İnsan sonsuz huzur ve mutluluğu arayan ,her şeyin en güzelini elde etme isteği ile dolu olan bir varlıktır.Ancak bütün bu sayılanları kendisi gibi ölümlü olan dünya hayatında elde etmesi mümkün değildir.Her şeyin en mükemmel hali ve gerçeği yalnızca Allah katındadır.Peki öyleyse insan kendisine verilen zaman,akıl,sağlık vb. nimetleri ne şekilde değerlendirmeli ve sonsuz mutluluğa nasıl ulaşmalıdır?
Bunun tek bir yolu vardır: Allah'ın(c.c) rızasını kazanmaya çalışmak!
Samimi bir Müslüman,Allah'ın kendisine vermiş olduğu her şeyi başta hayatı olmak üzere,sağlık,akıl,iman gibi nimetleri heba etmemeye bunları en verimli şekilde değerlendirmeye çalışır.Yapacağı işlerde kulların beğenisini ve takdirini kazanmaya çalışmak yerine yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu hedefler.Zira insan,kendisi gibi yaratılmış olanların beğenisini kazanmayı hedeflediğinde büyük bir yanılgıya düşmüş olur .Böyle düşünen bir insan bütün ömrünü fani dünya hayatındaki geçici zevklere,mutluluklara ve başarılara bağlamış olur.Günlük hayatta karşılaştığı,ilişki kurduğu insanlara hep onlardan bir çıkar elde etme dürtüsüyle yaklaşır.Oysa ki dünya hayatının bir oyun ve oyalanma olduğunu bilen bir insanın temel hedefi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışmak ve sonsuz pişmanlıktan kurtulmayı istemektir.Asıl amaç Allah(c.c.) rızası olunca diğer bütün amaçlar(para kazanmak,başarılı olmak,sağlıklı yaşamak,insanlar tarafından sevilmek vb.) zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.Çünkü insanın elde etmek istediği bütün bu alt amaçları kendisine verecek olan yine Allah(c.c.)'tır.
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ise yalnızca O'nun emirlerine uymak,yasakladıklarından kaçınmakla mümkün olur.unutulmamalıdır ki bu emir ve yasaklar ,insanın dünya hayatında en mutlu,huzurlu ve sağlıklı olabilmesi için konulmuştur.Çünkü; bu emir ve yasakları koyan,insanı,insanın içinde bulunduğu dünyayı,evreni yaratan,hayatın ve iyiliklerin kaynağı,bütün dertlerin dermanı yüce Allah'tır.İnsan,bu güzellikleri hayatını eziyete dönüştüren zorluklar olarak algılar,Allah'ın emirlerine uymaz ve yasaklarından kaçınmazsa işte o zaman hayatı bir çileye dönüşür.Hayatın zevklerinden biri olarak algıladığı içki,bir süre sonra hem kendi sağlığını tehdit eder hem de kişiyi,aile hayatının bozulmasına kadar varacak olaylara sürükler.Aynı şekilde kumar ve gayrı meşru ilişki de benzer sonuçlar doğurur.Yalan söyleyen insana kimse güvenmez,böyle bir kişi toplum tarafından dışlanır ve ilgisizliğe mahkum edilir.
Namaz kılan insanın her anı huzurlu ve bereketli olur,içinde sonsuz bir güven duygusu hisseder.Oruç tutan kimse,bütün bir yıl çalışan organlarını dinlendirir ve böylece daha sağlıklı olur.Yine oruçlu insan,kendisini her türlü kötü düşünceden ve hareketten uzak tutarak aklını ve ruhunu arındırmış olur böylece de huzurlu bir hayata sahip olur.Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Görüldüğü üzere,Allah'ın insanlar için düzenlediği kurallar,yine insanların mutluluğu içindir.Üstelik bu mutluluk,sadece dünya hayatıyla da sınırlı değildir.Allah'ın emirlerine uyup,yasaklarından kaçınan insanlar için,hediyelerin en değerlisi,müjdelerin en güzeli vardır.
İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!
(Al-i İmran,136.)
Bunun tek bir yolu vardır: Allah'ın(c.c) rızasını kazanmaya çalışmak!
Samimi bir Müslüman,Allah'ın kendisine vermiş olduğu her şeyi başta hayatı olmak üzere,sağlık,akıl,iman gibi nimetleri heba etmemeye bunları en verimli şekilde değerlendirmeye çalışır.Yapacağı işlerde kulların beğenisini ve takdirini kazanmaya çalışmak yerine yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu hedefler.Zira insan,kendisi gibi yaratılmış olanların beğenisini kazanmayı hedeflediğinde büyük bir yanılgıya düşmüş olur .Böyle düşünen bir insan bütün ömrünü fani dünya hayatındaki geçici zevklere,mutluluklara ve başarılara bağlamış olur.Günlük hayatta karşılaştığı,ilişki kurduğu insanlara hep onlardan bir çıkar elde etme dürtüsüyle yaklaşır.Oysa ki dünya hayatının bir oyun ve oyalanma olduğunu bilen bir insanın temel hedefi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışmak ve sonsuz pişmanlıktan kurtulmayı istemektir.Asıl amaç Allah(c.c.) rızası olunca diğer bütün amaçlar(para kazanmak,başarılı olmak,sağlıklı yaşamak,insanlar tarafından sevilmek vb.) zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.Çünkü insanın elde etmek istediği bütün bu alt amaçları kendisine verecek olan yine Allah(c.c.)'tır.
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ise yalnızca O'nun emirlerine uymak,yasakladıklarından kaçınmakla mümkün olur.unutulmamalıdır ki bu emir ve yasaklar ,insanın dünya hayatında en mutlu,huzurlu ve sağlıklı olabilmesi için konulmuştur.Çünkü; bu emir ve yasakları koyan,insanı,insanın içinde bulunduğu dünyayı,evreni yaratan,hayatın ve iyiliklerin kaynağı,bütün dertlerin dermanı yüce Allah'tır.İnsan,bu güzellikleri hayatını eziyete dönüştüren zorluklar olarak algılar,Allah'ın emirlerine uymaz ve yasaklarından kaçınmazsa işte o zaman hayatı bir çileye dönüşür.Hayatın zevklerinden biri olarak algıladığı içki,bir süre sonra hem kendi sağlığını tehdit eder hem de kişiyi,aile hayatının bozulmasına kadar varacak olaylara sürükler.Aynı şekilde kumar ve gayrı meşru ilişki de benzer sonuçlar doğurur.Yalan söyleyen insana kimse güvenmez,böyle bir kişi toplum tarafından dışlanır ve ilgisizliğe mahkum edilir.
Namaz kılan insanın her anı huzurlu ve bereketli olur,içinde sonsuz bir güven duygusu hisseder.Oruç tutan kimse,bütün bir yıl çalışan organlarını dinlendirir ve böylece daha sağlıklı olur.Yine oruçlu insan,kendisini her türlü kötü düşünceden ve hareketten uzak tutarak aklını ve ruhunu arındırmış olur böylece de huzurlu bir hayata sahip olur.Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Görüldüğü üzere,Allah'ın insanlar için düzenlediği kurallar,yine insanların mutluluğu içindir.Üstelik bu mutluluk,sadece dünya hayatıyla da sınırlı değildir.Allah'ın emirlerine uyup,yasaklarından kaçınan insanlar için,hediyelerin en değerlisi,müjdelerin en güzeli vardır.
İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!
(Al-i İmran,136.)