Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“AKLEDEN KALB”İN KEŞFİ! (1 Kullanıcı)

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
s.a. M.Engin Noyan'dan çok beğendiğim bir yazıyı paylaşmak istedim. selametle kalın.

Geçen yazımda merhûm üstâd Muhammed Esed’in, izzetli Ümmet-i Muhammed olarak nicedir içine düştüğümüz o akıllara durgunluk verici zilletin illeti bâbındaki o pek isâbetli ve de hikmetli teşhisinden söz etmiştim: “Müslümanlar değildi İslâm’ı yücelten, büyük kılan; tersine, İslâm’dı Müslümanları yücelten. Ama ne zaman ki İslâm onlar için bilinçle izlenen bir hayat programı olmaktan çıkıp da bir alışkanlık haline geldi – işte o zaman medeniyetlerinin temelinde yatan yaratıcı dinamizm de yok olup, yerini uyuşukluğa, kısırlığa ve kültürel yozlaşmaya bıraktı”!
İşte size bu bağlamda çarpıcı bir misâl:
Mubârek Kur’ân “fıkheden” (mubârek A’râf Sûresi 179. âyet-i kerîme) ve de “akleden” (mubârek Hacc Sûresi 46. âyet-i kerîme) “kalb”den bahseder. Bir başka deyişle bize, adına kalb denen hayâtî uzvumuzun çok mühim bir hususiyetini, bir sırrını açıklar: “Kalb yalnızca kan dolaşımını sağlayan ve de kastan meydana gelmiş muhteşem bir pompa değil, aynı zamanda, sizin yalnız beyinde/dimağda olur zannettiğiniz bağlayıcı ve derin kavrayışın, yani aklın merkezidir!” der.
İmdiii, mahzûn ve de mazlûm memleketimizin Mü’min bir Müslüman olmasıyla marûf kalb uzmanı bir akademisyen hekim, mubârek Kur’ân’ın bize bildirdiği bu hakîkatten yola çıkarak, “kalbin akletme melekesi” üzerine kapsamlı bir ilmî araştırma yapmaya kalksa, ne olur?
YÖK ucûbesinin engizisyon hey’eti en başta olmak üzere, o malûm Tuhaf Gürûh derhâl küplere biner ve bu çok mühim araştırmayı –hâşâ!- “bilime/bilimselliğe karşı irticâî bir faaliyet”, araştırmacı zâtı da –mazaallah- “mürtecî”, “örümcek kafalı” hatta “Atatürk düşmanı” filân ilân eder! Dahası, ordumuzu duruma el koymaya dahi davet edebilir!
Gelgelelim, besbelli mubârek Kur’ân’dan bihâber bir kalb hastalıkları ve cerrâhîsi uzmanı olan Amerikalı hekim Dr. Rollin McCraty yıllardır sürdürdüğü “stres ve kalb arasındaki ilişkiler” konusundaki araştırmaların neticesinde “kalbin, sanki kendine ait özel bir beyni varmışçasına davrandığı”nı tesbit etmiş! Kalbin beyinden ve vejetatif/motor sinir sisteminden bağımısız çalışan, münhasıran kendine ait bir sinir sistemine sahip olduğunu bildiriyor Dr. McCraty ve bundan dolayı kalbi “vücûdun ortkestra şefi” olarak tanımlıyor!
Bu tesbitleri zaman zaman ortaya çıkan şarlatan çığırtkanların yaygaraları değil! Hepsi de hakemli ve dünyaca marûf ilmî mecmualarda yer alıyor, ilmî kongrelerde tebliğ olarak sunuluyor.
“Dîni/imânı para ve münhasıran maddî menfaat” olan kapitalist sistem elbette ki hemen bu keşfin üzerine atlıyor ve onu kendi denenmiş-sınanmış yöntemleriyle bir “Stresten Kurtulma Programı” hâline getirip pazarlıyor. Ama bu bezirgânca tutum, mubârek Kur’ân’ın beyân etmesinden bindörtyüz küsur sene sonra nihayet keşfedilen bu ilmî hakîkatin ehemmiyetini azaltmaz!
Aslında bu keşfi yapıp dünyanın istifâdesine arz etmek Mü’min Müslüman hekimlere düşerdi. Hem de çok daha kapsamlı bir şekilde. Ama biz, ne yazık ki en başta da mazlûm ve de mahzûn memleketimiz olmak üzere, izzetli Ümmet-i Muhammed olarak mubârek Kur’ân’ın aydınlığından ve rehberliğinden hayatın her sahasında istifâde etmekten geri kaldık, uzaklaştık. Uzaklaşmak da ne kelime, tamamen koptuk! Biz zillete düşmeyelim de kimler düşsün?
Bâtıl Batı’nın, gözü, hele hele de “kalb gözü”, ondan başka hiçbir şey göremeyecek kadar körleşmiş, onun yalnızca mutaassıp/fanatik bir hayranı değil, aynı zamanda kelimenin tam mânâsıyla “mânevî kölesi” hâline gelmiş ama buna mukabil Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, azze ve celle, dîni İslâm’a ve onunla alâkalı herşeye sırtını dönmüş olan ve bunu da sözümona “çağdaşlık ve ilericilik”in şiârı zanneden o Tuhaf Gürûh, pek yakında bu “Stresten Kurtulma Progamı”nı keşfeder. Belki de keşfetmiştir bile! Sonra da kucak dolusu para ödeyip bu programı, hatta onun Türkiye temsilciliğini edinir – üzerinden kucak dolusu para kazanmak için! Maddî menfaat odaklı sömürünün bu türlüsü onlar için câiz, hatta muteberdir. Hele “irticâî faaliyet” kapsamına hiç mi hiç girmez! Yeter ki Mü’min bir Müslümanın mubârek Kur’ân’ın aydınlığında ve rehberliğinde yaptığı bir çalışma, sergilediği bir tavır olmasın!
Bize düşene gelince…
Elhamdulillâh, Mü’mini olduğumuz Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, azze ve celle, dîni İslâm’ı, merhûm üstâd Muhammed Esed’in deyişiyle, bir “alışkanlık” olmaktan bir an evvel kurtarıp, onu kendimiz için yeniden ve bir ân evvel “bilinçle izlenen bir hayat programı” hâline getirmektir! Bu konuda, kelimenin aslî mânâsına ve ruhuna tam bir sadakatle, cihâd etmektir! Hem de mubârek Furkân Sûresi’nin 63. âyet-i kerîmesinde emrolunduğumuz şekilde: Bismillâhirrahmânirrahîm… Rahmân'ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vekar içinde yürürler ve ne zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler/câhiller kendilerine laf atacak olsa, (sadece) “Selâm!” derler.
Müteyakkız olalım, müteyakkız kalalım!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt