Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Alevi Müslümanlar (Nusayriler - Arap Alevileri) (1 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Aleviyyun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ocak 2011
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
ALEVİ MÜSLÜMANLAR (NUSAYRİLER-ARAP ALEVİLERİ)

ALEVİLİK NEDİR?

Alevilik;
Kaynağını Kuran’dan alan, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam’ın özüdür, sırat-ı müstakimdir. Yani doğru ve hak olan yoldur.

Alevilik, Hz. Ali’nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah’ın taraftarı olmak demektir. Hz. Muhammed (s.a.a.v.) hadis-i şerifte “Her kim Ali’yi severse, beni sevmiş olur; beni seven de Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye kim düşmanlık ederse bana düşmanlık etmiş olur.” diye buyurmaktadır. Kur’an, Allah’ın (c.c.) kelamı; Hz. Muhammed (s.a.a.v.) Kuran’ın dili, Hz. Ali (a.s.) de konuşan Kuran’dır. Hadis-i şerifte; “Kuran Ali’yle, Ali de Kur’an’la beraberdir. Kıyamet Günü’ne kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır.” diye buyrulmaktadır. Hz. Ali (a.s.) Sıffin’de bir hutbesinde “Konuşan Kur’an benim.” diye buyurmuştur. Kısaca Kur’an, Hz. Muhammed (s.a.a.v.) ve Hz. Ali (Ehlibeyt) (a.s) birbirini destekleyen, insanın doğru yolda yürümesini sağlayan ana kaynaklardır. Alevilik bu kaynaklara dayandığından hak yoldur.

Hz. Muhammed (s.a.a.v.) amcasının oğlu ve damadı olan Hz. Ali’yi (a.s.) çok severdi ve Hz. Ali, kendisine en yakın kişiydi. Tebük Seferi’ne çıktığında Hz. Ali’yi kendi yerine Medine’de vekil olarak bırakması ona olan güveninin bir göstergesidir.
Hz. Peygamberin Hz. Ali’ye olan sevgi ve güvenini belirleyen birçok hadisi vardır. “Ali bedenimde baş gibidir.” ... “Her nebi için bir vasi ve varis vardır, Ali de benim vasiyyim ve varisimdir.” Gadir-i Hum’da; “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.” gibi hadislerle Hz. Ali’yi kendisinden sonra vasi olarak tayin etmiştir. Nusayriler, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) vasiyetini dinlediği ve ona uyduğu için ALEVİDİR.
“Alevilik” Hz. Ali’ye bağlılıktır, Hz. Ali’nin yandaşı olmaktır, Hz. Ali’yi sevmektir, Hz. Ali’yi yüceltmektir. Çünkü Alevilik; Hz. Muhammed’in Hz. Ali’ye olan sevgi, bağlılık ve telkinleriyle oluştu. İslam diniyle beraber Aleviliğin tohumları ekildi. İsim “Müslümanlık” kimlik “ALEVİLİK” olduğu için Aleviyiz.

Aşağıda yazılanlar okunduğunda neden Alevi olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır:
“Selman El Farisi” dedi ki: Resûlullah (s.a.a.v.) imam Ali’ye hitaben : “Bu vasim sırrımın yeri ve terk ettikle-rimin en hayırlısıdır.”
(Mizanul-itidal, 1/635)
“Hz. Muhammed (s.a.a.v.) Hz. Fatıma’ya: “Senin kocan dünya ve ahirette seyyiddir. Kendisi ashabım içinde İslam’a ilk gelendir. Âlem içinde en fazla ilme sahip olan ve âlem içinde en kuvvetli hilme sahip olandır.”
(El-istiab,1099 El istiab.1091)
Bir hadisinde (s.a.a.v.); “Dünya ve ahirette bayrağımı Ali taşıyacaktır.” demiştir.

İbni Abbas diyor ki:
“Ali’nin dört özelliği var ki, başkasında yoktur:
1- Kendisi Acem ve Araptan önce Resûlullah (s.a.a.v.) ile ilk namaz kılandır.
2- Her çarpışmada peygamberin (s.a.a.v.) bayrağı onun elindeydi.
3- Başkaları Peygamberi (s.a.a.v.) terk edip kaçtıklarında ancak kendisi sebat edip Peygamber’in yanında kalmıştı.
4- Kendisi Resûlullahı (s.a.a.v.) vefatından sonra yıkayıp kabrine defnedendir.”
(El-istiab, 3/1090)

Selman-ı Farisi diyor ki: Resûlullah (s.a.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimden Kevser Havuzu’nun başında bana ilk erişecek olan Ali bin ebi Talip’tir.”
(El istiab.1091)
Hz. Ali’nin bu yüce konumu ile Hz. Peygamberin bu hadisleri, Müslüman insanın "Alevi" olması için yeterlidir. Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’nin bu kadar yüceltildiğini gören ve Hz. Ali’nin faziletlerine şahit olan samimi Müslümanlar "Alevi" ismini aldı.

Muhammed ibn-i Nusayr'in isminden türeyen Nusayri sözcüğünün kendileri için kullanılmasını istemediklerinden Türkiye'de genelde "Arap Alevisi" denir. Nusayri ismini kullanmak istememelerinin sebebi Muhammed ibn-i Nusayr'in sadece Ehl-i Beyt öğretisini yaymış olmasıdır, yani mezhep kurmamıştır.

Anadolu Aleviliği ile benzer yönü sadece Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt sevgisidir. Caferiyye Şiiliği ile itikadi yönden benzemektedir.

Mezhebin kurucusu ve Muhammed ibn-i Nusayr'in isminden türeyen Nusayri tanımlaması kullanılmaktadır. Ancak, Nusayrilere göre Muhammed bin Nusayr mezhep kurucusu değil, sadece 11. İmam Hasan El Askeri'nin öğrencisi ve Ehlibeyt öğretisini yayan kişidir.
11. İmam Hasan El Askeri'nin öğrencisi Muhammed bin Nusayr'ı (ö. 883) otorite kabul ettikleri için bu adı alırlar. Ancak Nusayriler bu ismi kendileri için asla kullanmazlar.

Dil
Anadilleri Arapçadır. Yaşlı nesil hâlâ Arapça konuşmaktadır.
Türkiye'de ise Hatay'ın katılmasından (1939) sonra doğmuş olan daha genç nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır.
Bugün Arapça ile Türkçenin bir karışımı konuşulur.


İNANÇ VE İTİKAT
Din: Semavi dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli, yüce Allah’ın kullarına hidayet için gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) bildirdiği "İSLAM" dır. "Allah’ın yanında din İSLAM'dır” (Ali İmran 19), “Kim İslam’dan başka bir din ararsa onun dini asla kabul olunmayacak. O, ahirette kaybedenlerden olacaktır.” (Ali İmran 85)

İslam: İki şahadete ikrar etmektir. “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedu enne Muhammeden Resûlullah” demek ve Hz. Peygamber’e (s.a.a.v), Yüce Allah tarafından emredileni tatbik etmektir.

İman: Yüce Alah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, ölümden sonra tekrar dirilmeye, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna kayıtsız şartsız inanmaktır.
Bunun yanında Nusayrilerin inancında usul beştir. Tevhid, adalet, peygamberlik, imamet ve dirilmedir.
Bunları tahmin ve taklitle değil; delillerle, Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt'in hadisleriyle bilmek gerekir.

1-Tevhid: Nusayrilerin İnancında, bütün âlemi Allah yaratmıştır. Allah yalnız ve tektir, ortağı yoktur. “Onun hiçbir benzeri yoktur. Hem o işitir ve görür.” (Şura 11) Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberine: “Deki; O Allah birdir. Ululuk onda nihayet bulmuştur. Doğmamış, doğurulmamıştır. Onun hiçbir eşi de yoktur.”(İhlas Suresi)

2- Adalet: Yüce Allah âdildir, hiç kimseye zulüm etmez. “Senin Rabbin hiçbir yerde zulüm etmez.” (Kehf 49) Adaletinin ispatı için de insanlara yalnız ıslahları için emir verir, kötülüklere uğramamaları için de yasak koyar “Her kim iyi iş işlerse kendisi için işler, her kim kötülük yaparsa yine kendine eder, Rabbin kulları hakkında asla zalim değildir.”(Fussilet 46)

3- Peygamberlik: Nusayri inancında, yüce Allah, lütuf ve adaletinden doğru yoldan sapmamaları için kullarına peygamberler gönderdi. Peygamberlerin ilki Hz. Adem’dir. Sonuncusu da Abdullah oğlu Hz. Muhammed’dir.

4- İmamet: İnsanların maslahatları için yüce Allah imamlara ilahî bir makam verdi. Her bir Peygamber vefatından önce kendisine bir vasi tayin etti. Peygamberlerin sonuncusu olan peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) kendisi için on iki vasi tayin etti. “Benden sonra 12 halife olacaktır, hepsi Kureyşten dir.”
(Sahihi Buhari 8/105 Sahihi Müslim 3/1452)
Bu imamlar, Peygamberin ümmetine bıraktığı dinî hükümlerin değiştirilmesini ve usulleriyle oynanmasını önlemek için yüce Allah’ın emriyle makam aldı. Yüce Allah İmamları tıpkı peygamberler gibi, insanların kendilerine inanmaları ve tutunmaları için yanılmaktan, hata yapmaktan ve günah işlemekten masum kıldı ve inanırız ki; son zamanda son imam Muhammed el-Mehdi gelecek ve dünyayı nasıl zulüm ve çirkinliklerle dolduysa, adalet ve merhametle dolduracaktır.

5- Mead (Dirilme):
Yüce Allah iyilik yapanı iyilikle mükâfatlandırıp, kötülük yapanı da kötülükle cezalandırması için insanları kabirden kaldıracaktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de kıyamet gelecektir. Onun kopmasında şüphe götürecek hiçbir şey yoktur. Allah kabirdekileri kaldıracaktır.” (Hac 7)
Yine Kur’an-ı Kerim’de; "Her kim zerre ağırlığında hayır işlerse onu görecek, zerre ağırlığında şer işleyen de onu görecektir.” (Zilzel 7-8)
Nusayrilerin, Kur’an-ı Kerim’de geçen her kelime ve ayete inancı tamdır. “Ey Rabbimiz! Bize indirdiğin kitaba inandık, Resule de uyduk, bu hâlde bizi şahitler ile beraber yaz.” ( Ali İmran 53)

Bu beş madde altında topladığımız ana din usulünde filizler (furu-uddiyn) de vardır. Bunlar;

1- Namaz Kılmak: Günde beş vakit namaz kılmaktır. Vakitleri; öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabahtır.
Bu beş vaktin farz rekâtları on yedidir. Yolculuk ve zaruretler de dört rekâtlı namazlar, iki rekât olarak kılınabilir. İsteğe bağlı rekâtlar ise otuz dörttür. Bunlar (Nafile) sünnettir.

2-Oruç Tutmak: Her yıl mübarek Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’in emrettiği şekilde otuz gün oruç tutmaktır.

3- Zekât Vermek: Yılda bir defaya mahsus her kişi malının zekâtını ehline vermesidir. Miktarı gelirinin yüzde beşidir.

4- Hacca Gitmek: İmkânlar çerçevesinde maddî, manevî ve yol emniyeti olması durumunda ömürde bir defa Mekke’ye gidip Beytullahıl Haram’ı ziyaret ve tavaf etmektir.

5- Cihad: İslam dinini müdafaa etmek, bilmek, öğrenmek, öğretmek ve peygamberlerin izini takip etmektir.

6- Marufa Emir (El-emru bil maruf): Her Müslüman kadın-erkek kendi hükmünde olabilecek Müslümanları (ailesi ve yakınları) iyi ve hayırlı işler görmeye davet etmektir.

7- Münkerlere Yasak (En-nehy anil münker): İnsanları kötü işlerden alıkoymak, haramdan sakınmaya davet etmektir.

8- Elvela (Tevella): Yüce Allah’ın tek olduğuna, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) onun peygamberi olduğuna inanmak ve Ehlibeyt imamlarına velayet (bağlılık) etmek ve velayet edenine de veli (kardeşlik) olmaktır. Hz. Muhammed (s.a.a.v); “Mümine vazife olan şey Allah’ın velisini bilip ona velayet etmek, düşmanını bilip de düşmanlık etmektir” buyurmuştur.

9- El-bera (Teberra): Yüce Allah’a, Allah’ın Peygamberine, Peygamberinin Ehlibeytine ve imamlara düşmanlık eden herkesi düşman bilmek ve benliğimizi onlardan arındırmaktır.

Yukarıda yazdığımız gibi dine olan itikadımız Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de geçtiği gibidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. “Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussılet 42)

İSLAMIN ŞARTLARI
Hz. Peygamberimizin hadislerinde Hz. Ali’nin şiası (taraftarı) olarak adlandırılmışız. Hz. Muhammed’den (s.a.a.v.) sonra “Alevi” ismi Hz. Ali’nin yandaşlarına (Şiası) verildi. İslam’ı sevenler İslam’ın şartlarını Hz. Ali ile yerine getirmekten büyük haz duymuşlardır. Hz. Ali, Hz. Peygamberden sonra İslam’ın kurallarını hatasız şekilde yaymıştır. Birçok rivayette İslam’ı sevenler namaz kılmayı Hz. Ali’den öğrenmek istemişlerdir. Namaz kılmaktan zevk almak isteyenler de Hz. Ali ile namaz kılmışlardır. Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara farz kıldığı ve tediyesini emrettiği vecibelere ‘İslam’ın Şartları’ denmiştir. Bu İslamî şartlar beştir.
Aşağıda gösterilen farzlar birinin edası durumunda, eda eden kişinin Müslüman olduğuna işaret eden şartlardır.

İSLAMIN BEŞ ŞARTI
Bu beş farizadan birini veya hepsini ancak Müslüman olan biri eda eder.

1- Kelime-i şahadet getirmek
2- Namaz kılmak
3- Oruç tutmak
4- Hacca gitmek
5- Zekât vermek

1-Kelime-i şahadet: “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü ” (“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim”)

2-Namaz kılmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarının en önemlisidir. Hz. Muhammed’le (s.a.a.v) ilk namaz kılan Hz. Ali’dir. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekat verin, rüku edenler ile beraber rüku edin” (El bakara, 43) der. Ve Kur’an-ı Kerim’de namaza işaret eden ayetler elliden fazladır. Aşağıda namaz kılma şekli gösterilecektir.

3-Oruç tutmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Ramazan ayında oruç tutmak Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç nasıl farz edilmiş ise maziden sakınasınız diye size de öyle farz kılındı.” (El barka 183.) Oruç, Bakara suresinin 185-187. ayetlerinde de zikredilmektedir.

4 - Hacca gitmek: Yüce Allah’ın ömürde bir defa maddi ve manevi gücü olana farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” İbadeti için Ali İmran suresinin 97. Ayetinde “Onda apaçık işaretler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlikte olur. Hac için bir yol bulabilenin Beyti ziyaret etmesi ise, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. İnkâr edenlere gelince, Allah'ın âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.” diye buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” konusunda ondan fazla ayet vardır.

5 - Zekât vermek: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın bir şartıdır. Müslüman’ın malından gelirinin yüzde beşini zekât vermesidir. Kur’an-ı Kerim’de: “Namazı dosdoğru kılın, zekât verin, nefsiniz için evvelce ne hayır gönderirseniz onu da Allah’ın yanında bulursunuz.” (El bakara 110) Kur’an-ı Kerim’de zekâtla ilgili yirmi beşten fazla ayet vardır. Burada İslam’ın beş farzı özetle zikredilmiştir.

Şunu bilmek gerekir ki, Aleviler Müslüman’dır. Alevilikleri ise Hz. Ali’ye yandaşlıkları, taraftarlıkları ve sevgileridir. İmam Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcasının oğlu, damadı ve vasisidir. İlk iman eden ve Müslüman olan kişidir.
Rabbimiz Allah’tır. Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. İmamımız Emiyrül Müminin Ali Bin Ebi Talip’tir. İslam dinine zıt olan bütün dinlerden aklanırız. Dini hükümleri İslam Dini Anayasa’sı olan Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, sünneti nebevi ve Ehlibeyt imamlarının rehberliğinde öğrenir ve uygularız.
Müslüman Alevi olarak adlandırılan bizlerin itikadı budur. Alevi kardeşimiz bu bilgiler ışığında büyümüştür. Bizleri daha farklı görenlerin basiretleri bizleri bu şekilde görmekle açılacak ve bizi yanlış tanıyan gözlerin önünden
bizi kapatan perdeler açılacaktır.
Bu bilgiler bizim gerçek kimliğimizi göstermektedir. Bu deyimler asıl inancımızı anlatmaktadır. Bin dört yüz yıldır doğrularla haykıran bu Alevilerin sesi duyulmadı. Kendilerini tanıttılarsa da onları duymak istemeyenler duymadı.
“İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır.” hadis-i şerifi insanların birbirlerini anlayamadıkları ve tanıyamadıkları için söylendiğine işarettir.
Yüce Allah bizleri en doğru ve gerçek yola hidayet etmiştir. Bu doğru yolda dünyanın en kutsal inancına, İslam’ın özüne sahip olmakla onurlandırıldık. Çünkü İnsanlığın en kutsal inancını en yüce kaynaklardan öğrendik. Yüce Allah’ın hidayetiyle Hz. Muhammed’in sünnetiyle, Ehlibeytin rehberliğiyle, Müslümanlığın temelinde Aleviliğimizle ne kadar övünsek azdır. Bu kutsal inanca mensup olmakla dünyanın en mesut ve huzurlu kulları olarak ahirette sevinecek ve bahtiyar olacağız. Yüce Allah’ın ve Peygamberinin emrettiği şekliyle Ehlibeyt ipine sımsıkı tutunmaya ve Aleviliğimizin gereklerini yerine getirmeye yüce Allah bizi muvaffak etsin.
Allah’ın rahmeti; Hakkı görüp Hakka tapanlara olsun.
ALLAH BİZLERİ EHLİBEYT YOLUNDAN AYIRMASIN...
 

sahaff

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
276
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Böyle alevilik başım üstüne...B)B)B)
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Alevilerin neye inandığını bilmesek yukardaki bu masabaşı yazılan yazıya kadardık...Masa başında yazılan yazılarla batıl hak diye gösterilmek istenmiş ama Elhamdulillah biz alevilerin ne mal olduğunu biliyoruz.
 

Aleviyyun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ocak 2011
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Alevilerin neye inandığını bilmesek yukardaki bu masabaşı yazılan yazıya kadardık...Masa başında yazılan yazılarla batıl hak diye gösterilmek istenmiş ama Elhamdulillah biz alevilerin ne mal olduğunu biliyoruz.
Eğer bu sözünüzle Anadolu Alevileri olarak bilinen Bektaşileri kastediyorsanız, Bektaşiler Alevi değildir. Dün İslam adını bizden gaspettiler, şimdi Alevi adını...
Bektaşiler; Ehlibeyt'i sevdiklerini ve Alevi olduklarını söyleserler de Ehlibeyt'e uymadıkları ve sevgilerinin sözde kaldığı anlaşılır. İşte biz bu yüzden, Bektaşiler Alevi değildir. Alevilik başka, Bektaşilik başkadır. "Hayır, ben sadece bektaşileri kastetmiyorum, söylediğim bütün Aleviler için geçerlidir" diyorsanız, o zaman biz de Elhamdulillah Sünnilerin kendi alimlerinin muteber kitaplarından ne mal olduğunu biliyoruz.

Kim hangi dinin emrini yapıyorsa o dindendir, kim hangi önderin tavsiyesini uyguluyorsa o kişiyle beraberdir.

Gerçek bir Alevinin yaptığı her ibadetin şekli Ehlibeyt ve Ehlibeyt imamlarının (12 imamların) sözlerine, tavsiyelerine uygun olmalıdır.
Çünkü Kuran-ı Kerim'i en iyi onlar biliyor ve peygamberimizin sünnetini en iyi onlar aktarıyordu.
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
biz de Elhamdulillah Sünnilerin kendi alimlerinin muteber kitaplarından ne mal olduğunu biliyoruz.
[/B]

he şöyle takiye yapıp inancınızı gizlemeyin...sizin takiyye inancınızıda çok iyi biliyoruz...Kendi aralarınızda sünneleri kafir görürsünüz..Sünnilerin arasına girince arkasında namaz kılarsınız...siz alevi ve şiiler yahudi ve hristiyanlardan daha betersiniz bunu sünni alimlerimiz söylemiştir...
 

Aleviyyun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ocak 2011
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
he şöyle takiye yapıp inancınızı gizlemeyin...sizin takiyye inancınızıda çok iyi biliyoruz...Kendi aralarınızda sünneleri kafir görürsünüz..Sünnilerin arasına girince arkasında namaz kılarsınız..
Bu sözünüzün aksine asıl sizler; Allah-u Teala’nın birliğini ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a.v)’in nübüvvetini ikrar eden, bir kıble ve bir kitaba (Kuran-ı Kerim'e) inanan, farzları nafileleriyle yerine getiren, namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, haramlardan kaçınan, humus ve zekat veren, Ahirete inanan Alevi Müslümanları ve Ehl-i Beyt (a.s) taraftarlarını; kafir, müşrik ve Rafızi sayıyorsunuz.

Muvahhid, temiz kalpli, Allah-u Teala’ya ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a.v)’e itaat eden, bütün şer’i hükümlere, farzlara ve müstahablara uyan Alevi Müslümanları nasıl tekfir ediyorsunuz?
Harici, Nasibi ve Emevilerin tebligatlarının etkisinin halen üzerinizde olması gerçekten şaşırtıcıdır!

Biz ise; “La ilahe illallah, Muhammed’en Resulullah” (Allah’tan başka İlah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir) diyeni müslüman ve kardeşimiz sayarız.

İmamet ve velayet dışında, ahkam ve kaide usullerinde hiçbir ihtilafımız yoktur. Eğer ahkamın teferruatındaki ihtilafları söyleyecek olursanız, bu tür ihtilaflar bizden çok, bizzat kendi dört mezhepleriniz arasında daha şiddetlidir.
Bizim kendi mescitlerimiz, camilerimiz var ve kendi imamlarımızla birlikte ibadetlerimizi yerine getiriyoruz.

İkinci olarak; Siz, Alevileri takiye yapmakla itham ediyorsunuz. Aleviler için içleriyle dışlarının birbirine uymadığını söylüyorsunuz.
Aslında takiye, İslam’ın özünden kaynaklanan, Kuran’ın ve Peygamber sünnetlerinin içinden fışkıran bir inanç şeklidir.
Hayrettir ki Sünniler kendi kitaplarının, kendi sahihlerinin dediklerini inkâr etmeye yeltenirler.

Yüce Kuran-ı Kerim Âli İmran süresinin 28. ayetinde “Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri veli edinmesin ve kim bunu yaparsa Allah’tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. …” derken, Allah katında günah, sakıncalı ve yanlış sayılan bir durumun zarardan çekinilerek sadece dille söylenmesi, inanmış birisini kurtarmaya yetiyorsa, affedilebiliyor.
(Kaynak: Celâleddin Suyuti’nin Ed-dürül-mensur adlı eseri)

İbni Abbas’tan naklen, Yüce Allah: “Kâfirlerden ya da herhangi bir yerden gelebilecek tehlikelerden korunmak için…” demekle, inanmış bir insanın sadece diliyle tersini konuşup kendini kurtarması, yüce Allah tarafından affedilmektedir.

Nahl süresinin 106. ayetinde; “Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde dinden dönmeye zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah’tan bir azap gelir ve kendilerine çok büyük bir azap vardır.”
İbni Esir, ibni Münzir, İbni Ebu Hatim, Beyhaki, İbni Abbas’tan naklen diyorlar ki; iman ettikten sonra, Allah’a küfredenlere büyük bir azap ceza vardır. Ancak buna zorlananlar, kalpleriyle inandıkları halde dil ile küfredenler bundan müstesnadır, bunlara ceza yoktur. Yüce Allah, inananların niyetine ve yürekten olan inançlarına göre değer verir.

Büyük Sünni alimler, bunların olmasında bir sakınca olmayacağını söylerken, Sünniler bu bağlamda Alevilere nasıl itham yükleyebiliyorlar? Sünnilerin en tanınmış sahih ve mesnedleri, bu yapıcı yalanlara cevaz veriyor. Böyle iken, neden bunu yapıyorlar diye Alevilere saldırıyorsunuz. Bu yüzden de Emevi ve Abbasiler, Alevileri az mı katledip, zulmettiler?
Bizler; tehlikelerden, zarardan, zulümlerden, fitnelerden, saldırılardan korunmak ve kurtulmak için takiye yaparız. Kaldı ki, yüce Allah (c.c) bu bağlamda ayetler indirmiştir. Kullanılabilecek ayrıca hükümler bildirmiştir.

Ama sizin böyle bir sıkıntınız yoktu. Sizler, hep hükümdarların yanındaydınız. İnançlarınız yüzünden, düşman ve saldırılar karşısında kalmamışsınız, zulüm görmemişsiniz. Bu durumda takiye’yi inkâr etmeniz doğaldır.

siz alevi ve şiiler yahudi ve hristiyanlardan daha betersiniz bunu sünni alimlerimiz söylemiştir...

Sizin bazı alimleriniz Alevilere (Şiilere) iftira atıp yalan söylemiştir, bunu bizlerde biliyoruz.
Şia'nın yazdığı kitapları okuma zahmetine katlansaydınız, utanır ve böyle iftiralara inanmazdınız.

Şunu da belirtmek isterim ki; bir din, mezhep, ekol, mektep için en geçerli bilgi; o dinin, mezhebin, ekolün kendisinin kendisi hakkında verdiği bilgidir.
 

Aleviyyun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ocak 2011
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Alevi İslam inancı, bilgisi, Hz. Muhammed tarafından vasiyet edilen Kuran-ı Kerim ve Ehli Beyt'e dayanmaktadır.

Ehli Beyt'in 12 imamları tarafından aktarılan Hz. Muhammed'in hadisleri ışığı altında yol alınır.

İslam dini Ehli Beyt'in velayetidir. Alevi İslam bilgisinin özü, marifet ve hakikattir. Merkezinde insan sevgisi ve değeri yer alır. Zulme ve zalimlere karşıdır. İlme, Adalete, sevgiye, güzelliğe, kardeşliğe, beraberliğe, paylaşmaya, dayanışmaya, yardımlaşmaya, hoşgörüye ve geri kalan tüm iyi değerlere, sıfatlara bağlıdır.

Hz. Muhammed , Allah’ın selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, buyurdu ki:
“ İçinizde değeri biçilmez iki emanet bırakıyorum. Allah’ın kitabını (Kur'an-ı Kerim) ve zürriyetim olan Ehli Beytimi. İkisine tutunursanız asla doğru yoldan çıkmıyacaksınız. İkisi kıyamet gününe kadar, (kevser) havuzun başucunda bana varana dek asla birbirinden ayrılmıyacaklar. Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum, Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum, Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum !!!”

Hz. Muhammed , Allah’ın selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, buyurdu ki:
“ Ehli Beytim içinizde Nuh (aleyhisselam)'un gemisi gibidir. Gemiye binen kurtulur ve gemiye binmeyen boğulur, ölür !!!”

Hz. Muhammed, Allah’ın selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, buyurdu ki:
“ Ehli Beytim, İsrailoğulları’nın selamet kapısı gibidir. Her kim o kapıdan içeri geçerse mümin olur ve her kim dışında kalırsa kafir olur.”

Hz. Muhammed, Allah’ın selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, buyurdu ki:
“ Âl-i Muhammed’e salavat (dua) edilmeden yapılan dualar kabul olmaz !!!”

Hz. Muhammed, Allah’ın selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, abasının (hırkasının) altına Hz. Ali, Hz. Fatime, Hz. Hasan ve Hz. Huseyin’i alarak şöyle buyurdu:
“ Ey Allah’ım ! Bunlar benim Ehli Beytim ve seçkinlerimdir. Onlardan her türlü pisliği gider ve onları tertemiz kıl !!!”

* * *

EZAN VE İKAME
Ezan: Namaz vaktini bildirmek için müezzinin yaptığı çağrı (Sözlük.) Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağırıldığı zaman Allah’ı anmaya koşun” (El- Cuma-9)
Yüce Allah, Hz. Peygamberine İslam farizalarını vahiy ettikten sonra, namaz kılma vecibesini yerine getirmek için bir çağrının olacağını da vahyetti. Bu namaza olan çağrıya “ezan” denildi. Namaz kılma vaktinin geldiğini bildirecek güzel bir ses gerekiyordu. O ses Hz. Bilal Habeşi’de bulunuyordu. Hz. Peygamber, Bilal’a namaza bu şekilde çağrı yap, emrini verdi. Namaz vakitlerindeki çağrılar Bilal’ın sesiyle bu şekilde yankılanmaya başladı.

Allahu Ekber-Allahu Ekber
Allahu Ekber-Allahu Ekber
Eşhedü Enla İlahe İllellah
Eşhedü Enla İlahe İllellah
Eşhedü Enna Muhammeden Resûllullah
Eşhedü Enna Muhammeden Resûllullah
Hayye alassalah - Hayye alassalah
Hayye alel felah - Hayye alel felah
Hayye ala hayril amel - Hayye ala hayril amel
Allahu Ekber-Allahu Ekber
La ilahe illellah - La ilahe illellah


İkameyi ezandan sonra namaza başlamadan önce okumak farzdır. Kaynaklarımıza göre ezanda iki sefer okunan ezan sözlerinin ikamede bir sefer okunması yeterlidir. Okunuşu:

Allahu Ekber - Allahu Ekber
Eşhedü Enla İlahe İllellah
Eşhedü Enna Muhammeden Resûllullah
Hayye alassalah - Hayye alel felah
Hayye ala hayril amel
Kad kamet essalah Kad kamet essalah
Allahu Ekber - Allahu Ekber
La ilahe illellah
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
16
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
Hz. Muhammed, Allah’ın selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, abasının (hırkasının) altına Hz. Ali, Hz. Fatime, Hz. Hasan ve Hz. Huseyin’i alarak şöyle buyurdu:
“ Ey Allah’ım ! Bunlar benim Ehli Beytimdir.Onlardan her türlü pisliği gider ve onları tertemiz kıl !!!”

BUNU TÜM ÜMMET_İ MUHAMMED BİLİYOR VE İNANIYOR ZATEN.

elhamdülillah müslümanım diyen bir insan camiye girip,neden namaz kılmaz.neden bizim ibadet yerlerimiz ayrı der.islamiyette ayrılık gayrılık olmaz ki.neden ramazanda orucu baştan sona tutmaz da 12 gün tutar.

bu islamiyeti kafasına göre değiştirmektir,işine geldiği gibi...

biz tabiki anadoluda yaşadık.hiç anadoluya sizin o şii dedğiniz ALEVİLER yerleşmedimi ki "ben aleviyim camiye gidiyorum"diyene rastlamadık.hele ki efendimizle(sav)ilk namazı kılanın hz ALİ r.a olduğunu bildikleri halde neden camiye girmiyorlar.
islamiyette 4 meshep vardır::hanefi,hanbeli,maliki,şafii.
Alevilik mezhep diğildir,sapkın bir düşünce biçimidir ve uygulamaya çaşılmadır.Ehlibeyt_i sevmeyi bahane göstererek.
Rabbim hidayet versin-doğru yolda sabit kılsın ümmet_i muhammedi.
esselamunaleyküm verahmetullahi veberekatuhu
 

_ilknur_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Nis 2010
Mesajlar
349
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
nasıl cümleler bunlar hepimiz aynı dine mensup diilmiyiz mezhep farklılığı neyi değiştirir .... (siz alevile -siz sunniler)
....bi nezamn -siz- değilde -biz- olursak bunlar ozaman tartışlsın..
 

sahaff

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
276
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Yukarıdaki tartışma ''Alevi-sunni'' meselesi değil, ''Şia -vahhabi'' kavgası
 

_ilknur_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Nis 2010
Mesajlar
349
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
Orada yazan da parantez içinde verilen bir örnektir....sadece yukarıdaki tartışmayı hedef almadım yani...
 

sahaff

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
276
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Ben tartışma usulü yazılan mesajlaşmalara binaen ve tarafların açık bir şekilde birinin Vahhabi diğerinin şia görüşlü olmasından dolayı konunun bir Alevi-sunni meselesi olmadığını ifade etmek istedim...
 

_ilknur_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Nis 2010
Mesajlar
349
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
konunn farkındaydım.. yinede söylediğiniz için saolun... sadece hitap şekli hoş değil...
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
16
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
<<ALINTIDIR>>
İmamet ve velayet dışında, ahkam ve kaide usullerinde hiçbir ihtilafımız yoktur. Eğer ahkamın teferruatındaki ihtilafları söyleyecek olursanız, bu tür ihtilaflar bizden çok, bizzat kendi dört mezhepleriniz arasında daha şiddetlidir.
Bizim kendi mescitlerimiz, camilerimiz var ve kendi imamlarımızla birlikte ibadetlerimizi yerine getiriyoruz.


DÖRT MEZHEP:HANEFİ-HANBELİ-MALİKİ VE ŞAFİ aralarında farklılıklar var,fakat hepsi tek camide toplanıyorlar.kendilerini farklı yollara çevirenler,aralarına katılıp bir olsaydılar,yüz çevirmeseydiler bu konulara girilmezdi.
HAK YOLUNDA OLANLARDAN RABBİM RAZI OLSUN.BİZLERİ SEVDİĞİ KULLARIYLA BERABER DİRİLTSİN İNŞALLAH(dünyada ve ahiette)
amin. selam ve baki dualarımla
 

Rahib

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2011
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Merhabalar.Ben Azerbaycandan Yaziyorum.Yazmamda hata varsa ozrumu kabul edin.ALEVIYYUN kardesimize tesekkur ediyorum Hz.Aliye bu kadar sahip cikdigi icin.Cunki Hz.Ali(Ehli beyt) Kuranla birlikde Peygamberimizin bize emanetidir.Ama Peygamberimiz Vefat etdiyi ilk andan itibaren basda OMER,EBU BEKR olmaqla Hz.Muhammedin emanetine ihanet etdi.O zamandan itibaren dinimiz 73 yere parcalandi.Hemin OMER ve EBU BEKR-dir ki Peygamberimiz vefat ederken onun defninde olmadilar.5-6 kisi birlikde Halife tayin ettiler.Ama Halifelik Hz.Alinin hakkiydi.onlar biliyorlardi ki acele etmeseler hakimiyyeti ele kecire bilmeyecekler.Sizlerin olesiye sevdiyiniz OMER ve EBU BEKR bunlardir.Dunya ve halifelik duskunu!!!!!!!!!!!!!!!
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt