kalbin zümrüt tepesi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 17 Ocak 2007
- Mesajlar
- 395
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 44
Anadolu insanının ateşle imtihanı
Son 10-15 yılda yaşadıklarımızın, kocaman ve kapkaranlık bir senaryonun kanlı parçaları olduğunu söylemek, kimilerine göre komploculuk olabilir.
Ama bana göre öyle değil.
Ben kabus dolu bu sürecin, 90'lı yıllarla başladığını düşünüyorum. 28 Şubat sürecinde iyice kesifleştiğine ve 1 Mart tezkeresinin Meclis’ten geçmemesinin ardından da uluslararası bir boyuta ulaştığına inanıyorum.
Son 4 yılda ise büyük ivme kaydetmiş durumda.
Birileri Anadolu insanının bilinçlenmesinden, siyasal, sosyal ve ekonomik alanda ciddi ataklar yapmasından, imparatorluk mirasına sahip bir toplum olduğunu hatırlamasından ve bu vakarla hareket etmeye başlamasından çok ama çok rahatsız olmuş durumda.
Ekonomi düzelme yoluna girdi. Ülkede gözle görülür bir istikrar sağlandı. Demokratikleşme adına önemli adımlar atıldı. Bir asırlık hayal olan muasır medeniyet seviyesine yükselme yolunda çok ciddi mesafeler alındı.
Oysa genç Türkiye Cumhuriyeti'ne biçilen rol hiç de böyle değildi.
Başını her kaldırışında tepesine farklı türde darbeler yiyen bu millet -kimilerine göre- artık iyice kontrolden çıktı. Ondan dolayıdır ki, bir daha doğrulamayacağı biçimde hırpalanmalı, hatta parçalara ayrılmalıydı.
Derken...
Kalabalık katılımlı sözde cumhuriyete sahip çıkma mitingleri yapılmaya başlandı. Bu geniş çaplı psikolojik harp operasyonlarına, bindirilmiş kıtaların yanı sıra, ay yıldızlı bayrağımızın etkisine kapılıp, destek veren, sıradan vatandaşların sayısı hiç de az değildi.
O günler ülkede ayrışmanın yoğun biçimde tetiklendiği günler oldu. Sözde cumhuriyet mitingleri vesilesiyle, başı örtülü olanla başı açık olan arasına hazımsızlık tohumları serpildi.
Gerçi 22 Temmuz seçimlerinin sonucu Cumhuriyet mitinglerinin profesyonelce hazırlanmış birer psikolojik harekat çalışması olduğunu teyid ediyordu. Ne var ki, bu gerçeğin ortaya çıkması, milli birlik ve beraberliğin ağır biçimde zedelenmesini engelleyemedi.
Tarih boyu yüreğini herkese açmaktan asla imtina etmeyen Anadolu insanı, sebebini anlayamadığı bir taarruzla kaşı karşıyaydı. Bu toprakların masum halkından intikam almak isteyen nankörlerin henüz Türkiye'yle işi bitmemişti.
Bu kez yine kendilerinin açtığı en hassas yaramıza iliştiler. Bitmeye yüz tutan terörü hortlattılar. Ülkenin güneyinden ve doğusundan üst üste şehit haberleri gelmeye başladı. Bunlara, büyük şehirlerimizde patlayan bombalar eklendi.
Toplumsal psikoloji altüst oldu. Ülkede huzur dibe vurdu. Laik-anti laik ayrışmasından sonra bu kez Türk - Kürt bölünmesi kartı açılıyordu.
Seçimlerde büyük bir mağlubiyete uğrayan medya ise sanki toplumdan intikam alırcasına verdi terör haberlerini. Eğer benzer haberlere daha önce verdikleri önem (vermedikleri mi desek) bilinmese, tavırlarını milli hislerinin galeyana gelişine bağlamak mümkün olabilirdi. Ama kahraman şehitlerimizin resimlerinin hemen yanı başına, artist/manken frikiklerini yerleştirmeleri, samimiyetsizliklerini bir kez daha gösterdi.
Şimdi Anadolu insanı Kurtuluş Savaşımızdan bile daha şedid bir ateşle imtihan oluyor. Üç kıtada at oynatırken Anadolu coğrafyasına sığışmak zorunda kalan bir millete, hain bir tuzak daha kuruluyor.
İhanet çemberi muvaffak olur ve bu aziz millet kurulan tuzağa düşerse, Anadolu toprakları (Allah korusun) belki paramparça olacak.
Yok eğer plan deşifre edilir ve boşa çıkarılabilirse, bu toprakları bölmek için tutuşturulan bomba, tutanın elinde patlayacak.
Ve bu karmaşık süreç maziye adını altın harflerle yazdırmış bir milletin, istikbale de mührünü basmasının yolunu açacak.
2007-10-30 12:15:44
AHMET BÖKEN
Son 10-15 yılda yaşadıklarımızın, kocaman ve kapkaranlık bir senaryonun kanlı parçaları olduğunu söylemek, kimilerine göre komploculuk olabilir.
Ama bana göre öyle değil.
Ben kabus dolu bu sürecin, 90'lı yıllarla başladığını düşünüyorum. 28 Şubat sürecinde iyice kesifleştiğine ve 1 Mart tezkeresinin Meclis’ten geçmemesinin ardından da uluslararası bir boyuta ulaştığına inanıyorum.
Son 4 yılda ise büyük ivme kaydetmiş durumda.
Birileri Anadolu insanının bilinçlenmesinden, siyasal, sosyal ve ekonomik alanda ciddi ataklar yapmasından, imparatorluk mirasına sahip bir toplum olduğunu hatırlamasından ve bu vakarla hareket etmeye başlamasından çok ama çok rahatsız olmuş durumda.
Ekonomi düzelme yoluna girdi. Ülkede gözle görülür bir istikrar sağlandı. Demokratikleşme adına önemli adımlar atıldı. Bir asırlık hayal olan muasır medeniyet seviyesine yükselme yolunda çok ciddi mesafeler alındı.
Oysa genç Türkiye Cumhuriyeti'ne biçilen rol hiç de böyle değildi.
Başını her kaldırışında tepesine farklı türde darbeler yiyen bu millet -kimilerine göre- artık iyice kontrolden çıktı. Ondan dolayıdır ki, bir daha doğrulamayacağı biçimde hırpalanmalı, hatta parçalara ayrılmalıydı.
Derken...
Kalabalık katılımlı sözde cumhuriyete sahip çıkma mitingleri yapılmaya başlandı. Bu geniş çaplı psikolojik harp operasyonlarına, bindirilmiş kıtaların yanı sıra, ay yıldızlı bayrağımızın etkisine kapılıp, destek veren, sıradan vatandaşların sayısı hiç de az değildi.
O günler ülkede ayrışmanın yoğun biçimde tetiklendiği günler oldu. Sözde cumhuriyet mitingleri vesilesiyle, başı örtülü olanla başı açık olan arasına hazımsızlık tohumları serpildi.
Gerçi 22 Temmuz seçimlerinin sonucu Cumhuriyet mitinglerinin profesyonelce hazırlanmış birer psikolojik harekat çalışması olduğunu teyid ediyordu. Ne var ki, bu gerçeğin ortaya çıkması, milli birlik ve beraberliğin ağır biçimde zedelenmesini engelleyemedi.
Tarih boyu yüreğini herkese açmaktan asla imtina etmeyen Anadolu insanı, sebebini anlayamadığı bir taarruzla kaşı karşıyaydı. Bu toprakların masum halkından intikam almak isteyen nankörlerin henüz Türkiye'yle işi bitmemişti.
Bu kez yine kendilerinin açtığı en hassas yaramıza iliştiler. Bitmeye yüz tutan terörü hortlattılar. Ülkenin güneyinden ve doğusundan üst üste şehit haberleri gelmeye başladı. Bunlara, büyük şehirlerimizde patlayan bombalar eklendi.
Toplumsal psikoloji altüst oldu. Ülkede huzur dibe vurdu. Laik-anti laik ayrışmasından sonra bu kez Türk - Kürt bölünmesi kartı açılıyordu.
Seçimlerde büyük bir mağlubiyete uğrayan medya ise sanki toplumdan intikam alırcasına verdi terör haberlerini. Eğer benzer haberlere daha önce verdikleri önem (vermedikleri mi desek) bilinmese, tavırlarını milli hislerinin galeyana gelişine bağlamak mümkün olabilirdi. Ama kahraman şehitlerimizin resimlerinin hemen yanı başına, artist/manken frikiklerini yerleştirmeleri, samimiyetsizliklerini bir kez daha gösterdi.
Şimdi Anadolu insanı Kurtuluş Savaşımızdan bile daha şedid bir ateşle imtihan oluyor. Üç kıtada at oynatırken Anadolu coğrafyasına sığışmak zorunda kalan bir millete, hain bir tuzak daha kuruluyor.
İhanet çemberi muvaffak olur ve bu aziz millet kurulan tuzağa düşerse, Anadolu toprakları (Allah korusun) belki paramparça olacak.
Yok eğer plan deşifre edilir ve boşa çıkarılabilirse, bu toprakları bölmek için tutuşturulan bomba, tutanın elinde patlayacak.
Ve bu karmaşık süreç maziye adını altın harflerle yazdırmış bir milletin, istikbale de mührünü basmasının yolunu açacak.
2007-10-30 12:15:44
AHMET BÖKEN