osmanyusuf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ara 2007
- Mesajlar
- 387
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
Allah da (c.c.) Kitab'ında yeryüzünde bozgunculuk yapana, akrabalık bağlarını koparana, kendisine ve peygamberine eziyet edene lanet etmiştir.
Yüce Allah'ın indirdiği açıklamaları ve doğru yolu gizleyip açığa vurmayana lanet etmiştir.
İffetli kadınlara fuhuş isnad ederek iftira yapanlara lanet etmiştir.
Kâfirlerin yolunu müslümanların yolundan daha doğru görene lanet etmiştir.
Rasûlullah kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet etmiştir.
Rüşvet alana, verene ve aracılık yapana lanet etmiştir.
Rasûlullah başka şeyler için de lanet etmiştir.
Günahların tek zararı onları işleyenin Allah'ın Rasûlü'nün ve meleklerin lanetini hak etmek olsaydı, bu onları terke yeterli neden olurdu.
En büyük belâ Rasûlullah'm ve meleklerin dualarından mahrum kalmaktır. Zira Yüce Allah peygamberine, mü'min kadınlara ve erkeklere istiğfar etmesini emretmiş, melekler hakkında da şöyle buyurmuştur:
"Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar Rabblerini överek tesbih ederler. O'na inanırlar ve mü'minler için mağfiret dilerler: "Rabbimiz rahmet ve bilgi bakımından herşeyi kapladın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru. Rabbimiz onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hikmet sahibi olan sensin sen! Onları kötülüklerden koru. O gün sen, kimi kötülüklerden korursan ona rahmet etmişsindir. İşte o büyük kurtuluş budur!" (Mü'min, 7-9)
Bu meleklerin Allah'ın kitabına ve Rasûlünün sünnetine uyan ikisinin dışında üçüncü bir yol tanımayan ve tevbe eden mü'minlere dualarıdır. Bunların dışındakiler, kendilerine dua edilenlerin niteliklerine sahip olmadıklarından dolayı, bu duanın haklarında kabul edilmesi ümidini besleyemezler.
Günah ve masiyetler yeryüzünde, su, hava, tahıl, meyve gibi nimetlerin kirlenmesine ve obalarda türlü türlü bozgunculuklar, fesadlar doğurur. Yüce Allah:
"İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesad çıktı. Beki dönerler diye Allah onlara yaptıklarının bir kısmım taddırıyor." (Rûm, 41) buyurmuştur.
Mücahid şöyle demiştir:
"Zalim biri yönetime gelip zulüm ve fesad yapınca bu yüzden Allah (c.c.) yağmuru keser, böylece ekin de nesil de yok olur. Allah bozgunculuk yapanları sevmez. "
Mücahid sonra:
"İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yeryüzünden karada ve denizde fesad çıktı. Belki dönerler diye Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını taddırıyor." (Rûm, 41) âyetini okumuş ve şöyle demiştir:
"Vallahi o şu deniz değildir Bilakis her kasabadan bir nehir akar; işte sözkonusu deniz odur."
İkrime de:
"Karada ve denizde fesad çıktı Vallahi ben size "işte şu deniziniz" demiyorum. Bilakis her kasaba bir nehir üzere kuruludur; işte oranın denizi de odur." demiştir.
Katâde ise:
"Buradaki karadan kasıt şehirliler, denizden kasıt kasaba ve köylerdir" demiştir.
Ben derim ki:
Nitekim Yüce Allah tatlı suyu da "deniz" olarak isimlendirmiş "İki deniz bir olmaz; şu tatlı, susuzluğu keser, şu da tuzludur; (boğazı) yakar." (Fatır, 12) buyurmuştur.
Zira dünyada durgun ve tatlı hiçbir deniz yoktur. Dolayısıyla "tatlı deniz" diye ifade edilen akarsular, "tuzlu deniz" diye ifade edilen de durgun deniz veya göldür.
Böylece bu âyetler akarsu üzerine kurulu yerleşim birimlerine de o suyun adı verilmiştir.
Yüce Allah'ın indirdiği açıklamaları ve doğru yolu gizleyip açığa vurmayana lanet etmiştir.
İffetli kadınlara fuhuş isnad ederek iftira yapanlara lanet etmiştir.
Kâfirlerin yolunu müslümanların yolundan daha doğru görene lanet etmiştir.
Rasûlullah kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet etmiştir.
Rüşvet alana, verene ve aracılık yapana lanet etmiştir.
Rasûlullah başka şeyler için de lanet etmiştir.
Günahların tek zararı onları işleyenin Allah'ın Rasûlü'nün ve meleklerin lanetini hak etmek olsaydı, bu onları terke yeterli neden olurdu.
En büyük belâ Rasûlullah'm ve meleklerin dualarından mahrum kalmaktır. Zira Yüce Allah peygamberine, mü'min kadınlara ve erkeklere istiğfar etmesini emretmiş, melekler hakkında da şöyle buyurmuştur:
"Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar Rabblerini överek tesbih ederler. O'na inanırlar ve mü'minler için mağfiret dilerler: "Rabbimiz rahmet ve bilgi bakımından herşeyi kapladın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru. Rabbimiz onları ve babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olan kimseleri onlara söz verdiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz, üstün olan, hikmet sahibi olan sensin sen! Onları kötülüklerden koru. O gün sen, kimi kötülüklerden korursan ona rahmet etmişsindir. İşte o büyük kurtuluş budur!" (Mü'min, 7-9)
Bu meleklerin Allah'ın kitabına ve Rasûlünün sünnetine uyan ikisinin dışında üçüncü bir yol tanımayan ve tevbe eden mü'minlere dualarıdır. Bunların dışındakiler, kendilerine dua edilenlerin niteliklerine sahip olmadıklarından dolayı, bu duanın haklarında kabul edilmesi ümidini besleyemezler.
Günah ve masiyetler yeryüzünde, su, hava, tahıl, meyve gibi nimetlerin kirlenmesine ve obalarda türlü türlü bozgunculuklar, fesadlar doğurur. Yüce Allah:
"İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden karada ve denizde fesad çıktı. Beki dönerler diye Allah onlara yaptıklarının bir kısmım taddırıyor." (Rûm, 41) buyurmuştur.
Mücahid şöyle demiştir:
"Zalim biri yönetime gelip zulüm ve fesad yapınca bu yüzden Allah (c.c.) yağmuru keser, böylece ekin de nesil de yok olur. Allah bozgunculuk yapanları sevmez. "
Mücahid sonra:
"İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yeryüzünden karada ve denizde fesad çıktı. Belki dönerler diye Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını taddırıyor." (Rûm, 41) âyetini okumuş ve şöyle demiştir:
"Vallahi o şu deniz değildir Bilakis her kasabadan bir nehir akar; işte sözkonusu deniz odur."
İkrime de:
"Karada ve denizde fesad çıktı Vallahi ben size "işte şu deniziniz" demiyorum. Bilakis her kasaba bir nehir üzere kuruludur; işte oranın denizi de odur." demiştir.
Katâde ise:
"Buradaki karadan kasıt şehirliler, denizden kasıt kasaba ve köylerdir" demiştir.
Ben derim ki:
Nitekim Yüce Allah tatlı suyu da "deniz" olarak isimlendirmiş "İki deniz bir olmaz; şu tatlı, susuzluğu keser, şu da tuzludur; (boğazı) yakar." (Fatır, 12) buyurmuştur.
Zira dünyada durgun ve tatlı hiçbir deniz yoktur. Dolayısıyla "tatlı deniz" diye ifade edilen akarsular, "tuzlu deniz" diye ifade edilen de durgun deniz veya göldür.
Böylece bu âyetler akarsu üzerine kurulu yerleşim birimlerine de o suyun adı verilmiştir.