Aşk imiş her ne var âlemde İlim bir kıyl-ü kâl imiş ancak
Fuzûli
Amelî tevhid, şeriki olmayan bir tek Allah'a muhabbet ve ihlâs ile
ibadet etmeyi, yalnız O'na sığınarak, yalnız O'ndan yardım beklemeyi, O'na ibadette hiçbir şeyi ortak koşmamayı ifade eder.
Kullukta ihlâs ve muhabbet esastır. Amellerin kıymeti niyetlerdeki samimiyet ve sevgiye bağlıdır. Bu itibarla Allah'ı sevmenin lüzumuna işaret edeceğiz. Bazıları Allah'ın sevilemeyeceğini, O'na sadece itaat edilebileceğini söylemektedirler. Bu iddia asılsız bir sözden ibarettir. Çünkü Cenab-ı Hak, İbrahim'ini, 'Halil', Muhammed'ini de 'Habib' diye vasfederek bu iki peygamberine sevgiyle hitap etmiştir. Muhabbet adaletin de üzerinde bir keyfiyettir. Hem öyle bir keyfiyet ki, her türlü ivaz ve garazdan hâfî, 'ben'ini unutarak O'nda fânî olacak bir keyfiyet...
KULUN ALLAH'I SEVMESİNE DAİR ŞER î DELİLLER
Allah'ı sevmenin caiz, hatta gerekli olduğuna delâlet eden âyet ve hadislerden birkaçı; "Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, yakında öyle bir toplum getirecek ki, (O) onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayıanın kınamasından korkmazlar. Bu Allahın bir lütfudur onu dilediğine verir. Allah lütfü geniştir. (O), bilendir" (Maide: 54) "insanlardan kimi Allah'tan başka eşler tutar, Allah 'ı sever gibi onlan severler. İnananlar ise en çok Allah'ı severler. Zulmedenler, azabı gördükleri vakit bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah 'm azabının çetin olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi!" (Bakara: 165).
"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allak bağışlayandır, esirgeyendir" (Âl-i İmran: 31).
Bu âyeti kerimeler muhabbeti ve muhabbetin farklı olduğunu ispat eden delillerdir.
Birçok hadislerinde Resul-i Ekrem, muhabbeti, imanın şartı olarak bildirilmiştir:
Resûl-i Ekrem'e imandan sorulduğunda: "Allah ve Resulü, senin için başka herşeyden daha sevim li olmaktır" diye buyurmuştur. (Ahmed b.Hanbel).
"Allah ve Resulü, kişiye başkalarından daha sevimli olmadıkça iman etmiş olmaz" (Buharî-Müslim).
"Kul iman etmiş olmaz, tâ ki ben ona, ehlinden, malından ve bütün insanlardan (bir rivayette de kendi nefsinden) daha sevimli olmadıkça' (Buharî-Müslim).
"Allah Teâlâ'nın size verdiği sayısız nimetler için O 'nu seviniz. Beni de Allah sevdiği için seviniz "(Tirmizî)
Resûl-i Ekrem duasında : "Allahım, bana sevgini, seni sevenin sevgisini, sevgine beni yaklaştıracak şeyin sevgisini nasib et" demiştir.
Bedevinin biri Resûl-i Ekrem'e gelerek Kıyâmet'in ne zaman kopacağını sorar. Resûl-i Ekrem :
— Kıyamet için ne hazırladın? deyince adam :
— Öyle fazla namaz kılmış ve oruç tutmuş değilim, ancak Allah ve Resûlii'nü severim dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:
— "Kişi sevdiği ile beraberdir" diye buyurdu (Buharî-Müslim).
Meşhur haberde İbrahim (as), ruhunu kabzetmeğe gelen ölüm meleğine: "Hiç dostun, dostunu öldürdüğünü gördün mü?" diye sorar. Allah Teâlâ'da O'na : "Hiç dostun, dostuna ulaşmasını kerih gördüğünü duydun mu?" vahyeder. Bunun üzerine İbrahim (as) "Şimdi canımı al der" diye varid olmuştur. Bu dereceye ancak bütün mevcudiyetiyle Allah'ı sevenler ulaşabilir . Ölumun vuslat sebebi olduğunu bilince, gönlünden o tarafa meyleder. Zaten başka sevgilisi yok ki ona iltifat etsin.
Hasan-ı Basrî: "Rabbini bilen, O'nu sever. Dünyayı bilen, ondan yüz çevirir"
Ebu Süleyman Dârânî de : "Allah'ın öyle kulları vardır ki, Cennet ve nimetleri onları, Allah'tan alıkoyamamış, nerde kaldı ki dünya nimetleri alıkoysun".
Yahya b. Muaz : "Muhabbet ile bir hardal tanesi kadar ibâdet, muhabbetsiz yetmiş senelik ibadetten, benim için daha makbuldür"
dedi.
Allah sevgisi hakkında sayılamayacak kadar çok rivayetler vardır. Bu husus ehlince açıkça bellidir.
SEVGİYE LÂYIK OLAN YALNIZ ALLAH'TIR
Allah'tan başkasını seven ve bu sevgisi Allah için olmayanların sevgileri cehaletlerinden ve Allah'ı bilmekteki kusurlarındandır. Peygamberi sevmek güzeldir. Çünkü O'nu sevmek, Allah'ı sevmek demektir. Âlimleri, takva sahiplerini sevmek de böyledir. Zira sevilenin, sevdiği de sevilir. Sevilenin elçisi de sevimlidir. Sevilmeye gerçekte lâyık olan mutlak kemâl ve cemal sahibi olan Allah-u Teâlâ'dır. Diğer mevcudatın güzelliği mutlak değil, izafidir. Bütün mahlukat eksiktir, kusurludur. Fakat nisbet itibariyle farklı görülürler.
ALLAH SEVGİSİNİ TAKVİYE EDEN SEBEPLER
Allah sevgisine ulaşmak için, bazı sebeplere tevessül edilmelidir.
Birincisi dünya iyiliklerini kesmek ve Allah'tan başkasının sevgisini gönülden çıkarmaktır. Çünkü kalb içi dolu bir kap gibidir. İçindeki boşalmadan başka bir şeyi almaz. Nitekim Allahü Teâlâ : "Allah insanın içine iki kalb koymamıştır" (Ahzâb : 4) diye buyuruyor.
Sevginin kemâli, bütün mevcudiyetiyle kalbin Allah'ı sevmesidir. Kalb başkasına iltifat ettiği nisbette başkasıyla meşgul olan bir boşluğu var demektir. Sirke konmak istenen bir bardakta su bulunduğu vakit, ne kadar su varsa o nisbette az sirke alacağı gibi, başkasıyla meşgul olan kalbde de o meşgale nisbetinde Allah sevgisi azalır. Bardağı tamamen sirke ile doldurabilmek için, suyunun hepsini boşaltmak gerektiği gibi, kalbi de tamamen Allah sevgisiyle doldurabilmek için başka herşeyden temizlemek gerekir. Sevilen herşey mabuddur. Her seven sevdiğine bağlıdır. Bunun için Allah Teâlâ: "Hevasını kendine ilâh edineni gördün mü?" (Furkan: 43) diye buyurmuş Resûl-Î Ekrem de :
"Yeryüzünde ibadet edilip tapılan en sevimsiz ilâh, kişinin hevasıdır" (Taberâm) diye buyurmuştur. Allah sevgisini zayıflatan sebeplerin başında hiç şüphesiz dünya ve dünyada olanlar gelir. Bu sebebe binaen dünyadan uzaklaşmak Allah sevgisi için ilk esastır.
İkinci s e b ep : Allah muhabbetinin kuvvetlenmesinin ikinci sebebi, Allah'ı bilmenin, her yönü ve kuvveti ile tamamen kalbi kaplamasıdır. Bunun için de zahiri ilim, amel-i salih, murakabe, tefekkür, keşif ve müşahede ile birlikte devamlı zikir gerekir. Marifet çoğalınca muhabbet de çoğalır. Şayet insan, Allah'a ulaşma saadetini arıyorsa, dünyayı kalbinden çıkarmalı, ömrünü zikir ve fikir ile geçirmelidir. Umulur ki bu sayede Allah muhabbetine ulaşır ve kurtuluşa erenlerden olur.
Mustafa Kölemenoğlu
İcmal dergisi
Fuzûli
Amelî tevhid, şeriki olmayan bir tek Allah'a muhabbet ve ihlâs ile
ibadet etmeyi, yalnız O'na sığınarak, yalnız O'ndan yardım beklemeyi, O'na ibadette hiçbir şeyi ortak koşmamayı ifade eder.
Kullukta ihlâs ve muhabbet esastır. Amellerin kıymeti niyetlerdeki samimiyet ve sevgiye bağlıdır. Bu itibarla Allah'ı sevmenin lüzumuna işaret edeceğiz. Bazıları Allah'ın sevilemeyeceğini, O'na sadece itaat edilebileceğini söylemektedirler. Bu iddia asılsız bir sözden ibarettir. Çünkü Cenab-ı Hak, İbrahim'ini, 'Halil', Muhammed'ini de 'Habib' diye vasfederek bu iki peygamberine sevgiyle hitap etmiştir. Muhabbet adaletin de üzerinde bir keyfiyettir. Hem öyle bir keyfiyet ki, her türlü ivaz ve garazdan hâfî, 'ben'ini unutarak O'nda fânî olacak bir keyfiyet...
KULUN ALLAH'I SEVMESİNE DAİR ŞER î DELİLLER
Allah'ı sevmenin caiz, hatta gerekli olduğuna delâlet eden âyet ve hadislerden birkaçı; "Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, yakında öyle bir toplum getirecek ki, (O) onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayıanın kınamasından korkmazlar. Bu Allahın bir lütfudur onu dilediğine verir. Allah lütfü geniştir. (O), bilendir" (Maide: 54) "insanlardan kimi Allah'tan başka eşler tutar, Allah 'ı sever gibi onlan severler. İnananlar ise en çok Allah'ı severler. Zulmedenler, azabı gördükleri vakit bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah 'm azabının çetin olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi!" (Bakara: 165).
"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allak bağışlayandır, esirgeyendir" (Âl-i İmran: 31).
Bu âyeti kerimeler muhabbeti ve muhabbetin farklı olduğunu ispat eden delillerdir.
Birçok hadislerinde Resul-i Ekrem, muhabbeti, imanın şartı olarak bildirilmiştir:
Resûl-i Ekrem'e imandan sorulduğunda: "Allah ve Resulü, senin için başka herşeyden daha sevim li olmaktır" diye buyurmuştur. (Ahmed b.Hanbel).
"Allah ve Resulü, kişiye başkalarından daha sevimli olmadıkça iman etmiş olmaz" (Buharî-Müslim).
"Kul iman etmiş olmaz, tâ ki ben ona, ehlinden, malından ve bütün insanlardan (bir rivayette de kendi nefsinden) daha sevimli olmadıkça' (Buharî-Müslim).
"Allah Teâlâ'nın size verdiği sayısız nimetler için O 'nu seviniz. Beni de Allah sevdiği için seviniz "(Tirmizî)
Resûl-i Ekrem duasında : "Allahım, bana sevgini, seni sevenin sevgisini, sevgine beni yaklaştıracak şeyin sevgisini nasib et" demiştir.
Bedevinin biri Resûl-i Ekrem'e gelerek Kıyâmet'in ne zaman kopacağını sorar. Resûl-i Ekrem :
— Kıyamet için ne hazırladın? deyince adam :
— Öyle fazla namaz kılmış ve oruç tutmuş değilim, ancak Allah ve Resûlii'nü severim dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:
— "Kişi sevdiği ile beraberdir" diye buyurdu (Buharî-Müslim).
Meşhur haberde İbrahim (as), ruhunu kabzetmeğe gelen ölüm meleğine: "Hiç dostun, dostunu öldürdüğünü gördün mü?" diye sorar. Allah Teâlâ'da O'na : "Hiç dostun, dostuna ulaşmasını kerih gördüğünü duydun mu?" vahyeder. Bunun üzerine İbrahim (as) "Şimdi canımı al der" diye varid olmuştur. Bu dereceye ancak bütün mevcudiyetiyle Allah'ı sevenler ulaşabilir . Ölumun vuslat sebebi olduğunu bilince, gönlünden o tarafa meyleder. Zaten başka sevgilisi yok ki ona iltifat etsin.
Hasan-ı Basrî: "Rabbini bilen, O'nu sever. Dünyayı bilen, ondan yüz çevirir"
Ebu Süleyman Dârânî de : "Allah'ın öyle kulları vardır ki, Cennet ve nimetleri onları, Allah'tan alıkoyamamış, nerde kaldı ki dünya nimetleri alıkoysun".
Yahya b. Muaz : "Muhabbet ile bir hardal tanesi kadar ibâdet, muhabbetsiz yetmiş senelik ibadetten, benim için daha makbuldür"
dedi.
Allah sevgisi hakkında sayılamayacak kadar çok rivayetler vardır. Bu husus ehlince açıkça bellidir.
SEVGİYE LÂYIK OLAN YALNIZ ALLAH'TIR
Allah'tan başkasını seven ve bu sevgisi Allah için olmayanların sevgileri cehaletlerinden ve Allah'ı bilmekteki kusurlarındandır. Peygamberi sevmek güzeldir. Çünkü O'nu sevmek, Allah'ı sevmek demektir. Âlimleri, takva sahiplerini sevmek de böyledir. Zira sevilenin, sevdiği de sevilir. Sevilenin elçisi de sevimlidir. Sevilmeye gerçekte lâyık olan mutlak kemâl ve cemal sahibi olan Allah-u Teâlâ'dır. Diğer mevcudatın güzelliği mutlak değil, izafidir. Bütün mahlukat eksiktir, kusurludur. Fakat nisbet itibariyle farklı görülürler.
ALLAH SEVGİSİNİ TAKVİYE EDEN SEBEPLER
Allah sevgisine ulaşmak için, bazı sebeplere tevessül edilmelidir.
Birincisi dünya iyiliklerini kesmek ve Allah'tan başkasının sevgisini gönülden çıkarmaktır. Çünkü kalb içi dolu bir kap gibidir. İçindeki boşalmadan başka bir şeyi almaz. Nitekim Allahü Teâlâ : "Allah insanın içine iki kalb koymamıştır" (Ahzâb : 4) diye buyuruyor.
Sevginin kemâli, bütün mevcudiyetiyle kalbin Allah'ı sevmesidir. Kalb başkasına iltifat ettiği nisbette başkasıyla meşgul olan bir boşluğu var demektir. Sirke konmak istenen bir bardakta su bulunduğu vakit, ne kadar su varsa o nisbette az sirke alacağı gibi, başkasıyla meşgul olan kalbde de o meşgale nisbetinde Allah sevgisi azalır. Bardağı tamamen sirke ile doldurabilmek için, suyunun hepsini boşaltmak gerektiği gibi, kalbi de tamamen Allah sevgisiyle doldurabilmek için başka herşeyden temizlemek gerekir. Sevilen herşey mabuddur. Her seven sevdiğine bağlıdır. Bunun için Allah Teâlâ: "Hevasını kendine ilâh edineni gördün mü?" (Furkan: 43) diye buyurmuş Resûl-Î Ekrem de :
"Yeryüzünde ibadet edilip tapılan en sevimsiz ilâh, kişinin hevasıdır" (Taberâm) diye buyurmuştur. Allah sevgisini zayıflatan sebeplerin başında hiç şüphesiz dünya ve dünyada olanlar gelir. Bu sebebe binaen dünyadan uzaklaşmak Allah sevgisi için ilk esastır.
İkinci s e b ep : Allah muhabbetinin kuvvetlenmesinin ikinci sebebi, Allah'ı bilmenin, her yönü ve kuvveti ile tamamen kalbi kaplamasıdır. Bunun için de zahiri ilim, amel-i salih, murakabe, tefekkür, keşif ve müşahede ile birlikte devamlı zikir gerekir. Marifet çoğalınca muhabbet de çoğalır. Şayet insan, Allah'a ulaşma saadetini arıyorsa, dünyayı kalbinden çıkarmalı, ömrünü zikir ve fikir ile geçirmelidir. Umulur ki bu sayede Allah muhabbetine ulaşır ve kurtuluşa erenlerden olur.
Mustafa Kölemenoğlu
İcmal dergisi