Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'ın Dinini Yayma Mücadelesi: Cihad (1 Kullanıcı)

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Cihad sözcüğü c-h-d kökünden türemiş, "bütün gücünü kullanma" anlamına gelen ve tek kelime olarak "mücadele" anlamında kullanılan Arapça bir kelimedir.

Cihad, Allah'ın dinini yayma mücadelesidir, tebliğdir. İnananların cihadı kendi nefisleri ve yeryüzündeki kötülüklerledir. Nefsindeki ve çevresindeki kötülüklerle mücadele eden mümin, kendisinde ve diğer insanlarda sevgi, saygı, şefkat, merhamet, barış, güven, adalet gibi değerlerin hakim olmasına vesile olur.

Toplumda yalnızca kendi yiyeceği, içeceği, evi, arabası, malı mülküyle ilgilenen insanlar çoğunluktadır. Aile kurmak, ev sahibi olmak, para kazanmak bu kişilerin hemen hepsinin en önemli amaçlarıdır. Toplumun büyük bir kesiminde bir başıboşluk hakimdir. Dünyanın dört yanında yaşanan zulüm, acı, haksızlık, açlık, ölüm bu kimseleri hiç ilgilendirmez. Öldürülen masum insanların, çöpten yiyecek arayan çocukların görüntülerinden etkilenmezler. Yalnızca kendilerini düşünür, kendileri için yaşarlar. Kuşkusuz insanların zorluk yaşadıkları böyle bir ortamda bencilce davranmak büyük vicdansızlıktır.

Bu yüzden amaçsız yaşayan kişilere ya da batıl görüşlerin takipçilerine, yaratılış amaçlarının ve Kur'an ahlakının anlatılması gereklidir. Bu, Allah'ın farz kıldığı bir ibadettir:



Bunlar, tevbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)



Kur'an'ın yukarıdaki ayette müjdelediği müminlerin niteliklerinden olan iyiliği emredip kötülükten alıkoymak, üstün bir ahlak özelliğidir. Kur'an ahlakında, insanın gerçek iyiyi ve kötüyü yalnızca kendisinin bilmesi ve yaşaması yeterli değildir. Müminler, diğer insanları da din ahlakını yaşamaya davet etmekle sorumludurlar. Kur'an, “Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran Suresi, 142) ifadesiyle cihad etmenin, din ahlakını anlatmanın, insanı cennete kavuşturacak önemli bir ibadet olduğunu haber verir.

İslam’ın şartı 5 diyerek, yalnızca bu ibadetleri yerine getirip kendilerini yeterli gören çok sayıda insana rastlarız. Bu inanış nedeniyle birçok Müslüman din konusunda pasif bir yaşam sürer. Namazını kılan, evinde ailesiyle mutlu bir şekilde yaşayan, hacca da gitmişse cennet ehli olduğunu düşünen kesimde bu tarz bir Müslümanlık anlayışı yaygındır. Oysa Kur'an, kendilerini kurtuluşta zanneden bu kişilere, "Allah cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Ali İmran Suresi, 142) diye seslenir.

Yüce Allah, İslam’ı dünyaya hakim kılacağını vaad ederken bunun için mücadele etmemek, cehd etmemek büyük yanılgıdır. İnsanları yanlış olandan sakındırmak, doğruyu insanlara anlatmak, toplumdaki sapkın görüşlerle fikir mücadelesi yapmak, özellikle yaşadığımız dönemde her Müslüman'ın önemli sorumluluğudur. Bozgunculuk çıkaran, huzur ve düzeni bozan, barışı engelleyen, tüm dünyada şiddet, terör ve anarşiyi körükleyen fitnenin asıl beyninin yok edilmesi gereklidir.

Allah Kur'an'daki, "Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi. (Hud Suresi, 117) ifadesiyle, ıslah edici kimseler bulunmadığında ülkeleri helaka uğrattığını haber verir. Kur'an'a baktığımızda peygamber kıssalarında hep bu olayları görürüz. Bir başka ayetteki, "Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler... (Nur Suresi, 22) ifadesi de bu yönde bir uyarıdır. Allah "Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?" diye sorar. Ancak zulmedenler, "içinde bulundukları refahın" peşine düşmüşlerdir. (Hud Suresi, 116)

Kur'an birçok ayette cihadın öneminden söz eder:

Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 19)

Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed, 47)

Kur'an'ın ışığında görürüz ki, Allah, evde oturan ya da camiden eve evden camiye tekdüze yaşayan bir Müslüman modeli tarif etmez. Allah'ın rızası, rahmeti ve cennetini kazanmak için Kur'an'ın deyimiyle "mücahid" olmak gereklidir. Mücahid, Allah'ın dinini hakim kılmak için fikir mücadelesi içinde olduğu ve ciddi bir çaba gösterdiği için mücahiddir. Davasından asla ödün vermez. Çünkü kendi davasına saygısı olmayan insana, kimsenin saygısı olmaz.

Rabb’inin sınırlarını gözeten, merhametli, adil, özverili, tevekküllü, hoşgörülü olan, iyiliği emredip kötülükten sakındıran mümin, evinde oturarak ecrini artıramayacağını bilir. Allah tüm yapıp ettiklerinin ecrini verir, onu dünyada ve ahirette yüceltir, gerçeklerden yüz çevirenlere üstün kılar.

Mümin olmanın ölçüsü, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için derin bir istek duymak ve bu yolda özveriden kaçınmamaktır. Allah, en zor zamanda, en iyi hizmeti ve mücadeleyi yapan mücahid kullarına en fazla ecri nasip eder. Bu yolda çabası olan müminler bilirler ki "inanmış olarak salih bir amelde" bulunduklarında, 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır.

Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Fuat Türker
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Âhir Zaman Fitneleri Yangını

Âhir Zaman Fitneleri Yangını

Dünyada fitnesiz zaman olmaz. Fitne mutlaka olur ama bazen az olur, bazen çok. Ömerü\'l-Fâruk hazretleri zamanında fitne azdı, Hz. Osman\'ın hilafetinin ikinci yarısında çoğaldı.

Zamanımız yoğun ve genel fitneler asrıdır. Fitne yangınları her geçen gün çoğalıyor, azgınlaşıyor.

Hindistan\'ın büyük İslam alimlerinden merhum Ebu\'l-Hasen en-Nedvî\'nin küçük bir risalesi var, adı ne kadar düşündürücü: \"Öyle bir irtidat (dinden çıkış) ki, onun karşısında bir Ebu Bekir yok.\"

Şirk, küfür, nifak İslam\'a ve Ümmet\'e topyekun bir savaş açmış, nice Müslümanın bundan haberi yok, yan gelip yatıyorlar.

Dindar anne ve babanın çocukları dinsiz yetişiyor, ana baba sanki habersizdir bu fâciadan.

Eski şer\'iyye (kadı) sicillerinde şöyle bir belge var: Bir kadı kendi bölgesindeki mahallelerde beş vakit namaz kılmayan bînamazların listesini çıkartmış. Liste pek uzun değil. Ya zamanımızda?.. Namaz kılanların küçük ve kısa listesini çıkartsınlar daha kolay olur.

Vicdanı olan Müslümana soruyorum: Namazın kütlevî bir şekilde terk edilmesi korkunç bir fitne ve fesat değil midir?

İtikadın bozulması da büyük fitnedir.

Kadınların büyük bir kısmının bozulması, açılıp saçılması büyük bir fitne değil de nedir?

İnsanlar çeşit çeşit şehvetlere uymuşlar... Bu da fitnedir.

Faiz/riba yayılmış... Faize fetva veren ilahiyatçılar türemiş. Ne büyük ve dehşetli bir fitne...

Büyük günahlar âşikare ve küstahça alenen işlenir olmuş...

Lüks, israf, sefahat ayyuka çıkmış...

Kibar ve körpe fahişelerin bir gecelik vizitesi 10 bin dolarmış...

Okullarda küçük çocuklar uyuşturucuya alışıyormuş...

Bazı mektep kızları kürtaj yaptırıyormuş...

Rüşvet görülmemiş boyutlarda...

Gıybet ve diğer lisan afetleri toplumu sarmış...

Bunlar hep fitnedir fitne.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kıyamet kopmadan önce fitnelerin her yeri saracağını, fitne karanlıklarının ortalığı gece gibi yapacağını, sabahleyin evinden mü\'min olarak çıkacak kimsenin akşama kafir olarak döneceğini, akşam evine mü\'min olarak girecek kişinin, sabaha kafir çıkacağını bildirmiştir. (Sahih-i Müslim\'de)

İmanın kaybedilmesinden büyük bir fitne düşünülebilir mi?

Şirk, küfür, sapıklık, nifak gece gündüz var gücüyle çalışırken, İslam\'ı ve Ümmeti savunması ve koruması gerekenler nasıl ve ne kadar çalışıyor.

Hıristiyan misyonerleri uzak ülkelerden gelerek kendi dinleri için gece gündüz çalışırken, Müslüman vazifeliler kendi öz vatanlarında, yapılması gereken ve yapabilecek imkana sahip oldukları din hizmetlerini, iman kurtarma hizmetlerini hakkıyla yapıyorlar mı?

Fitnelere karşı elbette onları arttıracak, yangını büsbütün azdıracak şekilde çalışılmamalıdır ama Kur\'ana, Sünnete, Şeriata, hikmete uygun şekilde mutlaka çalışılmalıdır.

Fitne uyandırmak ile fitne yangınını söndürme hizmetleri birbirine karıştırılmamalıdır. Fitne çıkartmak başka şeydir, çıkmış fitneyi kaldırmaya çalışmak başka şey.

Oh namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum, haccımı yaptım, arada bir umreye de gidiyorum... Müslümanlık bu kadar mı?

İslam\'da şirk, küfür, nifak, dalalet yangınını söndürmek için canla başla uygun şekilde çalışmak yok mu?

İslam\'da emr bi\'l-maruf ve nehy \'ani\'l-münker yok mu? İslam\'da büyük ve küçük cihad yok mu?

Din kardeşin aç gecelerken, sen tok sabahlarsan sen iyi Müslüman olabilir misin?

Müslümanların zekatlarını öncelikle fakir ve miskin din kardeşlerine vermemeleri, böylece Ümmet içinde sosyal adaleti sağlamamaları büyük bir fitne değil midir?

Müslüman haksızlıklara, zulümlere, şirke, küfre, nifaka, cehrî fıska, fücura karşı direnmeye ve onları azaltmaya ve yenmeye çalışmaya mecbur değil midir?

Müslüman, zamanın İmam-ı Kebir\'ine, Emîr\'ine biat ve itaat etmek zorunda değil midir?

Fitnelere, fesatlara, küfre, nifak ve şikaka, fısk ve fücura kanıksamış vaziyetteyiz.

Müslüman o kişidir ki, onun yüreğinde küfre, nifaka, fıska, zulme karşı kutsal bir isyan ateşi yanar... Elbette tehevvüre kapılıp çılgınca işler yapmaz ama kötülük ve zulüm karşısında büsbütün susmaz.

Müslümanları kimler uyaracak, onlara kimler nasihat edecek, onları kimler harekete geçirecek?..

Ulema ve fukaha nerede?

Büyük bir kötülük ve fitne fesat olduğu zaman niçin \"Ulema Şûrası\" bir protesto beyannamesi yayınlamıyor?

Sapıklıklar niçin topluca tel\'in edilmiyor (lanetlenmiyor).

Sahih itikad, namaz, cemaat, zekat konusunda Ümmet niçin etkili ve devamlı şekilde uyarılmıyor?

Otobüslerde, tramvaylarda, toplu taşıma vasıtalarında, parklarda, caddelerde herkesin arasında hiç utanmadan ve arlanmadan köpekler gibi sevişilmesi ahir zaman fitnelerinden değil midir? Yasal sınırlar içinde kalmak şartıyla bu konuda Müslümanların medyada ve kamuoyunda güçlü bir şekilde ses çıkartmaları, protesto etmeleri gerekmez mi?

Söndürmek için elimizden gelen bütün gayreti ve himmeti sarf etmezsek âhir zaman fitnelerinin alevleri ve ateşi bizi de yakacaktır.
M. Şevket Eygi
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Allah razı olsun Yusuf kardeşimiz(abimiz)

İnsanları KURAN (Resulullah) Ahlakına davet edilim.

Kuranla insanları eğitelim.

Kuranı ortak değer olarak birbirimize paylaşalım.

Kuranın manasına önem verince neler olur?

Kuran manasını okuyunca bilinç altına giriyor

Ahlak merkezine bir tür program gibi Ayetler kuruluyor.

insan artık herşeyini kurana göre denetler hale geliyor.

İnsanın Ahlakını eğitmek icin Kuranın mana eğitimine devam etmeliyiz.

Allah; kuranı ve bunu acıklayan sayısız alimi bize nimet olarak vermiş.

Faydalanalım.

Göreceğiz ki Ahlak geri gelecektir.

Okuyalım herşey ilimledir.

Hem Allah katında mertebemiz arttılır; Hem ilim çok tatlı gelir insan ruhuna...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt