Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah’a şükreden kul olmayayım mı?” (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
spacer.gif
allahasukreden00784.jpg
spacer.gif
“Allah’a şükreden kul olmayayım mı?”

Bütün Peygamberler içinde, ne zaman, ne suretle ibâdet ettiği kesin olarak bilinen tek Peygamber, Hazreti Muhammed (S.A.V.) Efendimizdir. Rasûl-i Ekrem, Peygamberlikten önce, "Hırâ-Nûr" dağına çekilir, orada Yaradan’a karşı kulluk yapmak üzere uzun müddet kalır, tefekküre dalardı.

Vahiy geldikten sonra, ne suretle ibâdet edeceği, kendisine öğretilmişti. İlk zamanlar, ibâdetlerini Mekkeli müşriklerden gizlemek için, dağlara, vadilere sığınırdı. Müslümanlığı açıkladıktan sonra, kuşluk namazlarını "Haremi Şerif" de kılar müşriklerin alaylarına, tecavüzlerine, işkencelerine uğrardı. Hattâ Ebûcehil:

- "Biriniz gitsin de bu adamın üzerine atmak için biraz gübre getirsin" demiş, Ukbe, bu mülevves işi yapmıştır (Sahihi Buhari - Asrı Saâdet, C. 2, S. 837)

Hazreti Ümmü Seleme: Rasûl-i Ekremin gecenin bir kısmını uyku ile geçirdiğini, sonra ibâdete kalktığını, bu suretle gecenin bir kısmını istirahatla, bir kısmını ibâdetle geçirdiğini bildirmişti. İbni Abbas da: Rasûl-i Ekrem'in gece yarısından sonra kalkarak, on üç rekat namaz kıldığını, anlatmıştı. Rasûl-i Ekrem, beş vakit farzından başka, her gün "Sünnet ve Nafile" olarak, otuz dokuz rekat namaz kılardı: Sabah: 2, Kuşluk: 4, Öğle: 6, İkindi: 6, Akşam: 2 Yatsı: 6 Teheccüd ve Vitr 13 = 39).

Yâ Rabbî! Sana teslim oldum

Sabah namazının sünnetlerine daha fazla ehemmiyet verir, kılamazsa kaza ederdi. Ramazanın son on günü, Rasûl-i Ekrem, bütün bütün ibadetle uğraşırdı. Her gün, Kur’an’dan bazı sureler okur, fakat, Ramazanda bütün Kur’an’ı hatmederdi. Rasûl-i Ekrem, bütün ailesi efradı uyuduktan sonra kalkar, Allah’a dua eder, yalvarışta bulunurdu: (Sahihi Müslim - Asrı Saâdet, C. 2, S. 840)

- "Yâ Rabbî! Sana hamd ederiz. Göklerin ve yerin nuru Sensin. Sana hamd ederiz. Yerleri ve gökleri ayakta tutan Sensin. Sana hamd ederiz. Yerlerin ve göklerin Rabbı Sensin. Sen haksın. Vaadin haktır. Sözün haktır. Mülakatın haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kıyamet haktır.

Yâ Rabbî! Sana teslim oldum. Sana îmân ettim. Sana tevekkül ettim. Sana sığınıyorum. Sana güvenerek mücadele ediyorum. Senin hükmüne boyun eğdim. Gelmiş, geçmiş, gizli, aşikâr kusurlarımı affet! Rabbim Sensin, Senden başka bir Mabut yoktur." derdi.

Sığınağı Allah (C.C.) kapısı idi
Rasûl-i Ekrem, her zaman Allah'ın zikriyle meşgul olurdu: Uyurken, uyanırken, otururken, kalkarken, yürürken, yerken, içerken, elbise değiştirirken, abdest alırken. seyahat ederken, evinden çıkarken, Mescide girerken daima Allah’ı zikrederdi.

Ezan sesini duyar duymaz, her işini bırakır, hemen Mescide koşardı. Gecelerini ibâdetle geçirmiş olduğu halde, sabah ezanının ilk tekbiriyle kalkardı.

Hazreti Aişe der ki:
- "Rasûl-i Ekrem, gece ibâdetlerinde Kur’an’ın en uzun sûrelerini okur, azab âyetlerine gelince, Allah’ına sığınır, mükâfat âyetlerini okurken, Rabbi’nin lutfunu dilerdi." (İbni Mâce, Asrı Saâdet, C. 2, S. 848.)
Hazreti Peygamber, Kur’ân âyetlerini yüksek sesle okur, sesi uzaklardan duyulurdu. Harb sahnelerinde ordular birbirlerine girdiği, herkes ölüm-dirim mücadelesiyle uğraştığı sırada, Rasûl-i Ekrem, huşû içinde Allah’ını anardı. Bedr, Uhud, Hendek, Hayber, Tebük gibi büyük gazalarda aynı hal görülürdü. Vakıa, Rasûl-i Ekrem, harb zamanı, safları tertiplerdi. Fakat Onun son sığınağı Allah kapısı idi.

Kalbimde bir nur, dilimde bir nur
Geceleri mezarlığa gider, orada dua ederdi. Bir defa, zevcesi Hazreti Aişe, Rasûl-i Ekremin, "Cennetülbaki" Mezarlığında dua ettiğini görmüştü.

Rasûl-i Ekrem, namazdan sonra, yatağına girer, uyur sabahleyin erken uyanır, sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra Mescide çıkardı. Şu duayı okurdu:

- Ya Rabbi kalbimde bir nur, dilimde bir nur, kulağımda bir nur, gözümde bir nur, arkamda bir nur, önümde bir nûr, üstümde bir nur, altımda bir nur yarat. Bana bir nur ihsan et!" der, Allah’ına yalvarırdı: (Müslim. - Asrı Saâdet, C. 2, S. 841.)

Kıyamet günü, acaba ne olacağım?
Hazreti Peygamber, Allah’ın en sevgili kulu ve elçilerin sonuncusu olduğu halde, Allah’tan son derece korkardı:

- "Kıyamet günü, acaba ne olacağım?" derdi.
Bir gün Hazreti Ebûbekr, Rasûl-i Ekrem’e:
- "Saçlarınız ağarıyor! demiş, Peygamberimiz de:
- "Evet, Hûd, Vaha, Mürselât, Amme sûreleri beni kocalttı!" buyurmuşlardı: (Şemaili Tirmizî, Asrı Saâdet, C. 2, S. 853.)
Rasûl-i Ekrem, namaz kılarken ayakları şişinceye kadar ayakta dururdu. Ashabından bazıları:
- "Ya Resûlallah! Sen, Allah’ın mağrifetine nail olmuşsun. Bu kadar zahmete neden katlanıyorsun?" deyince, Peygamberimiz de:
- "Ben, Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?" diye mukabelede bulunmuştu.

Seni benim elimden kim kurtarır!?
Rasûl-i Ekremin Allah’a güveni pek fazlaydı. Bir gazadan dönerken, arkadaşlarıyla beraber hepsi, bir ağacın altında uyuyakalmışlardı. Oradan geçen bir bedevî Peygamberimizin ağaçta asılı duran kılıcını almış, hücuma kalkmıştı. O sırada uyanan Rasûl-i Ekreme:
- "Şimdi, seni benim elimden kim kurtarır!" diye seslenmiş, Peygamberimiz de:
- "Allah!" cevabını vermişti. O zaman, bedevinin elindeki kılıç yere düşmüştü.
Yine bir gün, Hazreti Peygamberi öldürmek isteyen bir adam, yakalanarak huzuruna getirilmiş, Rasûl-i Ekrem, onun tahliyesini emretmiş:

- "Bırakınız onu! Beni öldürmek istese de öldüremez!" demişti.
Bir defa de kendisini zehirlemek isteyen bir Yahudi’ye, sebebini sormuş, Yahudi:
- "Seni öldürmek istiyorum!" deyince, Rasûl-i Ekrem:
- "Yapamazsın - Allah, sana o kuvveti vermedi" diye mukabele etmişti.
Rasûl-i Ekrem, bütün hayatı boyunca, Allah’ın bütün emirlerini harfi harfine tatbik etmişti. Felâketler karşısında sabreder, bir lûtfa, bir nimete erdi mi şükrederdi.

Oruç tuttuğu bazı zamanlar
Rasûl-i Ekrem, kalbinin huzurunu bozacak her şeyden kaçınırdı. Medine Yahudileri, Muharremin onuncu günü oruç tutarlardı. Rasûl-i Ekrem de o gün oruç tutmuş, Müslümanlara da tutturmuştu. Fakat, sonra, Ramazan orucu farz edilince, aşure orucu ihtiyarî kalmıştı. Rasûl-i Ekrem, Şa'ban ayı hariç, Ramazan ayından başka, devamlı olarak bir ay oruç tutmazdı. Fakat, bütün Şa'ban ayını oruçla geçirirdi. Çok defa, ayın ilk yarısında oruç tutar. Cum'a günleri de oruçlu olurdu. Muharrem ayının birinci gününden onuncu gününe kadar, Şevvalin (Ramazan Bayramı) ikinci gününden yedinci gününe kadar oruç tutardı.
MİLLİ GAZETE
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
selamünaleyküm abla..güzel faydalı ve yararlı bir paylaşım her zaman ki gibi..selam ve dua ile kalınız..selametle...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt