muhammed25
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Kas 2008
- Mesajlar
- 879
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Allah yolunda uykusuz kalan bir gözü, cehennem ateşi yakmaz
"Allah yolunda uykusuz kalan bir gözü, cehennem ateşi yakmaz"
Ebu Reyhane (ra) şöyle anlatıyor: Bir savaşta Hz. Peygamber'le beraberdik. Bir gece yüksek bir yere vardık. Şiddetli bir soğuğa yakalandık. Hatta baktım ki kişilerin bazısı bir çukur eşiyor, içine giriyor ve zırhını üzerine örtüyordu. Hz. Peygamber bunu gördüğü zaman: "Bu gece bizi koruyacak, nöbet tutacak kim vardır? Ona, faziletine nail olacak bir dua yapacağım!" buyurdu.
Ensardan bir kişi kalkarak: "Ben ya Resûlullah!" dedi. Hz. Peygamber: "Sen kimsin?" dedi. O adam: "Ben filanım" dedi. Bunun üzerine Resûlullah: "Yaklaş!" buyurdu. Sahabi peygambere yaklaştı. Peygamber onun elbisesinin bir yerinden tuttuktan sonra dua etmeye başladı. Resûlullah'ın duasını işittiğimde: "Ben de nöbet tutacağım ya Resûlullah!" dedim.
Bana: "Sen kimsin?" diye sordu. "Ben Ebu Reyhane'yim" dedim. Hz. Peygamber bana da dua etti. Fakat arkadaşıma ettiği dua kadar değildi. Sonra Hz. Peygamber: "Allah yolunda uykusuz kalan bir gözü cehennem ateşi yakmaz" buyurdu. [Tabarani]
Uhud'da fedakârlık
Beni Eşhel kabilesinden bir adam şöyle anlatıyor: "Ben Uhud savaşında bulundum. Kardeşim de vardı. İkimiz de yaralı olarak savaştan çıktık. Hz. Peygamber'in habercisi:
"Düşmanın peşinden gidilecektir" sözünü ilan ettiğinde kardeşime: "Peygamber'le birlikte bir gazveye iştiraki kaçırmayalım" dedim.
Allah'a yemin ederim, binecek hayvanımız da yoktu ve ikimiz de ağır yaralıydık. Resûlullah ile beraber yola çıktık. Fakat benim yaram kardeşiminkinden daha hafifti. O bitap düştüğünde onu biraz sırtlar götürürdüm, biraz da yürürdü. Bu Müslümanların vardığı noktaya varıncaya kadar böyle devam etti. [İbn İshak]
Allah sizi yeryüzüne halife kılacaktır
Hz. Peygamber ve ashabı Medine'ye hicret ettiğinde, Ensar onları bağırlarına bastı.
Arapların hepsi onlara düşman oldu. Bu yüzden onlar da gece gündüz silahlarını yanlarında taşımaya başladılar. Bundan dolayı ruhları sıkılmaya başladı ve: "Ne zaman korkusuz ve güvenli bir hayata kavuşacağız?" dediler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Allah sizden iman edenlere ve salih amel işleyenlere vaat etti ki, onları yeryüzünde halife kılacaktır" ayetini indirdi.
Güçlüklere katlanan güzel adamlar!
Amr bin Cemuh çok şiddetli bir şekilde topaldı. Arslan gibi dört oğlu vardı. Resûlullah ile beraber bütün gazvelerde bulundular. Uhud gününde babalarının gelmesine taraftar olmadılar. Ve babalarına: "Allah seni mazur kılmıştır. Sen gelme!" dediler.
Amr, Hz. Peygamber'e gelerek: "Oğullarım bu savaştan beni menetmek istiyorlar. Seninle gelmeme engel oluyorlar. Allah'a yemin ederim ki, topal ayağımla cennetin toprağına basmak istiyorum" dedi. Hz. Peygamber: "Allah seni mazur saymıştır. Sana cihad farz değildir" dedi. Ve oğullarına hitaben de: "Size bir zarar yoktur. Onu gelmekten menetmeyiniz. Umulur ki Allah ona şehadeti nasip eder" buyurdular. Böylece Amr, Peygamber'le beraber, topal olmasına rağmen, çıktı ve Uhud gününde şehid oldu. [Bidaye]
Ebu Katade şöyle anlatıyor: Ben orada hazır bulunuyordum. Amr bin Cemuh Rasûlullah'a geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü! Haber verir misin, ben Allah yolunda ölünceye kadar savaşırsam bu ayağımla sıhhatli ve sağlam olarak cennette yürüyebilecek miyim?" diye sordu.
Ayağı topaldı. Hz. Peygamber: "Evet" dedi. Kâfirler onu Uhud gününde yeğeniyle ve kölesiyle beraber öldürdüler. Hz. Peygamber onun cenazesinin yanından geçerken: "Ben şu anda Ebu Amr'ı görür gibiyim, o topal ayağıyla sıhhatli olarak cennette yürüyor!" dedi. Ve onu da yeğeni ve kölesiyle bir kabre gömmelerini emretti. [Beyhaki]
Ordunun günlük yiyeceği!
Hz. Peygamber bizi bir kıta olarak gönderdi ve başımıza Ebu Ubeyde'yi emir yaptı. Biz Kureyş'in bir kervanına saldırmak istiyorduk. Bize bir dağarcık dolusu hurma vermişti. Ondan başka azığımız yoktu. Ebu Ubeyde hurmaları birer birer bize veriyordu. Ben babama: "Siz bir hurma ile ne yapıyordunuz?" diye sordum.
Babam: "Biz onu çocuğun memeyi emmesi gibi emerdik. Sonra da su içerdik. O gün bu bize kâfi gelirdi. Biz bastonlarımızla kurumuş yemişlere vurur, yere döker, sonra su ile onları ıslatarak yerdik" dedi. [Müslim, Buhari, Tabarani]
Suffe Ashabının elbisesizliği
Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Ashabı Suffe'den yetmiş kişiyi gördüm. Hiçbirisinin sırtında bir aba yoktu. Ya bir izar vardı veya boyunlarına bağlamış oldukları bir elbise. Kimisinin elbisesi baldırlarının yarısına kadar iniyordu, kiminin de topuklarına kadar inerdi. Avret yerleri görünmesin diye elleriyle elbiselerini tutarlardı. [Ebu Nuaym]
Hz. Ebu Bekir'in elbisesizliği
Hz. Peygamber bir gün oturuyordu. Yanında Ebu Bekir (ra) de vardı. Ebu Bekir'in sırtında bir aba vardı. O abayı da göğsüne bir dikenle iliklemişti. O anda Hz. Peygamber'e Cebrail geldi. Allah'tan ona selam getirdi.
Sonra: "Ey Allah'ın Resûlü! Ne oluyor, Ebu Bekir'in göğsünde bir dikenle iliklenmiş aba giydiğini görüyorum?" dedi. Hz. Peygamber: "Ey Cebrail! Mekke fethinden önce bütün malını bana harcadı" buyurdu. Cebrail: "O halde Allah'tan ona selam söyle ve de ki: Rabb'in sana soruyor, bu fakirlik halinden razı mısın değil misin?" Hz. Peygamber Ebubekir'e dönerek: "Ey Eba Bekir! Cebrail burada. Allah'tan sana selam getirmiştir ve Rabb'in senden 'Bu fakirlik halinde benden razı mısın değil misin?' diye soruyor".
Bunun üzerine Ebubekir Sıddık ağladı ve: "Ben Rabb'ime nasıl öfkelenebilirim? Ben Rabb'imden razıyım, ben Rabb'imden razıyım" dedi. [M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü'ssahabe]
Ebu Zerr'in kararlılığı
Ebuzer şöyle anlatıyor: "Resûlullah ile beraber Mekke'de kaldım. Bana İslâm'ı öğretti ve Kur'an'dan bir şeyler okudum. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resûlü! İsterim ki dinimi açıklayayım!" Hz. Peygamber: "Korkarım ki sen öldürüleceksin" dedi. Ben: "Kesinlikle bunu yapmam gerekiyor, öldürülsem bile" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana bir şey söylemedi, sustu. Mescide geldim. Kureyşliler halkalar halinde oturmuş konuşmaktaydılar.
Dedim ki: "Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yok ve Muhammed de Allah'ın Resulü'dür!"
Bunun üzerine halkalar dağıldı ve bana hücum ettiler. Ben kanlar içinde kalıncaya kadar beni bırakmadılar. Onlar benim öldüğümü zannettiler. Ayıldıktan sonra Resûlullah'a geldim. Hz. Peygamber halimi görünce: "Dinini izhar etme diye seni uyarmadım mı?" buyurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu benim için bir ihtiyaçtı. Ben onu yerine getirdim" dedim.
Resûlullah ile beraber kaldım. Sonra Hz. Peygamber bana: "Kavmine dön. Ortaya çıktığım senin kulağına geldiği zaman bana gel" dedi. [Tabarani]
Ebuzer şöyle anlatıyor: Mekke'ye vardım. O vadinin -yani Mekke'nin- ahalisi taş, sopa ve kemiklerle bana hücum ettiler. Bayılıncaya kadar beni dövdüler. Kaldırdıklarında her yanım kanlar içindeydi. [Hâkim]
alıntı
"Allah yolunda uykusuz kalan bir gözü, cehennem ateşi yakmaz"
Ebu Reyhane (ra) şöyle anlatıyor: Bir savaşta Hz. Peygamber'le beraberdik. Bir gece yüksek bir yere vardık. Şiddetli bir soğuğa yakalandık. Hatta baktım ki kişilerin bazısı bir çukur eşiyor, içine giriyor ve zırhını üzerine örtüyordu. Hz. Peygamber bunu gördüğü zaman: "Bu gece bizi koruyacak, nöbet tutacak kim vardır? Ona, faziletine nail olacak bir dua yapacağım!" buyurdu.
Ensardan bir kişi kalkarak: "Ben ya Resûlullah!" dedi. Hz. Peygamber: "Sen kimsin?" dedi. O adam: "Ben filanım" dedi. Bunun üzerine Resûlullah: "Yaklaş!" buyurdu. Sahabi peygambere yaklaştı. Peygamber onun elbisesinin bir yerinden tuttuktan sonra dua etmeye başladı. Resûlullah'ın duasını işittiğimde: "Ben de nöbet tutacağım ya Resûlullah!" dedim.
Bana: "Sen kimsin?" diye sordu. "Ben Ebu Reyhane'yim" dedim. Hz. Peygamber bana da dua etti. Fakat arkadaşıma ettiği dua kadar değildi. Sonra Hz. Peygamber: "Allah yolunda uykusuz kalan bir gözü cehennem ateşi yakmaz" buyurdu. [Tabarani]
Uhud'da fedakârlık
Beni Eşhel kabilesinden bir adam şöyle anlatıyor: "Ben Uhud savaşında bulundum. Kardeşim de vardı. İkimiz de yaralı olarak savaştan çıktık. Hz. Peygamber'in habercisi:
"Düşmanın peşinden gidilecektir" sözünü ilan ettiğinde kardeşime: "Peygamber'le birlikte bir gazveye iştiraki kaçırmayalım" dedim.
Allah'a yemin ederim, binecek hayvanımız da yoktu ve ikimiz de ağır yaralıydık. Resûlullah ile beraber yola çıktık. Fakat benim yaram kardeşiminkinden daha hafifti. O bitap düştüğünde onu biraz sırtlar götürürdüm, biraz da yürürdü. Bu Müslümanların vardığı noktaya varıncaya kadar böyle devam etti. [İbn İshak]
Allah sizi yeryüzüne halife kılacaktır
Hz. Peygamber ve ashabı Medine'ye hicret ettiğinde, Ensar onları bağırlarına bastı.
Arapların hepsi onlara düşman oldu. Bu yüzden onlar da gece gündüz silahlarını yanlarında taşımaya başladılar. Bundan dolayı ruhları sıkılmaya başladı ve: "Ne zaman korkusuz ve güvenli bir hayata kavuşacağız?" dediler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Allah sizden iman edenlere ve salih amel işleyenlere vaat etti ki, onları yeryüzünde halife kılacaktır" ayetini indirdi.
Güçlüklere katlanan güzel adamlar!
Amr bin Cemuh çok şiddetli bir şekilde topaldı. Arslan gibi dört oğlu vardı. Resûlullah ile beraber bütün gazvelerde bulundular. Uhud gününde babalarının gelmesine taraftar olmadılar. Ve babalarına: "Allah seni mazur kılmıştır. Sen gelme!" dediler.
Amr, Hz. Peygamber'e gelerek: "Oğullarım bu savaştan beni menetmek istiyorlar. Seninle gelmeme engel oluyorlar. Allah'a yemin ederim ki, topal ayağımla cennetin toprağına basmak istiyorum" dedi. Hz. Peygamber: "Allah seni mazur saymıştır. Sana cihad farz değildir" dedi. Ve oğullarına hitaben de: "Size bir zarar yoktur. Onu gelmekten menetmeyiniz. Umulur ki Allah ona şehadeti nasip eder" buyurdular. Böylece Amr, Peygamber'le beraber, topal olmasına rağmen, çıktı ve Uhud gününde şehid oldu. [Bidaye]
Ebu Katade şöyle anlatıyor: Ben orada hazır bulunuyordum. Amr bin Cemuh Rasûlullah'a geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü! Haber verir misin, ben Allah yolunda ölünceye kadar savaşırsam bu ayağımla sıhhatli ve sağlam olarak cennette yürüyebilecek miyim?" diye sordu.
Ayağı topaldı. Hz. Peygamber: "Evet" dedi. Kâfirler onu Uhud gününde yeğeniyle ve kölesiyle beraber öldürdüler. Hz. Peygamber onun cenazesinin yanından geçerken: "Ben şu anda Ebu Amr'ı görür gibiyim, o topal ayağıyla sıhhatli olarak cennette yürüyor!" dedi. Ve onu da yeğeni ve kölesiyle bir kabre gömmelerini emretti. [Beyhaki]
Ordunun günlük yiyeceği!
Hz. Peygamber bizi bir kıta olarak gönderdi ve başımıza Ebu Ubeyde'yi emir yaptı. Biz Kureyş'in bir kervanına saldırmak istiyorduk. Bize bir dağarcık dolusu hurma vermişti. Ondan başka azığımız yoktu. Ebu Ubeyde hurmaları birer birer bize veriyordu. Ben babama: "Siz bir hurma ile ne yapıyordunuz?" diye sordum.
Babam: "Biz onu çocuğun memeyi emmesi gibi emerdik. Sonra da su içerdik. O gün bu bize kâfi gelirdi. Biz bastonlarımızla kurumuş yemişlere vurur, yere döker, sonra su ile onları ıslatarak yerdik" dedi. [Müslim, Buhari, Tabarani]
Suffe Ashabının elbisesizliği
Ebu Hureyre şöyle anlatıyor: Ashabı Suffe'den yetmiş kişiyi gördüm. Hiçbirisinin sırtında bir aba yoktu. Ya bir izar vardı veya boyunlarına bağlamış oldukları bir elbise. Kimisinin elbisesi baldırlarının yarısına kadar iniyordu, kiminin de topuklarına kadar inerdi. Avret yerleri görünmesin diye elleriyle elbiselerini tutarlardı. [Ebu Nuaym]
Hz. Ebu Bekir'in elbisesizliği
Hz. Peygamber bir gün oturuyordu. Yanında Ebu Bekir (ra) de vardı. Ebu Bekir'in sırtında bir aba vardı. O abayı da göğsüne bir dikenle iliklemişti. O anda Hz. Peygamber'e Cebrail geldi. Allah'tan ona selam getirdi.
Sonra: "Ey Allah'ın Resûlü! Ne oluyor, Ebu Bekir'in göğsünde bir dikenle iliklenmiş aba giydiğini görüyorum?" dedi. Hz. Peygamber: "Ey Cebrail! Mekke fethinden önce bütün malını bana harcadı" buyurdu. Cebrail: "O halde Allah'tan ona selam söyle ve de ki: Rabb'in sana soruyor, bu fakirlik halinden razı mısın değil misin?" Hz. Peygamber Ebubekir'e dönerek: "Ey Eba Bekir! Cebrail burada. Allah'tan sana selam getirmiştir ve Rabb'in senden 'Bu fakirlik halinde benden razı mısın değil misin?' diye soruyor".
Bunun üzerine Ebubekir Sıddık ağladı ve: "Ben Rabb'ime nasıl öfkelenebilirim? Ben Rabb'imden razıyım, ben Rabb'imden razıyım" dedi. [M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü'ssahabe]
Ebu Zerr'in kararlılığı
Ebuzer şöyle anlatıyor: "Resûlullah ile beraber Mekke'de kaldım. Bana İslâm'ı öğretti ve Kur'an'dan bir şeyler okudum. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resûlü! İsterim ki dinimi açıklayayım!" Hz. Peygamber: "Korkarım ki sen öldürüleceksin" dedi. Ben: "Kesinlikle bunu yapmam gerekiyor, öldürülsem bile" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana bir şey söylemedi, sustu. Mescide geldim. Kureyşliler halkalar halinde oturmuş konuşmaktaydılar.
Dedim ki: "Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yok ve Muhammed de Allah'ın Resulü'dür!"
Bunun üzerine halkalar dağıldı ve bana hücum ettiler. Ben kanlar içinde kalıncaya kadar beni bırakmadılar. Onlar benim öldüğümü zannettiler. Ayıldıktan sonra Resûlullah'a geldim. Hz. Peygamber halimi görünce: "Dinini izhar etme diye seni uyarmadım mı?" buyurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu benim için bir ihtiyaçtı. Ben onu yerine getirdim" dedim.
Resûlullah ile beraber kaldım. Sonra Hz. Peygamber bana: "Kavmine dön. Ortaya çıktığım senin kulağına geldiği zaman bana gel" dedi. [Tabarani]
Ebuzer şöyle anlatıyor: Mekke'ye vardım. O vadinin -yani Mekke'nin- ahalisi taş, sopa ve kemiklerle bana hücum ettiler. Bayılıncaya kadar beni dövdüler. Kaldırdıklarında her yanım kanlar içindeydi. [Hâkim]
alıntı