Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ALLAH SEVGİSİ (2 Kullanıcı)

Muhammet Ozturk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2006
Mesajlar
8
Tepki puanı
0
Puanları
0
Eğer Allahın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

Allah, tüm insanları ve içerisinde yaşadığımız evreni yoktan var etmiştir. İnsan bir hiçken Allahın rahmeti sayesinde bir can sahibi olmuştur. İnsanın ihtiyacı olan herşeyi kusursuzca var eden, eşsiz nimet ve güzellikler sunan, uzayın boşluğunda binlerce kilometre hızla yol alan dünyayı her an güvenlik içinde tutan yalnızca Rahman, Rahim ve sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimizdir. Allah Kuranda, Eğer Allahın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18) şeklinde bildirmektedir. İnsanın,Allahın yarattığı bu nimetleri ve Rabbimizin insanlar üzerindeki sonsuz rahmetini en derin şekilde düşünmesi ve yaşamını bu şuur açıklığıyla geçirmesi gerekmektedir. Kendisini yoktan varederek ve sayısız nimeti hizmetine sunarak büyük bir lütufta bulunan Rabbimizin büyüklüğünü gücü yettiğince kavramaya, Onu gereği gibi tanıyıp Şanını takdir edebilmeye ve Onun eşsiz rahmetine layık olmaya çalışmalıdır. Bu gerçekleri görerek Allaha çok derin ve güçlü bir sevgiyle bağlanmalı ve hayatının her anını Ona olan minnetini ve şükrünü gereği gibi gösterebilmek için çaba harcamakla geçirmelidir.

Andolsun onlara: Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir? diye soracak olursan, şüphesiz: Allah diyecekler. De ki: Hamd Allahındır. Hayır, onların çoğu akletmiyorlar. (Ankebut Suresi, 63)


Allah Kuran ayetleriyle insanlara Kendisini üstün sıfatlarıyla tanıtmıştır. Rabbimizin üstün ahlakının ve benzersiz isimlerinin her birinin öğrenilmesi, insanın Rabbimizi tanıyıp Şanını takdir edebilmesi ve Ona derin bir sevgiyle bağlanması için önemli bir yoldur. Allah kullarını seven, onlar için güzellik dileyen, onları bağışlayan, onlara yardım eden, rahmeti çok geniş olan ve karşılıksız olarak lütufta bulunandır. Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Rabbimiz, iyiliğe kat kat fazlasıyla karşılık veren, koruyan, kollayan, doğru yola ulaştıran, tüm dualara cevap veren, müminlerin gerçek dostu, velisi ve yardımcısı olan ve samimi kulları için sonsuz cennet nimetlerini yaratandır. İnsanın Rabbimizin bu üstün ahlakını düşünüp tefekkür etmesi, yaşamının her anında Allahın sonsuz sevgisini, şefkatini ve rahmetini görebilmesi, ona şükrünün ve sevgisinin sürekli olarak artmasını sağlar.
Müminler, bu sevgiyi kalplerinde büyük bir coşkuyla ve en derin şekilde yaşarlar. Allahı tüm sıfatlarıyla tanıyan ve Onun büyüklüğünü her an hisseden müminlerin Allah sevgisi, dünyadaki hiçbir sevgiyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Kuranda iman edenlerin Allah sevgilerinin bu gücü şöyle bildirilmektedir:
İnsanlar içinde, Allahtan başkasını eş ve ortak tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allahı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allaha olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)
İman sahipleri, hiçbir insanın, maddenin ya da canlının gerçekte kendine ait bir gücü ya da güzelliği olmadığını bilirler. Yeryüzündeki her bir güzellik hem Rabbimizin bir nimeti hem de Onun sonsuz gücünün ve güzelliğinin bir tecellisidir. Bunların hepsini, sahip oldukları tüm özelliklerle birlikte yoktan yaratan Yüce Allahtır. Hiçbir canlı kendi özelliklerini kendi tasarlayıp meydana getiremez. İnsanı belli bir ömürle yaratan ve ecelleri geldiğinde hepsini yok edecek olan Allahtır; her güzellik yalnızca Allahın hakimiyetindedir. İşte bu nedenle mümin, karşılaştığı tüm güzellikleri ve tüm varlıkları Allahın yarattığını bilerek sever. Dolayısıyla asıl sevgisi, tüm bu güzellikleri ona veren ve herşeyin sahibi olan Allaha yöneliktir ve hepsinin üzerindedir.
Bunun yanı sıra müminler Allahın rızasını kazanmak için Allah sevgisinin yanında güçlü bir Allah korkusu gerektiğini de bilir ve güçlerinin yettiğinin en fazlasıyla Allahtan korkup sakınırlar. Kuranda müminlerin bu yükümlülüğü şöyle bildirilmektedir:
Ey iman edenler, Allahtan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allahtan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr Suresi,18)
Ey iman edenler, Allahtan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin. (Al-i İmran Suresi, 102)

Allaha derin bir sevgiyle bağlanan ve titizlikle korkup sakınan bir insan her işinde daima Allaha yönelip döner ve kendisine yalnızca Rabbimizi vekil edinir. Kendisine ulaşan tüm yardımın ve iyiliğin ancak Allahtan geldiğini bilir. Bu nedenle hiçbir zaman insanlardan veya başka varlıklardan medet ummaz. Asıl olarak daima Rabbimize minnet duyar ve Ona içten ve coşkulu bir sevgiyle bağlanır. Allah, insanların gerçek dostunun ve yardımcısının ancak Kendisi olduğunu Kuranda şöyle bildirmektedir:
... Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir. (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allahındır. Sizin Allahtan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Bakara Suresi, 106-107)
Siz yerde ve gökte (Allahı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allahın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur. (Ankebut Suresi, 22)
Rabbimizin insanın üzerindeki bu sonsuz rahmeti, sevgisi ve merhameti son derece açık olduğu halde, kimi insanlar bu büyük gerçeği görmezden gelebilmektedirler. Bu nedenle de kalplerinde doğal olarak büyük bir coşkuyla yaşamaları gereken Allah sevgisini gereği gibi yaşayamamaktadırlar.
Günlük hayatlarına dair önemli önemsiz hemen her konuyu pek çok kez düşünür ya da gündeme getirirlerken, dünya ve ahiret hayatları için büyük önem taşıyan bu konuyu gözardı edebilmektedirler.
Oysa insan her an, Allahın çevresinde yarattığı güzelliklerle, Onun verdiği nimetlerle, onun lütfettiği bir ömrü tüketerek yaşamaktadır. İnsanın, Allahın kulları üzerindeki sonsuz lütfunu her an yaşayıp görürken, bunu düşünmemesi, dile getirmemesi ve şükrünü yaşamaması büyük bir gaflet alametidir. Rabbimiz Kuranda, Allahın varlığını bildikleri halde, yaşamlarını böyle bir gaflet içerisinde geçiren kimselerin durumunu şöyle bildirmektedir:
De ki: Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: Allah diyeceklerdir. Öyleyse de ki: Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?
İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allahtır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz? (Yunus Suresi, 31-32)
Andolsun, onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı? diye soracak olursan, şüphesiz: Allah diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar? (Ankebut Suresi, 61)
Kuşkusuz ki insanın böyle önemli bir gerçekten gaflete düşmesinde şeytanın etkisi büyüktür. Zira Allah sevgisinin yaşanması, şeytanın en istemeyeceği durumlardan biridir. Şeytan insanı doğru yoldan uzaklaştırmaya and içmiş bir varlıktır. Ve Allahın Şeytan sakın sizi (Allahın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır (Zuhruf Suresi, 62) ayetiyle bildirdiği gibi, insanın düşmanıdır. Kendisi Allahın rızasından uzaklaştığı gibi, insanın da bu hataya düşmesini ve böylece kendisiyle birlikte onun da cehennem ile karşılık görmesi için çaba harcamaktadır. Bu amacı doğrultusunda oynadığı en büyük oyunlardan biri ise insana, Rabbimize karşı duyduğu sevgiyi unutturması ve bunu zikrettirmemeye çalışmasıdır. Allahın, insanın en yakın ve en güvenilir dostu, velisi ve vekili olduğunu, Ondan başka bir kuvvet olmadığını, insanın herşey için Ona muhtaç olup, ancak Onun kudretiyle nimete kavuştuğunu unutturmak ister. Allah, insanları şeytandan yana gelecek böyle bir tehlikeye karşı uyarmış ve gaflete kapılanlardan olmamalarını şöyle hatırlatmıştır:
Sen de sabah akşam Onun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. (Kehf Suresi, 28)
Müminlerin bu konuda göstermeleri gereken ahlak ise diğer ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allahı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. (Al-i İmran Suresi, 191)
(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allahı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten tutkuya kaptırıp alıkoymaz; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)

İnsanın, Allah sevgisini gereği gibi yaşamadığı böyle büyük bir gaflet halinin dünyada ve ahirette kendisine getireceği zararların şuuruna varması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki cennet nimetlerinin en güzellerinden biri de sevgidir. İnsanın Allahın yarattıklarını sevebilmesi için ise, hepsinden önce bunları kendisine bir lütuf olarak yaratan Rabbimize karşı kalbinde çok derin ve tutkulu bir sevgi yaşaması gerekir. Ancak dünya hayatında Allah sevgisini bu şekilde yaşayan bir insan cennet nimetlerinden zevk alabilecek bir ahlaka ulaşabilecektir. Ve dünya hayatında ancak Allah sevgisini yaşadığı takdirde güzel bir yaşam sürebilecek, nimetlerden gerçekten zevk alabilecektir. Bunun yanı sıra şu da bilinmelidir ki, dünya hayatında Allahın kullarına olan sevgisini, şefkat ve merhametini, sonsuz lütfunu görüp takdir edemeyen bir insan, ahirette Allahın rahmetinden mahrum kalabilir. Dünya hayatında Allaha karşı derin bir sevgi yaşamadığı, bundan dolayı da hayatını Rabbimizin rızasını arayarak ve Ona şükrederek geçirmediği için cehennem ile karşılık görebilir.
Bu nedenle tüm iman sahiplerinin bu gerçeği düşünmeleri ve şeytanın yönlendirdiği böyle bir gaflete karşı dikkatli olmaları son derece önemlidir. Allah Kuranın ... Allahı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45) ayetiyle Allahı anmanın önemini bildirmektedir. Bir başka ayette ise Allah, Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28) sözleriyle, kalplerin ancak Allahın anılmasıyla huzur bulacağını hatırlatmaktadır. Akıl, vicdan ve samimi iman sahibi kimseler, bu konuda tüm inananları teşvik etmeyi önemli bir sorumluluk olarak görmelidirler. Zira insanlara Allah sevgisinin önemini; Rabbimizin üstün ahlakının, benzersiz isimlerinin, rahmetinin, sevgisinin ve şefkatinin delillerini hatırlatmak ve Allahı çokça zikretmeye teşvik etmek müminlerin önemli bir ibadetidir. Kuranın Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Allahı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. (Enfal Suresi, 45) ayetiyle, böyle bir ahlakın, Allahın izniyle dünya hayatında Müslümanların kurtuluşa ve başarıya ulaşmalarına vesile olacağı bildirilmektedir. Ahirette ise Allah, Kendisine karşı böyle derin ve içli bir sevgiyle bağlanan kulları için Allahın sevgisi, rızası, hoşnutluğu ve sonsuz cennet nimetleri olduğunu müjdelemektedir:
... Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Maide Suresi, 119)
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafat Katında olandır. (Tevbe Suresi, 21-22)

Kaynak: İlmi Mercek Dergisi / Kuran Bilgisi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt