Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah Sevgisini Güçlendirmenin Yolları (2) (1 Kullanıcı)

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Cenneti istememek veya küçük görmek, kültürümüzde bazı şairlerin yaptığı gibi, nankörlüktür ve Allah’ın Kur’an’da methettiği/övdüğü cenneti küçümsemek anlamına gelir, ki bu durum insanı küfre düşürür. Cehennemden veya Allah’ın azabından korkmamak sadece sevdiğini söylemek de kişiyi laubaliliğe, davranışlarda ve amellerde laçkalığa götürür, günahlara karşı hassasiyeti azaltır.

12. Cennette Allah’ın hoşnutluğu ve sevgisi en büyük nimettir:
Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası(sevgisi) ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur. (9/Tevbe suresi 72. ayet)
Cennet deyince hep aklımıza bazı maddi nimetler geliyor. Cennet sadece yiyecek, içeceklerle dolu olan bir yer değil, Allah’la manevi bağ ve sevgi ilişkisini de içine alıyor. Ki bu nimet en üstün nimettir. Allah sevgisi konusu kültürümüzde yaygın olmayan bir konu.
Cennette
- güzellik, rahatlık dolu görkemli bir ortam vardır
- mutluluk ve huzur dolu bir yaşam vardır
- Allah’ın sınırsız ikramı ve nimetleri vardır
- Sonsuz bir yaşam vardır
- Hüzeün ve korku yoktur
- Boş ve günahı hatırlatan konuşmalar yoktur
- Can sıkıntısı yoktur
- En önemlisi ise Allah sevgisi vardır.
Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan bir duygudur. Sevmek ve sevilmek insanın doğal ihtiyacıdır demiştik.
İhtiyaç ise: Eksiklik durumlarından oluşan psikolojik bir gerilim, ki bu gerilim kişiyi o eksikliği gidermeye sevkediyor.

İnsanda birincil ihtiyaçlar vardır (yemek, içmek gibi). Bir de ikincil ihtiyaçlar vardır (zihinsel, kültürel sosyal ilgiler gibi). Hepsinden de önemlisi insanın ruhi-manevi ihtiyacıdır. Bu ise gerçek anlamıyla Allah sevgisiyle doyurulabilecek bir ihtiyaçtır. İnsan öbür dünyada ne kadar maddi nimetleri tatsa da bunlar Allah’ın sevgisini, O’nun tarafından sevilmeyi sonsuza değin tatması kadar güzel olamaz.
Bu dünyada zaman zaman özellikle namazlarda tattığımız o Allah’a yakın olma duygusu cennette tadacağımız sonsuz manevi duyguların belki habercisi niteliğinde. Bu dünyada tadılan o manevi duyguları tattığımız anda aklınıza maddi nimetleri getirin kesinlikle değişmek istemediğinizi görürsünüz. Çünkü manevi ihtiyaç maddi ihtiyaca galib gelir. Çünkü insan sadece topraktan yaratılmış bir varlık değil. Onun manevi bir boyutu da var, ki insanı insan yapan da bu boyuttur. Bu yüzden ilahi sevgi hedeflenmesi gereken en önemli nimetlerden.

İlgili Diğer Ayetler:
- De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'dan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür.(3/Al-i İmran 15)

- Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.(57/Hadid 20)

- İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır.Rab'leri, onları kendi katından bir rahmet, bir rıza ve bir cennetle müjdeler ki o cennette onlar için bitmez tükenmez nimetler vardır. (9/Tevbe 20-21)

- Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur. (98/Beyyine, 8)

Nefsin arzularına dayanmak bunları dizginleyebilmek çok zor. Allah korkusu ve sevgisi olmazsa bunu başarmak mümkün değil. Değer yargınız ne ise onu yaşatırsınız. Değeri koyanı veya bizzat o değer yargısını ilah edinirsiniz. Doğru yola girmek için değer yargılarını değiştirmek lazım. Dolayısıyla İLAHI doğru seçmek lazım. Gerçek İLAH ise Allah’tır.

Hadis: ‘Cennet çepeçevre nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle sarılmış, cehennem de (bedeni arzu ve iştahaları kabartan) şehvetlerle’
Cennet zorluklarla perdelenmiş, cehennem nefsin hoşuna giden herşeyle perdelenmiştir. Dıştan bakanlar hep bu perdelere takılır kalırlar. Perdeler itibariyle ise, cehennem iç gıcıklayıcı, cennet de ürperti verici bir durumdadır. Onun içindir ki insanların çoğu işin dış yüzüne bakmış ve aldanmışlardır. Dolayısıyla cehennemin talibi çok, cennetin talibi ise oldukça azdır.
İnsanların çoğu küçük hesaplar peşindedir: ‘Namaz iyidir, fakat günde beş defa kılmak bana zor geliyor.’ diyen bir insan, namazdaki çok küçük meşakkate takılıp kalmıştır. Kışın abdest zorluğu bazılarını yolda bırakmıştır. Halbuki, hadiste gördük ki, aynı abdest, onun bu büyük sıkıntısına katlanan bir başkasını adım adım cennete yaklaştırmaktadır. Oruçta, zekatta, haccda, cihadda da aynı şeyleri düşünmek mümkündür. Akılları, akıllı davranmalarına mani olan niceleri, bu küçük engel ve engebeler karşısında gereken sıçrayışı yapamamakta – dört adım ötede bütün depdebe ve ihtişamıyla kişiyi bekleyen cennete ulaşamamaktadır.

Sahabede cennet özlemi çok güçlü idi. Hayatla başedebilmenin hayata hükmedebilmenin sırrı budur.

Cennetler için koşuşun:
Cennetteki maddi nimetleri Allah sevgisiyle karşı karşıya getirmemek lazım. Hepsi sonuçta Allah’ın hoşnutluğunun bir sonucu. Allah ‘cennetler için koşuşun’ diye insanı cennete özendiriyor. Buna rağmen tarihte cenneti küçümseyici şiirler yazılabilmiştir, bugün çok büyük kabul edilen kimi insanlar tarafından...
Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun! (3/133)

13. Allah’a Uymak/Bağlanmak:

Allah’a uymak konusundaki sırrı öğrenebilmek için çoğunluğa uyma konusunda insanlarda işleyen psikolojik mekanizmalara göz atmak faydalı olacaktır:
• Başkalarına yönelme, başkalarından kabul görme, değer verilme ihtiyacı bizi başkalarının beklentilerine göre hareket etmeye düşünmeye sevkediyor. Bu eğilimin gücü, başkalarının bizim üzerimizdeki değerine göre değişiyor, yani biz örn.: eşimizin, patronumuzun beklentilerine karşı hassasken, kapımıza gelen yehova şahidine karşı duyarsızız.
• Değer vermek ise bir şekilde bağımlılıkla bağlantılı ve bu, başkalarının bizim üzerimizde bir parça yaptırım(ceza(alaya alma,dövme vs.) ve mükafat verme(kabul etme, takdir etme)) gücüne sahip olmalarıyla irtibatlı.
- Tepkilerden korkmak/takdir beklemek

Değer <> bağımlılık derecesi <> yaptırım gücünün derecesi <> çoğunluğa uyma eğilimi.

Çoğunluğa uyma hastalığından kurtulma yolları:

• İnsan çoğunluğa ne kadar değer verirse, onların yaptırım gücünden ne kadar korkarsa, onlara hangi derecede bağımlı olduğunu zannederse o nisbette çoğunluğa uyma eğilimi taşır. Doğru düşünmenin temeli ise yanlız Allah’a/Hakikate değer vermektir. Çoğunluğa değer vermiyen bir insan çoğunluğa uymaz. Hatırlayalım: İhlas: ‘Halkın/çoğunluğun takdiri ile kınamasının kişinin nezdinde eşit olması halidir’.
• Özgüven/Cesaret. Unutmayalım Allah’ın azabı daha şiddetli, nimeti daha süreklidir.

Allah’ın yaptırım gücü daha üstün:

Çoğunluğun yaptırım gücünü insanlar Allah’ın yaptırım gücünden daha aktüel ve yakın görüyorlar. Halbuki Allah’ın her an hayatımıza müdahele ettiğini, bize diğer insanlardan daha yakın olduğunu unutmamak lazım:
- 24 saat boyunca hiç durmayan kalp atışlarımız Allah’ın kontrolünde gerçekleşiyor
- İçimizdeki kan dolaşımını Allah yönetiyor
- Yağmuru yağdıran O
- Güneşi doğduran, geceyi gündüzü var eden O
- Milyarlarca canlının rızkını veren O
- Bütün kainatı tek başına idare eden O ...
Bu kadar aktiviteyi gördükten sonra Allah’ın yaptırım gücünün her an aktüel olduğunu hatırlayıp çoğunluğun veya başka faktörlerin baskılarına boyun eğmemek lazım.

Allah tarafından sevilmek en güzel duygudur:

Alemlerin Rabbi(terbiye edicisi, düzenleyicisi, efendisi, sahibi ve yöneticisi) tarafından sevilmek... Kainatın yaratıcısı tarafından değer verilmek... Uçsuz bucaksız gökyüzünün idarecisi tarafından anılmak ve sevilmek... Herşeyimizi kendisine borçlu olduğumuz varlık tarafından O’nun sevgisine layık kılınmak...Merhametlilerin en merhametlisi tarafından sevilmek kadar daha güzel bir şey olabilir mi?
- Güç ve kuvvet sahibidir. O mutlak iktidar sahibidir.
- Hayır ve şer onun iradesi içindedir, biz ise rızasına talibiz ve bunun için imtihan ediliyoruz.
- Kader de, rızık da, ecel de O’nun elindedir.
- Eğer biz O’na doğru gidersek, O bize koşarak gelir.
- Eğer bildiklerimizi hayata geçirirsek, O bilmediklerimizi bize öğretir.
- cömerttir.
- yoktan varedendir. Gören, bilen, işitendir.
- Dirilten ve öldürendir. Koruyan ve kahredendir.
- Geceden gündüzü, gündüzden geceyi çıkartan O’dur.
- Din gününün sahibidir.
- Herkesin yaptığının hesabını soracak olan da O’dur.
- Siz O’nun kitabına uyarsanız, O sizin ömrünüzü ve rızkınızı bereketli kılar.

14. Örneklerimiz olan Peygamberler manevi yönden derinlikli insanlardı:

Peygamberler ruhta derin olma özellikleriyle de mü’minlere örnek olmuşlardır. Allah’a karşı nasıl haşyet duyulacak, nasıl mahviyet içinde olunacak, secdeler nasıl bir derinlikle eda edilecek ve nasıl iki büklüm olunacak... rüku’ nasıl yapılacak..ka’dede nasıl büklüm büklüm olunacak.. elçi bize tüm bu konularda da örnektir.

İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Ya'kub) 'in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah'ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı. (19/58)

İnsan, iç alemi itibariyle derinleşebildiği ölçüde davranışları da çok mükemmel olacak. İnsan evvela o noktaya ulaşmayı bir ideal ve gaye haline getirmeli, sonra da, oraya götüren yolları bir bir denemelidir.
Peygamberler dengeli yaşamın birer nümuneleridirler. Onlar sadece namaz ibadetleriyle ilgilenmemişler, aynı zamanda dünyevi ihtiyaçlarını da gidermişler, insanları dinde aşırı gitmeme noktasında uyarmışlardır.
Mesela her gece bütün gece boyunca namaz kılıp hanımlarını ihmal eden sahabeye böyle yapmamaları gerektiğini, kendisinin de böyle yapmadığını bildirmiştir.
Her aşırılığın iki ucu vardır. Bu örnek bir ucunu temsil ederken, ruhsuz, kuru bir hayat ve ibadet de öbür ucunu temsil ediyor. Allah’ın ayetlerini işitip de duygulanmamak taş kalpliliğin bir göstergesidir.
Halbuki peygamberler namaz kılarken Allah’ın azametini idrak ederek ağlıyorlardı. Yüce Allah’ın karşısında eğilmenin sevinci ve tattıkları huzur onları gözyaşlarına boğuyordu.
Her müminin böyle Allah’la bir özel ilişkisi(manevi bağı) olmalı. O’nun elçileri bu konuda zirveyi temsil ediyorlar.
Peygamberin hayatını okuyanlar bu konuda da sayısız örneklere rastgeleceklerdir. Onların hayatları sadece savaş, eğitim, siyasetle değil, Allah’la sürekli bir beraberlik bilinciyle yaşanmış bir hayat idi.

İnsanın maddi ve manevi yapısı:

İhsan(Allah’ı görüyormuşçasına ibadet)

İhlas(Sadece Allah’ın rızasını gözetmek)

Akıl Duygu/kalp/ruh Amel Beden

Okumak/bilmek Takva(Allah korkusu) namaz/oruç yemek/içmek
Düşünmek siyaset,eğitim

İnsan her yönünün hakkını vermelidir.

Sonuç:

İnsan sonsuz nimet ve sevgisiyle bizi seven Rabbini sevmeli, her şeyden daha fazla sevmeli, O sevgiyi hayatının merkezine koymalı, o merkezden bütün hayatını yönlendirmeli ve yaşamalıdır.
Nankörlük insanoğluna yakışmıyor.
- Ey, Rabbine itaat edip huzura eren nefis! Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön. Kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (89/Fecr suresi 27-30)

(Ömer Karaarslan)
 

DiLaRa_I NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
2,576
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
45

Nefsin arzularına dayanmak bunları dizginleyebilmek çok zor. Allah korkusu ve sevgisi olmazsa bunu başarmak mümkün değil. Değer yargınız ne ise onu yaşatırsınız. Değeri koyanı veya bizzat o değer yargısını ilah edinirsiniz. Doğru yola girmek için değer yargılarını değiştirmek lazım. Dolayısıyla İLAHI doğru seçmek lazım. Gerçek İLAH ise Allah’tır.
İhsan(Allah’ı görüyormuşçasına ibadet)

İhlas(Sadece Allah’ın rızasını gözetmek)

Akıl Duygu/kalp/ruh Amel Beden

Okumak/bilmek Takva(Allah korkusu) namaz/oruç yemek/içmek
Düşünmek siyaset,eğitim

İnsan her yönünün hakkını vermelidir.

Sonuç:

İnsan sonsuz nimet ve sevgisiyle bizi seven Rabbini sevmeli, her şeyden daha fazla sevmeli, O sevgiyi hayatının merkezine koymalı, o merkezden bütün hayatını yönlendirmeli ve yaşamalıdır.
Nankörlük insanoğluna yakışmıyor.
- Ey, Rabbine itaat edip huzura eren nefis! Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön. Kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (89/Fecr suresi 27-30)
ALLAH RAZI OLSUN İNŞ RABBİM SEVGİSİNİ KALPLERİMİZE YERLEŞTİRİR
SELAM VE DUA İLE..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt