Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah nerededir? (1 Kullanıcı)

CEVDET-71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
60
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
62
Allah nerededir?



“Nerede?” sorusu, mekân tutan varlıklar için sorulabilir. Bunlar da maddî varlıklardır. Mekân madde olduğu gibi onda yer tutanlar da maddedirler. Mekânı ve maddeyi yaratan ve bir ismi Nur olan Allah hakkında böyle bir şey düşünülemez.. Kaldı ki, mahluklar içinde bile, mekânla kayıtlı olmayanlar vardır. Bunun en yakın misali kendi ruhumuzdur.

Organlarımızın yerleri, mekânları vardır. Bunun içindir ki, “Ciğer nerededir?” yahut, “Böbrek nerededir?” gibi sorular sorulabilir. Fakat, ruh ve onun latifeleri, duyguları hakkında bu tip sorular sorulamaz. Mesela, “Ruh nerededir, akıl nerede oturur, sevginin, korkunun, hafızanın mekânları nerelerdir?”şeklinde sorular soramıyoruz.

İnsan, maddî olan ve mekânla bağlı bulunan bedenini ölçü almak yerine, mekândan bir derece bağımsız olan, ruhlar alemini, melekleri ve tabiatta icra edilen kanunları düşünse böyle bir soruya yer kalmayacaktır.
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
ZAMANDAN VE MEKANDAN MÜNEZZEH OLAN ALLAHım bizleri rahmetinle yaşat...

ALLAH razı olsun Cevdet Abicim...hayırlı günler....
 

andelib

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Nis 2007
Mesajlar
434
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
izmir
zaten soru mantıksız mantıksız sorulara çok fazla mantıklı cevaplar aramaya gerek yok..soranlarda biliyo bunun mantıksız olduğunu maksat kafa bulandırma diyoruz....
elbette cevapsız soruda yoktur..biz bilmesek bile..
basit de olsa ii cevap bulmuşsun nefsine..
bu sorularda nefsin tatmin oldumu yeter...diye düşünüyom...
s.aleyküm..

seni seven kardeşin....
 

CEVDET-71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
60
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
62
zaten soru mantıksız mantıksız sorulara çok fazla mantıklı cevaplar aramaya gerek yok..soranlarda biliyo bunun mantıksız olduğunu maksat kafa bulandırma diyoruz....
elbette cevapsız soruda yoktur..biz bilmesek bile..
basit de olsa ii cevap bulmuşsun nefsine..
bu sorularda nefsin tatmin oldumu yeter...diye düşünüyom...
s.aleyküm..

seni seven kardeşin....

VE ALEYKÜM SELAM KARDEŞİM HAKLISINIZ AMA MALESEF SORUYORLAR İŞTE SORANLARA CEVAP BU İYİ DÜŞÜNÜYORSUN RABBİME EMANET OLUN SELAM VE DUA İLE KALIN


BİZLERDE SİZİ SEVİYORUZ
 

keltepe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
2,305
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BuR$A
selamun Aleyküm Abim..

Rabbim Razi Olsun Senden Inşallah..

Hayirli Günler..
 

zeyd0

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ocak 2008
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Allah nerededir?



“Nerede?” sorusu, mekân tutan varlıklar için sorulabilir. Bunlar da maddî varlıklardır. Mekân madde olduğu gibi onda yer tutanlar da maddedirler. Mekânı ve maddeyi yaratan ve bir ismi Nur olan Allah hakkında böyle bir şey düşünülemez.. Kaldı ki, mahluklar içinde bile, mekânla kayıtlı olmayanlar vardır. Bunun en yakın misali kendi ruhumuzdur.

Organlarımızın yerleri, mekânları vardır. Bunun içindir ki, “Ciğer nerededir?” yahut, “Böbrek nerededir?” gibi sorular sorulabilir. Fakat, ruh ve onun latifeleri, duyguları hakkında bu tip sorular sorulamaz. Mesela, “Ruh nerededir, akıl nerede oturur, sevginin, korkunun, hafızanın mekânları nerelerdir?”şeklinde sorular soramıyoruz.

İnsan, maddî olan ve mekânla bağlı bulunan bedenini ölçü almak yerine, mekândan bir derece bağımsız olan, ruhlar alemini, melekleri ve tabiatta icra edilen kanunları düşünse böyle bir soruya yer kalmayacaktır.
Yaratılmışların en mükemmeli Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem Allah hakkında ‘nerede?’ diye sorduğu sahih kaynaklarca sabittir. Müslimde geçen hadiste O, Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariyeye: “Allah nerededir?” diye sormuştur. Bu hadisin tamamını birazdan zikredeceğim. Aynı şekilde: “Rabbimiz semavatı ve arzı yaratmadan önce nerede idi?” diye soran kimseye de O, Sallallahu Aleyhi Vessellem: “Tek başına vardı, O’ndan başka bir varlık yoktu…”,diye cevap vermiştir.[1] Peygamber Sallallahu Aleyhi Vessellem’den böyle soru soranı azarladığı yahut ta ona: “Sen yanlış bir şekilde soru sordun,” dediğine dair bir rivayet gelmemiştir. Anlaşılacağı gibi bu soruyu sormanın hata olduğunu söylemek asıl hatanın ta kendisidir. Allah Nerede? “Allah gökleri ve onların aralarında olanı altı günde yaratan, sonra arşa istiva edendir.”[2] “O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istiva edendir.”[3] Rahman arş üzerine istiva etmiştir… buyruğu şanı yüce Allah’ın arşın üzerine istiva ettiğini haber verdiği, Kur’anın yedi yerinde geçmektedir. Bu buyruklar açıktır ve herhangi bir te’vil ihtimali yoktur. İstiva Arab dilinde ‘yüksek oluş’ ve ‘yükseğe çıkmak’ demektir. Burada ise istiva lafzından ancak istikrar etti (yerleşti), üstüne çıktı, üzerine yükseldi ve üzerine çıktı anlaşılır.[4] Arş ve Kürsi Ehl-i sünnet ve’l cemaat kürsi ile arşın hak olduğuna inanırlar. Arşın büyüklüğünü Yüce Allah’tan başka kimse bilemez. Kürsi’nin arş’a nisbeti ise büyük bir düzlükte bırakılmış bir halka gibidir. Gökleri ve yeri kuşatmıştır. Allah’ın arş’a da, kürsi’ye de ihtiyacı yoktur. Ona ihtiyacı olduğundan dolayı arşa istiva etmiş değildir. Aksine bu kendisinin tesbit ettiği sonsuz bir hikmetin gereğidir. O arşa’da, arşın dışındaki diğer varlıklara da muhtaç olmaktan münezzehtir. Şanı yüce Allah bundan çok daha büyüktür. Aksine arş da, kürsi de, O’nun kudret ve eğemenliği ile taşınan iki varlıktır. Ehl-i sünnet ve’l cemaate göre yüce Allah’ın kendi zatı hakkında haber verdiği şekilde arşı üzerinde yüce zatının bildiği bir keyfiyet ile yarattıklarından ayrı olmak üzere istiva etmiştir. Nitekim İmam Malik ve başkaları da: “İstiva”nın ne demek olduğu bilinmektedir, ancak keyfiyeti meçhuldur (nasıllığı bilinemez).” Bazılarının (ta’tilcilerin) körükledikleri, istivanın kabul edilmesi halinde doğru olmayan birtakım şeylerin de kabul edilmesi gerekir, şeklinde ifadeler bağlayıcı değildir. Çünkü ehl-i sünnet ve’l cemaat, O’nun arşın üzerinde oluşu herhangi bir mahlukun, bir başka mahlukun üzerinde oluşu gibidir, demiyor. Burada ve Allah’ın diğer sıfatlarında da uydukları kaide de yüce Allah’ın: “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve o herşeyi işitendir, görendir,” buyruğudur.[5] Acaba bu bazıları: Semada kendisine yönelinecek bir Rab, arşın üzerinde kendisine ibadet olunan bir İlah yoktur mu demek istiyorlar? Acaba bu bazıları bu inaçlarıyla Allah’ın ve Rasulünün getirdiklerine karşı geldiklerinin ve böylece de delalete düştüklerinin farkında mıdırlar?
Ehl-i sünnet ve’l cemaat Allah Azze ve Celle’nin arşın üzerinde olduğuna ve arşın da gökte olduğuna iman ederler. Allah’ın, gökte ki arşın üzerine istiva ettiğini belirten birçok ayetler ve sahih hadisler vardır: Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Kur’an Ayetleri’ “Allah semadan bütün dünya işlerini idare eder. Sonra ameller bir günde O’na yükselir…”[6] “Göktekinin sizi yere geçirmesinden emin mi oldunuz?”[7] “Yoksa semada olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz?..[8] “Üstlerindeki Rablerinden korkarlar…”[9] “Firavun, veziri olan Haman’a şöyle dedi: Ey Haman! Bana yüksek bir kule yap, belki bazı yollara muttali olurum. Göklerin yoluna muttali olurum da, Musa’nın İlahını görürüm. Çünkü ben Musa’nın söylediğinin, yani davet ettiği semada ki İlah iddiasının yalan olduğunu zannediyorum.”[10] Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Hadisler’ Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariye’ye: “Allah nerede” diye sormuş, o: Semadadır, diye cevap vermiş. Bu sefer: “Ben kimim?” diye sormuş, yine cariye: “Sen Allah’ın Rasulüsün,” deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Sen bunu azad et, çünkü o mü’min birisidir,” demiştir.[11] (Allah’ın semada olduğunu söyleyen cariyenin Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Vessellem tarafından mü’min ilan edilmesi, kişinin mü’min olabilmesi için Allah’ın semada olduğunu bilmesinin gerektiğini teşkil eder.) Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem buyurdu ki: “Merhametli olanlara, Rahman olan Allah’u Azze ve Celle’de merhamet eder. Dünya ehline merhamet edin ki: semada ki Rahman olan Allah’da size merhamet etsin.”[12] Yine Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurmaktadır: “Semada bulunan Allah’ın emini olduğum halde bana güvenmez misiniz?”[13] Bundan sonra ki yazılanlar yorumsuz ve eklemeler yapılmadan Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in faziletlerinden bahsettiği ve şüphesiz İslam dinini herkesten daha iyi bilen ilk üç neslin akideleridir (inançlarıdır). Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyuruyorlar: “İnsanların en hayırlısı benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler.”[14] Bu nesiller Allah’ı Kur’an ve sünnette gelmiş sıfatlarla bilip, tanıdılar. Allah’ı, Allah’ın kendi zatını ve Rasulünün O’nu nitelendirdiği sıfatlarla nitelendirdiler. Lafızları kullandıkları gerçek anlamlarından saptırma yoluna gitmediler. O’nu isim ve ayetlerinde ilhada[15] sapmadılar. Yüce Allah’ın yedi semavat’ın üstünde ve yarattıklarından ayrı olarak Arşın üzerinde istiva ettiğine, ilmiyle herşeyi kuşattığına ve keyfiyet nisbeti olmaksızın inandılar. Kur’an’da geçen ‘istiva”ya ‘istila etti’ yahut ‘malik oldu’ yahut ‘galib geldi ve kahretti’ anlamları kesinlikle vermediler. Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Sahabe’ kavilleri Abdullah ibni Mes’ud radiyallahu anh’dan, şöyle dedi: “Dünya seması ile ondan sonra ki gelen semanın arası beşyüz senedir.Her iki semanın arası böylece beşyüz senedir. Yedinci sema ile Kürsinin arası da beşyüz senedir. Kürsi ile suyun arası da beşyüz senedir. Arş ise suyun üstündedir. Arşın üstünde de Allah’u Tebareke ve Teala vardır. Sizin meşgul olduğunuz amelleri oradan bilir.”[16] Abdullah ibni Ömer radiyallahu anh’den, şöyle dedi: “…Ebu Bekir radiyallahu anh Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek şöyle dedi: Ey insanlar! Eğer ibadet ettiğiniz ilah Muhammed idiyse, o öldü. Eğer ibadet ettiğiniz ilah semada ki Allah idiyse, O ölmemiştir...”[17] Abdullah ibnu Selam radiyallahu anh’ dan, şöyle dedi: “Allah Azze ve Celle yer yüzünü yaratmaya başlayıp, pazar ve pazartesi günü yedi kat yeri yarattı. Salı ve çarşamba günüde onun maişetini takdir etti. Sonra da semaya istiva etti ve iki günde de semaları yarattı.[18] Allah Azze ve Celle’nin gökte olduğuna delalet eden ‘Dört Mezheb İmamlarının’ kavilleri İmam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kafir olmuştur. Aynı şekilde: ‘O, arşının üzerindedir. Fakat arş gökte midir, yerde midir bilmiyorum’ diyen kimse de kafir olmuştur.”[19] “Arşın semada olduğunu inkar ettimi şübhesiz ki o kafir olur.”[20] “Allahu Teala göktedir, yerde değil”[21] Kendisi “kulluk ettiğin ilah’ın nerededir?” diye soran kadına: “Allah’u Subhanehu ve Teala semada’dır, yerde değildir”, cevabını verdi.[22] İmam Şafii Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “İmam’ı Malik, Süfyan ve daha onlardan başka Ehli Sünnet önderlerinden gördüğüm ve benim de üzerinde olduğum hak olan kavil şudur; Allah’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed -sallallahu aleyhi vessellem-’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet edip, ve Allah’u Azze ve Celle’nin de semasında arşının üzerinde olduğunu, istediği gibi kullarına yaklaşıp ve istediği gibi de dünya semasına indiğini ikrar etmektir.”[23] İmam Malik Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “Allah semadadır. İlmi ise her yerde’, derdi.”[24] İmam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattıklarından ayrı olarak kudreti ve ilmi ile her yerde olduğu halde yedi kat semanın üzerindemidir?’ Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben şöyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arşının üzerindedir, hiç bir şeyde ilminden gizli değildir.”[25] Şüpheciye cevap Ehl-i sünnet ve’l cemaat’ın Allah’ın gökte ki arşının üzerine istiva ettiğine iman ettiklerini delilleriyle ispatladık. Fakat bazıları bunca delillere rağmen şüphelerini bizlere şu ayetlerle sunabilirler: “Nerede olursanız, O sizinle beraberdir.”[26] “Tasalanma, şüphe yok ki O bizimle beraberdir.”[27] “Bir de sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.”[28] Bu ayetleri onlar, Allah’ın heryerde olduğunu ispatlamak için delil olarak getirirler. Bu ayetlerde asıl kastedilen beraberlik ve yakınlık, Allah’ın ilmi ve kuşatıcılığı ile yakınlığıdır. Nitekim Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır:“Andolsun ki Biz insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Zaten Biz ona şahdamarından aha yakınız.”[29] Böylelikle Kur’an ve hadislerde sözkonusu edilmiş yüce Allah’ın yakınlığı, beraberliği ile yine bunlarda sözkonusu edilen Allah’ın yukarıda yani gökte oluşunu belirten buyruklar arasında herhangi bir aykırılığın bulunmadığı açıkça ortaya çıkmış olmaktadır. Bütün bunlar şanı yüce Allah’a yakışan şekilde Allah’ın sıfatlarıdır. Hiç birisinde O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır: : “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve o herşeyi işitendir, görendir,” Ehl-i sünnet ve’l cemaat büyüklerinin ‘Allah’ın beraberliği’ hakkında ki inançları: İmam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “Allah Teala göktedir, yerde değil.” Ona “O bizimle beraberdir” (Hadid, 4) ayetini hatırlatan adama; “Bu, senin bir adama mektup yazıp onunla beraber olduğunu söylemen gibidir. Halbuki sen onun yanında değilsin.” dedi.[30] İmam Malik Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “Allah semadadır. İlmi ise her yerdedir, ilminden de hiç bir şey gizli kalamaz.”[31] İmam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh şöyle buyurmuştur: “Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattıklarından ayrı olarak kudreti ve ilmi ile her yerde olduğu halde yedi kat semanın üzerindemidir?’ Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben şöyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arşının üzerindedir, hiç bir şeyde ilminden gizli değildir. ”[32] Yine İmam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh’den: …Ve sonra (Kaf) suresinden okudu;“Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Zaten Biz ona şahdamarından daha yakınız” (Kaf, 16). Ve sonra şöyle dedi: “İlmi onlarla beraberdir.”[33] Mukatil ibnu Hayyan’dan, şu ayet’i kerime hakkında soruldu: “Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı olmuyormu, mutlak Allah dördüncüleridir.” Cevaben de: “O, arşının üzerindedir. İlmiyle de onlarla beraberdir,” dedi.
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,526
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Allah nerededir?



“Nerede?” sorusu, mekân tutan varlıklar için sorulabilir. Bunlar da maddî varlıklardır. Mekân madde olduğu gibi onda yer tutanlar da maddedirler. Mekânı ve maddeyi yaratan ve bir ismi Nur olan Allah hakkında böyle bir şey düşünülemez.. Kaldı ki, mahluklar içinde bile, mekânla kayıtlı olmayanlar vardır. Bunun en yakın misali kendi ruhumuzdur.

Organlarımızın yerleri, mekânları vardır. Bunun içindir ki, “Ciğer nerededir?” yahut, “Böbrek nerededir?” gibi sorular sorulabilir. Fakat, ruh ve onun latifeleri, duyguları hakkında bu tip sorular sorulamaz. Mesela, “Ruh nerededir, akıl nerede oturur, sevginin, korkunun, hafızanın mekânları nerelerdir?”şeklinde sorular soramıyoruz.

İnsan, maddî olan ve mekânla bağlı bulunan bedenini ölçü almak yerine, mekândan bir derece bağımsız olan, ruhlar alemini, melekleri ve tabiatta icra edilen kanunları düşünse böyle bir soruya yer kalmayacaktır.


Selam Aleyküm kardeşim emeğinize sağlık gerçekten paylaşımlarınızın hepsi çok güzel ve öğretici ders aldırıcı ...emeğinize sağlık.Zaten böyle sorular sormak mantıksız ve insan içinden çıkamaz biz sadece Allah'ın vermiş olduğu bizden beklediği kulluk görevlerini yerine getirmek ve bu dünya da ve ahirette Rabbim'in sevdiği razı olduğu kullar olmaktır.İnşallah hepimiz Rabbim'in cennetine doğrudan girmek Rabbim'e uygun kullar olmak nasip eder inşallah.
Selam ve dua ile Allah'a emanet olun
 

CEVDET-71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
60
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
62
Selam Aleyküm kardeşim emeğinize sağlık gerçekten paylaşımlarınızın hepsi çok güzel ve öğretici ders aldırıcı ...emeğinize sağlık.Zaten böyle sorular sormak mantıksız ve insan içinden çıkamaz biz sadece Allah'ın vermiş olduğu bizden beklediği kulluk görevlerini yerine getirmek ve bu dünya da ve ahirette Rabbim'in sevdiği razı olduğu kullar olmaktır.İnşallah hepimiz Rabbim'in cennetine doğrudan girmek Rabbim'e uygun kullar olmak nasip eder inşallah.
Selam ve dua ile Allah'a emanet olun


VE ALEYKÜM SELAM KARDEŞİM RABBİM SİZLERDEN RAZI OLSUN DUALARINIZA AMİN DİYORUM KARDEŞİM SİZDE RABBİME EMANET OLUN
 

hardal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2008
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
yaa bi de şöyle düşünelim diyorum.
ayetler ve hadisler açık bi şekilde önümüzde duruyor. hiç kimse onlara itiraz etmiyor. fakat acaba herkesin kafasında aynı anlamlar mı canlanıyor. biz bir bilgiyi beynimize gönderdiğimiz zaman beynimiz bu bilgiyi hangi kriterlere göre değerlendiriyor ve manalandırıyor. bir ayet okununca, bir sahabe veya bir allah dostunun beyninde şekillenen anlam ile aynı ayeti okuyan bizden birinin beyninde canlanan anlam aynı mıdır. o kişi bir ayetin zihninde canlanan anlamını dinleyenlerine nasıl anlatmalıdır. acaba anladığını aynen anlatabilir mi veya anlatsa da dinleyenler ne anlarlar. büyük zatların rivayetlerini okuyoruz da acaba bizim anladığımız şey gerçekten o kişilerin anlatmak istediğinin aynısı mıdır. şu hakikatleri anlayan birisi çıksa da bizim anlıyacağımız bi şekilde anlatsa da mutmain olsak. her dinleyenin anlatılanı anlatanın kendisinin anladığı gibi anlamadığını kesin olarak biliyoruz. çünkü veda hutbesinde: dinleyenlerin dinlediklerini orada bulunmayanlara aktarması gerektiği ve ola ki belki onların daha iyi anlayabileceği söylenmiştir. bizim beynimiz zamanımızın şartlarına göre proğramlandığına göre hakikatleri de bu proğramlara uyumlu dosyalar halinde ilgilisine sunmak lazım da bunu kim yapacak. büyükler allah dostları bunu yapmışlar ama kendi zamanlarındaki şartlara göre proğramlanmış beyinler için dillendirmişler. bizim beynimiz farklı ve farklı algılıyo. farklı değerlendiriyo. bize kendi öz cevherini aktaracak bi yorymcu lazım. bizim proğramımıza göre. ve de virüssüz.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
ZAMANDAN VE MEKANDAN MÜNEZZEH OLAN ALLAHım bizleri rahmetinle yaşat...

ALLAH razı olsun Cevdet Abicim...hayırlı günler....

amin
Ehli Sünnet itikdına ters düşen kalan 72 fırka sapık görüşlerinden Allaha sığınırım.
mesela bazıları ayetleri yanlış yorumlayıp küfre girmişler bile.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Yüce Yaratıcıyı anlamak

Aziz Celil olan Yüce Yaratıcıyı bilip anlamak ayetlerle delillerle olacaktır.
Yüce Yaratıcı bilinir ki Zatı birdir.tektir,hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.Ne doğmuştur ne doğurulmuştur.
Onun bir dengi yoktur.Eşsiz tektir.
''Onun benzeri bir şey yoktur.Gerçek manası ile gören ve işiten Odur.(42/11)
Onun bir benzeri aynısı yoktur.
Onun bir yardımcısı olmadığı gibi bir ortağı de yoktur.
Onun ne mahiyeti vardır.ne de bir sınırı
O öyle Allahtır ki semayi yükseltmiş yeri de düşürmüştür.
O tabiat cinsi şeylerden biri değildir.
Üstün herşeyin üstesinden gelen hakim ve güçlüdür.
İzzet sahibidir.
Şefkatli bir Yaratıcı meydana getiricidir.
Evveldir.Ahiridir. Zahirdir.Batındır.Tek mabudtur.
O diridir ölmez, Ezeldir, yok olmaz.
Mülkü ebedi sanatı sonsuzdur.
Durur uyumaz ,güçlüdür yorulmaz
Büyük isimler Onundur.kerem yollu hibeleri edendir.
Cümle yaratılmışlara yok olmaları hükmünü vermiştir.Şöyle buyurdu:
''Yeryüzündekilerin tümü yok olacaktır.Ancak Celal ve İkram sahibi Rabbın Zatı baki kalacaktır.(55/26-27)

O yükseklik ciheti ile arşı doldurmuştur.sarma ciheti ile mülkü sarmıştır.İlmi tüm eşyayı kapsama almıştır.
''Güzel kelimeler Ona yükselir .Yaralı işler Ona gider.''(35/10)
''Yerden semaya kadar işi yöneten Odur.Sonra iş sizin saydığınıza göre bin sene olan bir günde Ona yükselir'' (32/5)
Onların rızıklarını da ecellerini de takdir etmiştir.
Onun sona bıraktığını kimse öne alamaz.Öne aldığını da kimse sona bırakamaz.
Gizli olanı de saklı olanı de bilir.
''Yaratan hiç bilmez mi? O latiftir,her şeyden haberdar olandır'' (67/14)
harekete geçiren ve durduran Odur.
Onun varlığına vehimler bir suret çizemez, zihinler Onun için bir mikdar veremez.
O Yüce Zat insanlarla kıya edilemez. Yaratıklarına benzetilmekten yana Yücedir. Yrattığı hiçten meydana getirdiği bir şeye de bağlanamaz.
Nefeslei sayar.Her nefsin yaptığının hesabını tutmaktadır.
''Yemin olsun o tek tek ve toplu olarak saydı .Onların her biri kıyamet günü tek başına onun huzuruna çıkacaktır'' (19/94-95)
''Her kim neye çalışıyorsa onun karşılığını görecektir'' (20/15)
''yerdekilerin ve göktekilerin hepsi Onundur. böylece kötüleri yaptıklarının bir sonucu olarak cezalandıracaktır'' (53/31)
O Yüce Allah kullarına muhtaç değildir.
yaratıklarının rızkını verir ama kimseden rızıklanmaz.
Kendi hükmünü yürütür ama Ona hiç kimse hüküm yürütemez.
Kendisine bir menfaat gelmesi veya bir zararı def etmek için kullarını yaratmamıştır.bir kimsenin dua etmesi için de onu yaratmadı. Zira bu gibi yaratıp etme işleri Onun mücerred iradesi ile meydana geldi. O Yüce zat söz edenlerin en doğrusudur: ''Arşı Mecidin Sahibi. Dilediğini yapandır'' (85/15-16)
Gözle görülen tüm mahlukatı hiçten var eden Odur.Bu sıfatında tektir.
Zararları ve belaları açar halleri dileğine göre değiştirir. ‘’her gün her an başka tecelli gösterir’’(55/29)
Herşey takdir ettiği yöne ve dilediği vakte kadar yürütür.
O Yüce Zat hayatla Hayydir (diridir)
İlm ile bilendir
Kudret ile güçlüdür
İrade ile diler
Sem’ (duyma) ile Semi’dir (duyandır)
Basar (görme) ile Basırdır (görendir)
İdrak (kavrama) ile Mudriktir (kavrayan)
Kelam ile Mutekellemdir (kelam edendir)
Emr ile Amirdir (emredendir)
Nehiy ile yasak edendir.
Ve O Yüce Zat hükmünde ve verdiği kazada Adildir.verdiği nimet ve karşılıksız iyilikte ihsan sahibidir.
O Yüce Zat yaratır ,meydana getirir ,öldürür ,diriltir. Yeniden meydana getirir ,icad eder, sevab verir ceza keser.
Cömerttir cimrilik etmez
Hlmi vardır acele etmez
Hafizdir (hatırlayan) unutmaz. Ayıktır yanılmaz. Uykuya dalıp gafil olmaz
Açar kapatır, güldürür ferahlatır
Sevdirir tiksindirir
Kızar razı olur. Öfkelenir ,gadaba gelir.Merhamet eder ,bağışlar. Verir ,vermez.

Günye (arabça aslı) Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylani (k.s)

Allahü teala semaları bir biri üstüne 7tabaka olarak yaratmıştır.Birbiri altında 7 yer yaratmıştır.
Yer tabakasının en yükseğinden dünya semasına kadar olan mesafe 500 senelik yoldur.
Su 7ci semanın üzerindedir.
Rahmanın Arşı dahi suyun üzerindedir.Allahü Teala arştan ötededir.ama arada nurdan ve zulmetten 70 bin perde vardır.Bunların nasıl olduğunu de amcak kendi Zatı bilir.
Arşı taşıyanlar vardır ki onu taşırlar. Onun durumunu ancak Allah bilir. Aziz Celil olan Allah şöyle buyurdu. :’’Arşı taşıyan ve onun çevresinde bulunan melekler’’(40/7)
‘’Melekler görürsün : Arşı kuşatmışlardır.Rablarına hamdle tesbih ederler.’’(39/75)
Arşı kırmızı yakuttandır. Onun genşliği ise yerle semaların genişliği kadardır.
Kürsi arşın yanındadır. Arşa nisbetle kürsi boş sahraya atılan bir halka gibidir.
Aziz Celil Allah 7 kat semada ve bunlar arasında olnaları bilir.aralarında bulunanı ve altlarında olanı da bilir.
Keza yerdekileri de bilir.Yerin gizliğinde kalanı da bilir.
Yerin gizliğinde kalanı da bilir.
Denizlerde saklı duranları da bilir.
Biten her tüyü,dikilen her ağacı, çıkan her bitkiyi bilir.Her yaprağın düştüğü yeri de bilir.Hasılı bunların sayısını da bilir.
Yüce Allah herşeyi bilir Ona gizli kalan bir şey yoktur.
Yüce Allah için ‘’her yerdedir’’ demek caiz değildir. Bu manada ‘’Rahman arşa istiva etti’’(20/5), ‘’İşi yönetmek üzere arşı kuşatmıştır’’
Bir hadisi şerif :’’Allahü Teala halkı yarttığı zaman kendi Zatına dair bir tezkere yazdı ki bu Arşın üstünde kendi katındadır. O tezkerde şunlar yazılı idi ‘’Rahmetim gadabımı’’ geçti.’’ Bu hadisi Ebu Hureyre (ra) rivayet etmiştir.

Ayette geçen ‘’İstiva’’ (20/5) tabiri üzerine bir yoruma gidilmeye ...her hangi bir şekil üzerinde yorum yapılmaya . Tabirinden murad arş üzerinde oturması ,ona yaslanması değildir.
Nitekim Mücessime gürühü üstte anlatılan manaya kaildir. Keza Küramiye ve Eş’ariyenin bir yükseklik ve üstünlük manasında da değildir.
Mutezilenin iddia ettiği gibi bir istila ve galebe de değildir. Zira şeriatta yani Resulullahın emrinde böyle bir şey gelmedi.
Ümmül müminin Peygamberimizin (sav) mübarek hanımı Ümmü Selemenin şöyle dediğini anlatılmıştır: ‘’Rahman arşa istiva etti’’ (20/5) mealinde gelen ayeti kerimedeki istivanın şekli akılla bilinecek gibi değildir. Ancak bunu ikrar vacib, inkar küfürdür. Hz.Ümmü Selemeden naklen bu manayı hadisi şerif olarak Müslüm b. Haccac ve Enes b.Malik anlatmıştır (r.anhum)
Bazıların rivayetlerinde ise Ahmed b.Hanbelin şöyle dediği anlatılmıştır:
Ben kelamcı değilim. Yüce Allahın sıfatları hakkında gelen haberler geldiği gibidir.
Bir görüş belirtip yorum yapmak istemem . Ancak Allahın Kitabında ,Resulullahın hadisinde ,ashabın haberinde ,tabiinin rivayetinde durum ne ise odur. Anlatılanın dışında kalanlara gelince ..bu yolda kelam sevilecek bir şey değildir.
Yüce Hakkın sıfatları için dahi: Nasıldır? Niçin böyledir? Gibi sözler de edilmez .Zira bu sözleri Allah hakkında şüphesi olanlar söylerler.
Başka bir rivayette Ahmed b.Hanbel rivayet olarak şöyle anlatıldı: Biz Yüce Allahı arşı üzerinde biliriz ama nasıl dilerse nasıl isterse öyle..ne şekilde olacağı da Ona bağlıdır.
Allahü Teala arş üzerinde olduğu gönderilen her mürsel peygambere kitabta anlatılmıştır.ama bunun için bir keyfiyet çizilmemiştir.
Allahü teala yücelikle kudretle vasıflandırılmıştır. Arş olsun, başka şey olsun, hepsine üstün gelip istila etmiştir.ancak istiva bu manaya yorumlamaz. Zira istiva zat sıfatları arasında sayılır. Bunu için gelen 7 ayet de vardır, hadisi şerifler de.
Hülasa İstiva Yüce Hakkın ayrılmaz bir sıfatıdır. Hem de Zatına layık bir şekilde.Yüce Allahın İstiva sıfatı el ,yüz, duyma,görme, hayat sıfatları gibidir.
Yüce Yaratıcı yaratan, rızık veren öldüren ve diriltendir. Bunlar dahi Onun ayrılmaz sıfatları arasındadır.
Biz Kuran ve hadisin dışına çıkamayız .Ayetleri ve hadisleri okuruz onlara iman ederiz. Bunlarda anlatılan Yüce Hakkın sıfatları şeklini de Aziz Celil Allahın ilmine bırakırız.
Sufyan b. Uvayne dedi ki : Allahü teala kitabında zatını nasıl anlatmış ise ..onun tesiri orda anlatılandır.Orada anlatılanlardan başka bir açıklaması yoktur. Zira onun dışında kalanı idrak akla zordur.

Allahü Tealadan aff ve afiyet dileriz . Yüce Allahın Zatında ve sıfatında söz etmekten de Ona sığınırız. Bilhassa bize Kendisinin veya Resulunun haber vermediği bir şey ise..
 

CEVDET-71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
60
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
62
نعىمة;568248' Alıntı:
Yüce Yaratıcıyı anlamak

Aziz Celil olan Yüce Yaratıcıyı bilip anlamak ayetlerle delillerle olacaktır.
Yüce Yaratıcı bilinir ki Zatı birdir.tektir,hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.Ne doğmuştur ne doğurulmuştur.
Onun bir dengi yoktur.Eşsiz tektir.
''Onun benzeri bir şey yoktur.Gerçek manası ile gören ve işiten Odur.(42/11)
Onun bir benzeri aynısı yoktur.
Onun bir yardımcısı olmadığı gibi bir ortağı de yoktur.
Onun ne mahiyeti vardır.ne de bir sınırı
O öyle Allahtır ki semayi yükseltmiş yeri de düşürmüştür.
O tabiat cinsi şeylerden biri değildir.
Üstün herşeyin üstesinden gelen hakim ve güçlüdür.
İzzet sahibidir.
Şefkatli bir Yaratıcı meydana getiricidir.
Evveldir.Ahiridir. Zahirdir.Batındır.Tek mabudtur.
O diridir ölmez, Ezeldir, yok olmaz.
Mülkü ebedi sanatı sonsuzdur.
Durur uyumaz ,güçlüdür yorulmaz
Büyük isimler Onundur.kerem yollu hibeleri edendir.
Cümle yaratılmışlara yok olmaları hükmünü vermiştir.Şöyle buyurdu:
''Yeryüzündekilerin tümü yok olacaktır.Ancak Celal ve İkram sahibi Rabbın Zatı baki kalacaktır.(55/26-27)

O yükseklik ciheti ile arşı doldurmuştur.sarma ciheti ile mülkü sarmıştır.İlmi tüm eşyayı kapsama almıştır.
''Güzel kelimeler Ona yükselir .Yaralı işler Ona gider.''(35/10)
''Yerden semaya kadar işi yöneten Odur.Sonra iş sizin saydığınıza göre bin sene olan bir günde Ona yükselir'' (32/5)
Onların rızıklarını da ecellerini de takdir etmiştir.
Onun sona bıraktığını kimse öne alamaz.Öne aldığını da kimse sona bırakamaz.
Gizli olanı de saklı olanı de bilir.
''Yaratan hiç bilmez mi? O latiftir,her şeyden haberdar olandır'' (67/14)
harekete geçiren ve durduran Odur.
Onun varlığına vehimler bir suret çizemez, zihinler Onun için bir mikdar veremez.
O Yüce Zat insanlarla kıya edilemez. Yaratıklarına benzetilmekten yana Yücedir. Yrattığı hiçten meydana getirdiği bir şeye de bağlanamaz.
Nefeslei sayar.Her nefsin yaptığının hesabını tutmaktadır.
''Yemin olsun o tek tek ve toplu olarak saydı .Onların her biri kıyamet günü tek başına onun huzuruna çıkacaktır'' (19/94-95)
''Her kim neye çalışıyorsa onun karşılığını görecektir'' (20/15)
''yerdekilerin ve göktekilerin hepsi Onundur. böylece kötüleri yaptıklarının bir sonucu olarak cezalandıracaktır'' (53/31)
O Yüce Allah kullarına muhtaç değildir.
yaratıklarının rızkını verir ama kimseden rızıklanmaz.
Kendi hükmünü yürütür ama Ona hiç kimse hüküm yürütemez.
Kendisine bir menfaat gelmesi veya bir zararı def etmek için kullarını yaratmamıştır.bir kimsenin dua etmesi için de onu yaratmadı. Zira bu gibi yaratıp etme işleri Onun mücerred iradesi ile meydana geldi. O Yüce zat söz edenlerin en doğrusudur: ''Arşı Mecidin Sahibi. Dilediğini yapandır'' (85/15-16)
Gözle görülen tüm mahlukatı hiçten var eden Odur.Bu sıfatında tektir.
Zararları ve belaları açar halleri dileğine göre değiştirir. ‘’her gün her an başka tecelli gösterir’’(55/29)
Herşey takdir ettiği yöne ve dilediği vakte kadar yürütür.
O Yüce Zat hayatla Hayydir (diridir)
İlm ile bilendir
Kudret ile güçlüdür
İrade ile diler
Sem’ (duyma) ile Semi’dir (duyandır)
Basar (görme) ile Basırdır (görendir)
İdrak (kavrama) ile Mudriktir (kavrayan)
Kelam ile Mutekellemdir (kelam edendir)
Emr ile Amirdir (emredendir)
Nehiy ile yasak edendir.
Ve O Yüce Zat hükmünde ve verdiği kazada Adildir.verdiği nimet ve karşılıksız iyilikte ihsan sahibidir.
O Yüce Zat yaratır ,meydana getirir ,öldürür ,diriltir. Yeniden meydana getirir ,icad eder, sevab verir ceza keser.
Cömerttir cimrilik etmez
Hlmi vardır acele etmez
Hafizdir (hatırlayan) unutmaz. Ayıktır yanılmaz. Uykuya dalıp gafil olmaz
Açar kapatır, güldürür ferahlatır
Sevdirir tiksindirir
Kızar razı olur. Öfkelenir ,gadaba gelir.Merhamet eder ,bağışlar. Verir ,vermez.

Günye (arabça aslı) Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylani (k.s)

Allahü teala semaları bir biri üstüne 7tabaka olarak yaratmıştır.Birbiri altında 7 yer yaratmıştır.
Yer tabakasının en yükseğinden dünya semasına kadar olan mesafe 500 senelik yoldur.
Su 7ci semanın üzerindedir.
Rahmanın Arşı dahi suyun üzerindedir.Allahü Teala arştan ötededir.ama arada nurdan ve zulmetten 70 bin perde vardır.Bunların nasıl olduğunu de amcak kendi Zatı bilir.
Arşı taşıyanlar vardır ki onu taşırlar. Onun durumunu ancak Allah bilir. Aziz Celil olan Allah şöyle buyurdu. :’’Arşı taşıyan ve onun çevresinde bulunan melekler’’(40/7)
‘’Melekler görürsün : Arşı kuşatmışlardır.Rablarına hamdle tesbih ederler.’’(39/75)
Arşı kırmızı yakuttandır. Onun genşliği ise yerle semaların genişliği kadardır.
Kürsi arşın yanındadır. Arşa nisbetle kürsi boş sahraya atılan bir halka gibidir.
Aziz Celil Allah 7 kat semada ve bunlar arasında olnaları bilir.aralarında bulunanı ve altlarında olanı da bilir.
Keza yerdekileri de bilir.Yerin gizliğinde kalanı da bilir.
Yerin gizliğinde kalanı da bilir.
Denizlerde saklı duranları da bilir.
Biten her tüyü,dikilen her ağacı, çıkan her bitkiyi bilir.Her yaprağın düştüğü yeri de bilir.Hasılı bunların sayısını da bilir.
Yüce Allah herşeyi bilir Ona gizli kalan bir şey yoktur.
Yüce Allah için ‘’her yerdedir’’ demek caiz değildir. Bu manada ‘’Rahman arşa istiva etti’’(20/5), ‘’İşi yönetmek üzere arşı kuşatmıştır’’
Bir hadisi şerif :’’Allahü Teala halkı yarttığı zaman kendi Zatına dair bir tezkere yazdı ki bu Arşın üstünde kendi katındadır. O tezkerde şunlar yazılı idi ‘’Rahmetim gadabımı’’ geçti.’’ Bu hadisi Ebu Hureyre (ra) rivayet etmiştir.

Ayette geçen ‘’İstiva’’ (20/5) tabiri üzerine bir yoruma gidilmeye ...her hangi bir şekil üzerinde yorum yapılmaya . Tabirinden murad arş üzerinde oturması ,ona yaslanması değildir.
Nitekim Mücessime gürühü üstte anlatılan manaya kaildir. Keza Küramiye ve Eş’ariyenin bir yükseklik ve üstünlük manasında da değildir.
Mutezilenin iddia ettiği gibi bir istila ve galebe de değildir. Zira şeriatta yani Resulullahın emrinde böyle bir şey gelmedi.
Ümmül müminin Peygamberimizin (sav) mübarek hanımı Ümmü Selemenin şöyle dediğini anlatılmıştır: ‘’Rahman arşa istiva etti’’ (20/5) mealinde gelen ayeti kerimedeki istivanın şekli akılla bilinecek gibi değildir. Ancak bunu ikrar vacib, inkar küfürdür. Hz.Ümmü Selemeden naklen bu manayı hadisi şerif olarak Müslüm b. Haccac ve Enes b.Malik anlatmıştır (r.anhum)
Bazıların rivayetlerinde ise Ahmed b.Hanbelin şöyle dediği anlatılmıştır:
Ben kelamcı değilim. Yüce Allahın sıfatları hakkında gelen haberler geldiği gibidir.
Bir görüş belirtip yorum yapmak istemem . Ancak Allahın Kitabında ,Resulullahın hadisinde ,ashabın haberinde ,tabiinin rivayetinde durum ne ise odur. Anlatılanın dışında kalanlara gelince ..bu yolda kelam sevilecek bir şey değildir.
Yüce Hakkın sıfatları için dahi: Nasıldır? Niçin böyledir? Gibi sözler de edilmez .Zira bu sözleri Allah hakkında şüphesi olanlar söylerler.
Başka bir rivayette Ahmed b.Hanbel rivayet olarak şöyle anlatıldı: Biz Yüce Allahı arşı üzerinde biliriz ama nasıl dilerse nasıl isterse öyle..ne şekilde olacağı da Ona bağlıdır.
Allahü Teala arş üzerinde olduğu gönderilen her mürsel peygambere kitabta anlatılmıştır.ama bunun için bir keyfiyet çizilmemiştir.
Allahü teala yücelikle kudretle vasıflandırılmıştır. Arş olsun, başka şey olsun, hepsine üstün gelip istila etmiştir.ancak istiva bu manaya yorumlamaz. Zira istiva zat sıfatları arasında sayılır. Bunu için gelen 7 ayet de vardır, hadisi şerifler de.
Hülasa İstiva Yüce Hakkın ayrılmaz bir sıfatıdır. Hem de Zatına layık bir şekilde.Yüce Allahın İstiva sıfatı el ,yüz, duyma,görme, hayat sıfatları gibidir.
Yüce Yaratıcı yaratan, rızık veren öldüren ve diriltendir. Bunlar dahi Onun ayrılmaz sıfatları arasındadır.
Biz Kuran ve hadisin dışına çıkamayız .Ayetleri ve hadisleri okuruz onlara iman ederiz. Bunlarda anlatılan Yüce Hakkın sıfatları şeklini de Aziz Celil Allahın ilmine bırakırız.
Sufyan b. Uvayne dedi ki : Allahü teala kitabında zatını nasıl anlatmış ise ..onun tesiri orda anlatılandır.Orada anlatılanlardan başka bir açıklaması yoktur. Zira onun dışında kalanı idrak akla zordur.

Allahü Tealadan aff ve afiyet dileriz . Yüce Allahın Zatında ve sıfatında söz etmekten de Ona sığınırız. Bilhassa bize Kendisinin veya Resulunun haber vermediği bir şey ise..



SELAMÜN ALEYKÜM KARDEŞİM ACIKLAMALARINDAN DOLAYI ALLAH RAZI OLSUN RABBİM SEVABINI KAT KAT VERSİN İNŞALLAH BİZLERİ YARADANA EMANET OLUN SELAM VE DUA İLE
 

ashab_kiram

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
650
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Selamün Aleyküm Hayirli Geceler Herkese.allah Razi Olsun Cevdet Abiciğim Sen Den Gerçekten çok önemli Bir Konuya Değinmisin.ben önceden Bu Tür Sorular Kendime çok Soruyodum.ama Kafayi Yiyicek Derecede Oluyodu Benimkiler.
 

CEVDET-71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
60
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
62
Selamün Aleyküm Hayirli Geceler Herkese.allah Razi Olsun Cevdet Abiciğim Sen Den Gerçekten çok önemli Bir Konuya Değinmisin.ben önceden Bu Tür Sorular Kendime çok Soruyodum.ama Kafayi Yiyicek Derecede Oluyodu Benimkiler.

SELAMÜN ALEYKÜM KARDEŞİM ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN RABBİME EMANET OLUN SELAM VE DUA İLE
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt