Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Alparslan Arslan'ın babası konuştu : (1 Kullanıcı)

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Danıştay Cinayeti Davası’nda, hakkında “iki kere müebbet hapis cezası” verilen Alparslan Arslan’ın Babası İdris Arslan İlk Kez BARAN’a konuştu...

Baba Arslan, basında geçen yalan ve iftiralara cevap verdi!..
İdris ARSALAN:
İslâmcı Basın Samimi Değil!



Röpotaj: A. Metin TORSUN, Cumali DALKILIÇ





idrisarslan.jpg



İdris Bey, oğlunuz Alparslan Aslan’ın yargılanmakta olduğu mahkeme süreci geçtiğimiz gün hakkında iki kere müebbet ve 68 sene cezayla noktalandı. Ancak TC hukukunda görülebilecek bir hükümle karara bağlandı. Arslan ailesinin reisi olarak Alparslan Arslan’ın tutuklanmasından bugüne yaşadıklarınızı kısaca anlatır mısınız?
İlk anda hangi sebeple, niçin yapıldığını bilemediğim için, medya mensuplarına bazı açıklamalarda bulundum. Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombaları, o bombaları yayınlanan başörtülü domuz karikatüründen dolayı atıldığını anlayınca, fark edince, bende mücadele azmi daha da belirgin bir hâle geldi. Ve tabii ortada bir hakaret vardı. Daha sonraki günlerde dedim ki, “Milletin değerlerine!..” milletin değerleri ki, daha sonra beni aradılar, “Değerleriyle neyi kast ediyorsunuz?” ben de dedim ki; “Değerlerle ben Kur’an-ı Kerim’i kast ediyorum, İslâm’ı kast ediyorum, bayrağı kast ediyorum, ezanı kast ediyorum ve başörtüsünü kast ediyorum.Burada başörtüsünün değer olmadığını iddia eden mankurtlar varsa… “mankurt”u bilirsiniz, Cengiz Aytmatov’un romanında geçer... “Başörtüsünün değer olmadığını iddia edenler varsa Çanakkale şehitlerine sorsunlar, onlara inanmıyorlarsa Sütçü İmam’a sorsunlar, ona da inanmıyorlarsa millete sorsunlar” dedim. Madem millet-demokrasi diyorlar, gitsin millete sorsunlar bakalım. Milletin yüzde 80’i başörtüsünün değer olduğunu, hem de uğrunda şehit olunması gereken bir değer olduğunu söylüyor. Mehmet Akif diyor ya “Asımın nesli diyordun ya, nesilmiş gerçek... İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” Tabii ki mankurtlar bundan anlayamazlar. Benim duygularımı da anlayamadılar. Hele Alparslan’ı hiç anlayamadılar. Belki bunlar Alparslan’ı değerlendirirken deli gözüyle bakabilirler. Mesela bugün Batılılar, Hıristiyanlar, Müslümanların zekât verme müesseselerini anlayamıyorlar. Nasıl oluyor da insan karşılıksız verebiliyor? Nasıl olur da sizin bir menfaatiniz, bir çıkarınız yoksa birine karşılıksız bir şey verebiliyorsunuz? Karşılığında bir şey almayacaksınız niye bunu veriyorsunuz? Bunu anlayamıyorlar. Çünkü kendi yaşantısında, kendi kültüründe, kendi hayatında bu yok.​
Hayat tarzında öyle bir şey yok.
Yok, öyle bir şey yok. Anlamakta güçlük çekiyor. Bunun için kendi dünya görüşünde bu tür şeyi olmayanlar anlayamazlar. Çünkü aklı, fikri, dünya görüşü, kişiliği buna müsait değil. Bunu anlayabilecek, algılayabilecek seviyede ve kapasitede değil. Bizdeki şehitlik müessesesi… Şehit oluyor adam güle oynaya. “Gül bahçesine girer gibi” diyor ya. Değil mi?
Allah’ın kendisine vereceği makam ki Peygamberlik makamından sonra en büyük makam şehitlere verilmiştir. Tabii ki bu iki yıllık zaman zarfında çok şey yaşadık. Çok sevinçler de yaşadık, çok acılar da yaşadık. Rabbime şükrediyorum, Elhamdülillah diyorum. Oğlum kötü bir yolda değil, kötü bir amaç uğruna gitmediğine inanıyorum. Dolayısıyla gururluyum. Ben daha önce AYLIK Dergisi’ne verdiğim röportajda da söylemiştim; karşılaştığım birçok insan, binlerce, on binlerce insan tebrik etti. Böyle bir evladı nasıl yetiştirdiğimi sordular. Alparslan için “O bizim gururumuz” diyenler oldu. “O yüzyılın kahramanı” diyenler oldu, “O yüzyılın lideri” diyenler oldu. “Kim ki ‘Alparslan iyi etmemiş’ derse günaha girer” diyenler oldu.
Tabii ki, bu bir iman sınaması aynı zamanda.
Bu şekilde diyenler oldu. Yani ne kadar çok insanla karşılaştıysam, o kadar farklı, olumlu değerlendirmeler aldım, görüşler aldım. Efendim, “Gün gelecek Alparslan tıpkı Recep Tayip Erdoğan gibi o da bir gün Türkiye’nin başına lider olacak” diyenler oldu. Yani bu meyanda bir çok şey dinledim.
Şimdi müslümanlar başörtüsü hakkında, tam da başörtüsü meselesinin ülkeyi sardığı bu siyasi ortamda, verilen bu kararın ardından söyleyeceklerinizi merak edeceklerdir?
Şimdi... Başörtüsü tartışması hâlâ yoğun şekilde devam ediyor. 411 tane milletvekilinin oyuna rağmen hâlâ buna kaos diyenler var. Buna tahammül edemeyenler var. “Yüzde 95’le gelseniz bile yapamazsınız” diyenler var. Ben geçen gün duruşma çıkışı adliyenin önünde söyledim; zafer milletin olacaktır. Hiçbir güç milletin önünde duramaz. Bu milletin millî ve manevî değerlerine düşman olanların Çanakkale’yi geçmek isteyenlerden farkları yoktur. Dün nasıl biz Çanakkale’yi geçilmez kıldıysak, bugün de Çanakkale’yi geçilmez kılıyoruz ve kılacağız Allah’ın izniyle. Dün biz nasıl bu ülkeyi elimizden almak isteyen emperyalist güçleri denize döktüysek, bu ülkeye düşman olanların, bu milletin milli ve manevi değerlerine düşman olanların da bunu bilerek hareket etmelerinde fayda var diye düşünüyorum. Onun için, herkesin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı var.
Allah’ın hesabı bütün hesapların üstündedir. Millet bunlara papuç bırakmaz. Ben bu tartışmaları zaman zaman televizyonlarda izliyorum, hala görüyoruz bazı gazeteler başlık atıyor.
Azınlığın azgınlığı!.. Hâlâ azgın şekilde hareket ediyorlar. Bilemem onlar bu cesareti, bu gücü nereden alıyorlar. Ben bunları gördükçe, bunları dinledikçe… Tabii bu yeni olan bir şey değil, 150-200 yıldır bunu millet olarak yaşıyoruz. Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren başlayan bir tartışma bu yabancılaşma, bu batıcılaşma, bu Batı hayranlığı. Sonuçta zafer bizim olacaktır.
Zafer bizim olacaktır, zafer inananların olacaktır. Bunun önüne geçemezler. Bugün Alparslan çıktıysa, yarın Fatih çıkar, Yavuz çıkar, hem de binlerce çıkar. Ben gençlik yıllarımda hep bu milletin tarih içerisindeki seyrini düşünmüşümdür. Hep isterdim, benim çok iyi yetişmiş evlatlarım olsun, bu milleti, bu ülkeyi ayağa kaldıracak, eski hâline getirecek evlatlara sahip olmak isterdim. Hep öyle hayal ederdim. Şimdi bakıyorum da bir noktada amacıma yetiştim diyebilirim. Elhamdülillah.
AKP’nin politikasını nasıl buluyorsunuz? 6 yıldır yaşananlardan sonra hâlâ mağdur pozlarındalar. Çankaya başta olmak üzere Anayasa Mahkemesi, YÖK vs. bunlar AKP kadrolarının nüfuzu altında bugün. Mesela Tayip Erdoğan dün “Bir insan hem laik hem Müslüman olamaz” diyordu. Bugün, “Sadece başı açıklar mı laik olur?” diyor. Tabloyu nasıl görüyorsunuz?
Milletin, halkın 22 Temmuz’da AKP’ye verdiği yetkiyi ben AKP’nin yeterince kullanmadığına inanıyorum. Yüzde 47 oranında bir oy ile AKP’yi ezici bir çoğunlukla iktidar yaptı. AKP bu iktidar gücünü yeterince kullanmıyor. İktidar ama muktedir değil diye düşünüyorum. Milletin ihtiyaçları, inançları ortada.
Benim zaman zaman dile getirdiğim, meslek hayatımda da bazen vurguladığım bir şey; şimdi, plânlamanın temel ilkeleri var. Bir şeyi plânlarken göz önünde Bulundurmanız gereken temel ilkeler var. Bu bir anayasa olabilir, aile olabilir, bu bir devlet olabilir, bunu her şekilde düşünebilirsiniz. Bu planlamanın temel ilkelerinin başında toplumun ihtiyaçları gelir. Plânlama yaparken, bir program yaparken, bir iş yaparken toplumun ihtiyaçlarını dikkate alacaksınız. Daha sonra toplumun inançlarını, ideallerini, ülkülerini, değerlerini dikkate alacaksınız ve en son da çağdaş psikoloji ilkelerini dikkate alacaksınız. Bunları dikkate almadan atacağınız hiçbir adım, yapacağınız hiçbir plânlama, yapacağınız hiçbir program hedefine ulaşamaz. Kuracağınız devlet de devlet gibi olmaz. Onun için o yapacağın işin, kuracağın devletin, hitap ettiğiniz milletin değerleriyle barışık olması lazım. Bunu ben söylemiyorum, bunu bilim adamları söylüyor. Değerleriyle barışık olması lazım. Eğer devlet, milletin değerleriyle barışık olmazsa, milletin değerleriyle çatışık hâlde olursa, devletle millet arasında çatışma doğar.
Bugün devletimizin çok önemli noktalarına Truva atıyla yerleşmiş olan sünnetsiz insanlar var. Bunu açık ve net söylüyorum. Nasıl ki dağda PKK içinde sünnetsizler varsa, bugün devletimizi idare edenlerin arasında da sünnetsizler var. Adları Mehmet, Ahmet, kendilerini bu şekilde kamufle etmişler. Amaçları ve niyetleri farklı.
Tarihi “şark meselesi”ni bilirsiniz. Bunlar bizi Anadolu’dan söküp atmak istiyorlar. Bizi Anadolu’dan söküp atmanın plânlarını, programlarını yıllar öncesinden yapmışlar.
İşte bu başörtüsüzleştirme de Müslüman Türk milletini, Müslümanları Hıristiyanlaştırma projesidir. Milletin gözü açıldıkça, millet şuurlandıkça, millet bilinçlendikçe kendi haklarına sahip çıkacaktır. Bugün mahkemelerimiz karar verirken “Türk Milleti Adına” diye başlık atarlar biliyorsunuz. 11. Ağır Ceza Mahkemesi Alparslan ve arkadaşlarını yargılarken “Türk Milleti Adına” karar verdiğini iddia ediyor. Türk milletinin yüzde 80’i başörtüsünün yasaklanmasının karşısında!..
Ve Türk milletinin yüzde 80’i Alparslan’ın haklı olduğunu söylüyor. Peki nerde “Türk Milleti Adına” karar vermek? Bu kararı Türk milletine bırakırsan, Türk milleti bu şekilde karar vermezdi. Gelecekte Türk-İslâm tarihine ben inanıyorum ki Alparslan kahraman olarak geçecektir. Bunların bugün ağır bir şekilde cezalandırdıkları Alparslan... Yani kısaca ben AKP’nin bu noktada yeterli tavrı ortaya koyduğuna, yeterli mücadeleyi verdiğine ben inanmıyorum. İşte çene altından bağlanacakmış, bilmem neymiş, böyle abuk sabuk şeyler doğru değil diye düşünüyorum. Serbestse serbest bırak; o genç kızlar nasıl bağlaması gerektiğini bizden iyi biliyorlar. Eğer hâlâ 18-20 yaşına gelmiş bir kıza başörtüsünü nasıl bağlaması gerektiğini söyleyecek noktadaysanız ülke olarak gelişemezsiniz.
Bir de şöyle bir şey var. Anayasada yer alacak bir kanunla, “18 yaşından sonra üniversitede serbestken, üniversiteyi başörtüyle okuyup bitirene devlet kamu kurum ve kuruluşlarına girme izni yok”. Bu da başörtüsüne sahip çıkma adına yapılıyor?
Evet... Geçen mahkeme çıkışı ben medya mensuplarına söyledim. Başörtüsü Allah’ın emri. Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Allah buyuruyor. Millet Müslüman bir millet, yüzde 90, 95 neyse, hangi orandaysa. Şimdi millet Allah’ın emrine mi uyacak, yanlış bir uygulamaya mı uyacak? Allah’ın emri başörtüsünün takılmasını gerektiriyor.
Akıl baliğ olduktan sonra…
Tabii… Nerede takacak bunu? Her yerde. Okulda, çarşıda, sokakta, her yerde. Hayatın her alanında başörtüsünü takmak farz. Çıkardığın zaman günahkâr oluyorsun, farzı terk ediyorsun. Onun için, efendim okulda takabilir, sözde “kamusal alan” dedikleri yerde takamaz diye hizmet alanlar, verenler şeklinde bir ikilem de yer alıyor. Böyle bir şey olamaz. Ben inanıyorum ki bunlar zamanla oturur. Hâlâ anlamak istemeyenler var. Millet bunlardan söke söke alır. 40’lı yıllarda, 50’li yıllarda bu ülkede “Bismillah” demek suç iken, o günlerden bu günlere gelinmişse, bu günlerden de yarınlara rahat ulaşılacaktır inşallah. Okudukça tarihte geçiyor, “Bismillah” deyip de kurdelayı kesen bakanın bakanlıktan olduğunu biliyoruz. “Köpekler serbest taşlar bağlı”. Bu hâlâ devam ediyor. Hâlâ taşlar bağlı, hâlâ köpekler saldırıyor.
“İslâmcı” denen basının tutumunu, tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
(İdris Bey’in yüzünde bir iğrenme alâmeti...) Ben gençliğimden beri hep medyayı takip ettim. İslâm’a yakın gördüğümüz dergileri, gazeteleri mümkün mertebe satın aldık, okuduk. Sahip çıkmaya çalıştık. İşte neydi bunlar bir zamanlar, Tercüman’dı, Türkiye’ydi, Yeni Şafak’tı, oradan geldik Vakit Gazetesi’ydi, böyle aşama aşama geldik. Hergün Gazetesiydi, bir zamanlar Vatan vardı, ben size hangi birini söyleyeyim, Yeni Düşünce mi dersin? Efendim Nizam-ı Alem Dergisi vardı. Bunların birçoğu hâlâ arşivimde duruyor. Okuduk, tabii ki faydalandığımız çok şeyler oldu. Kendimizi geliştirdik, ufkumuz açıldı. Fakat gelinen şu noktada şimdi daha net değerlendirme yapma imkânına sahibim. Bazı noktalarda net hareket edilmiyor.
Samimiyet?
Samimi değiller işte onu diyorum. Bir Zaman Gazetesi’ni görüyorum. Ben Zaman Gazetesi’ne yıllarca aboneydim. Arkadaşlarımı abone ettim. Şimdi ben Zaman Gazetesi’nin bu olay karşısındaki tavrını görüyorum, kaypakça hareket ediliyor. Bir STV’yi izliyorum… Ben kendilerini aradım, yetkililerini aradım, “Yanlış yapıyorsunuz, yanlış yorumlar yapıyorsunuz. Haberi çarpıtıyorsunuz. Bu şekilde değil!.. Alparslan’ı en iyi Allah bilir. Sonra Alparslan kendisini bilir. Alparslan’dan sonra Alparslan’ı en iyi ben bilirim. Bunun için bu noktada yanlış yapıyorsunuz. Bir yerlere yaranmaya çalışıyorsunuz. Yanlış mesajlar veriyorsunuz, böyle yapmayın” dedim. Bir Vakit Gazetesi…
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
“Tımarhanelik” yaptılar…
Aynen öyle. Halbuki arkadaşları Alparslan’a üstün zekâlı diyor. Görüştüğüm 45 yaşında bir avukat “Ben Marmara Hukuk Fakültesi’nden Alparslan gibi iki kişinin geçtiğini gördüm” diyor. “Bu çatı altından başka insanlar geçtiğini görmedim” diyor. Hatta yanında staj yaptığı avukatına soruyorlar, “Alparslan nasıl?” diyorlar. “Yaptığından belli olmuyor mu?” diyor. Yani ismiyle müsemma. Alparslan’ı bunlar Alparslan olarak vermek istemediler. Hatta Abdurrahman Sarıoğlu “Bu Malazgirt Alparslan’ından sonra ikinci Alparslan” diyor, öyle değerlendiriyor. Tabii Allah bilir. Ama bu sözde İslâmî medyanın tavrı çok olumsuz oldu. Yer yer bizi çok üzdü, bizi çok incitti. Diyorum ya ben defalarca kendilerini aradım. Fakat bir türlü tavırlarında bir değişiklik görmedim. Hâlâ bu yanlış tavırları devam ediyor. İlle de Alparslan’ı birileriyle bağlantı kurmaya çalışıyorlar.
Ergenekon operasyonu sonrasında tekrar…
Bağlamaya çalışıyorlar. İşte sözde Alparslan Ergenekoncu... Sözde namaz kılmayan, İslâm’la herhangi bir bağlantısı olmayan şeklinde… İnsan bu kadar küçülmez, bu kadar çukurlaşmaz insan. Manipülasyon var. Kendilerine de söyledim, “Bakın siz hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybediyorsunuz. Hem hakkınızı hem şerefinizi kaybediyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz” dedim. “Niye dik duramıyorsunuz? Niye net olmuyorsunuz? En azından objektif olun. Ben Alparslan’ı savunun demiyorum. Hiç olmazsa çamur atmayın. Hiç olmazsa lekelemeyin, aşağılamayın, kötülemeyin” dedim. Ben kendilerinden Alparslan’ı övmelerini beklemedim, istemedim de.
Dürüst olun.
Dürüst olun, objektif olun, tarafsız olun en azından. Taraflı davranmayın. Ben kartel medyasını anlıyorum. Görevlerini yapıyorlar. Bir Cumhuriyet Gazetesi, bir Hürriyet, bir Milliyet, bunların görevleri bu.
Din düşmanlığı, halk düşmanlığı...
Din düşmanlığı, millet düşmanlığı, değerlerimizin düşmanlığı olmasa adam başörtülü domuz karikatürü verir mi? Danimarka bunu yapıyor işte. Bunlardan ne farkları var? Ama bunların bu tavırlarını ben anlayamıyorum. Yani çok çirkin gördüm ben bunların bu şekilde yayın yapmalarını. Ahlâk dışı görüyorum. Söylenecek çok şey var ama… İnsan bazı şeyleri yaşamadıkça anlayamıyor, göremiyor. Vakit Gazetesi’ne aboneyim, şimdi eşim, “Bırak aboneliği, kes diyor gazeteyi. Alma artık bundan sonra” diyor. Bu noktaya geldik.
İdris Bey, son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İki yıldır yalnız kaldık diyebilirim. Yalnızlığımdan şikâyetçi değilim Elhamdülillah!.. Rabbim bunu bize nasip etti. Fakat biz insanız, beşeriz, zayıf yönlerimiz de vardır. Bu yalnızlıktan dolayı, değişik kesimlerden saldırılardan dolayı zaman zaman üzüldüğümüz, yeise kapıldığımız oldu. Olmadı değil. Ama tabii hep Allah’ın ipine sarılmaya çalıştık. Hep dua ettik. Ben inanıyorum ki Cenabı Allah bunun mükâfatını verecektir. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri diyor ya “Hak şerleri hayr eyler, zan etme ki, gayr eyler, ârif anı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler” Ben inanıyorum ki Mevlâ güzel eyleyecektir. Yeter ki sabretmesini bilelim. Ben bunu Alparslan’dan çok iyi biliyorum. Diyorum ya ben Alparslan’ı çok iyi biliyorum, çok iyi tanıyorum.
“Allah bir kapıyı kapar, bin kapıyı açar.” demiştiniz
Allah bir kapı bin!.. Bu bin tane kapıdan biri bir gün mutlaka açılacaktır. Evet, Allah var gam yok! Allah var gam yok, Allah var gam yok. Tabii ki bu çok ağır ama ben inanıyorum ki mükâfatı da büyük olacaktır dünyada ve ahirette...

BARAN Dergisi 59. Sayısı’ndan (21 - Şubat 2008)
 

s.s.s

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Şub 2008
Mesajlar
2,871
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
47
eline sağlık kardeşim,nerelerdeydin.
 

s.s.s

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Şub 2008
Mesajlar
2,871
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
47
durular iyi değil.ama ben YA ALLAH,YA SABIR diyorum....:evet
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BARAN'dan - 118
Kâim ve Dâim
Dün savaş suçlusu Bush’la Amerikan baskısı yapanlar, bugün Obama ile aynı baskıyı sürdürmek istiyor.
Bugün “Obama’ya inanıyoruz” diyenler, % 90’ı Amerika’dan nefret eden halkımıza Amerika’yı cici göstermek çabasındaki demokrasinin okur-yazar ayak takımı, Amerika Irak’ı işgal ettiğinde, “Amerika komşumuz oldu!” diyordu.
Amerikan başkanlarına dünyada “Mesih misyonu” biçen Amerikan propagandasını Türk’e yorumlarken neredeyse çatlayacaklar.
Amerikan baskısının “özgürlük” yorumcuları, “Obama’ya inanmak zorundayız; yoksa dünyanın sonuna geliriz” diyor.
Aynı tezgahtan bir başka kafa, “önce yeni başkanın uygulamalarına bakarım” dedikten sonra, kendi gibilerinin çoğunluk olduğu vehmiyle ekliyor: “bekleyeceğiz”.
Biz beklemiyoruz, ilerliyoruz.
Direnen Amerika’dır...
Biz bu ruhu tanıyoruz…
“Obama’ya inanıyoruz, inanmak zorundayız, yoksa…” diye devam eden umutsuz, ufuksuz, uğursuz gözlerle ekran başı insanına bakan bu ruhu tanıyoruz…
Savaş suçlusu Bush’un “ya bizdensiniz ya onlardan” tehdidiyle ot etkisizliğinde kalıp tek kelime edemeyen, şimdi de halkının özgürlüğü için silahlanıp İstiklâl Savaşı veren Afganistan’ın evlatlarını dağıtmaktan, yok etmekten bahseden Obama’yı cicileştiren bu ruh, Bush’un Pakistan’ı “taş devri”ne geri göndermekle tehdit edişinde de, Amerika’nın topraklarımızda şiddet ve terörün kaynağı olduğunu görünmezleştiriyordu.
Aklını Batı çamuruyla yemiş bu tipler, Baba Bush’un başlattığı 1. Irak saldırısında da böyleydi, bu saldırının intikamı için yapılan 11 Eylül operasyonlarında da böyleydi, Irak Devlet Başkanı’nı darbeyle indirip ülkesini istila eden, 3 milyonluk Arab soykırımı süren 2. Irak saldırısında da böyleydi.
Bu mahlukların hayatı, Amerika’nın topraklarımızdaki varlığıyla/işgaliyle kayıtlıdır.
İnsanımıza Amerikan propagandası yapan bu iğreti varlıklar, yalancıların çocuklarıdır.
Yalancı Deccal’in laboratuarında, irin küpü kimyalarıyla topraklarımızı kirleten, Atlantik’in zehirli sözlerini Obama adına yorumlayan bit yavşağı yabanîler…
“Amerika’nın topraklarımızda ne işi var?” sualimizin altına, Türk’e Amerikan propagandası yapanları da ilave edelim:
Bu ilkesiz, kimliksiz, hakikatsiz, vatansızların topraklarımızda ne işi var?
6 ayda bitireceklerini söyledikleri 2. Irak Savaşı’nı 6 yılda kendisinin ağır hezimetiyle bitiren Amerika’nın başına teröristbaşı seçilir seçilmez Afganistan’a savaş ilan eden Obama, N. Y. Tımes’ın “Afganistan’da kazanıyor muyuz” sorusuna tek kelimelik cevap verebildi: “Hayır!”
Amerika’nın kendisi de dahil içine yuvarlandığı kaos ve belirsizlik sarmalının şiddetli tesirini Amerika’ya olan imanlarıyla aşmak için tırmalayanlar, coğrafyamızda şiddetin kaynağının kim olduğu hakkında sözleri olmadı ki, Amerika’dan sonrası için olsun…
Yine ne yapıyorlar?
Eski “Mesih”lerinden tek farkı zenciliği olan Obama’yı referansla, düzenin kokuşmuşluğunu “yeni umut” soluğuyla hafifletmek için yüzleri, Obama’dan daha koyu bir karanlıkta, tabutu “umut” diye satıyorlar.
NATO 60 yıllık terör tarihiyle Batı emperyalizminin topraklarımızdaki işgal örgütüdür.
TSK’ın tepesindeki Turuncu zihniyetli NATO’cu kafalar, bu Terör Örgütü ile ilişkiye girdiği tarihten beri, ordunun bin yıllık tarihini kirletmiştir.
NATO’nun Batı emperyalist örgütlerinden biri olduğu o kadar açık ki;
‘Komünizm istilâsı’ telaşıyla, ülkemizin dört bir yanında nükleer, biyolojik, kimyasal her çeşit silahla mevzilendirdiler. Komunizm heyulası kalktı; millet nazarında zırva toplantılarda, bu terör örgütünün topraklarımızdaki varlığının mânâsını soran tek askerî ve siyasî bir şahsiyet yok!
Öyle ki, böyle biri çıksa onu da, “NATO fatihi” ilân edeceğiz.
Bağımsız bir ülkeye yakışan,
“Soğuk Savaş rüzgarı esti geçti, NATO üslerinin bundan böyle topraklarımızdaki varlığı bağımsızlığımızı tehditten başka bir anlam taşımamaktadır” itirazı yükseltileceğine, terör örgütünü İslâm coğrafyasında İslâm’a karşı yeniden kurmaya kalkışıyorlar, buradaki alçaklar da teröristbaşının saldırısını, “İslâm’la savaşmayacağız” lafını sürekli tekrarlayarak perdeliyorlar.
Bütün silahlarıyla birlikte ele geçirilerek etkisizleştirmek üzere bir plânımız yoksa eğer, bu işgal ve terör üslerinin topraklarımızda ne işi var?
Fransa’nın Ermeni meselesi üzerinden Türkiye’ye oynadığı asırlık oyuna karşı tek diyebildikleri, nasıl olur da Fransa’nın NATO’ya dönüşüne itiraz edilmez oldu…
Sanki NATO uluslar arası ve iç hukukta meşruiyeti olan bir örgütmüş gibi.
Millî menfaatlerimizi tehdit eden yapılanma değilmiş gibi.
TBMM Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Doç. Dr. Murat Mercan bir TV kanalında, “bir yıl önce Afganistan’daki NATO askerlerinin güvende olabilmek için TSK askerine ait üniformalar giydiğini ve diğer askerlerin Türk üniforması içindeyken yapacakları hareketlerden sorumlu tutulmak istemeyen TSK’nın da bu konuda bir uyarı yayınladığını” anlattı.
Mercan’ın, görevlisi olduğu Meclis’te millî menfaatlerimize, millî iradeye ihanet demek olan, bebek katili Bush’u ve Obama’yı alkışlamak suçu yanında bu anlattıkları çok hafif kalır.
Kuzey Atlantik Terör Örgütü nutuklarıyla kafaları bir kez daha ütülenen NATO’cu generallerin ordu içindeki varlıklarını topyekûn veto, kurulacak yeni ordu mekanizmasının da millet emrinde, İslâm coğrafyası Asya’nın lideri olarak dünyada aksiyona geçmesi için ilk şart, 57 yıllık üyesi, daha doğrusu emireri olduğu bu terör ocağından ayrıldığını ilân etmesidir.
Millî Ordu, ancak Amerikayla, yani Terör Örgütü NATO’yla bütün bağlarını koparmakla vücut bulur!..
Amerikan emperyalizminin Asya’ya yerleşmesini kolaylaştırmaktan başka bir şey olmamış Kore’ye asker sevketmekle gerçekleştirdiği bu örgütle, bütün anlaşmalar lağvedilmelidir.
Yarın, NATO için bulunduğu Asya’nın göbeği Kabil’de, İstiklâl Savaşı veren Afgan mücahidlerinin mermileriyle düşen her asker için Mücahid Taliban’ın attığı çentik, İstiklâl Savaşı’mıza ihaneti hatırlatan çizgileriyle tarihe geçecektir.
Mazinin Taliban mücahidi olduğunu hatırla!

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
118. Sayımızdan Başlıklar

ORDU
Cumali Dalkılıç
*
ABD KAN KAYBETMEYE DEVAM EDİYOR
Kâzım Gökbayrak
*
KIRGIZİSTAN’DA MİSYONERLİK
Tuncay Aksoy
*
New York’lu Kadın: “Kocamı Ilımlı Diyolokçu Sapıklara
Kaptırdım, Oğlumu Asla Vermeyeceğim!”-1-
Oğuz Gürses
*
MAHBUB’ÛL AŞIKÎN
(AŞIKLARIN SEVGİLİSİ VE ESMA-İ NEBÎ)
Handan Özduygu
*
TELE-RÖPORTAJ...
Kumandan CARLOS:
'Türk-Kürt Kardeşliğini Pekiştirmek İçin Genel Af Çıkartılmalıdır'
*
RÖPORTAJ
SP Eski Milletvekili Mehmet BEKAROĞLU:
'NATO’nun Hedefi İslâm Coğrafyasıdır!'
*
RÖPORTAJ
Özgür Üniversite Başkanı Fikret BAŞKAYA:
'Ağa Çiftliğe Gelince Kâhyalar Esas Duruşa Geçer!'
*
RÖPORTAJ
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Hocası Teoman DURALI:
'Obama İngiliz-Yahudi Medeniyetinin Adamıdır'
*
RÖPORTAJ
Saadet Partisi GİK Üyesi ve Anayasa Profesörü Mustafa KAMALAK:
'Obama Türkiye İle Alay Ediyor!'
*
RÖPORTAJ
Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Mehmet DOĞAN:
'Halktaki ABD Düşmanlığı Öyle Kolay Değişmez!'
*
RÖPORTAJ
El-Cezire Türkiye Temsilcisi Yusuf El-ŞERİF:
'Rasmussen’in Seçilişi Ahmakça!'
*
AB-D’nin ÇÖKÜŞ GÜNLÜĞÜ
Batı Hayat Tarzından CİNNET MANZARALARI
Cüneyt Karan
*
BARAN.. Karşı Dava
*
SİNİR SİTEMİ
Dr. Hakkı Açıkalın
*
AKP’nin Dış Politikası Vesilesiyle...
Bâkî Aytemiz
*
Soykırımın Şahidi FELLUCE’yi Anlattı
Laith Mushtaq - İktbas
*
SARI GELİN
Yılmaz Dikbaş
*
MEZHEPSİZLER, ÇAPULCU SÜRÜSÜ GİBİDİR
Sezai Kırlangıç
*
Taraf Yazarını Bertaraf Eden Yumruğun Mânâsı
*
PANORAMA TÜRKİYE - PANORAMA DÜNYA
*
Somali’de Denizde ve Karada Savaş Sürüyor
*
Tayland’da İhtilâl Havası Var!
*
Kültür - Sanat
YÜZYILIN SONU
Gülçin Şenel

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Osman HALİD
Darbehan GÖKTÜRK
Kumandan CARLOS (The JACKAL)
Baki AYTEMİZ
Cumali DALKILIÇ
Benemsâl
Kâzım GÖKBAYRAK
Dr. Hakkı AÇIKALIN
Defne BAYRAK - ÜRDÜN
Av. Harun YÜKSEL
Sezai KIRLANGIÇ
Hasan KURD
Zafer YILMAZ - ALMANYA
Salih ERDAL
Oğuz GÜRSES
Av. Ali Rıza YAMAN
Merve LETICIA - BREZİLYA
Ali Haydar CAN
Fazıl DUYGUN
Akın ALBAY
Mevlüt KOÇ
Dilmurat - ORTAASYA
Uğur YAMAN
Av. Güven YILMAZ
Hayreddin SOYKAN
Hakan YAMAN
Şükrü SAK
Seyfi ÇABUKEL
Oğuzhan GÖZCÜ
İbrahim ŞARKLI
Görkem EREN
Cihad KOLGEZEN
Ahmet BİRGİVÎ
Murad SALİH
Ergun OYMAK
İbrahim GÜLŞEN
Şakir BİLMEZ
Abdulmetin TORSUN
Aydın ALKAN...YAZAR Kadrosu..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
sablon_22.jpg
B110.jpg

Sayı: 110
19.02.2009

B109.jpg

Sayı: 109
12.02.2009

B108.jpg

Sayı: 108
05.02.2009

B107.jpg

Sayı: 107
29.01.2009

B106.jpg

Sayı: 106
22.01.2009

B105.jpg

Sayı: 105
15.01.2009

B104.jpg

Sayı: 104
08.01.2009

B103.jpg

Sayı: 103
01.01.2009

B102.jpg

Sayı: 102
25.12.2008

B101.jpg

Sayı: 101
18.12.2008

B100.jpg

Sayı: 100
04.12.2008

B99.jpg

Sayı: 99
27.11.2008

B98.jpg

Sayı: 98
20.11.2008

B97.jpg

Sayı: 97
13.11.2008

B96.jpg

Sayı: 96
06.11.2008

B95.jpg

Sayı: 95
30.10.2008

B94.jpg

Sayı: 94
23.10.2008

B93.jpg

Sayı: 93
16.10.2008

B92.jpg

Sayı: 92
09.10.2008

B91.jpg

Sayı: 91
02.10.2008
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Alparslan Aslan Haykırdı-BAŞÖRTÜSÜNE DOKUNANI KESERİM...ALLAHCC DÜŞMANLARI İSRAİLE...Danıştay Baskınını düzenleyen Alpaslan Arslan mahkeme salonunda olay çıkardı. Danışıtay saldırısı, Ergenekon Davası'nın birleştirilmesinin görüşüldüğü duruşmada, Alparslan Arslan, jandarmaların arasında kalkarak "Bana dokunanı keserim. Bu nasıl bir memleket. Türbanı yasaklayanı keserim" dediği öğrenildi. "İsrail'e gidin" diye bağıran Arslan daha sonra mahkeme başkanıyla da bağırıştı ve duruşma salonundan zorla atıldı.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
20/04/2009
1942.jpg
Saçları ve sakalını uzatmış oldukça rahat bir tavır sergileyen Arslan, etrafındakilerle sohbet edip konuşuyordu. Duruşmaya, tutuklu sanıklar Alparslan Aslan, Erhan Timuroğlu, Süleyman Esen, Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Tekin İrşi ile sanık avukatları ve müdahil avukatları katıldı. Salonda Aslan'ın anne ve babası da bulunuyordu.
SANIKLAR BİRBİRİNE GİRDİ
Duruşma salonunda sanıklar Osmay Yıldırım ile Erhan Timuroğlu da kavga etti. Timuroğlu, daha önceki duruşmada Danıştay saldırsının Ergenekon örgütüyle ilgili olduğunu söyleyen sanık Yıldırım'a "Yalan söylüyorsun" diye bağırdı.
Danıştay üyelerine saldırı davasında, mahkeme heyetinin baş başa değerlendirmede bulunmak üzere duruşma salonundan ayrılırken, sanık Alparslan Arslan jandarmaların arasından bir anda ayağa kalkarak bağırmaya başladı.
DOKUNANI KESERİM
Alparslan Arslan ise Elini havaya kaldırdı ve "Türbanı yargılayamazsınız. Türbana dokunanı keserim" diye bağırdı. Arslan'ı annesi teskin etmeye çalıştı ama Arslan ona da bağırdı. Jandarma ekipleri Arslan'ı susturmakta zorlandı. Ancak götürüldüğü salonda da küfürler savuran Arslan, "Îsrail'e gidin" diye bağırdı. Güçlükle zaptedilen Aslan daha sonra salondan çıkartıldı.
Mahkemede Danıştaydan yetkililerde bulunuyordu.Danıştaydan yetkililerin bu hadiseyi not aldıkları gözlemlendi...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İdris Arslan: "Hayır da şer de Allah'tandır"
Idris-Aslan.jpg
Oğlunuzun yakalanma hadisesini duyduğunuzda neler hissettiniz? “Ah vah” mı çektiniz yoksa başka bir şekilde mi karşıladınız?
Bir baba olarak değişik duygular yaşadım. Diyebilirim ki üzüntü ve gururu bir arada yaşadım. Çünkü benim dört çocuğum var. En büyüğü Alparslan, diğer üçü kız… Alparslan benim yiğidim. 1071’deki Alparslan nasıl bilinirse, ben de oğlum öyle olsun istedim. İnşallah öyle de oldu. Ben çocuk yaşlardan itibaren dedemden birçok şey dinlemiştim. Daha sonra Elhamdülillah bizimki de öyle oldu.
Alparslan vukuatını gerçekleştirdiği gün, görevin başında olarak diğer öğretmenlerle toplantı hâlindeydim. Telefonum çaldı, açtım. Evden arıyorlardı. Durumu bana anlattıklarında, ilk anda bir anlam veremedim…
Bundan iki-üç ay kadar önce Alparslan geldiğinde bana şöyle demişti: “Baba değerlerimize saldıran insanlar var. Bunların cezalandırılması lâzım!” Ben de ona demiştim ki: “Oğlum bunlar bir tane , iki tane değiller ki!..” Bana her ne olursa olsun mücadele etmemizi söyleyerek şu hadisi şerifi okudu : “İslâm’a aykırı şeyler gördüğünüzde elle müdahale ediniz. Buna gücünüz yetmezse dilinizle, buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz ediniz. Kalple buğz etmek imânın en zayıf noktasıdır!..”
İnşallah sonu hayırlı olur.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Bizim dikkatimizi çeken bir şey var. Size bakarken; mahkemede “ah vah” çeken bir babanın aksine, dik duran ve bu duruşu muhafaza eden bir baba görüyoruz.
Teşekkür ederim…

Ve tabii bu da bizi ayrıca sevindiriyor ve gururlandırıyor. Keşke her baba sizin gibi olsa… Peki, sizin burada motivasyonunuz nedir, nereden geliyor?
Şimdi, bu kesinlikle bir bakış açısı… Dünyaya olan bakışımız… Her misyon bir aksiyon gerektirir. Tabi biz buralarda tutunabilmek için milyonlarca şehit verdik. Bir yerde,“vatan kutsaldır” demiştim yetkililerden birine… “Çanakkale şehitleriyle bu hâdise hakkında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz?” demişlerdi.
Evet, vatan kutsaldır. Ama vatanı kutsal yapan şehitlerin kanıdır. Şehitlerin kanı toprağa döküldükçe o toprak kutsallaşır. Şehitler kendi çocukları yaşasın diye, oynasın diye şehit olmazlar. Ya? Şehitler, kendi değerleri yaşasın, yaşatılsın diye şehit olurlar. Peki, bahsedilen değerler nelerdir? Milletleri millet yapan değerlerin en başında din gelir!.. Bu değerlerin en somut misallerinden biri de başörtüsüdür.
Başörtüsünün değer olmadığını iddia eden mankurtlar varsa, bunu gidip Çanakkale şehitlerine sorabilirler. Onlara inanmıyorlarsa Sütçü İmam’a sorabilirler. Ona da inanmıyorlarsa –demokrasinin(!)- gereği olarak bu millete sorabilirler.
Milletimize bir sorsunlar bakalım: “Başörtüsü değer midir, değil midir?”
Bu millet asırlardan beri, “ezan susmasın, bayrak inmesin ve başörtüsüne dokunmasınlar” diye şehit vermiştir. Bu millet, evlâtlarını gözlerini kırpmadan göndermiştir cephelere. Ve hiçbir zaman da “ah vah” etmemişlerdir.
Tabii ki, insanların sahip olduğu bilgiler, bakış açılarını da değiştirir. Bilgi olmadan sadece değerlendirme yapmak olmuyor. Bazıları yeterli bilgi sahibi değiller. Yeterli bilgileri olmadığı için de bakış açıları eksik ve yanlış oluyor. Ben bunu şöyle yorumlamıştım: Amuda kalkanlar her şeyi ters(ler)inden görürler ve dolayısıyla yanlış yorumlarlar. Şimdi bunun gibi, bir kesim amuda kalkmış ve kendi değerlerine yabancılaşmış. Benim söylediklerim onlara çok değişik gelebilir…

Uymayabilir…
Evet… Bunlar kendi değerlerine yabancılaşmışlar. Meşhur benzetmeyle “mankurtlaşmışlar”. Kafa derileri yüzülmüş ve yerine deve derisi tersinden olarak geçirilmiş. Bu deve derisi bunların beyinlerini olumsuz yönde etkilemiş. Daha kötüsü bunlar “mankurt” olduklarının farkında bile değiller!.. İşte bakıyorsun, “Papa ağzıyla” konuşuyor!.. Truva atı benzetmesini de yapabiliriz…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kimin bu “Truva atı”?
Yahudilerin!.. Bunların “Haçlı Seferleri” halâ devam ediyor. Devam ettiğini Bush’ta söylüyor. Haçlı Seferleri Haçlılar tarafından devam ediyor ama içimizde Haçlı zihniyetine sahip kişiler de var. Bizim hak etmediğimiz şey bu oldu. Haçlı zihniyeti olduklarının farkında değiller. Adam bilmediğini bilse, bilmek için çaba gösterir. Bilmediğini de bilmiyor zavallı. İşte üç-beş kanun maddesini ezberlemiş, demokrasi-memokrasi gibi şeyler öğrenmiş. Çok şey bildiğini zannediyor. Hâlbuki hiçbir şey bildiği yok! İşte biz bunu başarabilsek; bunlara bilmediğini bildirebilsek işimiz çok daha fazla kolaylaşacak o zaman…

Şimdi burada Alparslan’ın hâdisesinde işgalci-laik basın denilen kesimin tavrı bellidir. Onlardan iyilik ya da güzellik bekleyemeyiz. Onlar zaten görevlerini yapıyorlar “Haçlı Zihniyeti”nin bir uzantısı olarak… Bunlar Müslümanların gözünde gönüllü ajanlar. Fakat Kendisine İslâmcı basın diyenler hakkındaki düşünceleriniz nelerdir. Aynen laik basın ağzıyla konuşuyorlar. Şimdi bir Müslüman baba olarak; bir Müslüman evladın babası olarak bunların tavrını nasıl görüyorsunuz?
“Allah kurtarsın” diyeni yer yer, şahıslar bazında gördüm. Oğlumu karalamaya çalışan medya zaten belliydi. Fakat onun dışında diğer bir kısım ise, her nedense diğerleriyle birlik olup bize saldırmaya başladılar. Bunların tavırları hiç de hoş olmayan bir tavırdı. Destek olmuyorsan, köstek olma! Bunlar köstek olmaya uğraştılar.
Ben oğlumu tanıyorum. Ne kadar pırıl pırıl olduğunu biliyorum. Rabbim oğlumu gönlüme göre verdi. Nasıl gönlüme göre? Tertemiz, pırıl- pırıl… O bir Fatih gibi, O bir Yavuz gibi, O bir Alparslan gibi… Bunu samimiyetimle söylüyorum. Hani Allah bir şeyi insanın gönlüne göre verir ya, bizim de idealimiz öyleydi. Böyle bir şey oldu. Böyle hareket ettik. Eğitimimizi bu şekilde verdik. Dünyaya geldiğinde sağ kulağına ezanı, sol kulağına kameti okumuştum… Rabbime hamdolsun; Allah, Peygamber, vatan, millet sevgisi oldu. Yani biz bunları verdik. Ne ekersen onu biçersin…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Şimdi, sizin tavrınıza benzer bir tavrı Trabzon’da yaşanan hâdiseden sonra da gördük. Sizinle de beraber görüyoruz ki; artık eskisi gibi Müslümanlar “ah vah, yavrum kendine yazık etti” ağlamacılığından kurtulmaya başladı. Mesela Trabzon’da Papazı vuran yiğidin annesi de çıktı ve: “Oğlum Allah için vurdu” dedi. Diğer yandan ağabeyi de çıkıp: “kardeşim Allah için vurdu” dedi ve oradaki medyaya dönüp “sizinle de hesaplaşacağız” dedi. Siz bunları gördüğünüzde yalnız olmadığınızı düşündünüz mü? Bu dik duruşlu tavırdan destek aldınız mı?
Şimdi oraya da geleceğim ama Alparslan’ın vukuatına dönersek… Ben hâdiseden beş saat kadar sonra Ankara’da, oğlumun yanındaydım. Gerek Savcı, gerek Emniyet yetkilileri, bu hâdiseyi oğlumun gerçekleştirebileceği ihtimali üzerinde durdular. Ben dedim ki onlara “Oğluma mal-mülk verseniz, dünyaları verseniz bunu ona yaptıramazsınız. Bunu ancak tek bir şey için yapmış olabilir o da Allah rızası!.. Bunun dışında hiçbir amaçla bunu yapmış olamaz.” Bunu onlara açık açık söyledim. Bunda çekinecek bir şey yok. Çünkü ben oğlumu tanıyorum. Muhtelif yerlerde defalarca söyledim. O’na kahraman diyenler var. O’nun için deli diyenler var. Alparslan diyenler var. Tanımadığım insanlar yaklaşıp “hocam, millet arkanızda, Türk kamuoyu arkanızda” diyorlar. Bunu medyada da açıkça yazdılar. Şimdi herkes bulunduğu noktayı iyi tesbit etsin ve hareketlerini ona göre ortaya koysun.
Şimdi biliyorsunuz yönetimlerde açık ve kapalı sistemler var. Açık sistemde haberleşme vardır. Anlamları ortak kılar. Yani açık sistem millete ve topluma bakar. O, gerekli kesimin temel ihtiyaçlarını, ideallerini, inançlarını, ülkülerini ve psikolojik ilkelerini dikkate alır ve ona göre kendini düzenler. Rasgele “ben yaptım oldu” şeklinde olmaz.
Kapalı sistemlerde ise “ben yaptım oldu, ister beğen ister beğenme” şeklinde bir anlayış hâkimdir. Böyle olduğu zamanda tabii milletin ihtiyaçlarına ve inançlarına bakmaz. Milletin ne düşündüğü onlar için önemli değildir. Milletin dinini de önemsemez. Onları bir sürü olarak görür. O, “idare edilmeye mahkûmdur” şeklinde düşünür ve kendisine göre bazı kanunlar koyar ve ona göre idare eder.
Açık sistemlerde akıllı yöneticiler, toplumun beklentilerini dikkate alarak yönetime çeki düzen verirler. İşte böyle olduğu zaman ortaya gerçek bir devlet çıkar. Böylece millet de huzurlu olur. Hani diyor ya Şeyh Edebâli : “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” “İnsanın yaşaması” nasıl olur? Ancak bu ihtiyaç ve ideallerine yer verdiğin zaman insanı yaşatmış olursun. O insanlar mutlu olduğu zaman da, devlet güçlenir. Devlet gücünü milletinden alır.

Bütün bunların tersi olduğunda da halkıyla küs duruma düşer.
Mutlaka küs olur. Hatta ortaya çatışma çıkar.

“Devlet düşmanları” ortaya çıkar diyorsunuz?
Aynen öyle!.. Sevmesi gereken, koruması gereken, insanlar kendi devletine yabancı… Çünkü devlet, milletine yabancılaşmış, onları yabancı olarak görüyor. Hâlbuki devlet millet içindir. Devlet millet içindir; millet devlet için değil… Aslolan millettir. Milletin dinidir, ihtiyaçlarıdır. Bunu halâ bilmeyen insanlar var!..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Şimdi duygusal bir şey olacak ama size şöyle bir soru sorayım: -Mevcut bürokrasiden geldiğiniz için daha iyi bilirsiniz- şimdi laik sistemin Müslümanlara karşı bakışını göz önüne aldığımızda Alparslan Arslan’ın eylemi haddinden fazla bir önem arz ediyor. Laikliğin adeta kalbine isabet eden bir saldırı yaptı Alparslan. Bunun hakkında bir şey söylemek ister misiniz? Biliyorsunuz ki bir Hadis-i Şerif’te “Allah, bir Müslüman’ı bir kâfirle aynı yere koymaz” diyor. Şimdi “o zamanında alkolik olmuş” filan… Ne derlerse desinler, o bizi enterese etmez! Alparslan Arslan bize göre ahiretini kazanmıştır. Darısı da bizim başımıza!..
Evet… İşlerine gelmeyenler ilk etapta “içki içiyordu” filan gibi bir imaj oluşturmaya çalıştılar. Bunları söylediklerinde Alparslan’ın bir avukat arkadaşı geldi, “Hocam dedi, ben bir keresinde bir arkadaşımla içki içmiştim, bunu duyan Alparslan yanıma gelip bana çok feci bir şekilde kızdı” dedi. “Nasıl içki içersin!” diye benden hesap sordu” dedi. Şimdi, Alparslan’ın içki içtiğini, barlarda gezdiğini söyleyecekler ki kendilerini kurtarabilsinler(!) İşte böyle bir imaj tutturmaya çalıştılar ama kurtaramadılar.

İdris Bey, bu “içki içme” meselesi, doğrusu laik basının hiç de işine gelmez. Ne acıdır ki bunu kendisine “İslâmcı medya” denen taraf yaptı!..
Evet, ben de onu söylüyorum. Alparslan’ın o işi “Allah Rızası için” yapmadığını anlatmak için yapmaya çalıştılar. Şimdi akıllı olmak lâzım: İçki içen biri böyle bir eylemde bulunabilir mi? Mümkün mü? Buna yürek gerek, buna beyin gerek, buna altyapı gerek, bilgi gerek, ideal gerek…

Ruh gerek…
Onun için böyle yorumlamak lâzım…

İlk görüşmenizde neler konuştunuz. Biraz bahseder misiniz?
İlk görüşmemizde, bana “baba dikkatli olun, benim hakkımda karalama yapmaya kalkışabilirler” dedi. Sizle bağlantı kurmaya çalıştılar. İşte sağcılarla, solcularla filan bir bağlantı kurmaya çalıştılar. Tabi tutmadı…

Oğlunuzun mahkemelerdeki rahatlığı da dikkat çekiyor…
Çok rahat elhamdülillah…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Haliyle de bu tavır, arkasındaki insanları sevindirdiği gibi, karşısında duranları çileden çıkarıyor. Ve O’nun rahatlığı, -dışarıda- yakınlarının rahatlığı ve ailenizin rahatlığı neticesinde bunların kafası büsbütün karışarak, zenci saçına dönüyor.
Akılları ermiyor. Akılları almıyor. “Nasıl olur da pırıl pırıl bir insan, istikbâli olan bir insan nasıl olur da böyle bir şeyi yapar, kendini feda eder?”
Şimdi, tıpkı Hıristiyanların; Müslümanların verdiği zekâta anlam verememeleri gibi bir durum… Anlam veremiyorlar. “Karşılıksız olarak nasıl para veriyor bunlar?” diyorlar. “Yoksa bunlar deli mi ne?” Kuş beyinli!.. Esas kendisi akılsız, ama deli olduğundan haberi yok!.. Veya bir kısım insanlar, Müslümanların Şehit olma arzularını, Şehit olmalarını anlayamıyor, algılayamıyorlar. Bunun gibi…
Elhamdülillah oğlum çok rahat… Hatta bize o moral verdi. “Baba Allah’a dayanın, rahat olun, Takdir-i İlâhi, her şey olacağına varır” dedi.

Biz göremiyoruz, şu anda morali nasıl?
Çok iyi, çok iyi… Elhamdülillah. Ne kadar şükretsem az…

O’nun iyi olduğu sizin yüzünüzden belli…
(…) Benim görevden alınmamı isteyen bir kesim oldu. “Hemen görevden alınması lâzım” dediler. Hatta bana “nasıl bu kadar rahat konuşuyorsun?” şeklinde soru yöneltenler oldu. “Senin arkanda kim var” diye soranlar oldu. Kim olacak?! Benim arkamda Allah var. Müslüman Türk Milleti var. Yetmiyor mu? Küçük beyinler, büyük işleri kavrayamazlar.

Peki, hâdiseden hemen sonra ve şu durumda aldığınız tepkiler nasıl?..
İnanın ki birçok kişi tebrik etti. Takdir etti. Oğluma “Kahraman” diyenler oldu, “Alparslan” diyenler oldu, “Ne mutlu size ki böyle bir evladınız var” diyenler oldu. “Keşke Alparslan gibi üç yüz kişi daha olsaydı da bu memleket kurtulsaydı” diyenler oldu. Daha neler neler… Bu insanların duaları bizlere büyük moral sağladı. Daha neler neler… Hepsini söylemek istemiyorum.

(…)Anlıyorum. Öyleyse şöyle soralım: “Çok iyi yaptı” diyenler oldu mu?
Çok oldu. Milletin yüzde sekseni böyle söylüyor. Yetkililer bunu bilsinler, tedbirlerini de ona göre alsınlar… Bakın bunu söyleyenlerin arasında üniversite mezunu olanlar var. Düşünebilen, görebilen, tartışabilen insanlar… “Çok iyi oldu” diyenler çok oldu. Tebrik ettiler, selam gönderdiler. Böyle bir evladı nasıl yetiştirebildiniz diye beni tebrik ettiler. Daha neler neler… Bu şekilde çok şey yaşadım.

Ailenizin içinde hiçbir kırgınlığı olan var mı Alparslan’a karşı?
Hayır, hayır. Kesinlikle yok. Tabii “gençliğine acıyorlar”. Ben oğlumun Türkiye’nin idaresine talip ve layık biri olduğunu biliyorum. Şimdi O’na bakınca, bizler 28 yaşımızda bile çocukmuşuz. Babam yurtdışındaydı. “Oğlum eğer okumak istemiyorsan seni ben yetiştireyim” dedi. “Yok dedim baba, ben okumak istiyorum” Benim dedem Rüştiye mezunuydu. Onu dinlerken şuur pencerelerim açılırdı. Dedim “okuyacağım, ilerde de çocuklarımı okutacağım. Yurtdışında asimile olurlar, bozulurlar. Sonra öldüğümde Türkiye’ye dönünce, benim mezarımın başında Fatihamı okuyacak kimsem de olmaz.”
Şimdi Elhamdülillah; Gitmedim, burada kaldım. Çocuklarımı okuttum. Alparslan’ın küçüğü İlahiyat mezunu… Yüksek lisans yaptı. Şimdi de doktora yapacak inşallah…

Peki, samimi cevaplarınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey varsa buyurun:
Ben çok teşekkür ederim. Cenab-ı Allah’ın dediği: “Sizin şer bildiklerinizde hayır, hayır bildiklerinizde şer vardır.” İnşallah sonuç hayırlı olur.

http://www.aylikdergi.com/roportajlar/Idris%20Aslan.html
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt