Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Amelsiz ilim, insanı kurtarmaz
Mahşer günü, îmânı olup, ameli ve ahlâkı güzel olanlara mükâfât, kötü huylu, bozuk amelli olanlara da ağır cezâlar verilecektir. Hadîs-i şerîfte; (İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir) buyuruldu.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
“Amelsiz ilim, insanı kurtarır zannediyorsun ve ilim sâhibi olunca, amel etmeden kurtuluruz sanıyorsun. Bu hâlinize çok şaşılır. Çünkü ilmi olan kimsenin, amelsiz kuru ilmin kıyâmette kendine zarar vereceğini, bilmiyordum diye özür ve bahâne yapamayacağını bilmesi lâzımdır. Peygamber efendimiz; (Kıyâmet günü azâbların en şiddetlisi, elbette, ilminin faydasını görmeyen âlime olacaktır) buyurmuştur. İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz. Bunu sana bir misâl ile anlatayım:
Bir kimse, dağda bir arslana rastlasa, yanında tüfeği ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesûr olursa olsun, bu âletleri kullanmadıkça, arslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz. İşte bunun gibi, bir kimse ne kadar ilim sâhibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz... Diğer bir misâl, bir tabîb, doktor, hastalansa, hastalığını teşhis edip ilâcını da bilse ve bu ilâç hakîkaten o hastalığa çok iyi gelse, ilâcı kullanmadıkça, yalnız bilgisinin onu iyi edemeyeceğini pekâlâ bilirsin. Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitâp okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası olmaz.
ü teâlânın emrettiği, beğendiği iyi şeyleri yaparak onun merhametini kazanmaz isen, rahmetine kavuşamazsın. Bir âyet-i kerîmede meâlen; (İnsan yalnız çalışmakla ve ibâdet yapmakla saâdete kavuşur) Başka bir âyet-i kerîmede meâlen; (Îmân edip, ibâdet yapanlar ve harâmlardan kaçanlar, elbette Cennetlere girecek, ni’metlere kavuşacaklardır) buyuruldu.
İnsan,
ın lütfu, ihsânı ile Cennete girecektir. Fakat itâat ve ibâdet yaparak rahmete kavuşmaya hâzırlanmaz ve lâyık olmazsa
ın lütfu ve rahmeti ona gelmez. Nitekim bir âyet-i kerîmede meâlen; (Rahmetim, muhsinler için, yani emirlerimi kabûl edip yapanlar içindir) buyuruldu.
İnanmakla ve söylemekle îmân hâsıl oluyor, ibâdet etmekle kemâle gelip cilâlanıyor. Amelin lâzım olduğunu gösteren daha sayabildiğin kadar vesîkalar vardır. Ameli, ibâdeti elden bırakma! Kalbe âit hâlleri ve bilgileri unutma! Yani hareketlerin ilme, hâllerin de, tasavvufa uygun olsun!”
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Dünyâ ve âhıret saâdetlerine kavuşmak için, dünyâ ve âhıretin efendisine uymak lâzımdır. Ona uymak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak, önce i’tikâdı düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, o büyüklerin Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anlayıp bildirdikleri helâl, harâm, farz, vâcib, sünnet, mendûb, mubâh bilgilerini öğrenmek ve bütün işlerini bunlara uygun olarak yapmak lâzımdır. Bu iki i’tikât ve amel kanatları elde edildikten sonra, eğer ezelde mes’ûd olmuş ise, mukaddes âleme uçmak nasîb olur. Bu iki kanat olmadan yükselmek olamaz. Bu alçak dünyâ, arkasından koşmaya değmez. Bunun, malının, mevkisinin değeri yoktur ki özenilsin. Değerli, kıymetli şeyleri aramalıdır.
ü teâlâ, her şeyi bir sebeple yarattığı, gönderdiği için, kendisine kavuşturan sebebi, o vesîleyi Ondan istemelidir.”
KENDİLERİNİ UNUTANLAR!..
,
ü teâlâya inanarak ve Onun emri olduğu için değil de, başka sebeple yapılan iyi işler yani îmânsız olan ameller, kıymetsizdir. Amelsiz olan îmân ise, kıymetli ve faydalıdır. Müslümânlar, âhirette azâb çekmek ihtimâlinden kurtulmak için, İslâmiyetin hükümlerini yerine getirirler. Dünyâda saâdete kavuşmaları, bu hükümleri yapmakla olur. Amel, îmânın şartı değilse de, îmânın kemâlinin şartıdır. Tek başına amelsiz ilim, işe yaramayan bilgiler, insanı kurtarmaz. Enes bin Mâlik hazretlerinin naklettiği hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:
(Mi’râca çıktığım gece, dudakları makasla kırpılan bazı kimseler gördüm. Cebrâile, bunların, kimler olduğunu sordum. Cebrâil aleyhisselâm, ‘Bunlar, ümmetinden, herkese, iyiliği emredip, kendilerini unutan ve Kur’ân-ı kerîmi okuyup da ona uymayan, onunla amel etmeyenlerdir’ cevabını verdi.)
Mahşer günü, îmânı olup, ameli ve ahlâkı güzel olanlara mükâfât, kötü huylu, bozuk amelli olanlara da ağır cezâlar verilecektir. Hadîs-i şerîfte; (İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir) buyuruldu.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
“Amelsiz ilim, insanı kurtarır zannediyorsun ve ilim sâhibi olunca, amel etmeden kurtuluruz sanıyorsun. Bu hâlinize çok şaşılır. Çünkü ilmi olan kimsenin, amelsiz kuru ilmin kıyâmette kendine zarar vereceğini, bilmiyordum diye özür ve bahâne yapamayacağını bilmesi lâzımdır. Peygamber efendimiz; (Kıyâmet günü azâbların en şiddetlisi, elbette, ilminin faydasını görmeyen âlime olacaktır) buyurmuştur. İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz. Bunu sana bir misâl ile anlatayım:
Bir kimse, dağda bir arslana rastlasa, yanında tüfeği ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesûr olursa olsun, bu âletleri kullanmadıkça, arslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz. İşte bunun gibi, bir kimse ne kadar ilim sâhibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz... Diğer bir misâl, bir tabîb, doktor, hastalansa, hastalığını teşhis edip ilâcını da bilse ve bu ilâç hakîkaten o hastalığa çok iyi gelse, ilâcı kullanmadıkça, yalnız bilgisinin onu iyi edemeyeceğini pekâlâ bilirsin. Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitâp okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası olmaz.
İnsan,
İnanmakla ve söylemekle îmân hâsıl oluyor, ibâdet etmekle kemâle gelip cilâlanıyor. Amelin lâzım olduğunu gösteren daha sayabildiğin kadar vesîkalar vardır. Ameli, ibâdeti elden bırakma! Kalbe âit hâlleri ve bilgileri unutma! Yani hareketlerin ilme, hâllerin de, tasavvufa uygun olsun!”
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Dünyâ ve âhıret saâdetlerine kavuşmak için, dünyâ ve âhıretin efendisine uymak lâzımdır. Ona uymak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak, önce i’tikâdı düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, o büyüklerin Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anlayıp bildirdikleri helâl, harâm, farz, vâcib, sünnet, mendûb, mubâh bilgilerini öğrenmek ve bütün işlerini bunlara uygun olarak yapmak lâzımdır. Bu iki i’tikât ve amel kanatları elde edildikten sonra, eğer ezelde mes’ûd olmuş ise, mukaddes âleme uçmak nasîb olur. Bu iki kanat olmadan yükselmek olamaz. Bu alçak dünyâ, arkasından koşmaya değmez. Bunun, malının, mevkisinin değeri yoktur ki özenilsin. Değerli, kıymetli şeyleri aramalıdır.
KENDİLERİNİ UNUTANLAR!..
,
(Mi’râca çıktığım gece, dudakları makasla kırpılan bazı kimseler gördüm. Cebrâile, bunların, kimler olduğunu sordum. Cebrâil aleyhisselâm, ‘Bunlar, ümmetinden, herkese, iyiliği emredip, kendilerini unutan ve Kur’ân-ı kerîmi okuyup da ona uymayan, onunla amel etmeyenlerdir’ cevabını verdi.)