Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ALLAH RIZASI İÇİN YAPILMAYAN İŞLERDE FAYDA YOKTUR (1 Kullanıcı)

sahin bey

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
273
Tepki puanı
0
Puanları
0
ALLAH RIZASI İÇİN YAPILMAYAN AMELLER BOŞA ÇIKAR

İnsanlar yaşamları boyunca sürekli bir iş üzerindedirler. Kimi sadece evi ve çocukları ile ilgilenirken, kimisi de tüm yaşamını iş hayatının yoğun temposu içerisinde geçirir. Herkes farklı bir alanda ve farklı bir iş üzerinde bir ömür boyu uğraşır. Bunların tümünde ortak hedef rahat ve mutlu bir hayat yaşayabilmektir.

Hayatını futbol antrenörlüğü yaparak kazanan birini düşünelim. Böyle bir insanın yaşamının hemen hemen tamamı, futbol sahalarında, futbolcularına topa nasıl vurulacağını, hangi taktiklerle karşı tarafı mağlup edebileceklerini, nasıl formda kalacaklarını, takım ruhunu nasıl muhafaza edeceklerini, maça psikolojik ve fiziksel olarak en iyi şekilde hazırlanabileckelerini öğretmekle geçer. Bir bakkal, hayatını insanlara un, ekmek, kibrit, deterjan satarak, dükkanına mal getirtip bu malları tezgahlara dizerek veya toptancılarla pazarlık yaparak geçirir. Bir ev kadınını gözünüzde canlandırın. Eğer 60 senelik ömrü varsa, bu hayatın hemen hemen 40-50 senesini evinin temizleyerek, çamaşır yıkayarak, yemek ve ütü yaparak, alışverişe çıkıp sebze, meyve torbalarını taşıyarak geçirir.

Bunun gibi sayılabilecek binlerce meslek çeşidi ve uğraş alanı vardır. Ancak yaptığı iş her ne olursa olsun insanların büyük çoğunluğu bu iş için mutlaka ter döker, emek sarfeder ve bütün hayatını bu konuda başarılı olabilmek için seferber eder.

Ve her insan verdiği bu emeğin karşılığını en güzel şekilde almak ister. Yaptıklarının karşılığı olarak mutlu, rahat, saygın bir yaşamı olmasını arzu eder. Ancak çoğu kişi bu saydıklarımıza ya kısmen sahip olur, ya da bunların hiçbirini elde edemez. Çünkü hayatını yaşarken, bu hayatı ona Allah’ın verdiğini unutur ve bütün yaşamı mesleği, eğlencesi, hırslarından ibaret olur. Halbuki Allah rızası için yapılmadığı sürece hangi meslekte olursa olsun, hangi işle meşgul olunursa olsun, verilen emeklerin tümü anlamsızdır. Allah bu gerçeği Kur’an’da bize şu şekilde bildirmiştir:

“Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır." (Tevbe Suresi, 69)

Ayette bildirilen kanunun bir gereği olarak, yaptığı işin karşılığını yanlızca dünyadan bekleyen ve bütün hedefi dünyada rahat bir hayat yaşamak olan insanların yaptıkları herşey boşa çıkacak ve ömür boyu uğraştıkları işlerden onların eline kalan hiç bir şey olmayacaktır.

Dünya hayatı için çalışan ve ahiretini hiç düşünmeyen bir insan düşünelim. Böyle bir insan hayat boyu çalışarak en fazla ne elde edebilir? Elde edebileceğinin en fazlası, yaşadığı ülkenin güzel şehirlerinden birinde güzel manzaralı bir ev, lüks döşenmiş bir işyeri, pahalı bir araba, ünlü markalardan oluşan bir gardrop, bir kaç pahalı mücevher ve bunun gibi şeyler olacaktır. Bir insanın yaşlanana kadar bütün gücüyle çalışıp tüm bunlara sahip olduğunu varsayalım. Şimid de tüm bunlara sahip olmak ona ne kazandırmıştır buna bir bakalım.

Herşeyden önce böyle bir insan sahip olduklarıyla mutluluğu elde edemez. Çünkü mutluluk, ancak insanın Allah’ın dinine uygun yaşaması ve dolayısıyla vicdanının rahat olmasıyla mümkün olabilir. Bu nedenle tüm bu zenginliklere rağmen eğer iman etmiyorsa bu insan, ömür boyu kalbindeki sıkıntı ve azapla yaşamak zorundadır. Allah’a yönelerek fıtratına uygun yaşamadığı sürece sahip olduğu zenginlik hiç bir şekilde içindeki mutsuzluğa bir çözüm olmayacaktır.

Öte yandan insan kazandıklarıyla ölümsüzlüğü de elde edemez. Çünkü Allah her insanı ölümlü yaratmıştır. Zamanı geldiğinde her insan, ecel vaktini bir an bile geri alamadan hayatını kaybecektir. Dolayısıyla bu zenginlik ona hiç bir zaman istediği zevki ve lezzeti vermeyecektir. Çünkü ölürken sahip olduklarının tek bir tanesini bile yanına alamayacak ve herşeyi geride bırakarak bu dünyadan ayrılmak zorunda kalacaktır. Evi, arabası, kıyafetleri ölümüyle birlikte sonsuza kadar yokolacaktır.

Ayrıca zenginliği büyük ihtimalle uğrunda çabaladığı itibarı da ona kazandırmayacaktır. Çünkü zenginlikten kaynaklanan bir itibar mutlaka sahte ve geçici olur. Zenginlik gittiği anda bu itibar ve saygınlık da birdenbire yokolur. İnsanların gösterdiği saygının yapmacık ve şartlara bağlı olduğunu bilen bir insan için ise böyle bir itibar hiç bir zaman kalbinde tatmin meydana getirmez.

Görüldüğü gibi insanın dünya için yaptığı işlerin hiçbiri ona tatmin edici bir bir şey kazandırmaz. Eğer insan yaptıklarını Allah’ı ve ahireti unutarak yapıyorsa o zaman bütün amelleri boşa çıkacak ve bir ömür boyu emek verdiği işlerden geriye elinde hiç bir şey kalmayacaktır. Halbuki ahiret için çalışmak insana hem dünyada hem de sonsuz hayattaki mutluluğu kazandırır. Allah rızası için çalışan bir insan yaptıklarının karşılığınıdünyada mutlu ve rahat bir hayat yaşayarak, ahirette ise sonsuza kadar ihtişamlı bir zenginlik içinde kalarak alır. İnsanların sonsuz bir mükafatı terk ederek dünyanın geçici menfaatlerine yönelmeleri ve ellerinde hiç bir şey kalmayacağını bilerek dünyanın külfetini yüklenmeleri ise çok büyük bir akılsızlıktır.

Nitekim Üstad insanlardan ahireti bırakarak dünyaya yönelenlerin nasıl bir akılsızlık içinde olduklarını şu şekilde açıklamıştır.

"Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir, ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer'de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü'nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır? Bir adam sana yüz liralık bir hediye va'detse, yüz gün seni çalıştırır. Hulf-ul va'd edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulf-ul va'd hakkında muhal olan bir zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va'd etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle onu va'dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir te'dibe ve dehşetli bir tazibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?"
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt