osmanyusuf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ara 2007
- Mesajlar
- 387
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
Cahillerin pek çoğu Allah'ın rahmetine, affına ve keremine güvenip emir ve nehiylerine riayet etmemişler. O'nun azabının çetin olduğunu ve günahkârlar güruhundan geri çevrilemeyeceğini unutmuşlardı. Afva güvenen ve günahlarda ısrar eden kimse inatçı ve dikkafalı ahmak bir kabadayı gibidir.
Mâruf Kerhî, "İtaat etmediğinin rahmetini ummak rezillik ve ahmaklıktır" demiştir.
Hasan-ı Basrî'ye "Seni sürekli ağlar görüyorum?" denildi. O "Allah'ın beni bir kenara atıp yüzüme bakmamasından korkuyorum" dedi.
Hasan-ı Basri şöyle derdi:
"Bir takım kimseleri bağışlanma temennileri eğlendirip oyalamış, sonunda bu dünyadan tevbe etmeden gitmişlerdir. Onlar:
'Çünkü biz Rabbimize hüsnü zan besliyoruz' derlerdi. Yalan söylüyorlar; zanları iyi olsaydı amelleri de iyi olurdu."
Bir adam, Hasan-ı Basrî'ye:
"Ey Ebû Saîd! Bizi yüreğimiz ağzımıza gelene kadar korkutan kimselerin sohbetinde bulunmamıza ne dersin?" diye sordu. O:
"Vallahi, seni korkutan kimselerle arkadaşlık yapıp sonunda güvenliğe ulaşman, sana hep güvence veren kimselerle arkadaşlık yapıp sonunda korkularla karşılaşmandan iyidir" dedi.
Buhârî ve Müslim'de geçen ve Üsâme b. Zeyd'den rivayet edilen bir hadiste Resûlullah şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde bir kimse getirilip Cehennem'e atılır; bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o halinde değirmen çeviren merkep gibi döner. Cehennemdekiler onun yanına toplanırlar ve "Ey filan, bu ne hâl? Bize iyiliği emreden ve bizi kötülükten nehyeden sen değil miydin?" derler. O da:
"Evet, iyiliği emrederdim, ama onu yapmazdım. Kötülükten nehyederdim de onu kendim yapardım" der.
Mâruf Kerhî, "İtaat etmediğinin rahmetini ummak rezillik ve ahmaklıktır" demiştir.
Hasan-ı Basrî'ye "Seni sürekli ağlar görüyorum?" denildi. O "Allah'ın beni bir kenara atıp yüzüme bakmamasından korkuyorum" dedi.
Hasan-ı Basri şöyle derdi:
"Bir takım kimseleri bağışlanma temennileri eğlendirip oyalamış, sonunda bu dünyadan tevbe etmeden gitmişlerdir. Onlar:
'Çünkü biz Rabbimize hüsnü zan besliyoruz' derlerdi. Yalan söylüyorlar; zanları iyi olsaydı amelleri de iyi olurdu."
Bir adam, Hasan-ı Basrî'ye:
"Ey Ebû Saîd! Bizi yüreğimiz ağzımıza gelene kadar korkutan kimselerin sohbetinde bulunmamıza ne dersin?" diye sordu. O:
"Vallahi, seni korkutan kimselerle arkadaşlık yapıp sonunda güvenliğe ulaşman, sana hep güvence veren kimselerle arkadaşlık yapıp sonunda korkularla karşılaşmandan iyidir" dedi.
Buhârî ve Müslim'de geçen ve Üsâme b. Zeyd'den rivayet edilen bir hadiste Resûlullah şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde bir kimse getirilip Cehennem'e atılır; bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o halinde değirmen çeviren merkep gibi döner. Cehennemdekiler onun yanına toplanırlar ve "Ey filan, bu ne hâl? Bize iyiliği emreden ve bizi kötülükten nehyeden sen değil miydin?" derler. O da:
"Evet, iyiliği emrederdim, ama onu yapmazdım. Kötülükten nehyederdim de onu kendim yapardım" der.