Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Âlemlere Rahmet Hz Muhammed'in Hıristiyanlarla bir tartışması (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Fahruddin er-Razi'nin Ibn Ishak'tan aktardığına göre Hz Muhammed'in Islam'a davet mektubu üzerine yola çıkan Necranlı hiristiyanlar arasındaki piskopos el-Eylem (Ebu Harise b. Alkame) Hiristiyanliktaki egitim ve ögretimi, Hiristiyanlığa yaptigi hizmetleri, çalismalari sebebi ile ve ilmi ile meshur oldugu için, ona Rum hükümdarları tarafından izzet ve ikramlara mazhar kılınarak, kendisine birçok mallar verilmiş ve idaresine birçok kiliseler baglanmıştı. Necran’dan gelirken bir katıra binmis, onun yularını da kardesi Kürz b. Alkame çekmistir. Ebu Hârise’nin katiırı yürürken birden tökezler.

Kardesi Kürz, Hz. Peygamber (s.a.s)’i kastederek, “O uzaktaki helâk olsun” deyince, Ebu Hârise, “Aksine senin anan helâk olsun” dedi. Bunun üzerine Kürz, “Niçin ey kardesim?” deyince, o cevaben, “vallahi o bizim beklemekte oldugumuz peygamberdir” der. Kürz de, “Bunu bildigin halde, ona inanmana engel olan nedir?” der. Ebu Hârise, “Su krallar bize çok mallar verip, izzet-ü ikramda bulundular. Eğer biz Muhammed’i tasdik edecek olursak, onlar bütün verdiklerini geri alırlar” dedi. Bu cevap Kürz’ün kalbinde bir ukde oldu. Müslüman oluncaya kadar bunu gönlünde sakladı. Müslüman olunca, bu hadiseyi anlatti.

Sonra bu üç ileri gelen reisleri, piskoposlari ve danismanlari Hz. Peygamber (s.a.s) ile, dinlerindeki ihtilaflar üzerinde konuştular. Onlar bazen Hz. Isâ (a.s)’nin Tanri oldugunu, bazen “Allah’in oglu” oldugunu, bazen de üçün (Baba-Ogul-Ruhul-Kudüs) üçüncüsü oldugunu söylüyorlardı. “O Allah’tir” demelerine, “Çünkü ölüleri diriltir, anadan doğma körleri, alaca hastalığına yakalanmış olanları ve diğer hastaları iyileştirir, gaybları haber verir, çamurdan kuş seklinde bir sey yapar, ona üfler, o da uçardı’ diye delil getiriyorlardı.

O’nun, Allah’ın oglu olduğu iddiasına da, “Çünkü O’nun bilinen bir babasi yoktu” diye istidlâl ediyorlardı. Onun, üçün üçüncüsü olduğu görüşlerine de, “Çünkü Allah “Biz yaptık,” “Biz kıldık” diyor. Eğer Allah bir olsaydı “Ben yaptım” derdi, diye istidlâl etmişlerdir. Buna karşılık Hz. Peygamber (s.a.s) onlara “Islam’a giriniz” deyince, onlar, “Biz senden daha önce Islâm’a girdik” dediler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), “Yalan söylüyorsunuz. Allah’a bir oğul isnad edip duruyorken; haça taparken ve domuz eti yiyip dururken, sizin müslümanlığınız nasıl doğru olur” dedi. Onlar da: “Eğer O, Allah’in oğlu değil ise, onun babası kimdir?” dediler. Hz. Peygamber (s.a.s) sustu ve bunun üzerine Allah Teâlâ, Âl-i Imrân sûresinin başından seksen kadar âyeti indirdi.

Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s) onlarla münazaraya baslayarak, söyle dedi:

-“Bilmiyor musunuz, Allah ölümsüz olan bir Hayy’dır, diridir? Hz. Isa, ise, ölümlüdür...”

-“Evet, biliyoruz.. “

-“Bilmiyor musunuz ki, babasına benzemeyen hiçbir çocuk yoktur?”

-“Evet biliyoruz.. “

-“Bilmiyor musunuz ki, Rabb’imiz her seye hâkim ve kayyûmdur? Onu korur, gözetir, muhafaza eder ve rızıklandırır.. Halbuki Isa, bunlarin herhangi birini yapabilir mi?”

-“Hayir... “

-“Bilmiyor musunuz, yerde ve gökte bulunan hiçbir sey Allah’a gizli kalmaz? Isa ise, Allah’in bildirdiğinden başka herhangi bir seyi bilebilir mi?”

-“Hayır... ‘

-“Rabb’ımız, Isa’yı anasının rahminde diledigi gibi şekillendirdi.. Bunu bilmiyor musunuz?.. Rabb’imizin ise yemez-içmez ve abdest bozmaz oldugunu bilmiyor musunuz?”

-“Evet, biliyoruz. “

-“Isa’yi anası, bir kadının çocuğunu taşıdığı gibi taşımış, yine bir kadının çocuğunu doğurduğu gibi de doğurmuştur. O da, bir çocuğun beslenmesi gibi beslenmiş, gıdalanmıstı.”

-“Evet... “

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), --“O halde Isa, sizin iddiâ ettiginiz gibi nasıl bir ilâh olabilir?” dedi. Onlar da, bunu anladılar; ama sonra küfrân-i nimette bulunarak, inkârı sürdürdüler. Yine onlar inadlarını sürdürerek:-“Sen, lsa’nin, Allah’ın kelimesi ve O’ndan bir ruh olduğunu zannetmiyor musun?” dediler. Hz. Peygamber de: “Evet, öyle biliyorum” deyince, bunun üzerine onlar: “Eh, bu da bize yeter” diye cevap verdiler.

Bunun üzerine AIlahu Teâlâ, “Işte kalblerinde bir eğrilik bulunanlar, sırf fitne aramak, onun teviline yeltenmek için, onun mütesabih olanına tâbi olurlar. Halbuki onun tevilini ancak Allah bilir. Ilimde derinleşmiş olanlar ise, “Biz ona inandık. Hepsi Rabb’imiz katındandır’ derler. Akıl sahiplerinden baskasi bunu iyi düşünemez” (Al-i Imran: 3/7) âyetini indirdi. Sonra onlar, bu âyeti kabul etmeyince Allahu Teâlâ Hz. Muhammed (s.a.s), onlarla “mübâhele”yi (karsilikli lanetlesmeyi) emretti." Lanetlesme konusunu daha önce ele aldığımız için burada yer vermeyecegiz. (er-Razi, Tefsir-i Kebir, çev. S. Yildirim vd, Ank.-1989, VI/122-124.)


Âlemlere Rahmet Hz Muhammed'
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Selamünaleyküm...ALLAH c.c. razı olsun...emeğiniz sağlık
selam ve dua ile...selametle İNŞALLAH...
hayırlı sabahlar
 

mansur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Nis 2008
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
efendimiz (s.a.v.) alemlere rahmet olmak için gönderilmiştir.
inşallahu teala rahmetine nail oluruz
ne güzel önderdir o (s.a.v.)
 

DuaLar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2008
Mesajlar
1,107
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Selamun Aleykum
Allah RAZI olsun kardeşim güzel paylaşımdı
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
efendimiz (s.a.v.) alemlere rahmet olmak için gönderilmiştir.
inşallahu teala rahmetine nail oluruz
ne güzel önderdir o (s.a.v.)

amin, Efendimiz alemlere rahmettir..."Ya Resulallah (sav) eğer sen gelmeseydin aleme güller açmaz, bülbül ötmez ..gark olurdu mateme, varlığın bu aleme candır"
biz de onu tanımak ,yoluna baş koymak için gelmişiz aleme...Onu sevmek imandır..Onu sevmek Sünnetine uymaktır...Onunla olmak Sünnetine uymaktır...
O Kuranın ruhudur, Onun Sünneti Kuranın ruhudur Yaşayan Kurandır, Onu (sav) tanımayan Kurandan bihaber, İslamdan bihaber...bir tek yol var cennete giden : Hz. Muhammed (sav) yoludur...cennetin kapısında Onun ismi yazılıdır..

“Ey Habibim! Seni yaratmasaydım alemleri yaratmaz idim.”
Allah–u Taala bu hadis–i kutsi ile sevgilisine ne kadar değer verdiğini biz ümmete bildiriyor. Yani bütün mevcudatın, benim, senin, tüm insanlığın, canlı, cansız her şeyin, yerin ve göğün yaratılma sebebini, tek bir şeye bağlıyor ve O’na, Muhammed Mustafa’sına olana aşkını dile getiriyor. Hz. Âdem (as) cennetten çıkarıldığında, “Yarabbi beni Hz. Muhammed’inin yüzüsuyu hürmetine affet” diye duada bulunuyor ve Rabbul Alemin, “Sen Benim Muhammed’imi nerden bilirsin” diye soruyor. Âdem (as), “Ya Rabbi, ben cennetin kapısı üzerinde Senin adın ile O’nun adını yan yana yazılı gördüm (Lailahe illallah Muhammedur– Resullullah). Cenab–ı hak Hz. Âdem’in bu duası üzerine onu affeder. Şimdi burada biraz durup düşünmek lazım, bu ne büyük bir aşk, bu ne büyük bir bağ, teşbihte hata olmaz, bizler insan olarak kendi ismimiz yanına kimin ismini yazarız. Tabii ki , en çok sevdiğimiz değer verdiğimizin ismini. İşte Allah (c.c) da en çok değer verdiğinin ismini, yazılabilecek en güzel yere, cennetin kapısı üzerine yazdırıyor.

Onu ne kadar övsek ne kadar salavat okusak azdır : "Yunus kim ede medhi ,över Kuran ayeti an vergil salevatı aşkına Muhammedin"

Kuranı lslamı anlamak, Allah aşkını yaşamak isteyenler Onun yolundan gitmeli, Onu (sav) seven ve Sünnetine uyanlarla beraber olmalı..

Onun (sav) Sünnetini okuyunca ne güzel anlaşılıyor herşey..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Ünlü İslam bilgini er-Râzî'nin HIRİSTİYANLIK ÜZERİNE BİR TARTIŞMASI

Ünlü İslam bilgini er-Râzî'nin HIRİSTİYANLIK ÜZERİNE BİR TARTIŞMASI

Ünlü İslam bilgini Fahruddin er-Râzî, daha çok Tefsîr-i Kebîr olarak tanınan Mefâtihu’l-Ğayb isimli muhteşem tefsirinde, bir Hıristiyan bilgini ile Hıristiyanlıktaki İsa Mesih’in tanrı sayılması üzerine yaptığı bir tartışmayı anlatır. Diyalog ve İbrahîmî Din’le ilgili tartışmaların sıklaştığı bir zamanda aydınlatıcı olur ümidiyle önceki incelemelerimize ek olarak er-Razi’nin bu tartışmasını birazcık kısaltarak buraya alıntılayacağız. (...)

... Hıristiyan, "Ben Hz. İsa'nın bir peygamber olduğunu söylemiyorum; bilakis ben onun bir ilah olduğunu söylüyorum" deyince, ben de ona şunları delil getirdim: ... Senin söylemiş olduğun bu şey batıl ve asılsızdır. Bunun böyle olduğuna şu husus da delalet eder: İlah, zatı gereği vacibu'l-vücud (varlığı zorunlu) olan bir "varlık"tan ibarettir. Binaenaleyh, ilahın bir cisim, uzayda bir yer işgal eden bir varlık ve bir araz olmaması gerekir...

Halbuki İsa, yok iken yaratılan; sizin iddianıza göre, diriyken öldürülen; başlangıçta çocuk; daha sonra gelişip serpilen, daha sonra da delikanlı olan, yeyip içen, def-i hacette bulunan, uyuyup sonra da uyanan cismani bir beşer olan şu şahıstan ibarettir! Aklın bedahetiyle, sonradan meydana gelen (muhdes)in kadim; muhtaç olanın, gani, müstağni; mümkin bir varlık olanın vacibu'l-vücud ve değişenin de, daim ve değişmez olamayacağı hakikati zihinlerde yerleşmiş ve sübut bulmuş bir gerçektir.

Sizler, Yahudilerin, Hz. İsa'yı yakalayıp çarmıha gerdiklerini, O'nu çarmıh üzerinde diri olarak bıraktıklarını, kaburgalarını paramparça ettiklerini; O'nun ise, onlardan kaçıp saklama hususunda çareler aradığını ve onlar O'na bu şekilde işkenceler yaparken, O'nun çok şiddetli çığlıklar atmış olduğunu kabul ve itiraf ediyorsunuz... İmdi eğer o bir ilah olmuş olsaydı veya ilah O'na hulul etmiş, girmiş olsaydı veyahut da onda, ilahtan bir cüz bulunmuş olsaydı, o kendisini onlara karşı müdafaa eder ve hatta onları adamakıllı imha ederdi.

Bu durumda, onların yapmış olduğu bu muameleden dolayı çığlıklar atmaya ve onların elinden kaçıp kurtulmak için çareler ve yollar aramaya ne ihtiyaç var? Allah'a yemin ederim ki, ben son derece hayret ediyorum! Aklı olan bir kimse, bu sözü nasıl söyleyebilir ve bu sözün doğruluğuna nasıl inanabilir? Aklın bedaheti de, neredeyse bu görüşün yanlışlığına şehadet etmektedir.

İlahın, ya müşahede edilen şu cismani şahıs olduğu yahut ilahın tamamiyle bu cisme hulul ettiği, veyahut da ilahın bir cüzünün ona hulul ettiği söylenebilir... Bu her üç kısım da batıldır.

Birincisi batıldır, çünkü alemin ilahı o cisim olsa ve Yahudiler de onu öldürmüş olsa, bu Yahudilerin alemin ilahını öldürmüş olduğuna hükmetmek olurdu. Bu durumda alem, nasıl ilahsız kalabilir. Sonra, insanların en alçağı ve en rezili Yahudilerdir; binaenaleyh, Yahudilerin öldürmüş olduğu ilah, son derece aciz bir ilah olmuş olur.
İkinci de batıldır, çünkü ilah ne cisim, ne de araz olmadığı için, onun cisme hulul edip girmesi de imkansız olur.

Eğer ilah cisim olsa, bu durumda ilahın bir başka cisme hulul etmiş olması, ilahın cüzlerinin o cismin cüzlerine karışmış olmasından ibaret olur. Bu da, o ilahın cüzlerinin o ilahtan ayrılabilmesini gerektirir. Eğer ilah bir araz olursa, bu durumda da bir mahalle, bir yere muhtaç olur. Böylece de ilah başka bir şeye muhtaç olmuş olur ki, bütün bunlar ise zayıf ve tutarsız şeylerdir.

Üçüncüsü de imkansızdır, çünkü uluhiyyetin tahakkuku hususunda o cüze itibar edilmiş olsaydı, o cüzün ilahtan ayrılması halinde, ilahın ilah olarak kalmaması gerekirdi. Eğer, uluhiyyetin tahakkuku konusunda o cüze itibar edilmemiş olursa, bu durumda o, ilahtan bir cüz olmuş olmaz.

Böylece, mezkur her üç kısmın da fasit olmuş olduğu sabit ve bu sebeple, Hıristiyanların görüşü de, batıl ve temelsiz olmuş olur.

Hz. İsa (as)'nın Allah'a ibadet edip O'na itaat hususunda son derece istekli olmuş olduğu, tevatüren sabittir. Eğer, İsa ilah olmuş olsaydı, bu imkansız olurdu. Çünkü ilah, kendisine ibadet etmez. İşte bütün bunlar sonra derece açık-seçik izahlar olup, Hıristiyanların görüşlerinin yanlışlığına apaçık bir biçimde delalet ederler".

Sonra o Hıristiyan'a, "Hz. İsa'nın bir ilah olduğuna delalet eden şey nedir?" dediğimde, o, "ölüleri diriltip, anadan doğma körler ile alacalı hastaları iyileştirmesi gibi hususların, elinde zuhur edip meydana gelmesidir. Bu gibi hususlar ise, ancak bir ilah kudretiyle meydana gelebilecek şeylerdir..." dedi. (...),er-Razi, buna karşılık şöyle cevap veriyor:

”Sonra, sopanın yılana dönüşmesi, ölünün diriltilmesinden aklen daha uzak ve zor bir ihtimaldir. Çünkü, ölümün bedeni ile dirinin bedeni arasındaki münasebet ve benzerlik, sopanın ejderhaya dönüşmesinden Hz. Musa'nın bir ilah veya ilahın oğlu olması gerekmediğine göre, ölüleri diriltmenin uluhiyyete delalet etmemesi, daha uygun ve evla olan bir haldir... işte bunu söylediğim an, Hıristiyan dili tutuldu, söyleyecek bir şey bulamadı... Allah en iyi bilendir.”


Ünlü İslam bilgini er-razi
 

mansur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Nis 2008
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
bu faideli bilgileri paylaşan bütün kardeşlerimden Allah razı olur inşallah
 

sudelet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ara 2007
Mesajlar
236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
selam-ün aleyküm emeğine sağlık kardeşim ALLAH razı olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt