Dualarafukara
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 19 Eki 2008
- Mesajlar
- 125
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 52
ABDULLAH ibni Mesud (RA) anlatıyor:
Bir gün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selem, Kábe'nin yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil ile bazı arkadaşları da orada oturuyorlardı. Derken içlerinden biri, "Şu adama bakın! Hanginiz filanların yeni boğazladıkları devenin döl yatağını (işkembesini), içindeki pisliklerle birlikte alıp getirir ve secdeye vardığı zaman şunun sırtına koyar?" dedi.
Oradakilerin en kötüsü olan Ukbe ibni Ebu Muayt adındaki biri koşup gitti; devenin işkembesini alıp getirdi, Peygamberimiz secde edinceye kadar bekledi ve onu sırtına, iki omzunun arasına koydu.
Ben, bir şey yapmaya gücüm yetmediği için öylece bakıp duruyordum. Ah o zaman elimde bir kuvvet olacaktı ki!.. Onlar birbirinin üzerine devrilerek katıla katıla gülüyorlardı. Resul-i Ekrem ise başını secdeden kaldıramıyordu. Biri gidip, henüz küçük bir çocuk olan Hz. Fatıma'ya durumu haber vermiş. Hz. Fatıma koşarak geldi ve babasının sırtındaki pisliği alıp attı; sonra bunu yapanlara dönüp hakaret etti. Resul-i Ekrem yerinden doğruldu, sonra üç defa "Allah'ım bu Kureyş káfirlerini sana havale ediyorum" dedi.
Orada yapılan duanın kabul edileceğine inandıkları için, kendi aleyhlerinde Hz. Peygamber'in dua etmesi Mekkelilere ağır geldi.
Resul-i Ekrem onların adlarını birer birer sayarak şöyle buyurdu.
"Allah'ım, Ebu Cehil'i sana havale ediyorum, Utbe bin Rebia'yı, Şeybe bin Rebia'yı, Velid ibni Utbe'yi, Umeyye bin Halef'i, Ukbe bin Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum."
O en sert konuştuğunda ancak bu kadarını söylerdi.
Canımı kudretiyle yaşatan Allah'a yemin ederim ki, Resul-i Ekrem'in adlarını saydığı bu kimselerin çoğunun, Bedir savaşından sağ dönmediğini gördüm.
Alıntıdır
Bir gün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selem, Kábe'nin yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil ile bazı arkadaşları da orada oturuyorlardı. Derken içlerinden biri, "Şu adama bakın! Hanginiz filanların yeni boğazladıkları devenin döl yatağını (işkembesini), içindeki pisliklerle birlikte alıp getirir ve secdeye vardığı zaman şunun sırtına koyar?" dedi.
Oradakilerin en kötüsü olan Ukbe ibni Ebu Muayt adındaki biri koşup gitti; devenin işkembesini alıp getirdi, Peygamberimiz secde edinceye kadar bekledi ve onu sırtına, iki omzunun arasına koydu.
Ben, bir şey yapmaya gücüm yetmediği için öylece bakıp duruyordum. Ah o zaman elimde bir kuvvet olacaktı ki!.. Onlar birbirinin üzerine devrilerek katıla katıla gülüyorlardı. Resul-i Ekrem ise başını secdeden kaldıramıyordu. Biri gidip, henüz küçük bir çocuk olan Hz. Fatıma'ya durumu haber vermiş. Hz. Fatıma koşarak geldi ve babasının sırtındaki pisliği alıp attı; sonra bunu yapanlara dönüp hakaret etti. Resul-i Ekrem yerinden doğruldu, sonra üç defa "Allah'ım bu Kureyş káfirlerini sana havale ediyorum" dedi.
Orada yapılan duanın kabul edileceğine inandıkları için, kendi aleyhlerinde Hz. Peygamber'in dua etmesi Mekkelilere ağır geldi.
Resul-i Ekrem onların adlarını birer birer sayarak şöyle buyurdu.
"Allah'ım, Ebu Cehil'i sana havale ediyorum, Utbe bin Rebia'yı, Şeybe bin Rebia'yı, Velid ibni Utbe'yi, Umeyye bin Halef'i, Ukbe bin Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum."
O en sert konuştuğunda ancak bu kadarını söylerdi.
Canımı kudretiyle yaşatan Allah'a yemin ederim ki, Resul-i Ekrem'in adlarını saydığı bu kimselerin çoğunun, Bedir savaşından sağ dönmediğini gördüm.
Alıntıdır