İnsan–ı kamil olmak, güzel Mevla’mızın bize layık gördüğü terbiye şeklini üzülmeden, isyan etmeden kabul edebilmektir. İnsan–ı kamil olmak O’ndan gelene razı olabilmek, başkalarına da razı olmayı, hakkı ve sabrı tavsiye etmektir.
“Neden?” derseniz, Allah (c.c) Adil’dir yani adalet sahibidir. Basir’dir yani herşeyi görendir. Celil’dir yani azamet sahibidir, Habir’dir yani herşeyden haberi olandır, Hadi’dir yani doğru yola, hidayete erdirendir, Hakim’dir hikmet sahibidir, Halim’dir yumşak huylu şefkatlidir, Karib’dir çok yakında olandır, Latif’tir, lutfedicidir ve Mevla’dır yani efendidir, koruyup gözetler, destek verendir, Muktedir’dir yani iktidar sahibidir.
Böyle güzel isimlere sahip olan Mevla’mız samimiyetle yalvaran kulunu hiç darda bırakı rmı?
Rabbimizin bir de Vedud ismi var, anlamı “itaatli kulunu seven”. Bizim bu günkü konumuzla en çok ilgisi olan isim. Hani insanlar zaman zaman zor günlerle karşılaşırlar ve düşünmeye, kendi kendilerine soru sormaya başlarlar:
“Ben bunlara layık mıydım? (Hz. Peygamber Taif’te taşlanmaya layık mıydı?) Ben ne yaptım da başıma bunlar geldi? Ben bu kadar günah işlemedim ki?”
Allah (c.c) içimizden geçenlerin hepsini bilir. Sevdiği kuluna dert verir ki daha sevgili olsun. O bilip de verir. Alim’dir yani bilgide eşsiz olandır.
Size çok olumsuz gelen bir olay için bir süre sonra “iyi ki de yaşamışım, eğer yaşamasaydım şunları şunları öğrenemeyecektim, hem şöyle davranmamı sağlayacak, ilhamı alamayacaktım” diye düşünmemiz sık sık rastladığımız bir haldir. Fakat kabul etmek gerekir ki; sorunun içindeyken sorunun getireceği kazançları öngörmek, tahmin etmek mümkün olmayabilir. Burada da Rabbimiz hakkında hüsn–ü zanda bulunmanın önemine vurgu yapmak gerekebilir. Allah’a hakkıyla itaat edebilmek için O’nun hakkında güzel zanlarda bulunmamız gerektiği gerçeği var. Dünyaya O’nu tanımak için geldik; bakalım, görelim, hissedelim, metanetli olalım ve gerçekten tanıyalım.
“Neden?” derseniz, Allah (c.c) Adil’dir yani adalet sahibidir. Basir’dir yani herşeyi görendir. Celil’dir yani azamet sahibidir, Habir’dir yani herşeyden haberi olandır, Hadi’dir yani doğru yola, hidayete erdirendir, Hakim’dir hikmet sahibidir, Halim’dir yumşak huylu şefkatlidir, Karib’dir çok yakında olandır, Latif’tir, lutfedicidir ve Mevla’dır yani efendidir, koruyup gözetler, destek verendir, Muktedir’dir yani iktidar sahibidir.
Böyle güzel isimlere sahip olan Mevla’mız samimiyetle yalvaran kulunu hiç darda bırakı rmı?
Rabbimizin bir de Vedud ismi var, anlamı “itaatli kulunu seven”. Bizim bu günkü konumuzla en çok ilgisi olan isim. Hani insanlar zaman zaman zor günlerle karşılaşırlar ve düşünmeye, kendi kendilerine soru sormaya başlarlar:
“Ben bunlara layık mıydım? (Hz. Peygamber Taif’te taşlanmaya layık mıydı?) Ben ne yaptım da başıma bunlar geldi? Ben bu kadar günah işlemedim ki?”
Allah (c.c) içimizden geçenlerin hepsini bilir. Sevdiği kuluna dert verir ki daha sevgili olsun. O bilip de verir. Alim’dir yani bilgide eşsiz olandır.
Size çok olumsuz gelen bir olay için bir süre sonra “iyi ki de yaşamışım, eğer yaşamasaydım şunları şunları öğrenemeyecektim, hem şöyle davranmamı sağlayacak, ilhamı alamayacaktım” diye düşünmemiz sık sık rastladığımız bir haldir. Fakat kabul etmek gerekir ki; sorunun içindeyken sorunun getireceği kazançları öngörmek, tahmin etmek mümkün olmayabilir. Burada da Rabbimiz hakkında hüsn–ü zanda bulunmanın önemine vurgu yapmak gerekebilir. Allah’a hakkıyla itaat edebilmek için O’nun hakkında güzel zanlarda bulunmamız gerektiği gerçeği var. Dünyaya O’nu tanımak için geldik; bakalım, görelim, hissedelim, metanetli olalım ve gerçekten tanıyalım.