ALLAH İLE KULUN arasına kimse giremez sözünde bir hakikat payı olmakla beraber, bugün bu sözü diline dolayanlar, İslâmın Emri bilmaruf farizesinin ortadan kaldırılmasına çalışılmaktadır. Bahsedilen sözün hakikat tarafı, ancak Allaha (C.C.) ibadet edileceği, hamdin ancak Ona mahsus olduğu ve hidâyet edicinin ancak O olduğu, kullarını affetmek veya azab etmek tamamen Onun iradesine bağlı bulunduğu gibi mânâlardır. Bu mânâlarda, Allahü Teâlâ ile kulun arasına, değil âlimler ve din adamları, peygamberler dahi giremez. Binaenaleyh, Hıristiyan papazlarının günahları affetme yetkisine sahip olduklarını iddia etmelerinin, ne derece sapık bir düşünce olduğu son derece açıktır.
Bu kâinatta sebeblerle iç içe yaşadığımız unutularak, yukarıdaki sözü sebebleri inkâr mânâsında kullanmak, büyük cehalet olur. Çünkü, bu mânâda hareket eden bir kimsenin önce kendi anne ve babasını inkâr etmesi lâzım gelir. Mademki, onun yaratıcısı ancak Hâliki Zülcelâldir, o halde, ebeveyni neden araya girmişlerdir? Bu durumda onların inkârı ve reddi icabetmez mi?
Diğer taraftan, bu adamın bütün meyve ağaçlarına da savaş ilân etmesi lâzımdır. Zira meyveleri insana nimet kılan, ancak Rezzak-ı Hakiki olduğuna göre, bu ağaçlar niçin araya girmişlerdir?
Ve hâkezâ kıyas ediniz...
İşte, hem herşeyin yaratıcısı ve tüm mahlûkatı doyuran rezzak Allah olduğu gibi, hidayet verici de yine Odur. Bununla beraber O HakimMutlakın, Hâdî isminin tecellisi de yine sebebler tahtında olmaktadır. Buna göre, peygamberlerin gönderilmesi Allah ile kulun arasına girmek şeklinde değerlendirilemez. Peygamberler Allahnın emirlerini O’nun kullarına tebliğ ettikleri gibi, peygamberlerin vârisi olan âlimler de elbetteki üzerilerine düşen tebliğ vecibesini yerine getireceklerdir. Onlardan öğrendiğimiz hakikatları kendi aile efradımıza ve arkadaşlarımıza anlatmak da bizim vazifemizdir. Bunların hiçbiri Allah ile kulun arasına girme sözünün içinde değerlendirilemez.
Diğer taraftan, bu sözü ileri sürenler, her ne kadar araya girmeyi isabetsiz bir davranış olarak değerlendirseler de, hakikatte tebliğ edici zatın durumu, tâbiri caiz ise, “ara açma” değil, belki ara bulma olarak anlaşılmalıdır. Acaba, müşfik ve merhametkâr padişahlarına isyan ederek, onun cezasını hak etme yoluna giren askerleri ikaz ile, onları itaate dâvet eden âlim ve fazilet sahibi bir zat için padişahla askerlerin arasına niçin girdi denilebilir mi?
hanımlar.com
Bu kâinatta sebeblerle iç içe yaşadığımız unutularak, yukarıdaki sözü sebebleri inkâr mânâsında kullanmak, büyük cehalet olur. Çünkü, bu mânâda hareket eden bir kimsenin önce kendi anne ve babasını inkâr etmesi lâzım gelir. Mademki, onun yaratıcısı ancak Hâliki Zülcelâldir, o halde, ebeveyni neden araya girmişlerdir? Bu durumda onların inkârı ve reddi icabetmez mi?
Diğer taraftan, bu adamın bütün meyve ağaçlarına da savaş ilân etmesi lâzımdır. Zira meyveleri insana nimet kılan, ancak Rezzak-ı Hakiki olduğuna göre, bu ağaçlar niçin araya girmişlerdir?
Ve hâkezâ kıyas ediniz...
İşte, hem herşeyin yaratıcısı ve tüm mahlûkatı doyuran rezzak Allah olduğu gibi, hidayet verici de yine Odur. Bununla beraber O HakimMutlakın, Hâdî isminin tecellisi de yine sebebler tahtında olmaktadır. Buna göre, peygamberlerin gönderilmesi Allah ile kulun arasına girmek şeklinde değerlendirilemez. Peygamberler Allahnın emirlerini O’nun kullarına tebliğ ettikleri gibi, peygamberlerin vârisi olan âlimler de elbetteki üzerilerine düşen tebliğ vecibesini yerine getireceklerdir. Onlardan öğrendiğimiz hakikatları kendi aile efradımıza ve arkadaşlarımıza anlatmak da bizim vazifemizdir. Bunların hiçbiri Allah ile kulun arasına girme sözünün içinde değerlendirilemez.
Diğer taraftan, bu sözü ileri sürenler, her ne kadar araya girmeyi isabetsiz bir davranış olarak değerlendirseler de, hakikatte tebliğ edici zatın durumu, tâbiri caiz ise, “ara açma” değil, belki ara bulma olarak anlaşılmalıdır. Acaba, müşfik ve merhametkâr padişahlarına isyan ederek, onun cezasını hak etme yoluna giren askerleri ikaz ile, onları itaate dâvet eden âlim ve fazilet sahibi bir zat için padişahla askerlerin arasına niçin girdi denilebilir mi?
hanımlar.com