mutluluk yolcusu
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 13 Eki 2008
- Mesajlar
- 21
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
ALLAH'A ERMEK
Sevgili kardeslerimiz;Allah’in yolu, Yasarken Allah’a erenler ve Allah’a sevgi duyanlar asik olanlarin yoludur.
“erenler yolu” neyi ifade eder? Ermek, bir yere ulasmaktir.
Kim Allah’a ermisse, Allah’a ulasmissa onun adi (ERMİS-EVLİYA)olmus, yasarken Ruhunu Allah’a ulastirmis ,Allah’a teslim olmus,Vuslata ermis.Muradina ermis.
Nesini erdirmis;Ruhunu erdirmis.
Kime erdirmis Allah’a erdirmis.
Su bir gerçek ki. hepimiz ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmakla gorevliyiz. Hepimizin üzerine Allahû Tealâ bunu farz kilmistir.. 14 asir once sahâbenin tümü Ruhlarini Allah’a ulastirmislardir.
Allahû Tealâ diyor ki:
39/ZUMER-18: “Ellezîne yestemiûnel kavle feyettebiûne ahseneh(u), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ûlul elbâb(i).”
Onlar (sahâbe) sozleri isitirler ve onlarin (sozlerin) ahsen olanina (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafindan soylenilenine) tâbî olurlar. İste onlar hidayete erenlerdir (ruhlarini olmeden evvel Allah’a ulastiranlardir). Ve onlar ulûl’elbabtir (daimî zikrin sahipleridir).
Hidayete ermek ve allah’a ulasmak kavramini Allahû Tealâ soyle açikliyor.
3/AL-İ İMRAN-73: “Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâh en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(i), yu’tîhi men yesâ’(u), vallâhu vâsiun alîm(un).”
Ve sizin dîninize tâbî olandan baska kimseye inanmayin. (Habibim) de ki: “Hiç süphesiz hidayet, Allah’a ulasmaktir.” (İnsan ruhunun olmeden evvel Allah’a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin baska birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katinda (sizlerle) tartisacaklari için mi (boyle soylüyorsunuz)? De ki; “Hiç süphesiz fazl, Allah’in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, VASİ’un ALÎM’dir. (Allah herseyi kusatan ve herseyi bilendir.)
2/BAKARA-120: “Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum, kul inne hudâllâhi huvel hudâ, ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(in).”
Sen onlarin dînine tâbî olmadikça (uymadikça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razi olmazlar. De ki; “Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya); iste o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eger onlarin hevalarina uyarsan; andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardimci olmaz.
Allahû Tealâ diyor ki:
“Hiç süphesiz hidayet, Allah’a ulasmaktir.”
YANİ ALLAH’A ERMEKTİR.
Allahû Tealâ diyor ki:
“Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya); iste o, hidayettir
“Gel DOST’A gidelim gonül diyen Yunus emrenin” anlatabilmek istedigi olay, ruhu Allah’a ulastirmak, vasil etmek, ruhun Allah’a ermesi, kisinin ermis olmasi, vuslata ermesidir.
Gordük ki; bütün sahâbe hidayete ermisler, ruhlarini olmeden evvel Allah’a ulastirmak serefine ermislerdir. Allah’in kesin bir farzini yerine getirmislerdir.
Ruhu olmeden evvel Allah’a ulastirmak farzmidir?
Allahû Tealâ diyor ki:
39/ZUMER-54: “Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn.”
Allah’a don (ruhunu Allah’a ulastir) ve (boylece) Allah’a teslim ol, üzerine azap (kabir azabi) gelmeden once (olümden once). Yoksa sonra yardim olunmazsin.
Allah’a yapacagimiz teslimler ayri ayri hüviyetler tasiyor.
1- Once ruhumuzu Allah’a ulastiracagiz ve O’na teslim edecegiz.
2-Fizik vücudunuzu ahsen kilarak, muhsinlerden olacagiz, onu da Allah’a teslim etmis olacagiz.
3- Nefsimizdeki bütün afetleri yok ederek, nefsimizi de ahsen kilarak, Allah’a teslim edecegiz.
4-Sonra da irademizi Allah’a teslim edecegiz,
boylece bir bütünü olusturarak, teslimleri tamamlamis olacagiz
Gorüyoruz ki, birinci teslim ruhun Allah’a teslimi, ermis olmak, evliya olmaktir.
Allahû Tealâ’nin evliyalari Âdem (A.S)’dan baslayarak her devirde var olmustur.
Olmamasi soz konusu degildir. Mutlaka her toplumun içinde Allah’in evliyalari, mutlak olarak vardir.
Oyleyse ALLAH’A ERMEK, Allah’a ulasmak kisiyi Allah’in velîsi yapar.
EVLİYA, velîler anlamindadir. Çogul bir kelime. VELÎ ise dost demektir
Evliyaullah, Allah’a dost olan kisiyi ifade ediyor., Allah’a dost olmak.
DOST’a gitmek. DOST’u gormek ve mutlulugu yasamak, hepimizin hakkidir.
Allahû Tealâ, dost olmayi Allahû Tealâ’ya, Allah’a ulasmayi, Allah’a ermeyi, ermislerden olmayi erenlerin yolundan gitmeyi hepimize farz kilmistir.
Allahû Tealâ diyor ki:
30/RUM-31: “Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmus salâte ve lâ tekûnû minel musrikîn(e).”
O’na (Allah’a) don (Allah’a ulas) ve takva sahibi ol ve namaz kil ve müsriklerden olma.
Ruhumuzun Allah’a ulasmasi bizi takva sahibi kiliyor. Zumer-54’de “Ve enîbû’’ diyen Allahû Tealâ, burada ayni kokten gelen “Munîbîne’’ kelimesini kullaniyor. Donüs, Allah’a yonelmek, Allah’a ulasmak anlamida bir kelimedir.
Oyleyse ikinci bir farz olayla karsi karsiyayiz. Allahû Tealâ Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesinde de Allah’a donmemizi, Allah’in Zat’ina ruhumuzu ulastirmamizi üzerimize farz kilmistir.
Allahû Tealâ diyor ki:
89/FECR-28: “İrciî ilâ rabbiki râdiyeten mardiyyeh(ten).”
Allah’tan razi ol ve Allah’in rizasini kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri donerek ulas.
Ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmayi üzerimize üçüncü defa farz kilmis Allahû Tealâ.
Allahû Tealâ bununla da kalmayip. Farzlari devam ettiriyor.
Allahû Tealâ diyor ki:
51/ZARİYAT-50: “Fe firrû ilallâh(i), innî lekum minhu nezîrun mubîn(un).” Oyleyse Allah’a kaç
Allah’a ulas, Allah’a sigin). Muhakkak ki ben sizin için apaçik bir uyariciyim.
Burada ruhun Allah’a kaçisi ve Allah’a siginmasi,Allah’a meab olmasi soz konusu. Ruhumuz hepimiz için bir emanettir.
Allahû Tealâ diyor ki:
33/AHZAB-72: “İnnâ aradnelemânete ales semâvâti velardi vel cibâli feebeyne en yahmilnehâ ve esfakne minhâ ve hamelehalinsân(u), innehu kâne zalûmen cehûlâ(en).”
Muhakkak ki Biz, emaneti goklere, arza ve daglara teklif ettik de bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o zalim ve cahildir.
Cahillik ve nankorlük, nefsin iki adet afetidir. Allahutealadan insanogluna, teklif geldigi zaman mekân olan fizik vücudun içindeki rehine olan nefsimizde afetler bulunmaktadir.
Allahû Tealâ diyor ki:
74/MUDESSİR-38: “Kullu nefsin bimâ kesebet rehînetun.”
Bütün nefsler iktisap ettikleri dereceler itibariyle rehinedirler.
Allahû Tealâ diyor ki:
Ama ruh, bir emanettir.
32/SECDE-9: “Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumussem’a velebsâre velef’ideh(ten), kalîlen mâ teskurûn(e).”
onra (Allah) onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve onu (onun ruhunun kalbine) sem’i (kalbin isitme hassasi) basar (kalbin gorme hassasi) ve fuad (kalbin idrak etme hassasi) hassalarina (sahip) kildi. Ne kadar az sükrediyorsunuz.
Allahû Tealâ, ruhundan bize emaneti (ruhumuzu) üfürmüs. Hepimizde bir emanet var. RUH Yasarken Allah’a mutlaka donmesi gereken bir emanettir.
Burada dikkat edilecek nokta Olümden sonra degil!
Yasarken emaneti Allah’a teslim etmektir. Herkesin ruhu olümden sonra Allah’a ulasir.
Cehenneme gidecek bireylerin; hepsinin ruhu olümden sonra Allah’a ulasir.
Cennete gidecek bireylerin ;Allah’a ruhunu ulastirmis olanlarin da ruhu, olümden sonra ikinci kez Allah’a ulasir.
Dikkat edilecek olursaniz iki grup insan gorüyoruz.
1-Bir oldükten sonra ruhunu Allah’a ulastiranlar
Olünce Ruhu olüm melekleri tarafindan Allah’a ulastiranlar.
2-Olmeden yasarken ruhunu Allah’a ulastiranlar.
İlki hayatta iken,ikincisi olürken ruh geri gelerek kisiye donerek kisi olünce tekrar yalniz basina meleklere ihtiyaç duymaksizin gok katlarinda yükselerek Allah’a donüp ulasiyor. Yani ruh Allah’a iki defa ulasmis oluyor.
Ruhu Allah’a bir defa ulasan insanlar. Bu olay olümden sonra gerçeklesir.O insanlar ki dünya hayatinda Allah’a ulasmayi dilemedikleri için, Allah’in olmazsa olmaz kanununu uygulamadiklari için ,Allah’in bizlere emanet verdigi Ruhumuzu yasarken Allah’a ulasmayi dilemeyip ulastirmadigi ve karsi geldigi ,Allah tarafindan bizlere verilen Ruhun geri donmemesi nedeni ile sadece bu sebepten cehennemi haketmislerdir.
Olümle birlikte mitokondriler artik elektrik üretemediklerinden, fizik vücutlarinin elektromanyetik alanlari sona erer. Fizik vücudumuzun, ruhumuz ve nefsimizi kendisine çekimi sona erer.
Hem nefs, hem de ruh bir sigara dumani gibi vücudumuzu terkederek basimizin üzerinde, sag tarafimizda ruhumuz, sol tarafimizda nefsimiz yere paralel bir durum alirlar. Bizi oldüren olüm melekleri, ruhumuzu alip 7 katlii bir yolculuga , Allah’a dogru. Varliklar âleminin sonuna kadar, 7. katin 7 âleminin son noktasi olan Sidret-ül Münteha’ya kadar beraberce çikarlar.
Azrail (A.S) veya onunla birlikte olan olüm melekleri daha yukari çikamayip. 7. gok katinda, Sidret-ül Münteha’da kalirlar.
Fakatburadan sonra ruh, yolculugu tamamlar, dikey bir yolculukla Sidret-ül Münteha’dan Allah’a dogru yola çikarak Allah’in Zat’ina ulasir ve Allah’in Zat’inda kaybolur, yok olur.
Buna Kur’ân-i Kerim. “ifna olmak” diyor .
Allah’a ifna olan, yok olan kisi için Allahû Tealâ “Fenâfillah” diyor.
Allah’ta ifna olan, Allah’in Zat’inda yok olan.
Kim ermisse o, Allah’in Zat’inda yok olan kisidir.
Allahû Tealâ diyor ki:
31/LOKMAN-15: “Ve in câhedâke alâ en tusrike bî mâ leyse leke bihî ilmun felâ tuti’humâ ve sahibhumâ fiddunyâ ma’rûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy(e), summe ileyye merciukum feunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(e).”
Ve eger annen, baban bilmedigin bir seyi Bana ortak kosman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana donmüsse (ruhu olümden evvel Bana ulasmissa) sen de onun yoluna tâbî ol (ayni yolu takip ederek sen de Bana ulas), sonra (olümden sonra) hepiniz Bana doneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek) size yaptiklarinizi haber verecegim.
Burada da “enâbe” kullanmis Allahû Tealâ. “Munîbîne’’, “Enîbû’’ , ”Enâbe” kelimeleri, üçü de ayni kokten geliyor.
Allah’a donmek, ulasmak, enabe olmak. Vasil olmak, yonelmek... Bütün bu mânâlar üç kelimenin içerisinde.
Birinci âyet, Zümer Suresinin 54. âyet-i kerimesi.
İkinci âyet, Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesi.
Üçüncü âyet, Fecr Suresinin 28. âyet-i kerimesi.
Dordüncü âyet, Zariyat Suresinin 50. âyet-i kerimesi.
Besinci âyet, Lokman Suresinin 15. âyet-i kerimesi.
Altinci âyet, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesi:
10/YUNUS-25: “Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin).”
Ve Allah teslim (Selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulastirmayi) diledigi kimseyi Sirati Mustakîm’e ulastirir.
Sirati Mustakîm’in ne olduguna baktigimiz zaman, davetin Allah’in Zat’ina oldugu kesinlesiyor.
Allahû Tealâ diyor ki:
4/NİSA-175: “Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe seyudhiluhum fî rahmetin minhu ve fadlin ve yehdîhim ileyhi sirâtan mustekîmâ(en).”
Kim Allah’a (ulasmayi dilerse) âmenû olursa ve Allah’a sarilmayi dilerse Allah onu kendinden bir rahmetin ve fazlin içine koyar ve onu kendisine ulastiran Sirati Mustakîm’e iletir.
Demek ki Sirati Mustakîm, Allah’a ulastiran yolun adidir.
En’am Suresinin 87 ve 88. âyetleri de ayni hususlari soylüyor.
Allahû Tealâ diyor ki:
6/ EN’AM-87: “Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ siratin mustekîm(mustekîmin).”
Ve onlarin babalarindan, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeslerinden onlari seçtik.Ve onlari Sirati Mustakîme hidâyet ettik (ulastirdik).
6/ EN’AM-88: “Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yesâu min ibâdihî(ibâdih), ve lev esrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).”
İste bu Allah'in hidayetidir. Kullarindan diledigini onunla hidayete erdirir. Ve eger sirk kossalardi, elbette yapmis olduklari seyler hebâ olurdu (bosa giderdi).
Allahu teala kendimize ulastiririz diyor.
Ruhun Allah’a donmesini farz kilan 6. âyet-i kerime, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesi. Ermis olmayi farz kiliyor Allahû Tealâ üzerimize, erenler yolundan Allah’a ermek.
Tek bir yol: Adi Sirati Mustakîm, ruhumuzu Allah’a ulastiran yol ve Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde o tek yola ulastiracagini soylüyor Allahû Tealâ, daveti kabul edenlere.
Kim daveti kabul ederse Allahû Tealâ onlariin Kendisine ulasmasini ister, mutlaka Kendisine ulastirir, bunun için onlari Sirati Mustakîm’e ulastirir.
Sevgili kardeslerimiz;Allah’in yolu, Yasarken Allah’a erenler ve Allah’a sevgi duyanlar asik olanlarin yoludur.
“erenler yolu” neyi ifade eder? Ermek, bir yere ulasmaktir.
Kim Allah’a ermisse, Allah’a ulasmissa onun adi (ERMİS-EVLİYA)olmus, yasarken Ruhunu Allah’a ulastirmis ,Allah’a teslim olmus,Vuslata ermis.Muradina ermis.
Nesini erdirmis;Ruhunu erdirmis.
Kime erdirmis Allah’a erdirmis.
Su bir gerçek ki. hepimiz ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmakla gorevliyiz. Hepimizin üzerine Allahû Tealâ bunu farz kilmistir.. 14 asir once sahâbenin tümü Ruhlarini Allah’a ulastirmislardir.
Allahû Tealâ diyor ki:
39/ZUMER-18: “Ellezîne yestemiûnel kavle feyettebiûne ahseneh(u), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ûlul elbâb(i).”
Onlar (sahâbe) sozleri isitirler ve onlarin (sozlerin) ahsen olanina (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafindan soylenilenine) tâbî olurlar. İste onlar hidayete erenlerdir (ruhlarini olmeden evvel Allah’a ulastiranlardir). Ve onlar ulûl’elbabtir (daimî zikrin sahipleridir).
Hidayete ermek ve allah’a ulasmak kavramini Allahû Tealâ soyle açikliyor.
3/AL-İ İMRAN-73: “Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâh en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(i), yu’tîhi men yesâ’(u), vallâhu vâsiun alîm(un).”
Ve sizin dîninize tâbî olandan baska kimseye inanmayin. (Habibim) de ki: “Hiç süphesiz hidayet, Allah’a ulasmaktir.” (İnsan ruhunun olmeden evvel Allah’a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin baska birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katinda (sizlerle) tartisacaklari için mi (boyle soylüyorsunuz)? De ki; “Hiç süphesiz fazl, Allah’in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, VASİ’un ALÎM’dir. (Allah herseyi kusatan ve herseyi bilendir.)
2/BAKARA-120: “Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum, kul inne hudâllâhi huvel hudâ, ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(in).”
Sen onlarin dînine tâbî olmadikça (uymadikça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razi olmazlar. De ki; “Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya); iste o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eger onlarin hevalarina uyarsan; andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardimci olmaz.
Allahû Tealâ diyor ki:
“Hiç süphesiz hidayet, Allah’a ulasmaktir.”
YANİ ALLAH’A ERMEKTİR.
Allahû Tealâ diyor ki:
“Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya); iste o, hidayettir
“Gel DOST’A gidelim gonül diyen Yunus emrenin” anlatabilmek istedigi olay, ruhu Allah’a ulastirmak, vasil etmek, ruhun Allah’a ermesi, kisinin ermis olmasi, vuslata ermesidir.
Gordük ki; bütün sahâbe hidayete ermisler, ruhlarini olmeden evvel Allah’a ulastirmak serefine ermislerdir. Allah’in kesin bir farzini yerine getirmislerdir.
Ruhu olmeden evvel Allah’a ulastirmak farzmidir?
Allahû Tealâ diyor ki:
39/ZUMER-54: “Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn.”
Allah’a don (ruhunu Allah’a ulastir) ve (boylece) Allah’a teslim ol, üzerine azap (kabir azabi) gelmeden once (olümden once). Yoksa sonra yardim olunmazsin.
Allah’a yapacagimiz teslimler ayri ayri hüviyetler tasiyor.
1- Once ruhumuzu Allah’a ulastiracagiz ve O’na teslim edecegiz.
2-Fizik vücudunuzu ahsen kilarak, muhsinlerden olacagiz, onu da Allah’a teslim etmis olacagiz.
3- Nefsimizdeki bütün afetleri yok ederek, nefsimizi de ahsen kilarak, Allah’a teslim edecegiz.
4-Sonra da irademizi Allah’a teslim edecegiz,
boylece bir bütünü olusturarak, teslimleri tamamlamis olacagiz
Gorüyoruz ki, birinci teslim ruhun Allah’a teslimi, ermis olmak, evliya olmaktir.
Allahû Tealâ’nin evliyalari Âdem (A.S)’dan baslayarak her devirde var olmustur.
Olmamasi soz konusu degildir. Mutlaka her toplumun içinde Allah’in evliyalari, mutlak olarak vardir.
Oyleyse ALLAH’A ERMEK, Allah’a ulasmak kisiyi Allah’in velîsi yapar.
EVLİYA, velîler anlamindadir. Çogul bir kelime. VELÎ ise dost demektir
Evliyaullah, Allah’a dost olan kisiyi ifade ediyor., Allah’a dost olmak.
DOST’a gitmek. DOST’u gormek ve mutlulugu yasamak, hepimizin hakkidir.
Allahû Tealâ, dost olmayi Allahû Tealâ’ya, Allah’a ulasmayi, Allah’a ermeyi, ermislerden olmayi erenlerin yolundan gitmeyi hepimize farz kilmistir.
Allahû Tealâ diyor ki:
30/RUM-31: “Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmus salâte ve lâ tekûnû minel musrikîn(e).”
O’na (Allah’a) don (Allah’a ulas) ve takva sahibi ol ve namaz kil ve müsriklerden olma.
Ruhumuzun Allah’a ulasmasi bizi takva sahibi kiliyor. Zumer-54’de “Ve enîbû’’ diyen Allahû Tealâ, burada ayni kokten gelen “Munîbîne’’ kelimesini kullaniyor. Donüs, Allah’a yonelmek, Allah’a ulasmak anlamida bir kelimedir.
Oyleyse ikinci bir farz olayla karsi karsiyayiz. Allahû Tealâ Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesinde de Allah’a donmemizi, Allah’in Zat’ina ruhumuzu ulastirmamizi üzerimize farz kilmistir.
Allahû Tealâ diyor ki:
89/FECR-28: “İrciî ilâ rabbiki râdiyeten mardiyyeh(ten).”
Allah’tan razi ol ve Allah’in rizasini kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri donerek ulas.
Ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmayi üzerimize üçüncü defa farz kilmis Allahû Tealâ.
Allahû Tealâ bununla da kalmayip. Farzlari devam ettiriyor.
Allahû Tealâ diyor ki:
51/ZARİYAT-50: “Fe firrû ilallâh(i), innî lekum minhu nezîrun mubîn(un).” Oyleyse Allah’a kaç
Allah’a ulas, Allah’a sigin). Muhakkak ki ben sizin için apaçik bir uyariciyim.
Burada ruhun Allah’a kaçisi ve Allah’a siginmasi,Allah’a meab olmasi soz konusu. Ruhumuz hepimiz için bir emanettir.
Allahû Tealâ diyor ki:
33/AHZAB-72: “İnnâ aradnelemânete ales semâvâti velardi vel cibâli feebeyne en yahmilnehâ ve esfakne minhâ ve hamelehalinsân(u), innehu kâne zalûmen cehûlâ(en).”
Muhakkak ki Biz, emaneti goklere, arza ve daglara teklif ettik de bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o zalim ve cahildir.
Cahillik ve nankorlük, nefsin iki adet afetidir. Allahutealadan insanogluna, teklif geldigi zaman mekân olan fizik vücudun içindeki rehine olan nefsimizde afetler bulunmaktadir.
Allahû Tealâ diyor ki:
74/MUDESSİR-38: “Kullu nefsin bimâ kesebet rehînetun.”
Bütün nefsler iktisap ettikleri dereceler itibariyle rehinedirler.
Allahû Tealâ diyor ki:
Ama ruh, bir emanettir.
32/SECDE-9: “Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumussem’a velebsâre velef’ideh(ten), kalîlen mâ teskurûn(e).”
onra (Allah) onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve onu (onun ruhunun kalbine) sem’i (kalbin isitme hassasi) basar (kalbin gorme hassasi) ve fuad (kalbin idrak etme hassasi) hassalarina (sahip) kildi. Ne kadar az sükrediyorsunuz.
Allahû Tealâ, ruhundan bize emaneti (ruhumuzu) üfürmüs. Hepimizde bir emanet var. RUH Yasarken Allah’a mutlaka donmesi gereken bir emanettir.
Burada dikkat edilecek nokta Olümden sonra degil!
Yasarken emaneti Allah’a teslim etmektir. Herkesin ruhu olümden sonra Allah’a ulasir.
Cehenneme gidecek bireylerin; hepsinin ruhu olümden sonra Allah’a ulasir.
Cennete gidecek bireylerin ;Allah’a ruhunu ulastirmis olanlarin da ruhu, olümden sonra ikinci kez Allah’a ulasir.
Dikkat edilecek olursaniz iki grup insan gorüyoruz.
1-Bir oldükten sonra ruhunu Allah’a ulastiranlar
Olünce Ruhu olüm melekleri tarafindan Allah’a ulastiranlar.
2-Olmeden yasarken ruhunu Allah’a ulastiranlar.
İlki hayatta iken,ikincisi olürken ruh geri gelerek kisiye donerek kisi olünce tekrar yalniz basina meleklere ihtiyaç duymaksizin gok katlarinda yükselerek Allah’a donüp ulasiyor. Yani ruh Allah’a iki defa ulasmis oluyor.
Ruhu Allah’a bir defa ulasan insanlar. Bu olay olümden sonra gerçeklesir.O insanlar ki dünya hayatinda Allah’a ulasmayi dilemedikleri için, Allah’in olmazsa olmaz kanununu uygulamadiklari için ,Allah’in bizlere emanet verdigi Ruhumuzu yasarken Allah’a ulasmayi dilemeyip ulastirmadigi ve karsi geldigi ,Allah tarafindan bizlere verilen Ruhun geri donmemesi nedeni ile sadece bu sebepten cehennemi haketmislerdir.
Olümle birlikte mitokondriler artik elektrik üretemediklerinden, fizik vücutlarinin elektromanyetik alanlari sona erer. Fizik vücudumuzun, ruhumuz ve nefsimizi kendisine çekimi sona erer.
Hem nefs, hem de ruh bir sigara dumani gibi vücudumuzu terkederek basimizin üzerinde, sag tarafimizda ruhumuz, sol tarafimizda nefsimiz yere paralel bir durum alirlar. Bizi oldüren olüm melekleri, ruhumuzu alip 7 katlii bir yolculuga , Allah’a dogru. Varliklar âleminin sonuna kadar, 7. katin 7 âleminin son noktasi olan Sidret-ül Münteha’ya kadar beraberce çikarlar.
Azrail (A.S) veya onunla birlikte olan olüm melekleri daha yukari çikamayip. 7. gok katinda, Sidret-ül Münteha’da kalirlar.
Fakatburadan sonra ruh, yolculugu tamamlar, dikey bir yolculukla Sidret-ül Münteha’dan Allah’a dogru yola çikarak Allah’in Zat’ina ulasir ve Allah’in Zat’inda kaybolur, yok olur.
Buna Kur’ân-i Kerim. “ifna olmak” diyor .
Allah’a ifna olan, yok olan kisi için Allahû Tealâ “Fenâfillah” diyor.
Allah’ta ifna olan, Allah’in Zat’inda yok olan.
Kim ermisse o, Allah’in Zat’inda yok olan kisidir.
Allahû Tealâ diyor ki:
31/LOKMAN-15: “Ve in câhedâke alâ en tusrike bî mâ leyse leke bihî ilmun felâ tuti’humâ ve sahibhumâ fiddunyâ ma’rûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy(e), summe ileyye merciukum feunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(e).”
Ve eger annen, baban bilmedigin bir seyi Bana ortak kosman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana donmüsse (ruhu olümden evvel Bana ulasmissa) sen de onun yoluna tâbî ol (ayni yolu takip ederek sen de Bana ulas), sonra (olümden sonra) hepiniz Bana doneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek) size yaptiklarinizi haber verecegim.
Burada da “enâbe” kullanmis Allahû Tealâ. “Munîbîne’’, “Enîbû’’ , ”Enâbe” kelimeleri, üçü de ayni kokten geliyor.
Allah’a donmek, ulasmak, enabe olmak. Vasil olmak, yonelmek... Bütün bu mânâlar üç kelimenin içerisinde.
Birinci âyet, Zümer Suresinin 54. âyet-i kerimesi.
İkinci âyet, Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesi.
Üçüncü âyet, Fecr Suresinin 28. âyet-i kerimesi.
Dordüncü âyet, Zariyat Suresinin 50. âyet-i kerimesi.
Besinci âyet, Lokman Suresinin 15. âyet-i kerimesi.
Altinci âyet, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesi:
10/YUNUS-25: “Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin).”
Ve Allah teslim (Selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulastirmayi) diledigi kimseyi Sirati Mustakîm’e ulastirir.
Sirati Mustakîm’in ne olduguna baktigimiz zaman, davetin Allah’in Zat’ina oldugu kesinlesiyor.
Allahû Tealâ diyor ki:
4/NİSA-175: “Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe seyudhiluhum fî rahmetin minhu ve fadlin ve yehdîhim ileyhi sirâtan mustekîmâ(en).”
Kim Allah’a (ulasmayi dilerse) âmenû olursa ve Allah’a sarilmayi dilerse Allah onu kendinden bir rahmetin ve fazlin içine koyar ve onu kendisine ulastiran Sirati Mustakîm’e iletir.
Demek ki Sirati Mustakîm, Allah’a ulastiran yolun adidir.
En’am Suresinin 87 ve 88. âyetleri de ayni hususlari soylüyor.
Allahû Tealâ diyor ki:
6/ EN’AM-87: “Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ siratin mustekîm(mustekîmin).”
Ve onlarin babalarindan, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeslerinden onlari seçtik.Ve onlari Sirati Mustakîme hidâyet ettik (ulastirdik).
6/ EN’AM-88: “Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yesâu min ibâdihî(ibâdih), ve lev esrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).”
İste bu Allah'in hidayetidir. Kullarindan diledigini onunla hidayete erdirir. Ve eger sirk kossalardi, elbette yapmis olduklari seyler hebâ olurdu (bosa giderdi).
Allahu teala kendimize ulastiririz diyor.
Ruhun Allah’a donmesini farz kilan 6. âyet-i kerime, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesi. Ermis olmayi farz kiliyor Allahû Tealâ üzerimize, erenler yolundan Allah’a ermek.
Tek bir yol: Adi Sirati Mustakîm, ruhumuzu Allah’a ulastiran yol ve Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde o tek yola ulastiracagini soylüyor Allahû Tealâ, daveti kabul edenlere.
Kim daveti kabul ederse Allahû Tealâ onlariin Kendisine ulasmasini ister, mutlaka Kendisine ulastirir, bunun için onlari Sirati Mustakîm’e ulastirir.