aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
Kuran, Alemlerin Rabbi, sonsuz ilim ve güç sahibi olan Allahtan insanlara bir rahmet olarak indirilmiştir. Allah insanlara bir kitap göndermekle onlara lutfetmiştir. Allahın bu lütfuna samimiyet, minnettarlık ve şükür ile karşılık verenler bu davranışlarının faydasını yine kendileri görürler. Kuranı anlar, iman eder, ona tabi olur ve Allahın rahmetine girerler. Dünyada da ahirette de Allahtan güzel bir karşılıkla mükafatlandırılırlar. Bunun aksine, artniyetli ve düşmanca bir tavırla Kurana yaklaşanlar ise bunun zararını yine kendileri görürler. Kuranı kavrayamaz, ondan istifade edemez, dünyada ve ahirette kayba uğrarlar. Ancak, ne Kurana ne de İslama bir zarar veremezler.
Kuran, her insanın rahatlıkla anlayabileceği bir kitap olarak indirilmiştir. Allah bir ayetinde, 'Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.' (Yunus Suresi, 57) buyurmaktadır. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allaha iman eden ve vicdanına uyan her insan Kuran ayetlerinden öğüt alabilir, ayetlerdeki emirleri en güzel şekilde yerine getirebilir.
Ancak nefsine uyan, Allahın gücünü takdir edemeyen, ahiret konusunda şüphe içinde olan insanlar, ayetleri de kendi bozuk mantıkları doğrultusunda yanlış yorumlarlar. Allah bir ayetinde, Kuranda öğüt alamayan bu insanların durumunu şöyle haber vermiştir:
Andolsun, Biz bu Kuranda çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp düşünsünler diye. Oysa bu, onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. (İsra Suresi, 41)
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Kuranı doğru anlamak samimi olarak iman etmekle mümkündür. Allah Kuranı, iman edip akleden kullarının kavrayıp öğüt alabileceği apaçık bir Kitap olarak indirmiştir.
İnsanın imanı arttıkça aklı, samimiyeti ve Allah korkusu da aynı derecede artar, dolayısıyla Kuran ayetlerindeki incelikleri ve sırları daha iyi kavrar.
Henüz iman etmemiş bir kimse de, önyargı, artniyet taşımadan samimi bir vicdanla Kurana yaklaştığı takdirde, onun ilahi bir kitap olduğunu kolaylıkla kavrar ve iman eder. Allahın ayetleri apaçık olduğu için hemen onları uygulamaya geçirir. İman ettikten sonra ise imanının derinliği, duası ve bilgisi ölçüsünde Kuranın sırları ve incelikleri kendisine açılır.
İman etmeyen, Allah korkusuna sahip olmayan kişiler ise Kuranı doğru kavrayamazlar. Anladıklarını sandıkları konuları ise yanlış anlarlar. Açık ve net ifadeleri kendilerince çelişkili olarak algılarlar. Bu tarz kişiler ne kadar zeki ne kadar bilgili ve ne kadar kültürlü olurlarsa olsunlar, Kuranı ne kadar araştırırlarsa araştırsınlar Allaha iman etmedikleri için akletme yeteneğinden yoksundurlar. İşte bu yüzden Kuranı anlayamazlar.
Kurana karşı, kendilerince birtakım itirazlar getiren kimselerin öne sürdükleri iddialar incelendiğinde, bunların kökeninde önemli bir anlayış ve mantık bozukluğu olduğu görülür. Kimi zaman bir ilkokul çocuğunun bile açık ve kolay biçimde kavrayabileceği ayetleri, nefsine uyan bazı kimseler kendilerince çelişkili ve anlaşılmaz görürler. Kuranın çeşitli yerlerinde verilen örnekler için inkar edenlerin, 'Allah bu örnekle neyi kastetti' diyerek şaşırıp kaldıkları, bu örnekleri anlayamadıkları belirtilir.
Gerçekten de Kuranda haber verildiği gibi inkar edenler her devirde bu örnekleri kavrayamadıklarını doğrudan ya da dolaylı olarak itiraf ederler. Bu, Kuranın bir mucizesidir; aynı ayeti bir mümin rahatlıkla kavrarken, inkar eden bir kimse kavrayamamaktadır. Bu da bize Kuranın anlaşılmasının veya anlaşılmamasının tamamen niyete bağlı olduğunu, Allahın dilediğine anlayış verdiği gibi, dilediğini de ayetlerinden perdelediğini göstermektedir. Bu durum bir ayette şöyle haber verilir:
Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)
İman eden, samimi, vicdanlı bir insan Kurandaki temel imani konuları, hükümleri gayet rahat anlar ve uygular. Ne var ki iman etmeyen, samimiyetsiz, ön yargılı bir insan her türlü teknik bilgiye ve mükemmel bir Arapça bilgisine sahip olsa, bir bilim dalında otorite kabul edilse yine de Kuranı gerektiği gibi ve doğru anlayamaz, çünkü böyle bir kimse en başta nefsine uymaktadır. Bu yüzden de akletme yeteneğinden yoksundur. Akledemediği için de Kuran ayetlerini yanlış anlar, ayetler hakkında çarpık ve akılsızca yorumlar yapar.
Kuran, her insanın rahatlıkla anlayabileceği bir kitap olarak indirilmiştir. Allah bir ayetinde, 'Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.' (Yunus Suresi, 57) buyurmaktadır. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allaha iman eden ve vicdanına uyan her insan Kuran ayetlerinden öğüt alabilir, ayetlerdeki emirleri en güzel şekilde yerine getirebilir.
Ancak nefsine uyan, Allahın gücünü takdir edemeyen, ahiret konusunda şüphe içinde olan insanlar, ayetleri de kendi bozuk mantıkları doğrultusunda yanlış yorumlarlar. Allah bir ayetinde, Kuranda öğüt alamayan bu insanların durumunu şöyle haber vermiştir:
Andolsun, Biz bu Kuranda çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp düşünsünler diye. Oysa bu, onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. (İsra Suresi, 41)
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Kuranı doğru anlamak samimi olarak iman etmekle mümkündür. Allah Kuranı, iman edip akleden kullarının kavrayıp öğüt alabileceği apaçık bir Kitap olarak indirmiştir.
İnsanın imanı arttıkça aklı, samimiyeti ve Allah korkusu da aynı derecede artar, dolayısıyla Kuran ayetlerindeki incelikleri ve sırları daha iyi kavrar.
Henüz iman etmemiş bir kimse de, önyargı, artniyet taşımadan samimi bir vicdanla Kurana yaklaştığı takdirde, onun ilahi bir kitap olduğunu kolaylıkla kavrar ve iman eder. Allahın ayetleri apaçık olduğu için hemen onları uygulamaya geçirir. İman ettikten sonra ise imanının derinliği, duası ve bilgisi ölçüsünde Kuranın sırları ve incelikleri kendisine açılır.
İman etmeyen, Allah korkusuna sahip olmayan kişiler ise Kuranı doğru kavrayamazlar. Anladıklarını sandıkları konuları ise yanlış anlarlar. Açık ve net ifadeleri kendilerince çelişkili olarak algılarlar. Bu tarz kişiler ne kadar zeki ne kadar bilgili ve ne kadar kültürlü olurlarsa olsunlar, Kuranı ne kadar araştırırlarsa araştırsınlar Allaha iman etmedikleri için akletme yeteneğinden yoksundurlar. İşte bu yüzden Kuranı anlayamazlar.
Kurana karşı, kendilerince birtakım itirazlar getiren kimselerin öne sürdükleri iddialar incelendiğinde, bunların kökeninde önemli bir anlayış ve mantık bozukluğu olduğu görülür. Kimi zaman bir ilkokul çocuğunun bile açık ve kolay biçimde kavrayabileceği ayetleri, nefsine uyan bazı kimseler kendilerince çelişkili ve anlaşılmaz görürler. Kuranın çeşitli yerlerinde verilen örnekler için inkar edenlerin, 'Allah bu örnekle neyi kastetti' diyerek şaşırıp kaldıkları, bu örnekleri anlayamadıkları belirtilir.
Gerçekten de Kuranda haber verildiği gibi inkar edenler her devirde bu örnekleri kavrayamadıklarını doğrudan ya da dolaylı olarak itiraf ederler. Bu, Kuranın bir mucizesidir; aynı ayeti bir mümin rahatlıkla kavrarken, inkar eden bir kimse kavrayamamaktadır. Bu da bize Kuranın anlaşılmasının veya anlaşılmamasının tamamen niyete bağlı olduğunu, Allahın dilediğine anlayış verdiği gibi, dilediğini de ayetlerinden perdelediğini göstermektedir. Bu durum bir ayette şöyle haber verilir:
Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)
İman eden, samimi, vicdanlı bir insan Kurandaki temel imani konuları, hükümleri gayet rahat anlar ve uygular. Ne var ki iman etmeyen, samimiyetsiz, ön yargılı bir insan her türlü teknik bilgiye ve mükemmel bir Arapça bilgisine sahip olsa, bir bilim dalında otorite kabul edilse yine de Kuranı gerektiği gibi ve doğru anlayamaz, çünkü böyle bir kimse en başta nefsine uymaktadır. Bu yüzden de akletme yeteneğinden yoksundur. Akledemediği için de Kuran ayetlerini yanlış anlar, ayetler hakkında çarpık ve akılsızca yorumlar yapar.