Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ana _ Baba Hakları (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Ana-baba hakları


6.gif
Eskilerin hayırlı evlat hayırsız evlat ölçüsü ana–baba hakkıyla şekillenirdi.
Eğer evlat ana–babaya saygılıysa hayırlı evlattı.
Eğer insanlar ona “hayırsız evlat” diyordularsa mutlaka ana–babaya saygısızdı da o yüzden o vasıfla anılırdı.

Ben, biraz daha çerçeveyi genişletip, ana–baba saygısını başka bazı toplumsal olayların da sebep–sonuç denklemini ona bağlıyorum.
Mesela, bereket kavramını, yani geçim rahatlığını da ana–babaya gösterilen saygı ve hürmete bağlıyorum.
Aile içi huzuru,
Aba–baba evlat ilişkilerini,
Hatta, ömrün bereketini bile ana–baba saygısına bağlıyorum.
Ya da şöyle diyeyim, bağlıyordum.
Taa ki, bu doğru ve yerinde düşüncemin aslında ya bir hadis–i şerife, ya da bir büyük İslam aliminin düşüncesine dayandığı farkedinceye kadar.
Böyle olunca şahsi düşüncem olmaktan çıktı ve İslamî bir hakikat oluverdi.
–(Ana–babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur. Onlara karşı gelenin, âsî olanın ömrü bereketsiz ve kısa olur.).
*
–(Ana–babasını dîne uygun hizmetleriyle râzı eden kimse, Allah’ı râzı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allah’ı gazaplandırmış olur).
*
–(Anasına–babasına âsî olan mel’ûndur).
*
–(Ana–babası, yanında ihtiyârladığı hâlde, [onların rızâlarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün).
Allah yüce Kur’an’ında ana–baba saygısını neredeyse iman esaslarıyla aynı ciddiyette şart koşuyor.
Buradaki “neredeyse” kaydını bir hataya düşmüş olmamam için eklediğimi ifade edeyim.

Ana–baba hakkı konusunda Kur’an’da geçen ayetlerin kesin hüküm verme manasına gelen “kadâ” kelimesiyle başlaması düşündürücüdür.
“Ve kadâ rabbüke”; Rabbin asla değiştirilemeyecek, kesin (şu) kararı verdi ki...
İsrâ Sûresi 23. ayeti bu şekilde başlıyor.
Dahasa, anne–baba saygısı, ibadeti sadece ve sadece Allah’a yapma meriyle peşpeşe sıralanıyor.
Ondandır, kimi İslam alimleri birbirinin tamamlayıcısı kuralları sıralar.
Ne demek?
Şu demek.
Bu kurallardan biri olmayınca diğeri de olmuyor.
Kur’ân–ı kerîmde 3 şey, 3 şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabûl olmaz.
1–Peygambere itâ’at edilmezse, Allaha itâ’at edilmiş olmaz.
2–Ana–babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz.
3–Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabûl olmaz.
Yüce Allah kendi hukukunu anne–babanın hukukuyla eş tutuyor.
Anne–baba hakları konusunda Kur’an’da geçen ayetlerden biri de İsra Sûresi’ndeki şu ayettir.

“Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “öf” bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle. İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: “Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et” (İsrâ, 1723–24)
Ayet–i kerimeyi biraz daha açarsak.
Anne–baba hakkında dikkat etmemiz gereken kurallar ayette şöyle sıralanıyor.
1–anne–babaya iyilik etmek.
2–Onlara “of” bile dememek.
3–Onları azarlamamak.
4–Onlara güzel sözler söylemek.
5–Tevazu kanatlarını onlar için indirmek.
6–Onlar için hayır duada bulunmak.
İşte size ve bize anne–baba hakları.
Peki bu saydıklarımdan ibaret mi bütün bu haklar.
Değil tabi.
Hadis–i şeriflerde geçen anne–baba hakları ayetteki sıralanışın biraz daha açık hale getirilmişi.
Bir internet sitesinde bu konuda yapılmış bir çalışmadan dikkatime dakılanları da sizinle paylaşmak isterim.

*
(Yâ Resûlallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum) diye soran kişiye buyurdu ki:
(Hayır yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekliyerek hizmet ediyorsun. Ancak Allahü teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevâb ihsân eder).

*
(Anam–babam çok şefkatsız, onlara nasıl itâ’at edeyim) diyen bir kimseye, Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
(Anan seni dokuz ay karnında gezdirdi. İki yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve sakladı, kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdâre ve mâişetini temîn etti. Sana dînini, îmânını öğretti. Seni islâm terbiyesi ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?).
(Agâh olun, büyük günâhların en büyüklerini haber veriyorum. Bunlar Allaha şirk koşmak, ana–babaya âsî olmaktır.) [Buhârî]

*
(Allahü teâlâ, Kıyâmette üç zümreye rahmet nazarıyla bakmaz: Ana–babasına karşı gelen, içki içen ve yaptığı iyiliği başa kakan kimse.) [Buhârî]
*
(Ana–babaya karşı gelmek büyük günâhtır.) [Buhârî]
*
Hz.Muâz, Resûlullah efendimize sordu:
– Minbere çıkarken üç kere âmin demenizin sebebi nedir?
– Cebrâil aleyhisselâm geldi “Ramazan ayına yetiştiği halde [günahları] mağfiret olunmadan ölen kimse ateşe girsin” dedi. Ben de âmin dedim. Sonra “yanında senin adın anıldığı halde sana salevât getirmiyen kimse ateşe girsin” dedi. Ben de âmin dedim. Daha sonra “ana–babasına veya ikisinden birine yetiştiği halde onların hakkını gözetmeden ölen, ateşe girsin “ dedi. Ben de âmin dedim).
..
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
İslamda Ana-Baba ve Evlad hakkı



EVLAD HAKKI

(Bir mü'min vefât edince bütün amelleri kesilir. Yalnız üç amelinin sevâbı amel defterine yazılmaya devam eder. Bu üç amel, sadaka-i câriye, faydalı kitapları ve kendisine hayırlı duâ eden sâlih çocuklarıdır.)
Evlâdın, ana-baba üzerinde hakları vardır. Bazıları şöyledir:
1- İleride, çocuk annesiyle kötülenmemesi için, evlâdına anne olacak kızı, iyi yerden seçmelidir. Sâliha olmasına dikkat etmelidir! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Kadın, malı, güzelliği, asâleti ve dindarlığı için nikâh edilir. Sen dindar olanı seç ki, maddî ve ma'nevî ni'mete kavuşasın!) [Buhârî]
(Kadını güzelliği için alma, güzelliği onu helâke sürükleyebilir. Sırf malı için de alma, malı onu zarara sokabilir. Dindar olanla evlen!) [İbni Mâce]
2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Siz kıyâmette, kendinizin ve babanızın ismiyle çağrılırsınız. Bu bakımdan çocuklara güzel isim koyunuz!) [Ebû Dâvud]
(Çocuğu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir isim koymak, evlâdın babası üzerindeki haklarındandır.) [Beyhekî]
(Allahü teâlânın indinde isimlerin en sevgili olanı Abdullah ve Abdurrahman'dır.) [Müslim]
(Üç oğlu olup da, birine benim ismimi vermiyen, câhillik etmiş olur.) [Taberânî]
(Muhammed ismi verdiğiniz çocuğa karşı hürmetli olun, toplantılarda ona yer verin ve hiç bir şekilde onu azarlamayın!) [Hatîb]
(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrûm etmeyin! Muhammed isimli kimsenin bulunduğu bir evde veya bir yerde bereket vardır.) [Deylemî]
(Allahü teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed, Mahmûd gibi habîbimin isminden olan mü'mine azâb etmekten hayâ ederim.) [R.Nâsihîn]
[Ecdâdımız, Muhammed ismine hürmetsizlik olmasın diye Mehmed ismi koymuşlardır.]
Çocuğa Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak câiz ise de koymamak iyi olur. Çünkü böyle isimleri söyliyerek, o isim sâhibine hakaret etmek, isme de hakaret olur. Meselâ Tembel Emin yerine, bu çocuk tembeldir demelidir. (Şir'a)
Kıyamet günü günahları, sevâblarından daha çok olan bir kimse, Cehenneme götürülür. Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma buyurur:
-Yâ Cebrâil, bu kimseye sor ki, hayatında hiçbir âlimin sohbetinde bulundu mu?
Cebrâil aleyhisselâm, o kimseye sorar. O da, (Ne yazık ki, hiç bir âlimle bir arada bulunmadım) der. Allahü teâlâ, tekrar buyurur.
- Yâ Cebrâil, bu kula sor ki, hiçbir âlimi ilminden dolayı sevdi mi?
Cebrâil aleyhisselâm, ona sorar. O da, (Hayır sevdiğim bir âlim yoktu) der.
Allahü teâlâ buyurur ki:
- Yâ Cebrâil, bu kimse, tesâdüfen de olsa bir âlimle yemek yemiş midir?
Cebrâil aleyhisselâm sorar. O kimse de (Hayır hiç bir âlimle bir sofrada bulunmadım) der. Allahü teâlâ buyurur ki:
- Yâ Cebrâil, bu kulun ismi, bir âlimin ismine benziyor mu?
Cebrâil aleyhisselâm sorar. O kimse de (Hayır ismim hiçbir âlimin ismine benzemiyor) der. Allahü etâlâ buyurur ki:
- Bu kulumu Cennete götürün. Çünkü o, âlimi seven bir kimseyi severdi. (El-Envâr)
Gürüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek, hattâ âlimi seven kimseyi sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır. Tabiî her şeyden önce mü'min olmak şartı vardır. Mü'min olmadıktan sonra güzel ismin ve hiç bir ibâdetin kıymeti olmaz.
Eğer bir kimsenin ismi kötü ise, bunu değiştirmelidir! Hadîs-i şerîfte (Kötü ismi olan bunu güzel isme çevirsin) buyuruldu. (Berîka)
Avrupa'da ba'zı gençler kendilerine kâfir ismi takıyorlarmış İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: (Bir müslümanın, bir kâfir ismini almaktan, korkunç arslanlardan kaçmaktan daha çok kaçması lâzımdır. Bu isimlerin sâhibleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Hadîs-i şerîfte (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız) buyuruldu. Dinsizlik alâmeti olan ve bu zannı uyandıran isimleri koymaktan, [sözleri söylemekten ve alâmetleri kullanmaktan ve işleri yapmaktan] kaçınmak her müslümanın vazîfesidir.) [Müj. Mektûblar]
Çocuk doğar doğmaz, hemen isim konabilir, bir hafta kadar geciktirmekte de mahzûr yoktur. Mühim olan çocuğa güzel isim koymalıdır! Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur'ân-ı kerîmde bulunması lâzım değildir. Yüz binden fazla Eshâb-ı kirâmdan Hz. Zeyd hâriç, hiç birinin ismi Kur'ân-ı kerîmde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim olsun diye, Kur'ân- kerîmde geçen her kelimeyi, sırf Kur'ân-ı kerîmde geçtiği için çocuğa isim olarak koymak, çok yanlış olur. Çünkü Kur'ân-ı kerîmde güzel isimlerin yanında çirkin isimler de vardır. En başta şeytân var, iblis var, Hannâs vardır. Kâfirlerden Kârûn, Hâmân vardır. Peygamber efendimizin düşmanı Ebû Leheb'in ismi vardır. Kurân-ı kerîmde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek, gitmek gibi kelimelerin arabîsini isim olarak koyanlar oluyor. Bu kelimelerden en meşhûrlarından biri Esrâ'dır. Esrâ, gece yürümek ma'nâsına gelir. Ünzile, indirildi, indirilmiş demektir. Böyle isimleri koymak câiz ve güzel ise de, enbiyânın, ulemânın, evliyânın ismini tercîh etmek elbette iyi olur.
Peygamber efendimiz de, Hz. Hasan doğduğu zaman kulağına ezân okumuştur. (Tirmizî)
Bir hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki:
(Yeni doğan çocucunun sağ kulağına ezân, sol kulağına da ikâmet okunursa, "ümmü sıbyân" denilen hastalıktan korunmuş olur.) [Beyhekî]
[Ezân okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alyr, yavaşça sağ kulağına ezân, sol kulağına da ikâmet okur. Sonra kulağına ismini söyler. Çocuğu birisi kucağına alıp, ezânı bir başkası da okuyabilir.] Hadîs-i şerîflerde de buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evlâdın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebû Nuaym]
Fakir baba çocuğunu evlendirmeye mecbur değildir.
 

kardelen83

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2007
Mesajlar
34
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
s.a gerçekten ikiside çok güzel bir paylaşım olmuş :H
 

Ceylinn23

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Eki 2007
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
ÖLÜM

ÖLÜM

İnsanı en çok etkileyen konulardan biri de ölüm konusudur. Ama üzerinde çok az ya da hiç düşünmediğimiz konu yine ölümdür. Nasıl aklımıza gelsin ki, dünya işlerine kendimizi öyle kaptırıyoruz, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Tabi geçen zamanın bizden neler çaldığını da anlamıyoruz. Geçen her dakikanın her saniyenin bizi ölüme biraz daha yaklaştırdığını biliyor muydunuz?

İnsanın sağlığı iyiyken pek aklına gelmez ölüm. Gelmesini de istemez zaten. Hastalığın ani gelmesiyle ölümde aniden gelebilir. Siz hiç sesiz ve sakin bir ortamda kendinizi ölüm düşüncesine verdiniz mi? Aklınızdan hiç bir saat, bir günüm daha geride kaldı belki de yarın son günüm düşüncesi geldiği oldu mu? Olmadıysa da düşünmek için hala geç sayılmış olmaz. Topluca tatilden dönen bir aile trafik kazasında hayatını kaybedebiliyor. Düne kadar koşup oynadığın, kızdığında bağırdığın kardeşinin yaşamadığını öğreniyorsun. Başından adeta kaynar sular boşanıyor. Birden ölemez ölmemeli diye mırıldanıyorsun.

Feryat, figan,

Ama nafile,

Giden gitmiştir bir kere,

Dövünsen de dönmez geriye.

İsterseniz bir birini deli gibi seven iki kişiyi ele alalım.

Ölüm bile ayıramaz bizi derdin

Sensizce çekip giderken

Bir haber bile vermedin.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
( Ölüm bile ayıramaz bizi derdin)

Ama maalesef bize sorulmuyor
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt