Bir insan sayısız hareketlerde bulunabilir. Bu hareketlerin büyük bölümü canının istediği hareketlerdir.
Hem sevabı yok, hem dünyada ve ahirette cezası var. Bu felaketlerden kurtulmanın çaresi, sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir. Mesela giyinirken, "Bu elbise İslam'a uygun mu?" Beslenirken, "Bu yiyip içtiklerim İslam'a uygun mu?" Gezerken, "Bu gezmelerim İslam'a uygun mu?" çalışırken, "Yaptığım bu işler İslam'a uygun mu?" şeklinde insanın kendine sorular sorması lazım.
Şuurlu Müslüman her hareketini, her sözünü İslamiyet'in mihengine vuracak. İslam'a uygunsa tamam... Uygun değilse terk edecek.
Müslümanlar için görünen felaketler şunlardır: Nazariyata önem vermek, naturizm, modernizm, materyalizm, tüketim, Allah'ın sıfatlarını beşer planında uygulamamak, sünnetullahı anlamamak, külli ibadeti bilmemek, itaatsizlik, hürmet ve merhametin yokluğu, ittihad-ı İslam'a önem vermemek. Mevki ve makamların içinin boş olması, dünya sahnesinde insanın rolünü bilmemesi gibi...
Bütün bu felaketlerden kurtulmanın yolu, sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir. Bu sebepten Peygamberimiz'in (sas) hayatını okumak çok önemlidir. Siyer okuyan kişi eline bir kalem alacak. "Acaba Peygamberimiz'in hayatı ışığında bana düşen vazife nedir?" diye araştırmacı gözle okuyacak ve çizecek.
Kendi hayatımdan bir örnek vereyim:
Isparta'ya Bediüzzaman Hazretleri'ni ziyarete gittiğimde buyurdu ki, "Günah-ı kebairi terk, sünnet-i seniyyeye ittiba, namazı erkanıyla kılmak, sonundaki tesbihatı çekmek..." Ben kalem kağıdı çıkardım, bunları yazdım. 1956'da günah-ı kebair nedir bilmiyordum. ömer Nasuhi Bilmen'in yanına Süleymaniye'ye gittim, dedim ki, "Hocam bunlar nedir?" Kağıda baktı, ağlamaya başladı... "Allah'ım ne günlere düştük! Bir Müslüman böyle mi olmalı? Gençler bunları bilmiyor..." diye gözyaşları içinde kendi kendine konuştu.
Ağlaması bittikten sonra dedi ki, "Evladım, bunlar kısaca ilmihaldir. Biz de Büyük İslam İlmihali'ni yazdık, onu alıp okuyunuz." Teşekkür edip ayrıldım. Hemen Büyük İslam İlmihali'ni aldım. O günden bu yana devamlı İslam ilmihali okurum. çünkü ilmihal eşittir, sünnet-i seniyye; sünnet-i seniyye eşittir, İslamiyet... Nasıl ki aşı, ağacın meyvesini değiştirir, aynı şekilde sünnet-i seniyyeye ittiba etmek de aşılanmaktır, insanın hayatını değiştirir. Böylece, "Allah'ın istekleri" diye bir liste hazırladım.
Maltepe'de Süreyya Paşa Plajı'nın yakınında oturuyordum. Denize gitmedim. Alkollü lokantalarda yemek yemedim. Arkadaşlarımla gezmeye çıkmadım. çünkü listemdeki günahlar bunlardı... Bunu yapabilmek için çok sağlam bir iradesi olması lazım insanın. Fakat bu irade bana has değil; irade herkeste vardır. çünkü Allah, vermediği şeyin karşılığını istemiyor kulundan... Her gayretin bir mükafatı vardır... Hele bu mükafatı Adil-i Mutlak vaad ederse...
Kaynak : Zaman
'Allah'ın istekleri' listesi... | Hekimoğlu İsmail
Hem sevabı yok, hem dünyada ve ahirette cezası var. Bu felaketlerden kurtulmanın çaresi, sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir. Mesela giyinirken, "Bu elbise İslam'a uygun mu?" Beslenirken, "Bu yiyip içtiklerim İslam'a uygun mu?" Gezerken, "Bu gezmelerim İslam'a uygun mu?" çalışırken, "Yaptığım bu işler İslam'a uygun mu?" şeklinde insanın kendine sorular sorması lazım.
Şuurlu Müslüman her hareketini, her sözünü İslamiyet'in mihengine vuracak. İslam'a uygunsa tamam... Uygun değilse terk edecek.
Müslümanlar için görünen felaketler şunlardır: Nazariyata önem vermek, naturizm, modernizm, materyalizm, tüketim, Allah'ın sıfatlarını beşer planında uygulamamak, sünnetullahı anlamamak, külli ibadeti bilmemek, itaatsizlik, hürmet ve merhametin yokluğu, ittihad-ı İslam'a önem vermemek. Mevki ve makamların içinin boş olması, dünya sahnesinde insanın rolünü bilmemesi gibi...
Bütün bu felaketlerden kurtulmanın yolu, sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir. Bu sebepten Peygamberimiz'in (sas) hayatını okumak çok önemlidir. Siyer okuyan kişi eline bir kalem alacak. "Acaba Peygamberimiz'in hayatı ışığında bana düşen vazife nedir?" diye araştırmacı gözle okuyacak ve çizecek.
Kendi hayatımdan bir örnek vereyim:
Isparta'ya Bediüzzaman Hazretleri'ni ziyarete gittiğimde buyurdu ki, "Günah-ı kebairi terk, sünnet-i seniyyeye ittiba, namazı erkanıyla kılmak, sonundaki tesbihatı çekmek..." Ben kalem kağıdı çıkardım, bunları yazdım. 1956'da günah-ı kebair nedir bilmiyordum. ömer Nasuhi Bilmen'in yanına Süleymaniye'ye gittim, dedim ki, "Hocam bunlar nedir?" Kağıda baktı, ağlamaya başladı... "Allah'ım ne günlere düştük! Bir Müslüman böyle mi olmalı? Gençler bunları bilmiyor..." diye gözyaşları içinde kendi kendine konuştu.
Ağlaması bittikten sonra dedi ki, "Evladım, bunlar kısaca ilmihaldir. Biz de Büyük İslam İlmihali'ni yazdık, onu alıp okuyunuz." Teşekkür edip ayrıldım. Hemen Büyük İslam İlmihali'ni aldım. O günden bu yana devamlı İslam ilmihali okurum. çünkü ilmihal eşittir, sünnet-i seniyye; sünnet-i seniyye eşittir, İslamiyet... Nasıl ki aşı, ağacın meyvesini değiştirir, aynı şekilde sünnet-i seniyyeye ittiba etmek de aşılanmaktır, insanın hayatını değiştirir. Böylece, "Allah'ın istekleri" diye bir liste hazırladım.
Maltepe'de Süreyya Paşa Plajı'nın yakınında oturuyordum. Denize gitmedim. Alkollü lokantalarda yemek yemedim. Arkadaşlarımla gezmeye çıkmadım. çünkü listemdeki günahlar bunlardı... Bunu yapabilmek için çok sağlam bir iradesi olması lazım insanın. Fakat bu irade bana has değil; irade herkeste vardır. çünkü Allah, vermediği şeyin karşılığını istemiyor kulundan... Her gayretin bir mükafatı vardır... Hele bu mükafatı Adil-i Mutlak vaad ederse...
Kaynak : Zaman
'Allah'ın istekleri' listesi... | Hekimoğlu İsmail