Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allahu Ekber, Allahu Ekber!..” ılk ezan (1 Kullanıcı)

gül_i rana~~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
O geldiğinden beri şehir bir başka oldu. Düşmanlar barıştı, yüzler güldü, herkes birbiriyle kardeş oldu. Artık sokaklarda huzur, gönüllerde güven taht kurdu ve Yesrib şehri “Medine” oldu.
Büyük bir heyecan ve coşkuyla son Nebi'nin mescidi henüz tamamlanmıştı.
Medine, yine huzurlu ve sakin bir geceyi uğurlamaya hazırlanıyordu. Kimileri uyanmış, mescide varmış Nebi s.a.v.'in yanında, kimileri namaz hazırlığında, kimileri ise uykunun mahmurluğunda.
Alaca karanlıkta bir ses gelmeye başladı. Hiç kimsenin bilmediği, şimdiye kadar duymadığı bir ses dalga dalga yayılıyordu Medine semalarında:
“Allahu Ekber, Allahu Ekber!..”
Elbisesini sırtına alan sesin geldiği yöne koşuyordu büyük bir heyecan ve merakla.
Dünya böyle bir çağrıyla ilk kez tanışıyordu. Neydi bu? “Büyük sadece Allah'tır, büyük sadece Allah'tır…” diyerek yapılan bu çağrı ne anlama geliyordu? Merak, heyecan, coşku içerisinde Medine sokakları tek yöne doğru akıyordu.
“Allahu ekber” nidalarıyla uyananlardan birisi de Hz. Ömer r.a. idi. Elbisesini sırtına alır almaz sokağa fırladı. Mescide vardığında Bilâl çağrıyı yani ezanı tamamlamıştı. Elbisesinin bir ucu hâlâ yerde sürünüyordu. Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'e yöneldi ve dedi ki:
- Seni gönderen Allah'a yemin ederim ki, Bilâl'in okuduğu bu ezanı rüyamda aynen gördüm.
Efendimiz s.a.v.'in memnuniyeti yüzünden okunuyordu.
Peki Bilâl r.a. ezanı nasıl öğrenmişti?
Hicret, insanlık tarihinde en fedakâr insanların gerçekleştirdiği dönüm noktasıdır. Mallarından, yurtlarından, akrabalarından imanları uğruna ayrılan gönül erleri, yani Muhacirler. Onlara kucak açanlar ise dünyanın en cömert ve en diğergâm insanları, yani yardım edenler, yani Ensâr... Medine'nin huzurlu ortamında artık özgürce ibadet edebiliyor, insanca yaşayabiliyorlardı.
Namaz vakitleri yaklaşınca herkes mescitte toplanmaya başlardı. Vakit girdiğinde “es-salâtu cami'a” (namaz bir araya getirir) diye seslenilirdi. Sonra da namaza durulurdu.
Rasul-i Ekrem s.a.v., namazların mescitte cemaatle kılınması üzerinde çok duruyordu. Hatta namaz vakitlerinde görevliler çıkartıp ev ev insanları namaza çağırtmayı veya binaların üzerinde yüksek sesle vaktin girdiğini, ilan ettirmeyi bile düşünmüştü.
Sahabe-i Kiram da bu konu üzerinde düşünüyordu. Kimileri boru öttürmeyi, kimileri çan çalmayı, kimileri ateş yakmayı, kimileri de bayrak dikmeyi öneriyordu. Fakat bunlardan hiçbiri Efendimiz s.a.v. tarafından onaylanmıyordu.
Her şeye rağmen gönüllerde bir ümit gizliydi: Cenab-ı Hakk, Rasulüne ve müminlere en güzel yolu gösterecekti.
Medineli sahabilerden Abdullah b. Zeyd r.a., bir sabah Rasulullah s.a.v. Efendimiz'in yanına geldi. Rüyasında elinde çan taşıyan yeşil elbiseli bir adam gördüğünü anlattı. Adamla yaptığı konuşmayı net bir şekilde hatırlıyordu. Elindeki çanı satın almak istemiş, adam da niçin alacağını sormuş. O da namaz vakitlerini duyurmak için almak istediğini söylemiş. Bunun üzerine yeşil elbiseli adam, “ben sana daha güzel bir yol göstereyim” diyerek bildiğimiz ezanı okumuş.
Abdullah b. Zeyd r.a. rüyasını anlatmayı bitirince Rasul-i Ekrem s.a.v.:
- İnşallah bu hak rüyadır. Bilâl ile birlikte kalk da gördüğünü ona öğret. O da ezanı okusun. Çünkü o senden daha gür seslidir, buyurdu. (Ebu Davud)
Mescidin yakınında bulunan yüksek bir binaya çıktılar. Abdullah, Bilâl'e söylüyor, o da yüksek sesle tekrarlıyordu.
İşte Hz. Ömer r.a.'ın ve dünyanın duyduğu ilk ezan buydu. Kıyamete dek okunacak, susmayacaktı.
Ezan bir çağrı. En büyük hakikatin ilan edildiği bir çağrı.
“Büyük sadece Allah'tır.
Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim.
Muhammed'in, O'nun rasulü olduğuna şahitlik ederim.
Namaza koşun!
Kurtuluşa koşun!
Büyük sadece Allah'tır.
Allah'tan başka ilâh yoktur.”
Bu çağrı, inananları davet ediyordu ve inananlar günde beş kere Rablerinden gelen bu davete koşuyordu. Birlikte saf tutuyor, O'nunla konuşuyordu. O'nun huzuruna çıkıyor, içiyle dışıyla yalnız O'na teslim olduğunu ispat ediyordu.
O gün bu gündür ezan müslümanların ve İslâm'ın vazgeçilmez bir şiarı, bir özelliği oldu. Ezan duyulduğu bir yerde meşru bir özrü olmadan namaza gitmemek bütün alimler tarafından günah görüldü (İbn-i Abidin). İlk ezanla duyulan coşkunun kıyamete dek yaşanması inanan her insan için bir vazife, bu coşkuyu nesilden nesile aktarmak ise imanî bir sorumluluk kabul edildi.
Mevlâ bizi ezandan ve ezana koşmaktan mahrum etmesin! amin ecmaın ıns
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt