elifimbenim(MERHUME)
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 13 Kas 2007
- Mesajlar
- 1,642
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 64
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Ümmetine "selâmı yaymayı", "bol bol selâm vermeyi" tavsiye etmiş, "selâmın kelamdan önce geldiğini" beyan buyurmuştur.
Rabbimiz selâmla ilgili meâlen şöyle buyurmaktadır: "Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selâm verin, yahut aynı şekilde karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını arayandır." (Nisa, 86)
"Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar." (Nur, 61)
Şimdi selâm vermenin ve selâm almanın, ehemmiyeti, selamlaşma âdabı ve selâmın faziletiyle ilgili hadis-i şeriflerden bazılarına bakalım:
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) anlattı: Bir adam Resûlullah'a: "İslâm'ın hangi ameli daha üstündür" dedi. Resûlullah (s.a.v.) da: "Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermendir" buyurdu. (Tergib ve Terhib, c.5/288-1)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Mü'min olmadıkça sizler cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamazsınız. Birbirinizi sevdirecek şeyi size haber vereyim. Selâmı aranızda yayınız." (a.g.e., c.5/288-2)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Müslümanın Müslümanda beş hakkı vardır. Selâmını almak, hastalandığında ziyaret etmek, cenazelerinde bulunmak, davet edince gitmek, aksırınca, Allah sana merhamet etsin, demek." (a.g.e., 5/291-10)
Câbir (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Binekli olan yürüyene, yürüyen oturana selâm verir. Yürüyerek karşılaşan iki kişiden önce selâm verenin sevabı ve derecesi daha üstün olur." (a.g.e.,5/293-14)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Ayrılırken de selâm versin. İkinci selâm da birincisi kadar mühimdir." (a.g.e.,5/294-17)
Hz. Câbir'in (r.a.) rivayetine göre Peygamberimizi (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Selâm kelamdan [sözden] öncedir." (Tirmizî, İstizan: 11)
Hz. Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (a.s.m.) bana, 'Evladım, evine girdiğin zaman selâm ver. Senin ve ev halkın için berekete sebep olur' buyurdu." (Tirmizî, İsti'zan: 10)
Ali bin Ebû Talib'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Bir topluluk diğer bir topluluğa uğradığında, içlerinden birinin selâm vermesi kafidir. Aynı şekilde, oturanlardan da birinin selâmı alması kafidir." (Ebû Dâvud, Edeb: 141)
Gerek selâm verirken, gerekse selâmı alırken, muhataba duyuracak bir sesle söylemek lazımdır. Selam veren kişinin işitilmeyecek bir şekilde selam vermesi, selamı alanın da işitilmeyecek bir sesle alması, selamlaşma âdabına aykırıdır.
Muaviye b. Kure, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Selam verdiğiniz zaman, selâmınızı duyurunuz. Selama karşılık verdiğiniz zaman da duyurunuz." (Tenbihü'l-Gafilin. C.2/816)
Selâm verme şekli - sözü
Selâm verirken işaretle vermek caiz değildir. Selâmdaki lafzı söylemek lazımdır.
Câbir (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Kişinin bir parmağı ile işaret ederek selâm vermesi, Yahudi işidir." (Tergib ve Terhib, c.5/308-16)
Arada mesafe uzak ise, yahut araba ile gidiliyorsa; uzaktaki şahsa veya bir diğer arabadakilere elle işaret edilirken veya korna çalınırken, selâmdaki lafzı da söylemek lazımdır.
Peki selâm verilirken ve alınırken ne demek lazımdır? Bunu da Peygamber Efendimizden (s.a.v.) öğrenmekteyiz.
Ebû Hüreyre (r.a.)'nin naklettiği şu hadis-i şerifte "en güzel selâm verme şekillerini" görmekteyiz:
Rabbimiz selâmla ilgili meâlen şöyle buyurmaktadır: "Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selâm verin, yahut aynı şekilde karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını arayandır." (Nisa, 86)
"Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar." (Nur, 61)
Şimdi selâm vermenin ve selâm almanın, ehemmiyeti, selamlaşma âdabı ve selâmın faziletiyle ilgili hadis-i şeriflerden bazılarına bakalım:
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) anlattı: Bir adam Resûlullah'a: "İslâm'ın hangi ameli daha üstündür" dedi. Resûlullah (s.a.v.) da: "Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermendir" buyurdu. (Tergib ve Terhib, c.5/288-1)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Mü'min olmadıkça sizler cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamazsınız. Birbirinizi sevdirecek şeyi size haber vereyim. Selâmı aranızda yayınız." (a.g.e., c.5/288-2)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Müslümanın Müslümanda beş hakkı vardır. Selâmını almak, hastalandığında ziyaret etmek, cenazelerinde bulunmak, davet edince gitmek, aksırınca, Allah sana merhamet etsin, demek." (a.g.e., 5/291-10)
Câbir (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Binekli olan yürüyene, yürüyen oturana selâm verir. Yürüyerek karşılaşan iki kişiden önce selâm verenin sevabı ve derecesi daha üstün olur." (a.g.e.,5/293-14)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Ayrılırken de selâm versin. İkinci selâm da birincisi kadar mühimdir." (a.g.e.,5/294-17)
Hz. Câbir'in (r.a.) rivayetine göre Peygamberimizi (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Selâm kelamdan [sözden] öncedir." (Tirmizî, İstizan: 11)
Hz. Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (a.s.m.) bana, 'Evladım, evine girdiğin zaman selâm ver. Senin ve ev halkın için berekete sebep olur' buyurdu." (Tirmizî, İsti'zan: 10)
Ali bin Ebû Talib'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Bir topluluk diğer bir topluluğa uğradığında, içlerinden birinin selâm vermesi kafidir. Aynı şekilde, oturanlardan da birinin selâmı alması kafidir." (Ebû Dâvud, Edeb: 141)
Gerek selâm verirken, gerekse selâmı alırken, muhataba duyuracak bir sesle söylemek lazımdır. Selam veren kişinin işitilmeyecek bir şekilde selam vermesi, selamı alanın da işitilmeyecek bir sesle alması, selamlaşma âdabına aykırıdır.
Muaviye b. Kure, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Selam verdiğiniz zaman, selâmınızı duyurunuz. Selama karşılık verdiğiniz zaman da duyurunuz." (Tenbihü'l-Gafilin. C.2/816)
Selâm verme şekli - sözü
Selâm verirken işaretle vermek caiz değildir. Selâmdaki lafzı söylemek lazımdır.
Câbir (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Kişinin bir parmağı ile işaret ederek selâm vermesi, Yahudi işidir." (Tergib ve Terhib, c.5/308-16)
Arada mesafe uzak ise, yahut araba ile gidiliyorsa; uzaktaki şahsa veya bir diğer arabadakilere elle işaret edilirken veya korna çalınırken, selâmdaki lafzı da söylemek lazımdır.
Peki selâm verilirken ve alınırken ne demek lazımdır? Bunu da Peygamber Efendimizden (s.a.v.) öğrenmekteyiz.
Ebû Hüreyre (r.a.)'nin naklettiği şu hadis-i şerifte "en güzel selâm verme şekillerini" görmekteyiz: