Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'a Havale Edince (1 Kullanıcı)

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Allah'a Havale Edince


ZAMAN OLUR olayların üstesinden gelemezsiniz. Bo*yunuzu, boynunuzu ve gücünüzü aşar, imkânınızı zorlar, eliniz ayağınız tutulur. Bir yerde çaresiz kalırsınız.



Yüzde yüz haklısınız, sonuna kadar doğrusunuz. Bir şey*ler yapmak istersiniz, bir karşılık vermeniz gerekir. Melül mahzun bakakalmak içten içe sizi bitirir.



Iraklı Fuzûlî'nin yakındığı gibi,



"Dert çok, hemdert yok; düşman kavi, talih zebûn."



Derdinizi kime açacaksınız, şikâyetinizi kime ileteceksi*niz, hakkınızı kim savunacak, kim alacak?

Ümitsiz, sönük, el avuç ovuşturup bekleyecek misiniz?

Yoksa sizden daha güçlü, herkesten daha kuvvetli, herke*sin hakkından gelen birisine mi havale etmek gerekiyor?



• ••



İbrahim Hakkı Hazretleri yedi yaşında annesini kaybe*der. Dokuz yaşına geldiğinde iyi bir eğitim alması için Tillû'ya götürürler, ilim ve mâna büyüğü İsmail Fakîrullah Hazretlerine teslim ederler.



Hocası genç İbrahim Hakkı'nın eline bir testi vererek çeşmeye gönderir. Testiye suyu doldururken bir atlı yanaşır:



"Çekil bakayım Önümden be çocuk!" diye İbrahim Hak-kı'yı azarlayarak bir tarafa iter ve atını çeşmeye sürer.



İbrahim Hakkı testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşır*ken atını mahmuzlayan adam, onu bir köşeye sıkıştırır. İb*rahim Hakkı testisini yere bırakır, canını kurtarmak zorunda kalır. Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar.



Ağlayarak hocasının huzuruna gelir. Hocası:



"Ne oldu evladım, neden ağlıyorsun?" diye sorar.



"Efendim, çeşmede su alırken bir atlı geldi, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de atına tepeletip kırdı."



"Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?



"Hayır," der, "hiçbir şey söylemedim."



Hocası, "Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle" der.



İbrahim Hakkı gider, çeşmenin başında atını tımar etme*ye çalışan adamın yanına varır bekler. Fakat bir türlü ağzını açıp da,



"Testimi niye kırdın be zâlim adam?" diyemez.



Az sonra döner, hocasının huzuruna gelir.



Fakîrullah Hazretleri sorar:



"Atlıya bir şey söyleyebildin mi?"

İbrahim Hakkı boynunu büker, yere bakarak, "Söyleyemedim efendim. Bir şeyler demeye niyet ettim, ama bir türlü ağzımı açıp da ağır bir söz sarf edemedim."



Hocası sinirlenir:



"Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, karşılık ver, yoksa sonu felâket olur."





İbrahim Hakkı kesin emir almıştır, bu sefer kararlıdır. Çar çabuk çeşmenin başına varır. Bir de ne görsün, testisini kıran adamı, atı attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış, cansız yatmaktadır.

Büyük bir korku ve heyecan içinde koşarak gelir, vahim durumu hocasına haber verir.



Hocası bu duruma çok üzülür ve,



"Vah vah! Bir testiye bir adam ha! Üzüldüm buna doğru*su!" der.



Huzurda olanlar söylenenlerden bir şey anlamadıklarını söyleyince, Fakîrullah Hazretleri durumu şöyle açıklar:



"O atlı adam, İbrahim Hakkı'ya zulmetti. Zulme uğrayan kişi de tek kelimeyle olsun karşılık vermedi ve zâlimi Al*lah'a havale etti. Yapılan bu zulüm de Allah'ın gayretine do*kundu ve zalimi cezalandırdı.



Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleyecek olsaydı, ödeşeceklerdi.





Fakat İbrahim, büsbütün mazlum durumuna düştü. Ben ise ödeştirmek için uğraştım, maalesef muvaffak olamadım."



Firavun'un zulmüne maruz kalan Kur'ân'ın "mü'min" olarak anlattığı kimse de Kur'ân lisanıyla kendine zulme*denlere şöyle sesleniyordu:





"Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz ki Allah kullarını hakkıy*la görür.



"Allah o mü'mini onların tuzaklarından korudu. Firavun ehlini ise azabın en kötüsü kuşatıverdi." (Mü'min Sûresi, 44- I 45.)



Yazar: Mehmed Paksu
Okunma: 929
Kategori: Kıssadan Hisse
Etiketler: Mehmed Paksu-İman Hayata Geçince , Allah'a Havale Edince | 02
 

Ahmed Muhammed

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 May 2010
Mesajlar
861
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Hak teala Adil'dir.Hak teala Kahhar'dır.O'nun azabından ona sığınırım.Haksızlığa uğradığımızda Karşımızdakine çoğunlukla bela okuruz.Bu Yanlıştır.Neden yanlıştır ?
O kişinin hidayetini dileyip,hem onun sırat-ı müstakime varmasına vesile olmak.Hem de Hakkın takdirini kazanmak varken.Bela okuyarak o kişinin yaptığı yanlışlara devam etmesine ve onun perişan olmasına sebep olmak doğru değildir.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Resullah'a ashabından biri sordu:
Ya Resullah Düşmanlarımız için beddua etmiyecekmisiniz ?
Resul-ü ekrem (s.a.v) cevap verdi:
Ben... Ben dedi.Alemlere rahmet olarak gönderildim.Nasıl olur da beddua ederim ?

Her konuda Peygamber efendimizi (s.a.v) örnek almalıyız.Paylaşım için teşekkürler

Allahu teala Peygamber efendimiz Hz.Muhammed'i (s.a.s) (vad ettiği) Makam-ı Mahmudun zirvesine çıkarsın.Allah'a hamd olsun.Peygamber efendimiz'e (s.a.s) ve aline salat u selamlar olsun.
 

Ahmed Muhammed

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 May 2010
Mesajlar
861
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Allah sizden ve tüm ümmeti muhamedden de razı ve memnun olsun inşallah.
 

arzu74

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
2,336
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
50
Amin ALLAH razı olsun.....
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Cümlemizden inşallah...........
Alemlere rahmet olarak gönderilen Resullah'a ashabından biri sordu:
Ya Resullah Düşmanlarımız için beddua etmiyecekmisiniz ?
Resul-ü ekrem (s.a.v) cevap verdi:
Ben... Ben dedi.Alemlere rahmet olarak gönderildim.Nasıl olur da beddua ederim ?
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
--------------------------------------------------------------------------------
biz aşkı unuttuk Allahım / hatırlatasın diyedir bu yakarış

Önce İbrahim’e öğrettin aşkı. Hiçbir öğretinin ve hiçbir numunenin olmadığı yalın bir zaman diliminde başladı hayata İbrahim. Tüm yakınları ve tüm gördükleri, görmediklerini inkâr eder haldeydi. Ama sen bırakmadın onu. Aşkı verdiğine, aşkı yazgı kılmıştın çünkü. Vedûd bir ihsan ile yıldızları astın İbrahim’in göğüne. Zemheri akşamlarının alazında gözlerinin kıblesine bir avuç dua sürdün. O duaydı İbrahim’i yıldızlara mahfuz eyleyen. O yıldızlardı İbrahim’e güneşi gösteren. Güneş ki İsmail’in boynuna bilenmiş bıçağın üstündeki ağlayış.

Ey İsmail’i İbrahim’in aşkına kanıt eyleyen Rabbim. İbrahim ateşleri suya çevirirken biz serin sularda yanıyoruz. Ama biz seni unutsak ta sen bizi unutmazsın biliyorum. Bize de ateşleri güle çevirecek bir muştu ver, ey gök kuşlarının kanatlarına umut haleleri dokuyan Rabbim. Ver ki yeryüzüne adını fısıldayan güller yetişsin üzerimizde.

Ey karıncanın göğsüne aşkı mimleyen Allahım!

Yusuf’u gölge kıl güneşimize. Gömleğimizdeki kan lekeleri onun sevdasıyla dokunsun. Züleyha’nın yağmurları andıran güzelliğine karşı bize Yusufluk ver. Yalancı güneşlerin yaldızlarıyla aydınlanırken çağ, bizleri aşkın zindanında karanlığa mahkum et. En güzel rüyaları karanlığa en çok alışan gözlere nasip edersin biliyorum. Düştüğümüz bu kuyunun sonu yok Rabbim. Bize Yusuf’un ceylan karası gözlerinde damıttığın kavli rüyaları bahşet.

Yakup eyle bize geceyi Rabbim. Sabrın ve inancın kesiştiği izdüşümde bize teslimiyetin esrarını ver. Acıdan kör olmuş bir çift göz ile aşkın sonsuz diyarını gözlemeyi nasip et. Kalbimize nisyan ile gömdüğümüz sırları ifşâ et Rabbim. Gizli bir aşk koy gönlümüzün çerâğına. Ki hazineler gizli olduğu için değerlidir biliyorum. Bize öyle bir Yakupluk verki; bir Yusuf için binlerce gözümüzü sabrın ateşiyle milleyelim.

Bizleri sonsuz merhametinle cezalandır Rabbim. Biz ki bir Mim esrarında uyandık Nûn’a. Tüm harflerin ortasında üç harfin kudsiyetine iman ettik. Ve tüm süruriyetimizle “ah minel aşk” dedik. Aşkı mukadder eyle kalbimize ey Aşkın Sahibi.

Etrafımıza örülen tel örgülere karşı bize direnecek güç ver. Kınayanların karşısında Musa’nın âsâsı eyle kalbimizi. Tüm görkemli ihtişamların ve tüm işkencelerin arasında hepsine karşı koyabilecek bir inanç ver. Haykırmamıza ve bağırmamıza izin verme Rabbim. Meryem’e nasip ettiğin suskunluk ile nakşet sesimizin ehrâmını.

Ve Muhammed. Aşkı var eylediğin güzellik aynası. Yetim bir ağacın yapraklarında ışıldayan nur halelerinin adı. Muhammed. Bize O’nun güzelliğinden sıçrayan tüm zerrecikleri nasip et Allahım. O ki; aşksızlıktan taş kesilmiş bir şehrin taşlarına bile aşkı öğretti. Bilal’in göğsündeki kayadan dökülen gözyaşlarına şahidiz Yarabbi. Taif’li çocukların küçücük ellerinden fırlayan taşların hüznüne şahidiz Yarabbi. Şahidiz aşka ve aşkın imanına. Bize Peygamber’in ayak izlerinden derlenen kokuları nasip et. O’nun muhlis yüzündeki esrarı çiz gözlerimize.

Biz aşkı unuttuk Allahım. Bize sevmeyi öğret. Tüm kainatı temizleyen bir rahmet yağmuru gibi. Tüm yağmurları ellerindeki duaya râm eyleyen Hak aşıkları gibi. Bize aşkı öğret Allahım...
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42

Derdinizi kime açacaksınız, şikâyetinizi kime ileteceksi*niz, hakkınızı kim savunacak
, kim alacak?

Rabbimden başkası yalan tabiki,o herşeyin en iyisini bilir.....
Etrafımıza örülen tel örgülere karşı bize direnecek güç ver. Kınayanların karşısında Musa’nın âsâsı eyle kalbimizi. Tüm görkemli ihtişamların ve tüm işkencelerin arasında hepsine karşı koyabilecek bir inanç ver. Haykırmamıza ve bağırmamıza izin verme Rabbim. Meryem’e nasip ettiğin suskunluk ile nakşet sesimizin ehrâmını.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt