübüvvet yoktur ki, devredilerek hükümdarlığa, krallığa dönüşsün. İşte bunun içindir ki siz imtihana uğrayacaksınız. Bizden sonra kendinize emirler seçeceksiniz. Seçtiğiniz emirler yüzünden de büyük imtihana tabı tutulacaksınız, imtihanları kazanmaya gayret edin.

DÖRT DEFA ALİ İLE SAVAŞTIM,

DÖRDÜNDE DE ALİ HAKLIYDI

Amr bin As, hicri 51 senesinde Mısır'da hastalanır. Hastalığı oldukça ağırdır, yaşı da bir hayli ilerlemiş olduğu için bu hastalıktan kurtuluş umudu yoktur. Amr bin As, Mısır valisidir, hasta yatağında Mısır vilayetinin ileri gelen eşrafı onu ziyaret ediyor, ziyarete gelenlere pişmanlık ve geçmişte yaptığı hatalardan şikayet ediyordu.
O sıralarda Mısır'da bulunan İbn–i Abbas, Amr bin As'ı hasta yatağında ziyarete gider. Selam ve musafahadan sonra İbn–i Abbas:
–Ey Ebu Abdullah! Nasılsın? der.
Amr bin As:
–Ne sorarsın Ey İbn–i Abbas? Dünyayı az imar ettik, dinimizi çok harap ettik, dedi. Her halinden çok üzüntü içinde olduğu anlaşılıyordu. O kadar pişmanlık ve üzüntü içindeydi ki, yanında bulunanlar bu halinden çok etkileniyordu. İbn–i Abbas'ta etkilenmiş ve onu teselli etmeye çalıştı.
İbn–i Abbas:
–Allah'ın rahmeti çok geniştir ve ondan hiçbir zaman umut kesmeyelim, dedi.
Orada bulunanlardan İbn–i Şemmase Mihri:
–Resulullah'tan işittim, Ebu Bekir cennettedir, Ömer Cennettedir, Osman Cennetedir, Ali Cennettedir, buyurdular. Başkalarını da saydı. Bunları dinleyen Amr hüzünlü bir sesle şöyle dedi:
–Benim için en büyük devlet ve teselli, 'Lailahe İllallah Muhammed'un Resulullah'dır, dedi. Orada bulunanlar yine onu teselli etmeye çalışırlar.
Amr bin As:
–Ben Müslüman olmadan önce büyük hatalar işlemiş biriydim. Eğer İslam ile şereflenmemiş olsaydım, ebedi cehennemliklerden olacaktım. Rabbime hamd olsun ki; Resul–ı Ekrem sayesinde ebedi kazananlardan oldum. Bir gün Resulullah bana sordu.
–Ey Amr bin As benden ne istiyorsun?
Bende:
–Ya Resululah! Geçmiş günahlarımın affedilmesini isterim, dedim.
Resulullah:
–İslamiyet geçmiş günahlardan sual etmez, buyurdular.
İçimde bir uhde kalmıştı, Resulullah bana fazla muhabbet göstermedi.
Amr bin As'ın niçin çok üzüldüğü, hasta yatağında kahır çektiği anlaşılmıştı. Resulullah ona başkalarına gösterdiği muhabbeti göstermemişti, bunun ezikliği onu eziyordu.
Yanında bulunanlara geçmişte yaptığı hataları anlatmaya devam etti. Resulullah'tan sonra Ebu Talip'in oğlu Ali ile aralarında geçen hadiselerden pişman olduğunu, bugün olsa aynı şeyleri yapmayacağını söyledi.
–Ali ile dört defa savaştım. Dördünde de ben haksız tarafta bulundum. Bedir'de Ali'nin karşısındaydım, Uhud'da Ali'nin karşısındaydım, Hendek'te de Ali'nin karşısındaydım, Sıffın'da da Ali'nin karşısındaydım. Dördünde de haklı olan Ali'ydi.

İZİN VER BABAMIN HAKKINDAN GELEYİM

Tebük seferinde, ashaptan iki kişi arasında münakaşa çıktı. Bu münakaşayı fırsat bilen münafıkların başı İbn–i Ubey ortalığı velveleye verdi. Hatta daha da ileri giderek:
–Medine'ye döndüğümüzde ileri gidenleri, geri kalanları ayırt edeceğiz, gibi laflarda bulundu. Durumdan Kainatın Efendisinin haberi oldu, çok üzüldüler, Resulullah'ın üzüldüğünü gören Hazreti Ömer:
–Ya Resulullah! İzin ver şu münafığın hakkından geleyim.
Kainatın Efendisi Ömer'e izin vermedi, hadisenin yatışması için sükunet tavsiye etti. Hadiseyi duyan İbn–i Ubey'ın oğlu, ashabın güzidelerinden Abdullah Efendimizin yanına gelerek şöyle der:
–Çok üzgünüm, benim babam ok alçalmıştır. Hazrec kabilesi mensupları bana değil de babama itaat ediyorlar, buna rağmen bana izin ver ya Resulullah, babamın hakkından geleyim.
Kainatın Efendisi Abdullah'a da müsaade etmez, onu da sakinleştirir. Ashabının ailelerini birbirine kırdırıyor, ashabı birbiri ile kavga ediyor, bunu hiçbir zaman söyletmeyecektir.
Bu noktadan hareketle buyururlar ki:
–Birbirinizin hakkından gelmeyi, aklınızdan çıkarın, böyle bir şey katiyen olmayacaktır.
Aradan zaman geçti, Abdullah babası İbn–i Ubey ile karşılaşır.
İbn–i Ubey:
–Sen nasıl evlatsın? Baban hakkında alçak adam, onu halledeyim gibi sözler saffetmişsin.
İbn–i Ubey'ın bu sözleri karşısında Abdullah da boş durmaz, kavga kızışır sözlü münakaşa neredeyse fiili saldırıya denecekti ki, kainatın efendisine haber ulaşır. Efendimiz Abdullah'ı huzuruna çağırır ve ona şöyle der:
–Abdullah! Babanı kendi haline bırak, onula uğraşma.
Abdullah Resulullah'ın bu tembihini, babasının son nefesine kadar tutar.

MECLİSLERİNİZİN HAKKINI VERİN
Ebu Talha el–Ensarı anlatıyor. Bir zaman bir gurup arkadaşımızla oturmuş sohbet ediyorduk. Derken Resulullah yanımızdan geçerken bizi gördü ve yanımıza geldi.
–Burada ne yapıyorsunuz? dedi.
Bizde dedik ki:
–Ya Resulullah! Burada oturmuş, aramızda bazı meseleleri müzakere ediyor, karşılıklı konuşuyoruz.
Resulullah:
–Böyle oturduğunuz zaman, meclislerinizin hakkını verin.
Peygamber Efendimizin ne demek istediğini anlayamamıştık, bunun için sorduk:
–Ya Resulullah! Meclislerin hakkı nedir?
Resulullah:
–Meclislerin hakkı üçtür, göz yummak, selamı iade etmek ve güzel söz söylemek.
Göz yummak; kardeşlerinizin kusur ve hatalarını araştırmamak, yol üzerinde meclis kurulmuşsa yoldan geçenleri bakışlarla rahatsız etmemek.
Selamı iade etmek; verilen selama usulüne uygun mukabelede bulunmak.
Güzel söz söylemek; bundan kasıt, meclislerde yapılan konuşmaları Kur'an tilaveti ile süslemek, hadisi şerif okumak ve birbirlerine karşı iyi muamelede bulunmak.
 

FATMA_ERGUN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Haz 2006
Mesajlar
3,537
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ANARŞİ ZAMANINDA İNZİVAYA ÇEKİLİN...

MECLİSLERİN HAKKI ÜÇTÜR BEN BUNU BİLMİYORDUM ALLAH RAZI OLSUN ÖGRENDİM SAYENİZDE
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ANARŞİ ZAMANINDA İNZİVAYA ÇEKİLİN...

Konuyu iyi özümlemek gerek arkadaşlar çün kü bu devirde yapılması gereken müminin en önemli görevi imanını kurtarmaktır bunu bencillik olarak almayın asla Emribil Mağruf ve Nehyi münker görevimizi bırakmamalıyız. gerekeni yapmalıyız tabi ki. Bu üzerimizde kutal bir görev yanlız küfrün bu kadar apacık yapılan Allah tanımaz haraketler karşısında insan uzletle, Halvet ile ( inzivaya çekilmek) kurtuluşa erer diye düşünüyorum. Rabbim yar ve yardımcınız olsun bu sözüme dayanak olarakta Abdulhakim Arvasi Hazretleri şöyle söylüyor ki Günümüz müminlerin en büyük görevi İmanını kurtarmaktır. başlanpıçta soyledigim sözün sahibinide söylemiş oldum... s.a.
 

aysu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
13
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ANARŞİ ZAMANINDA İNZİVAYA ÇEKİLİN...

öncelikle selamlar.Yazılarınızı okudum.inanın bunların çoğunu okumamıştım.Nereden buluyorsunuz.Kaynağını sorabilirmiyim
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ANARŞİ ZAMANINDA İNZİVAYA ÇEKİLİN...

bazı güzel gazeteler, Dİni ve sosyal içerikli siteler, Tasavvufi Kitaplar, Düşünce kitapları Vs kaynaklardan hanım efendim allah razı olsun s.a.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt