ALLAH'IN VARLIĞıNIN DELiLLERi
Allah'ın varlığı hiçbir delile ihtiyaç duymayacak kadar açıktır. Buna rağmen inançla ilgili kitaplar yazan lar bu hususta şüphe içinde olan ve inananlarla müca dele eden kişileri ikna etmek için Allah'ın varlığını güç lü aklı delillere ve temel esaslara dayanarak isbat yolu na gitmişlerdir. Peki dinsizlik yoluna sapanlara karşı Allah'ın varlığını isbat sadedinde müslümanların ortaya koydukları deliller nelerdir?
FITRİ DELİL
Allah'ın varlığının ilk delili; Onun insanlara ver miş olduğu Fıtrattan kaynaklanan delildir, insanda bu lunan tabii şuur, kalp gözü; şu sınırlı kâinatın dışında sınırsız bir varlığın olduğunu hisseder. Bu zat herşeye hakim, bütün işleri düzenleyen, kendinden istenen, ta zim edilen, korkulan, kendisine yönelinen ulvi bir zat tır. Bütün bu hisler kalbin derinliklerinden kaynakla narak kişinin bütün benliğini sarar. Kişinin nefsinde bulduğu bu his telkin, öğrenme ve gayret sonucu elde edilen bir his değil yaratılışından kaynaklanan histir.
Bu fıtri şuuru meşhur düşünür Dekart şöyle dile getirmektedir: "Kendimde hissettiğim eksiklik beni ka mil, eksiksiz bir zatın varlığı fikrine götürmektedir. Be ni inanmaya zorlayan bu duygu bütün güzel sıfatlarla donanmış olan zat tarafından bana verilmiş bir duygu dur. İşte bu zat Allah (cc)tır."
Fıtratı bozulmayan, nefsini kötülüklerden arındı ran, kalbinden gaflet perdesini kaldırarak gönül gözü nü açan, ruhi boşlukta olmayan her insan Allah'ın var lığının bütün benliğini sardığını hisseder. Bu vasıflarda olan kişinin rabbinin varlığını isbat için herhangi bir delile ihtiyacı yoktur. Çünkü o, Allah'ın varlığını kal binde herşeyden daha fazla hisseder. Bilakis Allah her-şeyin delilidir.
"Rabbinin herşeye hakkı ile şahid olması sana kafi değil mi?" (Fussilet Suresi, 53)
Rivyete göre yakin sahibi salih alimlerden birine; "Falan kelam alimi Allah'ın varlığını isbat için yüz deli li ileri sürmektedir" denilince o alim "demek ki adamın Allah'ın varlığı hakkında yüz şüphesi varmış" diye ce vap vermiştir.
Bu cevap "Allah'ın varlığının" kişinin nefsinde de-
lile muhtaç olmayacak kadar açık bir şekilde hissedil diğine işaret etmektedir.
Bazı ariflere ve "Rabbini ne ile bildin?" diye so rulduğunda onlar "Rabbimi yine rabbimle bildim" diye cevap vermişlerdir.
İbni Ataullah el Iskenderi ise şunları söylemiştir:
"Ey Rabbim! Mevcudiyeti sana muhtaç olan şey, senin varlığına nasıl delil olur? Senin iraden olmadan var olmayan şey, senin varlığına nasıl delil olur?"
Bizim "Fıtri delilden" maksadımız şudur: insan ister cahil ister alim olsun Kültürel etkilerden soyutla nıp, zihnini yaşadığı mekana bağlayan şeylerden uzak laştırdıktan sonra, kâinatı ve nefsini tefekkür ettiğinde nefsinde fıtrat tabiatından kaynaklanan kendisinden bir türlü kurtulamadığı, bir duygu bulacaktır. Bu duy gu yüce rabbine, rabbinin katındaymış gibi, huşu için de secde etme duygusudur.
İnsana bir artı birin iki olduğunu delilsiz olarak öğreten Allah, elbette ona kendisinden asla ilgisiz ola mayacağı bir rabbinin olduğunu da delile ve mukadimelere (öncüllere) muhtaç olmadan öğretir.
Bu fıtri şuur; rahatlık ve insanı şımartan zengin lik anında genelde hissedilmez. Çünkü rahatlık kişinin bu hakikati görmesine perde olur. Ancak başına bir be la geldiğinde, asli fıtratı perdeleyen sahte kaymak eri-yere (gerçek ortaya çıkar işte o an, dua ve niyaz ile rab bine yönelir.
Bir adam Caferi Sadığa "Allah" hakkında bir soru sorar. İmam onun bu sorusuna
-Sen hiç denizde yolculuk yaptın mı?" sorusu ile karşılık verir. Adam:
-Evet. der. İmam tekrar:
-Bu yolculuk esnasında kasırga ile karşılaştın mı? diye sorar. Adam:
-Evet, der imam:
-Güvendiğin, beklediğin bütün kurtuluş vesilele rinden ümidini kestin mi? diye sormaya devam eder. Adam:
-Evet der. İmam tekrar:
-Hiç aklından "Dilerse seni kurtaracak bir zatın" var olduğu geçti mi? diye sorar. Adam:
-Evet der. İmam:
-işte o zat Allah'tır, diye cevap verir.
Bu hakikate işaret eden Kur'an bize şöyle bir tab lo çizer:
"O, sizi Karada ve denizde gezdiren zattır. Hatta gemilerde bulunduğunuz, onlar, bunları güzel bir hava ile akar gibi götürdükleri, (yolcular da) bununla sevin dikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelip çatar. (Deni zin) her yerinden kendilerine dalgalar hücum edince çepeçevre kuşatıldıklarını sanırlar. (İşte o an) Allah'ın dininde halis ve samimi olarak ona dua ederler. Ve "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan kesinlikle şükredenlerden olacağız" derler" (Yunus Suresi, 22)
Kuranı Kerim'in bu tasviri bahsedilen fikrin doğ ruluğunu ve bütün insanları kapsadığını çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
Kur'an insanı kalbinin kavşak noktasında yakala yarak rabbine yöneltir. Daha sonra ona rabbi ile insan lık arasında cereyan eden sözleşmeyi arzeder. Bu söz leşmeye göre; insan yalnızca rabbine inanacak ve yal nızca ona ibadet edecektir. Bu sözleşmeyi öğrenmek is tersen şu ayetlere kulak ver:
"Hani Rabbin Adem oğullarından ve onların sülblerinden zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefisleri ne şahid tutmuş ve "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da "Evet, şahit olduk." demişlerdi. (Bu şahadet) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yok tu dememeniz içindir. Yahut "daha önce atalarımız şirk koşuyordu. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi o batılı ortaya koyanların işlediği (günah) yüzünden bizi helak mı edeceksin?" dememeniz içindir" (Araf Suresi, 172-173)
Buraya kadar anlatılan "Allah'ın varlığının fıtri delili" tarih boyunca bütün milletlerin ortak müştereyi olmuştur. İnsanların büyük bir kısmının gerçek iman dan yüzçevirip onu vehimleriyle batıl inançları ile kir letip özünü bozmaları bu gerçeği değiştirmez.
Ünlü düşünür Henri Birgison fıtri iman hakkın da şöyle der: "llimsiz, sanatsız, felsefesiz toplumlar bu lunabilir. Ancak dinsiz toplum bulunamaz" Eski bir ta rihçi de: "Tarihte kalesiz, okulsuz, sursuz şehirler bu lunabilir ancak mabedsiz şehir bulunamaz" der.
Dinler tarihini araştıranların da belirttiği gibi ilim ve medeniyetin ulaştığı hiçbir toplum dinden ve imandan uzak olamaz.
Büyük düşünür Renan "Dinler tarihi" kitabında şöyle der: "İnsanın elinden her hürriyet alınabilir. Akıl hürriyeti, ilim hürriyeti sanat hürriyeti yasaklanabilir. Ancak dindarlık yok edilemez. Bilakis o, yeryüzünde fikir hürriyetini vahşice yok etmek isteyen materyalizmin yanlış olduğunu haykıran en güçlü ses olarak kala caktır." der.
Allah'ın varlığı hiçbir delile ihtiyaç duymayacak kadar açıktır. Buna rağmen inançla ilgili kitaplar yazan lar bu hususta şüphe içinde olan ve inananlarla müca dele eden kişileri ikna etmek için Allah'ın varlığını güç lü aklı delillere ve temel esaslara dayanarak isbat yolu na gitmişlerdir. Peki dinsizlik yoluna sapanlara karşı Allah'ın varlığını isbat sadedinde müslümanların ortaya koydukları deliller nelerdir?
FITRİ DELİL
Allah'ın varlığının ilk delili; Onun insanlara ver miş olduğu Fıtrattan kaynaklanan delildir, insanda bu lunan tabii şuur, kalp gözü; şu sınırlı kâinatın dışında sınırsız bir varlığın olduğunu hisseder. Bu zat herşeye hakim, bütün işleri düzenleyen, kendinden istenen, ta zim edilen, korkulan, kendisine yönelinen ulvi bir zat tır. Bütün bu hisler kalbin derinliklerinden kaynakla narak kişinin bütün benliğini sarar. Kişinin nefsinde bulduğu bu his telkin, öğrenme ve gayret sonucu elde edilen bir his değil yaratılışından kaynaklanan histir.
Bu fıtri şuuru meşhur düşünür Dekart şöyle dile getirmektedir: "Kendimde hissettiğim eksiklik beni ka mil, eksiksiz bir zatın varlığı fikrine götürmektedir. Be ni inanmaya zorlayan bu duygu bütün güzel sıfatlarla donanmış olan zat tarafından bana verilmiş bir duygu dur. İşte bu zat Allah (cc)tır."
Fıtratı bozulmayan, nefsini kötülüklerden arındı ran, kalbinden gaflet perdesini kaldırarak gönül gözü nü açan, ruhi boşlukta olmayan her insan Allah'ın var lığının bütün benliğini sardığını hisseder. Bu vasıflarda olan kişinin rabbinin varlığını isbat için herhangi bir delile ihtiyacı yoktur. Çünkü o, Allah'ın varlığını kal binde herşeyden daha fazla hisseder. Bilakis Allah her-şeyin delilidir.
"Rabbinin herşeye hakkı ile şahid olması sana kafi değil mi?" (Fussilet Suresi, 53)
Rivyete göre yakin sahibi salih alimlerden birine; "Falan kelam alimi Allah'ın varlığını isbat için yüz deli li ileri sürmektedir" denilince o alim "demek ki adamın Allah'ın varlığı hakkında yüz şüphesi varmış" diye ce vap vermiştir.
Bu cevap "Allah'ın varlığının" kişinin nefsinde de-
lile muhtaç olmayacak kadar açık bir şekilde hissedil diğine işaret etmektedir.
Bazı ariflere ve "Rabbini ne ile bildin?" diye so rulduğunda onlar "Rabbimi yine rabbimle bildim" diye cevap vermişlerdir.
İbni Ataullah el Iskenderi ise şunları söylemiştir:
"Ey Rabbim! Mevcudiyeti sana muhtaç olan şey, senin varlığına nasıl delil olur? Senin iraden olmadan var olmayan şey, senin varlığına nasıl delil olur?"
Bizim "Fıtri delilden" maksadımız şudur: insan ister cahil ister alim olsun Kültürel etkilerden soyutla nıp, zihnini yaşadığı mekana bağlayan şeylerden uzak laştırdıktan sonra, kâinatı ve nefsini tefekkür ettiğinde nefsinde fıtrat tabiatından kaynaklanan kendisinden bir türlü kurtulamadığı, bir duygu bulacaktır. Bu duy gu yüce rabbine, rabbinin katındaymış gibi, huşu için de secde etme duygusudur.
İnsana bir artı birin iki olduğunu delilsiz olarak öğreten Allah, elbette ona kendisinden asla ilgisiz ola mayacağı bir rabbinin olduğunu da delile ve mukadimelere (öncüllere) muhtaç olmadan öğretir.
Bu fıtri şuur; rahatlık ve insanı şımartan zengin lik anında genelde hissedilmez. Çünkü rahatlık kişinin bu hakikati görmesine perde olur. Ancak başına bir be la geldiğinde, asli fıtratı perdeleyen sahte kaymak eri-yere (gerçek ortaya çıkar işte o an, dua ve niyaz ile rab bine yönelir.
Bir adam Caferi Sadığa "Allah" hakkında bir soru sorar. İmam onun bu sorusuna
-Sen hiç denizde yolculuk yaptın mı?" sorusu ile karşılık verir. Adam:
-Evet. der. İmam tekrar:
-Bu yolculuk esnasında kasırga ile karşılaştın mı? diye sorar. Adam:
-Evet, der imam:
-Güvendiğin, beklediğin bütün kurtuluş vesilele rinden ümidini kestin mi? diye sormaya devam eder. Adam:
-Evet der. İmam tekrar:
-Hiç aklından "Dilerse seni kurtaracak bir zatın" var olduğu geçti mi? diye sorar. Adam:
-Evet der. İmam:
-işte o zat Allah'tır, diye cevap verir.
Bu hakikate işaret eden Kur'an bize şöyle bir tab lo çizer:
"O, sizi Karada ve denizde gezdiren zattır. Hatta gemilerde bulunduğunuz, onlar, bunları güzel bir hava ile akar gibi götürdükleri, (yolcular da) bununla sevin dikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelip çatar. (Deni zin) her yerinden kendilerine dalgalar hücum edince çepeçevre kuşatıldıklarını sanırlar. (İşte o an) Allah'ın dininde halis ve samimi olarak ona dua ederler. Ve "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan kesinlikle şükredenlerden olacağız" derler" (Yunus Suresi, 22)
Kuranı Kerim'in bu tasviri bahsedilen fikrin doğ ruluğunu ve bütün insanları kapsadığını çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
Kur'an insanı kalbinin kavşak noktasında yakala yarak rabbine yöneltir. Daha sonra ona rabbi ile insan lık arasında cereyan eden sözleşmeyi arzeder. Bu söz leşmeye göre; insan yalnızca rabbine inanacak ve yal nızca ona ibadet edecektir. Bu sözleşmeyi öğrenmek is tersen şu ayetlere kulak ver:
"Hani Rabbin Adem oğullarından ve onların sülblerinden zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefisleri ne şahid tutmuş ve "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da "Evet, şahit olduk." demişlerdi. (Bu şahadet) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yok tu dememeniz içindir. Yahut "daha önce atalarımız şirk koşuyordu. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi o batılı ortaya koyanların işlediği (günah) yüzünden bizi helak mı edeceksin?" dememeniz içindir" (Araf Suresi, 172-173)
Buraya kadar anlatılan "Allah'ın varlığının fıtri delili" tarih boyunca bütün milletlerin ortak müştereyi olmuştur. İnsanların büyük bir kısmının gerçek iman dan yüzçevirip onu vehimleriyle batıl inançları ile kir letip özünü bozmaları bu gerçeği değiştirmez.
Ünlü düşünür Henri Birgison fıtri iman hakkın da şöyle der: "llimsiz, sanatsız, felsefesiz toplumlar bu lunabilir. Ancak dinsiz toplum bulunamaz" Eski bir ta rihçi de: "Tarihte kalesiz, okulsuz, sursuz şehirler bu lunabilir ancak mabedsiz şehir bulunamaz" der.
Dinler tarihini araştıranların da belirttiği gibi ilim ve medeniyetin ulaştığı hiçbir toplum dinden ve imandan uzak olamaz.
Büyük düşünür Renan "Dinler tarihi" kitabında şöyle der: "İnsanın elinden her hürriyet alınabilir. Akıl hürriyeti, ilim hürriyeti sanat hürriyeti yasaklanabilir. Ancak dindarlık yok edilemez. Bilakis o, yeryüzünde fikir hürriyetini vahşice yok etmek isteyen materyalizmin yanlış olduğunu haykıran en güçlü ses olarak kala caktır." der.