Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ALLAH(c.c.) Hazretlerinin himayesi (1 Kullanıcı)

EL Ra'uf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eki 2009
Mesajlar
78
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ALLAH'A TEVEKKÜL EDİN

Moğolların Anadolu umûmî vâlisi Baycu Noyan, Konya'yı muhâsara etti Konyalılar gâyet sıkıntılı ve ızdıraplı günler yaşadı Muhasaranın kaldırılması için Mevlânâ hazretlerinin huzûruna çıkıp; "Efendim! Bize merhamet ediniz Baycu Noyan, bildiğiniz gibi Konya'yı muhasara etti Çoluk-çocuğumuzla gâyet sıkıntıya düştük Korku içinde yaşıyoruz Şâyet bize yardım etmezseniz, sonumuz felâket olur Çünkü Baycu Noyan, hangi şehri fethettiyse halkı kılıçtan geçirip, mallarını yağmaladı Bu işe bir tedbir istirhâm ediyoruz" dediler


Mevlânâ;
"Siz, Allahü teâlâya tevekkül edin Doğru bir îtikâd ile cenâb-ı Hakk'ın evliyâsını vesîle ederek duâ edin İnşâallah sıkıntınız def olur" buyurdu Sonra şehirden dışarı çıkıp meydanın ortasında durdu Kıbleye dönerek namaz kılmaya başladı Etrafta binlerce Moğol askeri vardı Baycu Noyan'a kocaman bir çadır kurmuşlardı Askerler hemen komutanlarına koşup;
"Şehirden yaşlı bir kimse çıktı Mâvi kaftanlı, sarıklı, heybetli bir kimse Meydanda namaz kılmaya başladı Ne bir korku, ne bir heyecânı var Askerlerden hiçbiri yanına yaklaşmaya cesâret edemiyor" dediler Baycu Noyan, askerlerine; "Ok yağmuruna tutarak derhal öldürün!" dedi Bu emir üzerine, okçular ellerini sadaklarına atmak için davrandıklarında, herbirinin kolları yerinden kalkmaz hâle geldi Hiçbirisi ok atamıyordu Bu durumu gören Baycu Noyan, süvârilere; "Atlara binip kılıçla üzerine saldırın!"emrini verdi Süvâriler hemen ata binip sürmek istediler, fakat atların ayakları toprağa battı Atlar, üzerindeki askeri götüremez hâle geldi Bunu da hayretle gören Baycu Noyan'ın canı sıkıldı Kendisi okunu çekip yayını gerdi Nişan alarak Mevlânâ'ya fırlattı Attığı üç ok da hedefe değil, Baycu'nun önüne düştü Bu hâli de gören vâli Noyan, iyice öfkelenip atını getirmelerini emretti Ata bindiyse de, atı bir türlü hareket ettiremedi Hiddeti ziyâdeleşen Baycu, attan inip yaya olarak hücûm etmek istedi Fakat ayakları tutulup yüzüstü yere düştü Yüzü yaralanan Baycu, ne yapacağını şaşırdı Olanları şehirden tâkib eden halk, hayretten hayrete düştüler, hep bir ağızdan tekbîr getirdiler Nihâyet Baycu Noyan hiçbir şey yapmaya kâdir olamayacağını ve Mevlânâ karşısında âcizliğini anlayınca;
"Bu kimse, şimdiye kadar karşılaştığım insanların hiçbirine benzemiyor Bunun, Allahü teâlânın himâyesi altında olan kimselerden olduğu anlaşılıyor Bu kadar askerî gücümle, değil kendisiyle mücâdele etmek, üzerine doğru bir adım bile atamadık Dolayısıyle bununla iyi geçinmekte, anlaşma yapmakta fayda vardır" diyerek, askerini toplayıp muhâsaradan vaz geçti
 

LAHİB

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Eki 2009
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
Allahü Teâlâyı Bilirmisin?


Abdullah bin Mübarek, bir gün yolda gidiyordu. Önünde birkaç koyunla bir çoban çocuk gördü. Ona acıdı ve; "Zavallı, çocuklukta çobanlık yaparsa, büyüdükte Allahü teâlânın ibâdet ve mârifetine nasıl erişir?" dedi. Sonra kendi kendine; "Gideyim, ona Allahü teâlâyı tanımakta bir mesele öğreteyim." deyip, çocuğun yanına geldi ve:

-Evlâdım, Allahü teâlâyı bilir misin? buyurdu.

Çocuk:

-Kul nasıl sâhibini bilmez?" dedi.

-Allahü teâlâ'yı ne ile biliyorsun?

-Bu koyunlarımla.

-Bu koyunlarla, O'nu nasıl bilirsin?

-Bu birkaç koyun çobansız işe yaramaz. Bunlara su ve ot verecek, kurttan ve diğer tehlikelerden koruyucu birisi lâzımdır. Bundan anladım ki, kâinat, insanlar, cinler, hayvanlar ve canavarlar ve bu kanatlı kuşlar bir koruyucuya muhtaçtır. Bu binlerce çeşit mahlûkatı korumaya kâdir olan, Allahü teâlâdan başkası değildir. İşte bu koyunlarla Allahü teâlâyı, böylece bildim

-Allahü teâlâyı nasıl bilirsin?

-Hiç bir şeye benzetmeden bilirim.

-Böyle olduğunu nasıl bildin?

-Yine bu koyunlardan.

-Nasıl?

-Ben çobanım. Onların koruyucusuyum. Onlar benim korumam ve tasarrufumdadırlar. Onlara dikkatle bakıyorum. Ne onlar bana benzerler, ne de ben onlara benzerim. Buradan, bir çoban koyunlarına benzemezse, Allahü teâlânın elbette kullarına benzemiyeceğini anladım. Abdullah bin Mübârek:

-İyi söyledin. İlimden bir şey öğrendin mi? buyurdu.

Çocuk:

-Ben bu sahrâlarda, nasıl ilim tahsîl edebilirim, dedi.

-Peki başka ne öğrenmişsin?

-Üç ilim öğrendim. Gönül ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.

-Bunlar nelerdir, ben bunları bilmiyorum.

-Gönül ilmi şudur ki, bana kalb verdi ve kendi mârifet ve muhabbeti yeri eyledi ki, bu kalb ile O'nu bileyim. O'nun sevdiklerine gönülde yer vereyim, sevmediklerine yer vermiyeyim ve böylelerinden uzak olayım. Dil ilmi şudur ki, bana dil verdi ve dili zikretmek, O'nun ismini söylemek yeri eyledi. Bununla O'nu hatırlatanları dile getirmeği, O'ndan bahsetmiyen sözden onu korumayı, böyle sözden uzak olmayı îmâ etti. Beden ilmi şudur ki, bana beden vermiştir ve onu kendine hizmet yeri eylemiştir. Böylece O'na hizmet olan her şeyi yaparım, hizmet olmayan şeyi ise bedenimden uzaklaştırırım.

Abdullah bin Mübârek, bunun üzerine:

-Ey çocuğum! Evvelki ve sonraki ilimler, senin bana bu öğrettiklerindir! dedikten sonra: Ey oğul, bana nasîhat ver, buyurdu.

-Ey efendi! Âlim olduğun yüzünden belli oluyor. Eğer ilmi Allah rızâsı için öğrendiysen, insanlardan istemeyi, beklemeyi kes. Yok, dünyâ için öğrenmişsen, Cennet'e kavuşamazsın, dedi.
 

LUTFI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2007
Mesajlar
2,120
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kardeşim emeğine sağlık güzel bir paylaşım olmuş.
Selam ve dua ile
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt