Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'a Ermek (2 Kullanıcı)

mutluluk yolcusu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eki 2008
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ALLAH'A ERMEK


Sevgili kardeslerimiz;Allah’in yolu, Yasarken Allah’a erenler ve Allah’a sevgi duyanlar asik olanlarin yoludur.
“erenler yolu” neyi ifade eder? Ermek, bir yere ulasmaktir.
Kim Allah’a ermisse, Allah’a ulasmissa onun adi (ERMİS-EVLİYA)olmus, yasarken Ruhunu Allah’a ulastirmis ,Allah’a teslim olmus,Vuslata ermis.Muradina ermis.
Nesini erdirmis;Ruhunu erdirmis.
Kime erdirmis Allah’a erdirmis.
Su bir gerçek ki. hepimiz ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmakla gorevliyiz. Hepimizin üzerine Allahû Tealâ bunu farz kilmistir.. 14 asir once sahâbenin tümü Ruhlarini Allah’a ulastirmislardir.


Allahû Tealâ diyor ki:


39/ZUMER-18: “Ellezîne yestemiûnel kavle feyettebiûne ahseneh(u), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ûlul elbâb(i).”


Onlar (sahâbe) sozleri isitirler ve onlarin (sozlerin) ahsen olanina (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafindan soylenilenine) tâbî olurlar. İste onlar hidayete erenlerdir (ruhlarini olmeden evvel Allah’a ulastiranlardir). Ve onlar ulûl’elbabtir (daimî zikrin sahipleridir).


Hidayete ermek ve allah’a ulasmak kavramini Allahû Tealâ soyle açikliyor.


3/AL-İ İMRAN-73: “Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâh en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(i), yu’tîhi men yesâ’(u), vallâhu vâsiun alîm(un).”


Ve sizin dîninize tâbî olandan baska kimseye inanmayin. (Habibim) de ki: “Hiç süphesiz hidayet, Allah’a ulasmaktir.” (İnsan ruhunun olmeden evvel Allah’a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin baska birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katinda (sizlerle) tartisacaklari için mi (boyle soylüyorsunuz)? De ki; “Hiç süphesiz fazl, Allah’in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, VASİ’un ALÎM’dir. (Allah herseyi kusatan ve herseyi bilendir.)


2/BAKARA-120: “Ve len terdâ ankel yehûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum, kul inne hudâllâhi huvel hudâ, ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(in).”


Sen onlarin dînine tâbî olmadikça (uymadikça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razi olmazlar. De ki; “Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya); iste o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eger onlarin hevalarina uyarsan; andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardimci olmaz.



Allahû Tealâ diyor ki:


“Hiç süphesiz hidayet, Allah’a ulasmaktir.”


YANİ ALLAH’A ERMEKTİR.


Allahû Tealâ diyor ki:


“Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya); iste o, hidayettir


“Gel DOST’A gidelim gonül diyen Yunus emrenin” anlatabilmek istedigi olay, ruhu Allah’a ulastirmak, vasil etmek, ruhun Allah’a ermesi, kisinin ermis olmasi, vuslata ermesidir.
Gordük ki; bütün sahâbe hidayete ermisler, ruhlarini olmeden evvel Allah’a ulastirmak serefine ermislerdir. Allah’in kesin bir farzini yerine getirmislerdir.
Ruhu olmeden evvel Allah’a ulastirmak farzmidir?


Allahû Tealâ diyor ki:


39/ZUMER-54: “Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn.”


Allah’a don (ruhunu Allah’a ulastir) ve (boylece) Allah’a teslim ol, üzerine azap (kabir azabi) gelmeden once (olümden once). Yoksa sonra yardim olunmazsin.


Allah’a yapacagimiz teslimler ayri ayri hüviyetler tasiyor.
1- Once ruhumuzu Allah’a ulastiracagiz ve O’na teslim edecegiz.
2-Fizik vücudunuzu ahsen kilarak, muhsinlerden olacagiz, onu da Allah’a teslim etmis olacagiz.
3- Nefsimizdeki bütün afetleri yok ederek, nefsimizi de ahsen kilarak, Allah’a teslim edecegiz.
4-Sonra da irademizi Allah’a teslim edecegiz,
boylece bir bütünü olusturarak, teslimleri tamamlamis olacagiz
Gorüyoruz ki, birinci teslim ruhun Allah’a teslimi, ermis olmak, evliya olmaktir.
Allahû Tealâ’nin evliyalari Âdem (A.S)’dan baslayarak her devirde var olmustur.
Olmamasi soz konusu degildir. Mutlaka her toplumun içinde Allah’in evliyalari, mutlak olarak vardir.
Oyleyse ALLAH’A ERMEK, Allah’a ulasmak kisiyi Allah’in velîsi yapar.
EVLİYA, velîler anlamindadir. Çogul bir kelime. VELÎ ise dost demektir
Evliyaullah, Allah’a dost olan kisiyi ifade ediyor., Allah’a dost olmak.
DOST’a gitmek. DOST’u gormek ve mutlulugu yasamak, hepimizin hakkidir.
Allahû Tealâ, dost olmayi Allahû Tealâ’ya, Allah’a ulasmayi, Allah’a ermeyi, ermislerden olmayi erenlerin yolundan gitmeyi hepimize farz kilmistir.


Allahû Tealâ diyor ki:


30/RUM-31: “Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmus salâte ve lâ tekûnû minel musrikîn(e).”


O’na (Allah’a) don (Allah’a ulas) ve takva sahibi ol ve namaz kil ve müsriklerden olma.


Ruhumuzun Allah’a ulasmasi bizi takva sahibi kiliyor. Zumer-54’de “Ve enîbû’’ diyen Allahû Tealâ, burada ayni kokten gelen “Munîbîne’’ kelimesini kullaniyor. Donüs, Allah’a yonelmek, Allah’a ulasmak anlamida bir kelimedir.
Oyleyse ikinci bir farz olayla karsi karsiyayiz. Allahû Tealâ Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesinde de Allah’a donmemizi, Allah’in Zat’ina ruhumuzu ulastirmamizi üzerimize farz kilmistir.


Allahû Tealâ diyor ki:


89/FECR-28: “İrciî ilâ rabbiki râdiyeten mardiyyeh(ten).”


Allah’tan razi ol ve Allah’in rizasini kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri donerek ulas.


Ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmayi üzerimize üçüncü defa farz kilmis Allahû Tealâ.
Allahû Tealâ bununla da kalmayip. Farzlari devam ettiriyor.


Allahû Tealâ diyor ki:


51/ZARİYAT-50: “Fe firrû ilallâh(i), innî lekum minhu nezîrun mubîn(un).” Oyleyse Allah’a kaç


Allah’a ulas, Allah’a sigin). Muhakkak ki ben sizin için apaçik bir uyariciyim.


Burada ruhun Allah’a kaçisi ve Allah’a siginmasi,Allah’a meab olmasi soz konusu. Ruhumuz hepimiz için bir emanettir.


Allahû Tealâ diyor ki:


33/AHZAB-72: “İnnâ aradnelemânete ales semâvâti velardi vel cibâli feebeyne en yahmilnehâ ve esfakne minhâ ve hamelehalinsân(u), innehu kâne zalûmen cehûlâ(en).”


Muhakkak ki Biz, emaneti goklere, arza ve daglara teklif ettik de bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o zalim ve cahildir.


Cahillik ve nankorlük, nefsin iki adet afetidir. Allahutealadan insanogluna, teklif geldigi zaman mekân olan fizik vücudun içindeki rehine olan nefsimizde afetler bulunmaktadir.


Allahû Tealâ diyor ki:


74/MUDESSİR-38: “Kullu nefsin bimâ kesebet rehînetun.”


Bütün nefsler iktisap ettikleri dereceler itibariyle rehinedirler.


Allahû Tealâ diyor ki:


Ama ruh, bir emanettir.


32/SECDE-9: “Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumussem’a velebsâre velef’ideh(ten), kalîlen mâ teskurûn(e).”


onra (Allah) onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve onu (onun ruhunun kalbine) sem’i (kalbin isitme hassasi) basar (kalbin gorme hassasi) ve fuad (kalbin idrak etme hassasi) hassalarina (sahip) kildi. Ne kadar az sükrediyorsunuz.


Allahû Tealâ, ruhundan bize emaneti (ruhumuzu) üfürmüs. Hepimizde bir emanet var. RUH Yasarken Allah’a mutlaka donmesi gereken bir emanettir.
Burada dikkat edilecek nokta Olümden sonra degil!
Yasarken emaneti Allah’a teslim etmektir. Herkesin ruhu olümden sonra Allah’a ulasir.
Cehenneme gidecek bireylerin; hepsinin ruhu olümden sonra Allah’a ulasir.
Cennete gidecek bireylerin ;Allah’a ruhunu ulastirmis olanlarin da ruhu, olümden sonra ikinci kez Allah’a ulasir.
Dikkat edilecek olursaniz iki grup insan gorüyoruz.
1-Bir oldükten sonra ruhunu Allah’a ulastiranlar
Olünce Ruhu olüm melekleri tarafindan Allah’a ulastiranlar.
2-Olmeden yasarken ruhunu Allah’a ulastiranlar.
İlki hayatta iken,ikincisi olürken ruh geri gelerek kisiye donerek kisi olünce tekrar yalniz basina meleklere ihtiyaç duymaksizin gok katlarinda yükselerek Allah’a donüp ulasiyor. Yani ruh Allah’a iki defa ulasmis oluyor.
Ruhu Allah’a bir defa ulasan insanlar. Bu olay olümden sonra gerçeklesir.O insanlar ki dünya hayatinda Allah’a ulasmayi dilemedikleri için, Allah’in olmazsa olmaz kanununu uygulamadiklari için ,Allah’in bizlere emanet verdigi Ruhumuzu yasarken Allah’a ulasmayi dilemeyip ulastirmadigi ve karsi geldigi ,Allah tarafindan bizlere verilen Ruhun geri donmemesi nedeni ile sadece bu sebepten cehennemi haketmislerdir.


Olümle birlikte mitokondriler artik elektrik üretemediklerinden, fizik vücutlarinin elektromanyetik alanlari sona erer. Fizik vücudumuzun, ruhumuz ve nefsimizi kendisine çekimi sona erer.
Hem nefs, hem de ruh bir sigara dumani gibi vücudumuzu terkederek basimizin üzerinde, sag tarafimizda ruhumuz, sol tarafimizda nefsimiz yere paralel bir durum alirlar. Bizi oldüren olüm melekleri, ruhumuzu alip 7 katlii bir yolculuga , Allah’a dogru. Varliklar âleminin sonuna kadar, 7. katin 7 âleminin son noktasi olan Sidret-ül Münteha’ya kadar beraberce çikarlar.
Azrail (A.S) veya onunla birlikte olan olüm melekleri daha yukari çikamayip. 7. gok katinda, Sidret-ül Münteha’da kalirlar.
Fakatburadan sonra ruh, yolculugu tamamlar, dikey bir yolculukla Sidret-ül Münteha’dan Allah’a dogru yola çikarak Allah’in Zat’ina ulasir ve Allah’in Zat’inda kaybolur, yok olur.
Buna Kur’ân-i Kerim. “ifna olmak” diyor .
Allah’a ifna olan, yok olan kisi için Allahû Tealâ “Fenâfillah” diyor.
Allah’ta ifna olan, Allah’in Zat’inda yok olan.
Kim ermisse o, Allah’in Zat’inda yok olan kisidir.


Allahû Tealâ diyor ki:


31/LOKMAN-15: “Ve in câhedâke alâ en tusrike bî mâ leyse leke bihî ilmun felâ tuti’humâ ve sahibhumâ fiddunyâ ma’rûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy(e), summe ileyye merciukum feunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(e).”


Ve eger annen, baban bilmedigin bir seyi Bana ortak kosman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Kim Bana donmüsse (ruhu olümden evvel Bana ulasmissa) sen de onun yoluna tâbî ol (ayni yolu takip ederek sen de Bana ulas), sonra (olümden sonra) hepiniz Bana doneceksiniz (Azrail (A.S) sizi Bana getirecek) size yaptiklarinizi haber verecegim.


Burada da “enâbe” kullanmis Allahû Tealâ. “Munîbîne’’, “Enîbû’’ , ”Enâbe” kelimeleri, üçü de ayni kokten geliyor.
Allah’a donmek, ulasmak, enabe olmak. Vasil olmak, yonelmek... Bütün bu mânâlar üç kelimenin içerisinde.
Birinci âyet, Zümer Suresinin 54. âyet-i kerimesi.
İkinci âyet, Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesi.
Üçüncü âyet, Fecr Suresinin 28. âyet-i kerimesi.
Dordüncü âyet, Zariyat Suresinin 50. âyet-i kerimesi.
Besinci âyet, Lokman Suresinin 15. âyet-i kerimesi.
Altinci âyet, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesi:


10/YUNUS-25: “Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin).”


Ve Allah teslim (Selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulastirmayi) diledigi kimseyi Sirati Mustakîm’e ulastirir.


Sirati Mustakîm’in ne olduguna baktigimiz zaman, davetin Allah’in Zat’ina oldugu kesinlesiyor.


Allahû Tealâ diyor ki:


4/NİSA-175: “Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe seyudhiluhum fî rahmetin minhu ve fadlin ve yehdîhim ileyhi sirâtan mustekîmâ(en).”


Kim Allah’a (ulasmayi dilerse) âmenû olursa ve Allah’a sarilmayi dilerse Allah onu kendinden bir rahmetin ve fazlin içine koyar ve onu kendisine ulastiran Sirati Mustakîm’e iletir.


Demek ki Sirati Mustakîm, Allah’a ulastiran yolun adidir.
En’am Suresinin 87 ve 88. âyetleri de ayni hususlari soylüyor.


Allahû Tealâ diyor ki:


6/ EN’AM-87: “Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ siratin mustekîm(mustekîmin).”


Ve onlarin babalarindan, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeslerinden onlari seçtik.Ve onlari Sirati Mustakîme hidâyet ettik (ulastirdik).


6/ EN’AM-88: “Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yesâu min ibâdihî(ibâdih), ve lev esrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).”


İste bu Allah'in hidayetidir. Kullarindan diledigini onunla hidayete erdirir. Ve eger sirk kossalardi, elbette yapmis olduklari seyler hebâ olurdu (bosa giderdi).


Allahu teala kendimize ulastiririz diyor.
Ruhun Allah’a donmesini farz kilan 6. âyet-i kerime, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesi. Ermis olmayi farz kiliyor Allahû Tealâ üzerimize, erenler yolundan Allah’a ermek.
Tek bir yol: Adi Sirati Mustakîm, ruhumuzu Allah’a ulastiran yol ve Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde o tek yola ulastiracagini soylüyor Allahû Tealâ, daveti kabul edenlere.
Kim daveti kabul ederse Allahû Tealâ onlariin Kendisine ulasmasini ister, mutlaka Kendisine ulastirir, bunun için onlari Sirati Mustakîm’e ulastirir.
 

mutluluk yolcusu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eki 2008
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Allahû Tealâ diyor ki:


29/ANKEBUT-5: “Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(in), ve huves semîul’alîm(u).”


Kim Allah’a mülâki olmayi, (ruhunu olmeden evvel Allah’a ulastirmayi) dilerse Allah’in tayin ettigi o gün mutlaka gelecektir. Allah isitir ve bilir.


29/ANKEBUT-6: “Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(i) innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(e).”


Kim cihad ederse mutlaka nefsiyle (nefsi için) cihad etsin. Muhakkak ki Allah âlemler üzerine Gani’dir. (âlemlerden müstagnidir, münezzehtir).


Kisi dilerse mutlaka ruhu Allah’a ulasir. Allah’a ulasmayi dileyen insanlara Allahû Tealâ, “âmenû olanlar” diyor. Âmenû olmak, oylesine genis spektrumlu bir konu ki, 7 tane safhada, 7 cenneti içeriyor.
Evvela âmenû oluyorsunuz Allah’a ulasmayi diliyorsunuz,
1. defa âmenû oluyorsunuz.
Mürsidinize ulasip, ona tâbî oluyorsunuz ve boylece ruhunuz Allah’a dogru yola çikiyor
2. İkinci kez âmenû oluyorsunuz.
Ruhunuz Allah’a ulasiyor,
3. üçüncü defa âmenû oluyorsunuz.
Fizik vücudunuz Allah’a teslim oluyor,
4. dordüncü defa âmenû oluyorsunuz.
Nefsiniz Allah’a teslim oluyor.
5. Besinci defa âmenû oluyorsunuz.
İrsada ulasiyorsunuz,
6. ltinci defa âmenû oluyorsunuz.
İradenizi Allah’a teslim ediyorsunuz
7. Yedinci defa âmenû oluyorsunuz.
Ve herbir âmenû olusta bir gok katina, herbir âmenû olusta bir cennet katina ulasiyorsunuz. Boylece 7 defa âmenû olan insanlar, 7 defa cenneti degistirirler. Ve 7. âmenû olanlar bihakkin takvanin, hakka tukâtihi takvanin sahibi olanlar, peygamberlerle, siddîklerle, sehitlerle, Allah’in has kullariila beraber hasrolunurlar. Ayni cennete girerler.


Allahû Tealâ diyor ki:


4/NİSA-69: “Ve men yutiillâhe verresûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves siddîkîne ve suhedâi vessâlihîn(e), ve hasune ulâike refîkâ(en).”


Ve kim Allah’a ve resûle itaat ederse, iste onlar, Allah’in kendilerine ni’met verdigi nebîlerle (peygamberlerle) ve siddîklerle ve sehitlerle ve salihlerle ve (Allah’in) has kullariyla beraberdirler. Onlar (ne iyi) arkadastirlar.


Sevgili Kardeslerimiz, ruhu Allah’a ulastirmanin yedinci defa farz kilindigi âyet-i kerime Muzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesidir:


73/MUZEMMİL-8: “Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(en).”


Rabbinin (Allah’in) ismiyle zikret ve herseyden kesilerek O’na (Allah’a) don (ulas, vasil ol).


Âyet, son derece açik bir sekilde: “Zikir olmazsa Allah’a ulasamazsin.” diyor.
Sevgili kardeslerimiz, nefs tezkiyesiyle afetlerin yarisini yok edebildigimiz zaman, 7 defa %7 nur birikimini (husûdaki %2’yle beraber %51), fazilet birikimini saglariz. nefsimizin kalbinde. Yariyi geçeriz. Bu demektir ki, seytanin nefsin kalbindeki tesir sahasi %100’den %50’nin altina %49’a düsmüstür. Her %7 nur birikiminde ruhumuz Allah’a dogru yaptigi yolculukta birer gok katina ulasir.
Bir baska ifadeyle ermis olmak, vuslata erebilmek, ruhu Allah’a ulastirip O’na teslim edebilmek, üzerimize 12 defa farz kilinmistir. Bu nefsimizin tezkiyesine, temizlenmesine, arinmasina, afetlerinin yarisindan daha fazlasinin yok olmasina ve yerlerini Allah’in faziletlerinin almasina bagimlidir.
Ne zaman irsad makamina ulasirsak Allah kalbimizin mührünü açar. İçindeki küfür kelimesini alir ve kalbin içine îmân kelimesini yazar. Boylece mü’min olmak serefine ereriz
Allah’a ulasmayi diledikten sonra Allah bize tam 10 tane ihsanda bulunacaktir. Bu ihsanlarla mürsidimize ulasacagiz ve nefs tezkiyesine baslayacagiz. Bir rehine olan nefsimiz ancak nefs tezkiyesiyle, neticede de tasfiyesiyle Allah’a teslim olacaktir. Ve nefsimizin Allah’a teslimi sadece ne zaman zikrimiz 33 bine ulasirsa, ruhumuz Allah’a vasil olacaktir. Allah’in Zat’ina ulasacagiz, ermislerden olacagiz. Nefsimzin kalbi kapkaranlik, zifirî karanlik bir gece iken, alacakaranliga donüsecek. Karanliklardan daha çok (%50’den daha fazla) nurlar nefsimizin kalbinde olacak. İste burasi ermis oldugumuz noktadir.
Erenler yolu Kur’ân-i Kerim’deki adiyla Sirati Mustakîm’dir.
Sirat, yol demektir.
Mustakîm, istikametlenmis, istikamet kazanmis, istikamet üzere olan yol demektir.
Acaba bu yol nereye istikamet üzere Oluyor?
Allah’a...
Ruhumuzu Allah’a ulastiran bir yol... Sevgili kardeslerimiz, bu yol Allah yoludur, erenlerin yoludur.
Muzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesiyle gordük ki, Allahû Tealâ 7 defa üzerimize ruhumuzun olmeden evvel Allah’a ulasmasini farz kilmis.
Dokuzuncu farz, Sura Suresinin 47. âyet-i kerimesiyle Allah’a donüsün farz oldugunu, Allahû Tealâ’nin bir emri oldugunu açik bir sekilde ifade ediyor.


Allahû Tealâ diyor ki:


42/SURA-47: “İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(i), mâ lekum min melcein yevmeizin ve mâ lekum min nekîr(in).”


Allah tarafindan geri çevrilmesine çare olmayan (olüm) günü gelmeden evvel Rabbinizin davetine icabet edin. Ecel günü (geldigi zaman) sizin için baska (kaçip siginacaginiz) bir siginak yoktur ve onu inkâr da edemezsiniz.


Bunun mânâsi Allah’a donmek, Allah’a ulasmaktir. Çünkü, gordük ki Allahû Tealâ Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde: “Allah selâm yurduna davet eder, teslim yurduna davet eder, selâmet yurduna davet eder.” buyurmaktadir. Kendi Zat’ina davet eder, kimi oraya ulastirmak isterse Sirati Mustakîm’e ulastirir. Davet kesinlikle Allah’in Zat’inadir.


Allahû Tealâ diyor ki:


13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnelmîsâk(a).”


Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarinin misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarinin Allah’a ezelde verdigi olümden evvel Allah’a ulasma yeminini) bozmazlar.


13/RAD-21: “Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûelhisâb(i).”


Ve onlar Allah’in (olümden evvel) Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini) O’na (Allah’a) ulastirirlar. Ve Rab’lerine karsi husû duyarlar ve kotü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


Gorüyoruz ki; Allah’in Allah’a ulastirilmasini emrettigi ruhumuz bizde, bunu Allah’a ulastirmak mecburiyetindeyiz. Bir emir, bir farz, 9. farz. Rad Suresinin 21. âyet-i kerimesi ise bunun bir emir oldugunu kesinlestiriyor.
Âyet-i kerime son derece net olarak ruhun Allah’a ulastirilmasinin üzerimize farz oldugunu ve bunun da misakimiz oldugunu ifade ediyor. Ve Allahû Tealâ ayni âyet-i kerimede bazi insanlarin Allah’in ahdini de yerine getirdiginden bahsediyor. Onlar ruhlarini Allah’a teslim etmekle kalmiyorlar, vechlerini de, nefslerini de, iradelerini de Allah’a teslim ediyorlar. Çünkü Allah’a ulasan sadece ruhumuzdur. Ruhumuz Allah’a aittir. Allah’tan bize verilen bir emanettir. Onu tekrar Allah’a kendi irademizle iade edip Allah’a ulastirmak, teslim etmek için bize emanet olarak verilmistir.
İste bu emanetin Allah’a donmesi, Allah’a ulasmasi, Allah’a teslim edilmesi soz konusudur. Vuslata nail olmak, Allah’a ermek iste budur.
Allah’in vasiyeti, Allah’in ahdi 4 tane teslim içeriyor. Bu 4 tane teslimden
1-birincisi, ruhu Allah’a ulastirip, teslim etmektir. İste ruhu Allah’a teslim etmek Allahû Tealâ tarafindan 10. defa burada farz kilinmistir. Allahû Tealâ:
Onlar Allah ile olan ahdlerini yerine getirirler. Ruhlarini da, vechlerini de, nefslerini de, iradelerini de Allah’a teslim ederler. Onlar bu sebeple misaklerini nakzetmezler. Yani ruhlarini Allah’a ulastiracaklarina dair Allah’a verdikleri yemini nakzetmezler diyor. Allah’a ezelde üç yemin vermisiz: YEMİN, MİSAK ve AHD.
Ruhun Allah’a olmeden evvel ulastirilmasi konusunda Allah’a verdigimiz yeminin adina “MİSAK” diyor Kur’ân-i Kerim.
2-Fizik vücudun Allah’a kul olmak suretiyle, Allah’a teslim olmasi konusunda verdigimiz yeminin adina “AHD” diyor.
3-Nefsin Allah’a teslim olmasi konusunda Allah’a verdigimiz yemine ise “YEMİN” diyor.
4-İradeyide Allah’a teslim etmek.


Allahû Tealâ diyor ki:


7/ A’RAF-172: “Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eshedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, sehidnâ, en tekûlû yevmel kiyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).”


Ve kiyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Ademogullarininin sirtlarindan onlarin zürriyetlerini aldigi zaman, onlari nefsleri üzerine sahit tuttu. (Allahû Tealâ soyle buyurdu): “Ben sizin Rabbiniz degil miyim?”. Dediler ki: “Evet, (Sen bizim Rabbimizsin), biz sahit olduk.”


Bundan sonra ne oldugunu Maide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde anlatiyor Allahû Tealâ:


Allahû Tealâ diyor ki:


5/MAİDE-7: “Vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mîsâkahullezî ve esekakum bihî iz kultum semi’nâ ve eta’nâ vettekullâh, innallâhe alîmun bizâtissudûr(i).”


Allah’in üzerinizdeki ni’metini zikredin ki ve O’na verdiginiz misakinizi zikredin ki O, misakinizle sizleri baglamisti (yeminlerinizi üzerinize farz kilmisti). O zaman (Elestu bi rabbikum günü) “İsittik v
e itaat ettik.” demistiniz. Ve Allah’a takva sahibi olun, muhakkak ki Allah sinelerdekini bilir.


Ben sizin Rabbiniz olduguma gore ey nefsler, sizlerden yemin istiyorum Bana teslim olacaginiza dair. Ey ruhlar, sizlerden misak istiyorum, Bana teslim olacaginiza dair. Ey fizik vücutlar, sizlerden ahd istiyorum, Bana teslim olacaginiza dair. Sozlerimi isittiniz mi? diyor Allahû Tealâ.
Diyoruz ki: “Seminâ’’, isittik.
Allahû Tealâ da buyuruyor: Oyleyse itaat edin!
Nefslerimiz yemin veriyor, ruhlarimiz misak veriyor, fizik vücutlarimiz da ahd veriyor, Allah’a teslim olacaklarina dair.
Allahû Tealâ diyor ki:
İtaat ettiniz mi?
Hepimiz cevap veriyoruz:
Âtâna, itaat ettik.
Yeminimizi, misakimizi ve ahdimizi verdik. Allahû Tealâ diyor ki: Bunlari ve bundan daha otesini de yerine getirmeyi üzerinize vasiyet ettim, farz kildim.
Bu üç tane yeminin otesinde irademizi de Allah’a teslim etmek, Allah’in vasiyetinde meknuz, onun içinde mevcuttur.
İste sevgili Kardeslerimiz, hepimiz için soz konusu olan sey, Allah’a verdigimiz yemini, misaki ve ahdi yerine getirmek, daha sonra vasiyetin geregi olan irademizi de Allah’a teslim etmektir. Biz, erenlerden olmanin standartlarini veriyoruz sizlere simdi. Erenlerden olmak, ruhumuzu Allah’a erdirdigimiz zaman Allahû Tealâ’nin bizlere verdigi evliyalik payesine, Allah’in dostu olmak serefine nail olmamizi ifade eder.


Allahû Tealâ diyor ki:



6/ EN’AM-152: “Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga esuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kist(kisti), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).”


Yetimin malina, o en kuvvetli çagina gelinceye kadar, en güzel sekliyle olmadikça yaklasmayin! Olçü ve tartiyi adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün disinda (bir sey ile) sorumlu tutmayiz. Soylediginiz zaman, yakininiz olsa bile, artik adâletle soyleyin! Allah'in ahdini yerine getirin (ifâ edin)! Boylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) iste boyle, size onunla vasiyet (emir) etti.


Allah ile münasebetlerinizde Allah’in ahdi ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim etmenizi emreden bir vasiyettir.
Bizim ise Allah’a verdigimiz yemin, misak ve ahd; ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi Allah’a teslim etmeyi kapsar. Çünkü, irademizin teslimi, daimî zikre ulastiktan sonra nefsimizin kalbin otomatik olarak müzeyyen olacagi cihetle, otomatik olgunlasan bir sonuçtur. Onun için Allahû Tealâ onun yeminini bizden almamistir.
İste Allah’in dostu olmak, bu farzi yerine getirmekle, ruhu Allah’a olmeden ulastirmakla, emaneti ehline, sahibine teslim etmekle mümkündür.


Allahû Tealâ diyor ki:


4/NİSA-58: “İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynennâsi en tahkumû bil’adl(i), innallâhe ni’immâ yaizukum bih(i), innallâhe kâne semîan basîrâ(an).”


Allah emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasinda hakemlik ettiginiz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah bununla size bir ni’met veriyor. Ve Allah isiten ve bilendir.


Emanetleri “emanat” olarak çogul kullanan Allahû Tealâ, “teslim” i tekil kullaniyor. Emanetlerin sahibini de tekil kullaniyor. Yani emanetler çok; ruhumuz, vechimiz, nefsimiz, irademiz ama sahibi bir tane. Onlarin sahibi: ALLAH.
Ve gorüyoruz ki; Allahû Tealâ üzerimize bu hususu Nisa-58 ile En’am-152 ile 12. defa farz kiliyor. Ama bütün yeminlerimizi birden; yeminimiz, misakimiz, ahdimiz vasiyet etmis.
Bir vasiyet de Maide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde geçiyor. Allahû Tealâ hepimize diyor ki:
Bana yemin verin, misak verin, ahd verin! Bunu üzerinize vasiyet ettim.
Yani ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi yetmez, vasiyet olduguna gore, bir de irademizi Allah’a teslim etmemizi Allahû Tealâ üzerimize farz kilmis.
Ruhumuz açisindan 11. defa farz oluyor bu Maide Suresinin 7. âyet-i kerimesiyle.
Üç vücudumuzun teslimi konusundaysa ikinci âyet oluyor.
Ve üzerimize üç vücudumuzun teslimi üç âyetle farz kilinmis.
Sevgili kardeslerimiz, oyleyse hepimiz birtakim farzlari yerine getirmekle mükellef kilinmisiz. Boyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nin bizden bunlarin gerçeklestirilmesi konusunda yemin, misak ve ahd aldigini gorüyoruz.


Allahû Tealâ diyor ki:


74/MUDESSİR-38: “Kullu nefsin bimâ kesebet rehînetun.”


Bütün nefsler iktisap ettikleri dereceler itibariyle rehinedirler.


74/MUDESSİR-39: “İllâ ashâbel yemîn(i).”


Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.


74/MUDESSİR-40: “Fî cennât(in), yetesâelûn(e).”


Onlar cennette olacaklar.


Allahû Tealâ diyor ki:


91/SEMS-9: “Kad efleha men zekkâhâ.”


Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).


İste nefslerimizin Allah’a verdigi, nefsimizi Allah’a bütün afetlerden kurtararak teslim etmemiz, nefsimizin Allah’a verdigi yemin, “YEMİN” adiyla geçiyor Kur’ân-i Kerim’de.
Ama ruhumuzun yemininin “MİSAK” adiyla geçtigini gordük. Rad Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:


13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnelmîsâk(a).”


Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarinin misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarinin Allah’a ezelde verdigi olümden evvel Allah’a ulasma yeminini) bozmazlar.


Misaklerini bozmayanlarin yaptiklari fiil ise:


13/RAD-21: “Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûelhisâb(i).”


Ve onlar Allah’in (olümden evvel) Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini) O’na (Allah’a) ulastirirlar. Ve Rab’lerine karsi husû duyarlar ve kotü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


Anliyoruz ki; misakimiz, ruhumuzu olmeden evvel Allah’a ulastirmaktir. Yani buradaki konumuz; Allah’a ermemiz, erenler yolundan ruhumuzu Allah’a ulastirmaktir.
Fizik vücudumuzun ahdi var.


Allahû Tealâ diyor ki:
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt