Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Akıl olmadan imân olmaz!.. (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Akıl mı imanı getirir, iman mı aklı getirir ?..
Akıl nedir ?.. İman nedir ?..
Akıllı olmayan imanlı kişi, söz konusu olabilir mi ?..
İmanlı ama akılsız, olmaz!..
İman, mutlaka akla dayalı olarak çalışır.
Hiç, aklı olmayan birinin, imanından söz edilebilir mi?.
Bir kişi akıl yolu ile bazı şeyler anlar, kavrar.
Bu, anlayıp kavradıklarına nispetle, anlayamayacakları, kavrayamayacakları olduğunu fark eder. Aklı ve mantığı çerçevesinde, kabul ettiklerinin ötesinde de bir şeylerin olabileceğini düşünerek, “Bunlar da olabilir! değerlendirmesine girer..
İşte bu düşünce insanı, “İMÂN”a ulaştıran şeydir.
Gördüklerimize, algıladığımıza, değerlendirdiklerimize nispetle, göremediklerimiz, düşünemediklerimiz, değerlendiremiyeceklerimiz olduğunu da idrâk etmek suretiyle İMÂN noktasına geliriz.
Bizim genelde, basit insan olarak bütün yaşamımız akıl ve mantık üzerine kurulmuştur...
Ve, bunun neticesi olarak da her şeyin; görüp, düşünüp, bildiklerimizden ibaret olduğunu zannederiz..
Halbuki, aklımızın kapsayamadığı sonsuz nesneler ve kavramlar olduğunu, çoğunlukla düşünemeyiz. Ve hemen de, değer yargımız ortaya çıkar;
“Bu böyledir, bundan ibarettir.” diye!.. Ve devamla,. “madem öyle, niye böyle?..” deriz.
Burada yaptığımız önemli bir yanlış var:
Senin, yaşamın boyunca kavrayabildiklerin ne kadar?..
Farkında olamadıkların ne kadar?..
Farkında oldukların o kadar az ki!..
Farkında olamadıkların ise, sonsuz!..
Akıllı adam!.. Ama, gerçek manâdaki akıllı adam, değer yargılarını terk eden insandır!..
Değer yargın, neye GÖRE ?..
Topluma GÖRE veya bildiklerine GÖRE!..
Sana ulaşan kadarıyla bildiklerine GÖRE, bir HÜKÜM veriyorsun!..
O şey hakkında bilmediklerin ne kadar acaba?..
Bilmediklerinin ne kadar olduğunu bile bilemiyorsun!
Bırak bilmediklerinin ne kadar olduğunu, bilmediğinin dahi farkında değilsin!..
Peki.. Sen, bildiklerine GÖRE bir hüküm verip, “Bu, böyledir..” derken; bilmediklerin devreye girerse eğer, acaba o şey hakkındaki değer yargıların aynen devam edecek mi?.. Hayır!..
O zaman, aczîyet içinde: “Ama ben böyle biliyordum.”(?) demek basitliğine düşeceksin.
“Bu kesinlikle, böyledir!..” diyerek bir konuda değer yargısına erişmek, basit insanın işidir, işlevidir.
Akıllı insan, Kurân ve Allah Rasulü verileri dışında hiçbir konuda, hiçbir olayda; “Bu böyledir!.” kesin yargısında bulunmaz!.
Çünkü, senin bildiklerine GÖRE o, her ne kadar öyle ise de, senin bilmediğin pek çok gerekçeye, sebebe göre de belki de öyle değildir!
Bunun içindir ki, ana sistem ve prensip “Yargılama Allah’a mahsustur..” hükmü ile neticelenmiştir.
Yargılama.. Yargılamak nedir?..
Yargılamak, bir şeyi değerlendirmektir. O şeyi önce, değerlendirirsin. O değerlendirmenin sonucuna GÖRE de, o şey hakkında HÜKÜM verirsin.
Onun için, insanlar arasındaki münasebetlerde Hz. Ömer’in şu sözü olaya açıklık getirir:
“Biz zâhir’e GÖRE değerlendirme yaparız!..”
Yani, bizim yaptığımız değerlendirme zâhir’e, görünüşe GÖRE’dir..
Peki?.. Ya GERÇEĞE GÖRE ?..
Gerçeğe göre değerlendirme, yalnızca Allah’a aittir! Allah Rasulüne göre dahi değil!
Allah Rasulüne göre olsa, kendine göre hüküm verirdi..
O, daima âyet beklemiştir, her hangi bir konuda konuşmak için!..
Bu da gösterir ki, gerçek yargılama, değerlendirme, hüküm verme yalnızca, Allah’a aittir...
Öyleyse bizler akıllı insanlar isek, ister yaşayan, ister aramızdan ayrılmış olsun, hiç kimse hakkında, yargılama yapmayız!.. Onun hakkında hüküm vermeyi Allah’a bırakır, “Onun durumunu Allah bilir!..” deriz...
İşte, bunu diyebilmek, aklın iman kapasitesi ile ilgilidir.
“İdrak edemediğini, inkâr etmemek ” ile ilgilidir...
Yaşamınız boyunca her gün sayısız olaylarla karşılaşıyorsunuz. Bu sayısız olaylar içinde insanları veya olayları değerlendirip de : “Bu budur. Şu şudur.” dediğiniz anda yüzde 99 ihtimalle yanılıyorsunuzdur.
O konu hakkında sizin bildiğiniz ne kadardır?.. Bilemedikleriniz ne kadar?..
O insanın bir davranış ortaya koyarken, hangi gerekçelerle hareket ettiğini bilebiliyor musunuz?.. Onu yaparken ki NİYETİNİ biliyor muydunuz? Hayır!.
“FİİLLER NİYETE GÖRE DEĞERLENDİRİLİR” hükmünü duymadınız mı?
Peki o kişinin niyetini bilemediğinize göre, o insanı siz nasıl yaptığıyla değerlendirip, yargılayabilirsiniz?.
Akıllı insan, insanları değil, fikirleri eleştirir.
İnsanları eleştiren ise, kendisinin akıllı olmadığını dile getiriyordur, o eleştirisi ile...
Eğer düşünen, akıllı bir insan olarak yaşamak istiyorsak, sadece fikirleri eleştireceğiz. İnsanlar hakkında hiçbir yorumda, değer yargısında bulunmayacağız.
Çünkü, bir insanı yargılayıp hüküm verebilmemiz için, o insanın bütün düşünce dünyasına, niyetlerine âşina olmamız gerekir ki, bu da, mümkün değil!..
Demek ki, akıl olmadan imân olmaz!..
Akıl, bir bilineni diğer bir bilinene bağlamak suretiyle derin tefekküre ulaşır.
Tefekkür, düşünce devreye girince de, imân başlar..

Ancak elbette ki bu, tefekkürün en alt seviyesidir ki, semeresi de “Taklidî iman”dır. Bunun tahkike dönmesi ise çok daha kapsamlı aklı ve dolayısıyla tefekkürü gerektirir.
...
Sonsuz övgü ve şükürler Yüce Rabbimize...
Salâtü selâm Peygamberimize ve tüm îman edenlere.
"Allahü teâlâ bir kuluna îmân vermişse ona daha ne vermemiştir. Îmân vermemişse ona daha ne vermiştir!”
“Dînin medâr-ı kıyâmı ve direği nasîhattir. İhlastır, samîmiyettir.”
“Kim bir hayra delâlet ederse onu işleyen gibi ecir alır.”
Hisbe, yapılan hayırlı işlerden dolayı insanlardan hiçbir takdir ve mükâfat beklememek, vazîfeyi sırf vazife olduğu için Allah’ın rızâsını tahsil maksadıyla yapmaktır.
Gezeriz hayvan-ı nâtık misâli
Ekl ü şürbdân gayrı ne kârımız var.
Kesret-i halk içre çok lâubali
Söylemekten başka ne kârımız var.
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Allah, hepimizin muîni olsun!.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

EsSelamuAleykümVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Kardeşim ;
"Demek ki, akıl olmadan imân olmaz!..
Akıl, bir bilineni diğer bir bilinene bağlamak suretiyle derin tefekküre ulaşır.
Tefekkür, düşünce devreye girince de, imân başlar.."

Ancak elbette ki bu, tefekkürün en alt seviyesidir ki, semeresi de “Taklidî iman”dır. Bunun tahkike dönmesi ise çok daha kapsamlı aklı ve dolayısıyla tefekkürü gerektirir.​

Yine hepimizin bu konuyu baştan sona mutlaka okuması gerekmekte..çok yerinde ve gerekli bir çalışma sunmuşsunuz..
Allah(CC) razı olsun..Rabbimiz Lütfettiği "akıl" nimetini kullanabilmeyi ve bunun neticesi
"Tahkik-i İman" la nasiblenecek şekilde amel etmeyi cümlemize bahşeylesin inşaAllah..

Selam ve baki dualarımla(acizane) Alemlerin Rabbi Allah-u Teala(CC) Hazretlerine emanet olunuz..
Cum'a'nız mübarek olsun Kardeşim..
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
EsSelamuAleykümVeRahmetullahiVeBerekatuhu


Kardeşim ;
"Demek ki, akıl olmadan imân olmaz!..
Akıl, bir bilineni diğer bir bilinene bağlamak suretiyle derin tefekküre ulaşır.
Tefekkür, düşünce devreye girince de, imân başlar.."

Ancak elbette ki bu, tefekkürün en alt seviyesidir ki, semeresi de “Taklidî iman”dır. Bunun tahkike dönmesi ise çok daha kapsamlı aklı ve dolayısıyla tefekkürü gerektirir.​

Yine hepimizin bu konuyu baştan sona mutlaka okuması gerekmekte..çok yerinde ve gerekli bir çalışma sunmuşsunuz..
Allah(CC) razı olsun..Rabbimiz Lütfettiği "akıl" nimetini kullanabilmeyi ve bunun neticesi
"Tahkik-i İman" la nasiblenecek şekilde amel etmeyi cümlemize bahşeylesin inşaAllah..

Selam ve baki dualarımla(acizane) Alemlerin Rabbi Allah-u Teala(CC) Hazretlerine emanet olunuz..

Cum'a'nız mübarek olsun Kardeşim..


Ve Aleyna Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhü Ebeden Daimen Kesira..Rabb'im Selam veren kullarından razı olsun..Konulara iştirakiniz beni ziyadesi ile sevindiriyor..“İyiyi emret, kötüden men’eyle.” Allah C.C. bizleri iyiyi gösterenlerden,O bilinçle de amel edenlerden eylesin inşaAllah..“İslâm DİNİ”, Allah indindeki “DİN”dir ve insanlığın tek kurtuluş reçetesidir!… Evrenin, insanı ilgilendiren kadarıyla, boyutsal sistemini açıklamaktadır!. Ne var ki, ahmakların bu gerçeği kavrayabilmesi mümkün değildir!.Duayla kalınız.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Iman Akil Meselesi Değildir.
Hepimizin Bildiği Iman : ''tasdik Bil Kalb /kalb Ile Tasdik Ve Ikrar Billisan/ Dil Ile Ikrardir.
Iman Gayba Olur. Akil Ise Gaybi Keşfedemez.zaten Zahir Olan şeylere Iman Sözkonusu Değildir. ''kör Olan Başindaki Gözler Değildi. (kör Olan) Bağrindaki Kalbleri Idi."
Akil Ancak 5 Duyu Organlari Vasitasiyla Objeleri Kavrayabilir.
Eğer Tefekkürden Bahsediyorsaniz. O Da Ruh özelliğidir. Bkz. Imami Rabbani .mektubat.

''allah Sizin Kalibiniza Bakmaz. Amellerinize De Bakmaz. Niyetlerinize De Bakmaz. Kalblere Bakar."

şeyh Abdülkadir Geylani Ise "gönül Sultandir. Akil De Vezirdir" Der.

"akil Akil Olsaydi Gönül Olurdu" Hz.mevlana
 

ibrahimsami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
kocaeli
selamun aleyküm kardeşlerim acizane bendeniz aranıza yeni katıldım.negüzel konulara değinmişsiniz ADEM a.s.yartıldığında kendiside ilk evvela akılı seçmişti büyük bir nimet şükrünüeda edebilirsek.gereği gibi rabbimizi düşünüp tefekkür edebilmeyi nasib eylesin.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
selamun aleyküm kardeşlerim acizane bendeniz aranıza yeni katıldım.negüzel konulara değinmişsiniz ADEM a.s.yartıldığında kendiside ilk evvela akılı seçmişti büyük bir nimet şükrünüeda edebilirsek.gereği gibi rabbimizi düşünüp tefekkür edebilmeyi nasib eylesin.

ALEYKÜM SELAM

AFFEDERSİNİZ AMA AKILDAN BAHSEDERKEN NEYE DAYANARAK SÖYLEDİNİZ.
ÇÜNKÜ KURANDA BİRÇOK YERLERDE ''İZE NEFEHTU FİHİ MİRRUHİ'' ''KENDİSİNE RUHUMDAN ÜFLEDİĞİM '' DİYE GEÇİYOR.

İMANIN ŞARTLARI : 1. ALLAHA
2.PEYGAMBERLERE
3.MELEKLERE
4.kİTABLARA
5.AHİRET GÜNÜNE
6.KADERE .HAYIR VE ŞERRE

HEMEN HEMEN HEPSİ GAYBTIR/ GÖZLE GÖRÜLMEYENLERDİR.

BAKARA SURESİNİN İLK AYETLERİNDE :'' GAYBA İMAN EDENLER .AHİRETE YAKİNEN İNANANLAR'' DENİLİYOR.

AKIL YOLU İLE MANTIK YOLU İLE HAREKET EDENLER DE PEYGAMBERİMİZİN (SAV) MÜBAREK HAYATINDAN DA ÖĞRENDİĞİMİZ GİBİ ÇOĞU ZAMAN YANILMAKTADIR . VE DE İMAN ETMEMEKTEDİR.
MESELA MİRAC OLAYI. İDRAK EDEMEDİLER. HATTA İMANI ZAYIF OLANLAR DİNDEN ÇIKMIŞLARDI.
ÖRNEKLERİ ÇOĞALTABİLİRİM. 10 SAYFA DA YAZARIM.
AKIL ELBETTE GÜZEL BİR NİMETTİR. AMA İMAN KALBEN OLUR AKLEN DEĞİL.
BU ÖNEMLİ BİR MESELEDİR.
 

hatice31

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ocak 2008
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Elhamdülillah Rabbim Akil Gibi Büyük Bir Nimet Vermiş Biz Kullarina .o Akillarlada Iman Etmeyi Nasip Etmiş Rabbim Imandan Ayirmasin Cümlemizi
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
"Allah" Bilinciyle başlarım!...
Es-Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhü.
Şunu belirtmek isterim ki akıl son derece önemlidir ve bilinir ki akılsızın dini olmaz.
Aklın önemi üzerinde dururken, bilindiği üzere imamı Gazalî'nin "İHYA"sında yazdığı Rasûlullah Aleyhisselâm’ın şu açıklamasına dikkat çekmek isterim...

"Ya Ali, herkes "ALLAH"a bir yoldan yaklaşır!...

Sen, aklın ile "ALLAH"a yakın olanlardan ol..."

Kur`ân-ı Kerim niçin devamlı olarak "Elleziyne yu'minune" "Onlar ki "ALLAH"'a iman ederler" der de; buna karşın çeşitli âyetlerde de aklı öne sürer.

"Hâlâ tefekkür etmeyecek misiniz?

Hâlâ idrak etmeyecek misiniz?

Hâlâ anlamayacak mısınız?"

der.
Öyle ise insana yakışan davranışların kökeninde düşünce ve idrak yatmalıdır; şartlanmalar ve etraf değil!.
Burayı çok iyi farketmek zorundayız..
Biz, koyun gibi, çobanın ya da etrafımızdakilerin güttüğü yönde davranışlar ortaya koyup, sıradan bir mahlûk gibi mi yaşayacağız?... Yoksa, Akıl ve şuur sahibi düşünen bir yapıyla yaşamına yön veren mükemmel varlık insanlığımızı mı hissedeceğiz?..
Herkes böyle dediği, herkes böyle inandığı için; ne olduğunu anlamadığımız, idrak etmediğimiz şeyleri kabullenerek öylesine bir hayat sürüp geçip gitmek bizi tatmin ediyorsa, diyecek bir şey yok!.. Böylece süregitsin yaşam!
Ama, ben bir insanım; akıl sahibi olup, düşünebilme kabiliyetine sahibim; yaşamıma kendi kavrayışımla kendim yön verebilirim; sürüye sayılmak için varolmadım; bilincine erdiysem, bundan sonra yapılacak iş neye ne kadar ve nasıl inanacağıma karar vermektir!.
İnsan olarak en değerli varlığımız olan "AKIL" ya kullanılır ve insan yaşamına idrakıyla yön verir; ya da kullanılmaz, düşünmeden etrafa ve şartlandırmalara tâbi olunur!.
Bu arada hatırlatmakta fayda görüyorum..
Aklın iki boyutu vardır.
Birincisi avam boyutu...
Yaşadığı süreci göz önüne alarak, yapacağı işleri düzenler... Ölüm ötesini aklına getirmez!. Ömrünü dünyevi değerlere göre düşünür. Bütün ömrü boyunca, kendisine yarar sağlayacak şeyleri tasarlar.
Aklın ikinci mertebesi ve makbul olanı ise; ölüm ötesini düşünüp ölüm ötesi hayata göre yaşamını düzenler.. Programa alır... Ancak aklın bir zayıf noktası vardır. O zayıf noktası dolayısı ile de zekâ oyunlarına gelerek vehmin hükmü altına girmesi ihtimali sözkonusudur.
Akıl, daima eldeki mevcut donelere göre, bunları birbirine bağlayarak bir sonuç elde eder. Beş duyu kanalından gelen bilgiler bir kaba konur. Akıl onları bileştirir ve neticede bir sonuç çıkarır; buna göre de kendine bir yön çizer. Duayla kalınız inşaAllah..
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
selamun aleyküm kardeşlerim acizane bendeniz aranıza yeni katıldım.negüzel konulara değinmişsiniz ADEM a.s.yartıldığında kendiside ilk evvela akılı seçmişti büyük bir nimet şükrünüeda edebilirsek.gereği gibi rabbimizi düşünüp tefekkür edebilmeyi nasib eylesin.

Ve Aleyna Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhü..Allah C.C. sizi doğru bilgiyi paylaşanlardan eylesin inşaAllah..Amin.Duayla kalınız..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
"Allah" Bilinciyle başlarım!...
Es-Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhü.
Şunu belirtmek isterim ki akıl son derece önemlidir ve bilinir ki akılsızın dini olmaz.
Aklın önemi üzerinde dururken, bilindiği üzere imamı Gazalî'nin "İHYA"sında yazdığı Rasûlullah Aleyhisselâm’ın şu açıklamasına dikkat çekmek isterim...

"Ya Ali, herkes "ALLAH"a bir yoldan yaklaşır!...

Sen, aklın ile "ALLAH"a yakın olanlardan ol..."

Kur`ân-ı Kerim niçin devamlı olarak "Elleziyne yu'minune" "Onlar ki "ALLAH"'a iman ederler" der de; buna karşın çeşitli âyetlerde de aklı öne sürer.

"Hâlâ tefekkür etmeyecek misiniz?

Hâlâ idrak etmeyecek misiniz?

Hâlâ anlamayacak mısınız?"

der.
Öyle ise insana yakışan davranışların kökeninde düşünce ve idrak yatmalıdır; şartlanmalar ve etraf değil!.
Burayı çok iyi farketmek zorundayız..
Biz, koyun gibi, çobanın ya da etrafımızdakilerin güttüğü yönde davranışlar ortaya koyup, sıradan bir mahlûk gibi mi yaşayacağız?... Yoksa, Akıl ve şuur sahibi düşünen bir yapıyla yaşamına yön veren mükemmel varlık insanlığımızı mı hissedeceğiz?..
Herkes böyle dediği, herkes böyle inandığı için; ne olduğunu anlamadığımız, idrak etmediğimiz şeyleri kabullenerek öylesine bir hayat sürüp geçip gitmek bizi tatmin ediyorsa, diyecek bir şey yok!.. Böylece süregitsin yaşam!
Ama, ben bir insanım; akıl sahibi olup, düşünebilme kabiliyetine sahibim; yaşamıma kendi kavrayışımla kendim yön verebilirim; sürüye sayılmak için varolmadım; bilincine erdiysem, bundan sonra yapılacak iş neye ne kadar ve nasıl inanacağıma karar vermektir!.
İnsan olarak en değerli varlığımız olan "AKIL" ya kullanılır ve insan yaşamına idrakıyla yön verir; ya da kullanılmaz, düşünmeden etrafa ve şartlandırmalara tâbi olunur!.
Bu arada hatırlatmakta fayda görüyorum..
Aklın iki boyutu vardır.
Birincisi avam boyutu...
Yaşadığı süreci göz önüne alarak, yapacağı işleri düzenler... Ölüm ötesini aklına getirmez!. Ömrünü dünyevi değerlere göre düşünür. Bütün ömrü boyunca, kendisine yarar sağlayacak şeyleri tasarlar.
Aklın ikinci mertebesi ve makbul olanı ise; ölüm ötesini düşünüp ölüm ötesi hayata göre yaşamını düzenler.. Programa alır... Ancak aklın bir zayıf noktası vardır. O zayıf noktası dolayısı ile de zekâ oyunlarına gelerek vehmin hükmü altına girmesi ihtimali sözkonusudur.
Akıl, daima eldeki mevcut donelere göre, bunları birbirine bağlayarak bir sonuç elde eder. Beş duyu kanalından gelen bilgiler bir kaba konur. Akıl onları bileştirir ve neticede bir sonuç çıkarır; buna göre de kendine bir yön çizer. Duayla kalınız inşaAllah..


RESULULLAH EFENDİMİZ BUYURDULAR Kİ ''HER İNSANIN GÖNLÜNDE ALLAHA GİDEN YOL VARDIR'' .İNSANIN ÖZÜ VE ASLI RUHTUR. NİTEKİM YUKARDA İSLAM ALİMLERİNİN GÖRÜŞLERİNİ DE BELRİTMİŞTİM. BUNA KAPI GİBİ SÜNNETTEN VE KURANDAN DELİL GETİREBİLİRİM. ÇÜNKÜ BU DİNİMİZİN ESASIDIR.

HER MÜSLÜMAN BİLİR Kİ '' İMAN KALB İLE TASDİK. DİL İLE İKRARDIR.''

AKIL YANILTICI OLABİLİYOR. MESELA PEYGAMBERİMİZİ İLE HZ. EBU BEKRİ (RA) MAĞARADA ARAYAN MÜŞRİKLER ÖRÜMCEK AĞINI İLE GÜVERCİN YUVASINI GÖRÜNCE : AKLEN : ORDA KİMSENİN BULUNMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR DEYİP GİTTİLER OYSA RESULULLAH İLE (SAV) HZ. EBU BEKİR İÇERDEYDİLER.

TEKRAR EDEYİM : TEFEKKÜR RUH ÖZELLİĞİDİR . SİZ NAKŞİBEND TARİKATIN MENSUBUYSENİZ MEKTUBAT OKUMUŞ OLMALI VE BUNU BİLMELİSİNİZ.
HATTA VERDİĞİNİZ AYETLERİN ESABABI NUZULE BAKILIRSA HERŞEY ÇOK DAHA KOLAY ANLAŞILACAKTIR.

MATERYALİZM : OLAYLARA SADECE AKIL YOLU İLE BAKANLARIN ANLAYIŞ BİÇİMİDİR.

HZ. ALİ VE AKIL İLE İLGİLİ HADİSİN KAYNAĞINI YAZARSANIZ SEVİNİRİM.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
نعىمة;581872' Alıntı:
RESULULLAH EFENDİMİZ BUYURDULAR Kİ ''HER İNSANIN GÖNLÜNDE ALLAHA GİDEN YOL VARDIR'' .İNSANIN ÖZÜ VE ASLI RUHTUR. NİTEKİM YUKARDA İSLAM ALİMLERİNİN GÖRÜŞLERİNİ DE BELRİTMİŞTİM. BUNA KAPI GİBİ SÜNNETTEN VE KURANDAN DELİL GETİREBİLİRİM. ÇÜNKÜ BU DİNİMİZİN ESASIDIR.

HER MÜSLÜMAN BİLİR Kİ '' İMAN KALB İLE TASDİK. DİL İLE İKRARDIR.''

AKIL YANILTICI OLABİLİYOR. MESELA PEYGAMBERİMİZİ İLE HZ. EBU BEKRİ (RA) MAĞARADA ARAYAN MÜŞRİKLER ÖRÜMCEK AĞINI İLE GÜVERCİN YUVASINI GÖRÜNCE : AKLEN : ORDA KİMSENİN BULUNMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR DEYİP GİTTİLER OYSA RESULULLAH İLE (SAV) HZ. EBU BEKİR İÇERDEYDİLER.

TEKRAR EDEYİM : TEFEKKÜR RUH ÖZELLİĞİDİR . SİZ NAKŞİBEND TARİKATIN MENSUBUYSENİZ MEKTUBAT OKUMUŞ OLMALI VE BUNU BİLMELİSİNİZ.
HATTA VERDİĞİNİZ AYETLERİN ESABABI NUZULE BAKILIRSA HERŞEY ÇOK DAHA KOLAY ANLAŞILACAKTIR.

MATERYALİZM : OLAYLARA SADECE AKIL YOLU İLE BAKANLARIN ANLAYIŞ BİÇİMİDİR.

HZ. ALİ VE AKIL İLE İLGİLİ HADİSİN KAYNAĞINI YAZARSANIZ SEVİNİRİM.


İnsanı gerçeği görmekten alıkoyan en büyük engel, önyargılı yaklaşımdır.Muhterem aslında aynı düşüncedeyiz.Konu biraz uzun.İnşallah yarın tamamlayacağım.Ama bugün bir yazımda daha belirttiğim gibi;Herkes kendi bünyesinde, kendi ilmine göre, kendi mertebesine göre düşünsün araştırsın!.Yumurtayı dışarıdan kırarsanız, içindeki civcivi öldürürsünüz.
Civcivin kendisinin yumurtasını kırıp dünyaya çıkması, açılması gerekir. Vaktinden evvel yumurtayı kırdığınız takdirde içindeki civcivi öldürmüş olursunuz.Allah, hepimizin muîni olsun!.

Evliyaullahtan Şah Nakşıbend der ki:
"Biz halkın âdetlerini terkettirmek için görevdeyiz. Nebi ve Rasûller halkın âdetlerinin yanlışlığını ispat için gelmişlerdir. Çünkü âdetler insanı "ALLAH"tan alıkoyar, dünyaya ve maddeye yöneltir"

*HZ. ALİ VE AKIL İLE İLGİLİ HADİSİN KAYNAĞINI YAZARSANIZ SEVİNİRİM ;İmam Gazalî'nin "İHYA" sında oldugunu yazdım....İnşaAllahü Teala yazıyı tekrar okursan bunuda göreceksin..Es-Selamun Aleyküm.
 

murtaza10

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
9
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Konum
balıkesir
:]:!canabu ALLAH (CC)kuran ı keriminde yükümlülüğü tamamen akıl sahiblerine veriyor alkli melekesi olmayanı hiç bir zaman sorumlu tutmuyor.saygılarımla::]:)
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Nereye kadar akıl ?... Nerede iman?...

Nereye kadar akıl ?... Nerede iman?...

Nereye kadar akıl ?... Nerede iman?...
Bazı gelişmemiş beyinlerde ise bu düşünce hiç yoktur; onlara göre akıl gereksizdir; sadece iman yeterlidir... Elbette onlar da başlarındakini bu kadar değerlendirmektedirler!...
Düşünebilen beyinler, Kur`ân-ı Kerîm’i anlamak istediklerinde çok önemli işaretler ve uyarılarla muhatap olmaktadırlar...
İşte bir örnek...
Nisa Sûresi 136. âyetin başı:

"YA EYYÜHELLEZİYNE ÂMENU, ÂMİNU BİLLAHİ....."

"EY iMAN EDENLER, İMAN EDİN.... ??????....."

LÜTFEN DİKKAT EDİNİZ !...

Herhangi bir Kur’ân meâlindeki gibi, "ALLAH`A iMAN EDİN" diye çevirip olayı GEÇİŞTİRMİYORUM !..
Zira bu âyetin anlamı, KUR`ÂN-ı Kerim’in anlaşılması çok önemli sırlarından birini oluşturmaktadır..
Önce şu hususa dikkat ediniz ...
Burada iman etmeleri istenen kişiler, "İMAN EHLİ" olanlardır!..
Kur`an-ı Kerim’de çeşitli gruplara hitaplar yapılır...

"Ya eyyühen nâs - Ey insanlar";

"Ya eyyühel kâfirun - Ey gerçeği örtenler";

"Ya eyyühel münâfikun - Ey ikiyüzlüler"

ve bunlar gibi...
Ancak yukarıdaki âyeti kerimede hitap dikkat ediniz "MÜMİNLERE" yani "İMAN ETMİŞLERE"dir!...
Ve dahi, "MÜMİNLERİN", "İMAN ETMELERİ" istenmektedir!...
Neye?...

"BİLLAHİ" denerek "ALLAH"a!...

Esasen kişi ancak "ALLAH"a, "RASÛLÜNE" ve "KİTABINA" iman ettikten sonra "MÜMİN" olma özelliğine kavuşur!... Bunları kabul etmeyen birinin "MÜMİN" olma özelliğinden zaten sözetmek mümkün olmaz..
Nitekim yukarıda görüldüğü gibi hitab edilen kişiler "İMAN EDENLER" diye tanımlandığına göre elbette ki "ALLAH"a, "RASÛLÜNE" ve kendilerine o ana kadar gelmiş olan ayetlere inanıyorlardı..
Durum böyle olunca, üzerinde durulması gerekli olan çok önemli husus, işte burada karşımıza çıkmaktadır!... şöyle ki...
Niçin, "İMAN EHLİNDEN" "iman etmeleri" istenmektedir "ÂMENU BİLLAHİ" uyarısıyla ?...
İşte KUR`ÂN ’IN SIRRI, TASAVVUFUN ÖZÜ ve TEMELİ bu sorunun cevabındadır!...
"ALLAH" bizlere "HAKİKAT"ı görmeyi, idrak etmeyi, yaşamayı ve HAZMETMEYİ kolaylaştırmış olsun!...

İnsan olarak en değerli varlığımız olan "AKIL" ya kullanılır ve insan yaşamına idrakıyla yön verir; ya da kullanılmaz, düşünmeden etrafa ve şartlandırmalara tâbi olunur!.
İnsan beynine bahşedilen ana zihinsel fonksiyonlar akıl dışında nelerdir?
Önce bunun üzerinde duralım.
İnsan dediğimiz varlıktaki bazı zihinsel fonksiyonları sayalım:
Nefs (ben kavramı), akıl fikir, hayâl, idrak (kavrayış), vehim (varsayım), himmet, ve hâfıza (yani bellek).
Bu saydığımız zihinsel fonksiyonlar esas itibarı ile iki ana kuvvetin etkisi altındadır... Yani, fikir, hayâl, duygu, nefs, himmet daima iki ana kuvvetin birinin tesiri altına girer. Ya, vehmin hükmü altına girerek çalışır, ya aklın hükmü altına girerek çalışır.
Fikir; çeşitli konularda aklımıza gelen yeni yeni düşüncelerdir. Bize herhangi bir konuyu düşünmemizi sağlayan ana materyaldir. Kökeni ya beynin üretimi ya da dış etkilerdir; ilham, astrolojik etkiler vs...
Sonrasında hayâl gelir. Yani, o fikirleri kafamızda hayâl ederiz.. Anlayıp kavramak için bir suret haline sokarız. Bu hayâl edişe aynı zamanda "musavvire gücü" denilir. Yani, tasvir etme şekillendirme. Beyinde şekillendirme olayı vardır. O fikirler otomatikman şekillenerek anlaşılır. O da nasıl anlaşılır? Müdrike yani idrak gücü ile, idrak edilir.
Bu idrakın hemen sonrasında, o idrakı hükmü altına alan vehim vardır.
Vehim özetle şudur:
Var olmayan şeyi varsanmak!. Var olan şeyi de yoksaymaktır. "Varsayım" dediğimiz cevherdir.
Bunlardan, "Nefs" dediğimiz yapıyı da Dünyanın ruhâniyeti meydana getirir.

Burada önemli olan nokta şudur:
Eğer belli bir akıl gücüne sahip isek... Bilebiliriz ki "Akıl" Arapçada "Ukl" kelimesinden gelmiştir. "Bağlamak" anlamınadır.. Yani bir şeyi. diğer bir şeye bağlayarak, aralarında bir bağlantı kurarak, bir sonuç çıkarma özelliğidir..
Bu akıllı bir kişidir demek, yani birtakım nesneleri, birtakım bilgileri, cevherleri birbirine bağlayarak ortaya bir sonuç çıkartıp buna göre kendine yön verebiliyor demektir.
Zeki kişi o anki menfaatine göre ne gerekiyorsa onu derhal bulup gereğini tatbik eder.
Zekâ kısa vadelidir, günlük çözümler içindir.
Akıl ise uzun vadeli bakışlar ve değerlendirmeler getirir.
Zeki kişi günlük menfaatlerinin gerektirdiği bir biçimde yaşar. Akıllı kişi ise geleceği düşünerek hayatına yön verir.
..Aklın 2 boyutunu daha önce vermiş oldugum cevapta dile getirmiştim..


İşin sır noktası…
Akıl herhangi bir noktayı düşünürken, bütün bağlantıları gereği gibi kuramayıp, herhangi bir yanlış fikrin etkisi altında kalma tehlikesi ile yüzyüzedir!.
İşte o anda da vehim, onun üzerinde hükmünü icra eder; yani nefsin, benliğin üzerinde tesirini icra eder.
Aklın gücünü, tesirini keser, geleceğe ve bilince dönük biçim yerine; bedene, ve benliğe dönük istikamette bir harekete sürükler.. O zararlı hareketi yararlıymış gibi gösterir!. Çünkü vehim, her şeyi tersine gösterir...işte bu yüzden de zararlı hareketi yararlıymış gibi sandırıp, seni yanlışa çekebilir.
Ancak vehmin üstesinden yüzde yüz gelebilecek bir güç vardır...işte o güç iman gücüdür.
"İman"da, "akıl" ve mantığa yön veren "fikir" durur!...
Meselâ sana biri geliyor, hiç aklının ve mantığının kabul etmeyeceği bir şey söylüyor. Şu işi şöylece yap diyor...
Eğer sen, o kişiye tam bir itimadla güvenmişsen, daha önceden aklın yatmışsa; bu kişi mutlaka doğru söyler, kendi menfaatine dönük bir şey söylemez, söylediği doğrudur diye tam inanmışsan; işte o zaman söylediği ters bile gelse, vehim seni o işi yapmamağa tahrik etse dahi, ona olan o güvenin, teslimiyetin dolayısı ile o işi yaparsın!.
İşte o işi yapman anında sen vehmini yenmişindir.
Ama işi o iman ve teslimiyetle yapmayıp da, "acaba ben bu işi böyle mi yapsam..? Bu böyle diyor ama, bu böyle olursa, böyle böyle sonuçlanır; yok böyle olmazsa, şöyle şöyle neticeler doğurur"un içine girdin mi, işin içinden çıkamazsın ve o işi gerektiği biçimde yapamazsın.
Yapamadığın zaman da vehim sana galip gelmiş olur!. Yani yapamamak, vehminin sana galip gelmesindendir.
Bu yüzdendir ki ölümötesi yaşam konusu, teslimiyet ve iman esasına dayandırılmıştır.
Tasavvufta bütün tarikatlar esas olarak teslimiyeti ele alır... Yani der ki: "eğer tarikata girdiysen şeyhine teslim ol, ne diyorsa hiç üstünde fikir yürütmeden onu yap"!... Yani şeyhe teslimiyetin esası, herhangi bir konuda fikir yürütmeden uymaktır.
Tarikat olayını bir yana bırakırsak; İslâmiyet çerçevesinde, Allah Rasûlü’nün fikirlerine, sen karşı fikir öne sürmeden güvenerek teslim ol, dediğini yap.
Ondan sonra o olay niye gelmiştir, hikmeti nedir? Onu araştır!. Onu araştırma denmiyor!.
O yüzden de Hz. Ali'ye "Sen "ALLAH"'a aklı ile yakîn olanlardan ol.." buyuruyor...
Yani niye öyle diyor?
Zaten teslimiyeti ele almış, teslimiyetle ilerliyor. ilerlerken neyin niye olduğunu, hikmetini anlamak için aklını kullan, diyor.
Kendine yön verme sırasında, istikametini çizme sırasında imanını kullan!.
Ama o yolda yürürken de akılla yürü ki sağlam olsun!.
Bir an gelir iman zayıflar... İmanın zayıfladığı anda akıl sana destek olsun!.
Eğer o konuda bir araştırma yapmışsan; neyin niye olduğunu kavramışsan; o işin hikmetlerini çözmüşsen; imanın zayıfladığı noktada akıl sana destek olur.
Ama aklını kullanmadan sırf imanla gidiyorsan, o zaman tehlikedesin!... Çünkü iman daha önce de bahsettiğim gibi zaman zaman zayıflar...
Zira, akıl, eline geçen verilere göre, bir mantık kullanarak kendine yol bulur...
Oysa "ölüm"le başlayan sonsuz yaşam ise, aklın hiç bir zaman elde edemeyeceği veriler ihtiva eder... Aklın veri tabanını oluşturan beş duyunun yani kesitsel algılama araçlarının bu sahada bir şeyler elde etmesi olanaksızdır!..
Aklın ölümötesi yaşam konusunda kendisine yön verebilmesi belki şu donelerden hareketle bir dereceye kadar mümkün olabilir..
"Var olan hiç bir şey yok olmaz; yoktan da hiç bir şey var olmaz!.." prensibi bir gerçek olduğuna göre... Benim de bedenin tüm değişimlerine rağmen bunlardan etkilenmeyen bir "BİLİNCİM" olduğuna göre... Demek ki, bedenim ne tür değişimlere tabi olursa olsun, "BİLİNCİM ASLA YOK OLMAYACAKTIR"!... Bu da insanın ölümsüzlüğü, demek olur!.."
İşte bu yoldan akıl, ilim sayesinde bir dereceye kadar ölüm ertesinde de yaşamaya devam edeceğini kavrayabilir...
Ya sonrası?
Kişi ölümötesine dair Nebi ve Rasûllerin verdikleri sayısız bilgiler hakkında nasıl malûmat toplayacak beş duyu ile?...
İşte bu sebepten dolayı dinin esası "iman" nuruna dayanır!.

Evet, ALLAH takdir ettiği kadarıyla, cevap vermeye çalıştım.
İsabetli bulduklarınızdan yararlanmaya ve yaşamınıza ona göre yön vermeye gayret ediniz..
Kusurlarımızı görürseniz, bunların da düzelmesi için bize dua ediniz! Es-Selamun Aleyküm..

ALLAH MUİNİMİZ OLSUN.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

Evet, ALLAH takdir ettiği kadarıyla, cevap vermeye çalıştım.
İsabetli bulduklarınızdan yararlanmaya ve yaşamınıza ona göre yön vermeye gayret ediniz..
Kusurlarımızı görürseniz, bunların da düzelmesi için bize dua ediniz!
Es-Selamun Aleyküm..

ALLAH MUİNİMİZ OLSUN.


VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Kardeşim ;

Amin..İnşaAllah Kardeşim..Gerçekten çok önemli bir konuyu..genelin anlayacağı inşaAllah akledeceği bir sunumla takdim ettiniz..Allah(CC) razı olsun..
"İMZA"
aklın kabulüdür..
(% KAÇ MÜSLÜMANSINIZ...yazısını da okuyunuz..)

Selam ve baki dualarımla Alemlerin Rabbi Allah(CC)'a emanet olunuz..

(Din=Teklif=}[Kalp mi ?.....Akıl mı ?]..)
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Sa..akilla Imani Bulamazsiniz Mümkün Degil...iman Nasip Işidir...nasibi Olan Akli Ile Imanini Geliştirir...eger Akilla Iman Bulunsa ....dünyada Bir Cok Akil Sahibi Imansiz Gitmiştir....en Başta Aynştayn ....a.e.o
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Kardeşim ;

Amin..İnşaAllah Kardeşim..Gerçekten çok önemli bir konuyu..genelin anlayacağı inşaAllah akledeceği bir sunumla takdim ettiniz..Allah(CC) razı olsun..
"İMZA"
aklın kabulüdür..


Selam ve baki dualarımla Alemlerin Rabbi Allah(CC)'a emanet olunuz..
Şayet başarabildiysek neyin ne olduğunu, neden olduğunu ve nasıl olması gerektiğini ; bu sadece Allâh istediği ve muvaffak kıldığı; insanların bu bilgilere ulaşmasını murad ettiği içindir!..
Başarılı olamadıysak, kusur elbette bizim yetersizliğimizdendir. İyi niyetimiz gözönüne alınarak, kusurlarımız bağışlana!..Bir hadisi Şerifte ;"Kişi, Müslüman Kardeşinin arkasından dua ederse. Melekler: AMİN Aynısı Sanada Olsun! derler." Ebu Derda R.A - MÜSLİM
Rabb'im Azze ve Celle dualarına icabet eylesin..Ettiğin duaların karşılıgını sana elfü elfi nasib etsin inşaAllah.

"Bütün ilimlerin başı ALLAH'ı bilmektir; ALLAH'ı bilmeyenin ilmi, boşa emektir."
“Allah indinde DİN İSLÂM’dır” gerçeğine varmak olur!.
Allah hepimize, İndindeki Din İslâm’a ermeyi, kendi kısır değerlendirmelerimizden kurtulmayı nasip etsin.Es-Selamun Aleyküm.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Evet, ALLAH takdir ettiği kadarıyla, cevap vermeye çalıştım.


İsabetli bulduklarınızdan yararlanmaya ve yaşamınıza ona göre yön vermeye gayret ediniz..
Kusurlarımızı görürseniz, bunların da düzelmesi için bize dua ediniz!
Es-Selamun Aleyküm..

ALLAH MUİNİMİZ OLSUN.


VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Kardeşim ;

Amin..İnşaAllah Kardeşim..Gerçekten çok önemli bir konuyu..genelin anlayacağı inşaAllah akledeceği bir sunumla takdim ettiniz..Allah(CC) razı olsun..
"İMZA"
aklın kabulüdür..
(% KAÇ MÜSLÜMANSINIZ...yazısını da okuyunuz..)

Selam ve baki dualarımla Alemlerin Rabbi Allah(CC)'a emanet olunuz..

(Din=Teklif=}[Kalp mi ?.....Akıl mı ?]..)


"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).
ŞUARA SURESİ : Ayet ; 28

Bildiğiniz gibi bu Sure-i Celile'de Allah(CC) Musa(A.S.)'ı
"firavun" a..dinini tebliğ etmesini emrediyor..
(İbrahim(A.S.)..Nuh(A.S.).kavimlerine hitap edişlerine dikkat ediniz..)
Yani Dinin emirrlerine=Allah(CC)'a itaat etmesi istenilen muhatap
eğer.."aklına yatarsa".."aklını kullanırsa".."aklederse"..
"akıl nimeti vesilesiyle"..iman nimetine kavuşmuş..(hidayete tabii olmuş) oluyor"..
Sonrasındadır ki tabii "kalp ile tasdik".."dil ile ikrar"..

Bu konuyu yazdığım için hatırıma geldi..
Hz.Ali(KV) Peygamberimizi,
hanımı ile ibadet halinde görür.İlgisini çeker sorar.
Allah Resulü,
karşısında yaşlı bir adam duruyormuşcasına O'na İslam'dan bahseder,peygamber oluşunu haber verir,Allah'ı anlatır.

"Dediğin Allah'a inanmak için babama sormalıyım."

der ve evden ayrılır.

"Açığa vurma !"

diye uyarır Hz.Peygamber.Çok kısa zaman sonra geri gelir.

(Bir rivayette de ertesi sabah)

"Niçin döndün?"

sualine hacet kalmadan cevabı haykırır;

"Allah beni yaratırken babama sormadı ki; beni yaratan Allah'a inanmak için babama danışayım!"

(Aklını kullandı ve cevabı bularak teklife evet dedi..)


(Üstteki mesaj bölümüne düzenle yaparken çıkmışım..bir de alıntı butonuna basıp..böyle oldu..özür dilerim..bir cevap verme olarak algılamayınız..)

 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sa..akilla Imani Bulamazsiniz Mümkün Degil...iman Nasip Işidir...nasibi Olan Akli Ile Imanini Geliştirir...eger Akilla Iman Bulunsa ....dünyada Bir Cok Akil Sahibi Imansiz Gitmiştir....en Başta Aynştayn ....a.e.o

"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).
ŞUARA SURESİ : Ayet ; 28

Ve Aleyna Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhü..Dualarım TalipAmca içindir.Rabb'im onu ilmi ile kuşatsın..
Muhterem kardeşim Allahü Alem.Bildiğin yolda inşaAllah sende imanını kaybetmeyenlerden olur hak ile batılı ayırırsın.Duayla kalınız..


İmam Gazâlı* aklı dört turlu târif eder:

a) İnsanların diğer canlı hayvanlardan ayrılmasını sağlayan haslete akıl denir ki, insanlar yaratılıştaki bu akıl ile nazarî ilimler öğrenmeye istidât kazanırlar .

b) Küçük bir çocuğun, caiz olan şeyleri caiz, muhal olan şeyleri muhal kabul etmesi: İkinin birden çok olduğunu, bir adamın bir anda iki yerde bulunamayacağını bilmesi gibi zarurî ilimlerdir. Bazı kelamcılar da akil, mümkün olan şeylerin var olabileceğini, mümkün olmayanların olamayacaklarını anlamak, gibi zaruri ilimler, diye tarif ederler.

c) Tecrübelerden elde edilen ilim akıldır. Kim tecrübelerden anlar ve tecrübeler kendini olgunlaştırırsa ona akıllı; kim, tecrübelerden bir şey anlamazsa, ona ahmak ve câhil denir.

d) Nazarî ilimlerin kendisiyle kavranıldığı bir özelliktir. İşte bu özelliğin bir dereceye yükselmesidir ki, insan onunla bütün bu işlerin netîcesini anlar ve âkıbeti tehlikeli olan geçici lezzetlere davet eden şehvetini yener. Bu kuvvet kimde bulunursa, peşin şehvetinin arzusuna uymayıp akıbetini düşünerek hareket ettiği için "akıllı" sıfatını alır. Bu da insanı, hayvandan ayıran bir özelliktir. Buna da 'akl-ı müstefâd' denir.

Allah'ın insanlara bir vergisi ve lûtfu olan aklın hakikati hakkında âlim ve filozoflar arasında görüş ayrılığı olmuştur. Bu sebeple aklın tarifi de çeşitli ve tartışmalıdır. Bütün bu ihtilâflara rağmen akıl, maddî bir kuvvet olmayıp, mücerret ve ruhanî bir cevher ve ilâhî bir nûrdur. Bu sebeple akıl, "Nefs-i Nâtıka" (Konuşan Nefis) veya "Nefs*in bir kuvveti olup, ilim ve fenler onunla idrâk olunur." denmiştir. Âlimlerin çoğunluğuna göre akıl, insanı ilim ve irfana ulaştıran bilgi sebeplerinden biridir. Akıl yolu ile elde edilen bilgiler ya zarûrî ya nazarî, yani istidlâlî olur. Zarurî olan bilgiler, araştırma ve ispatlanmaya muhtaç olmadan herkesçe bilinen bilgilerdir. 5, 10'un yarısıdır, güneş ışık verir, ateş dokunanı yakar, gibi bilgilerdir.

Nazarı bilgiler ise, bilinen fikirleri, usûlüne göre tertiplemek suretiyle bilinmeyen bir sonuca vararak elde edilen bilgilerdir.

Allah, hepimizin muîni olsun!.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Bu Manada Tabi Ki Deliler Yaptiklarindan Sorumlu Bile Tutulamaz.

AMA BAŞKA HUSUSLARDA Bu Teori Bir Anda çöker.
Eğer Iman Etmede Akil Esas Olsaydi Akilli Herkes Iman Etmiş Olurdu.
Akil Ise Bir Araçtir. Kiyaslama Yoluyla Sonuca Varan Bir Araçtir. Akil Ile Siz Allahi Anlayamazsiniz. Ancak Allahin Ne Olmadiğini Anlayabilirsiniz.

Tasavufta Bu Güzel Anlatiliyor. Hele Imami Rabbani.
Küçücük çocuğa Sorun Iman Nedir. Veya Ilmi Hal Kitabini Açin :

iman Kalb Ile Tasdik Dil Ile Ikrardir.

Sadece Aklini Bilgilendirip Kalben Islami Yaşamayanlar Kuranda :"kitab Yüklü Eşeğe" Benzetiliyor.

Sadece Killik Kiyafetle Islam Görünüp Kalbinde Ters öze Sahib Olanlara Münafik Denir.

Imanin özü Sevmektir. Korkmaktir.
Akil Ile Bu Mümkün Mü?

Değil. Sevmeye Gönül Gerek.onun Için Hz.mevlana :"akil Akil Olsaydi Gönül Olurdu" Der.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
"Allah Akılla Bilinir" olmasının önemli bir nedeni vardır. İnsanların birçoğu Allah'a inandıklarını, Allah'ı bildiklerini söylerler. Ancak gerçekte Allah'ı gereği gibi tanıyıp takdir edemezler. Bunun içinse "akıl sahibi" olmak gerekir.
Bu noktada önemli bir konuyu hatırlatmak faydalı olacaktır: Allah'ı kavramak, Allah'ı gereği gibi tanımak için akıl gerekir derken burada kastedilen "zeka" değildir. Akıl ve zeka birbirinden tamamen farklı iki kavramdır. Zeka, bir insanın biyolojik olarak sahip olduğu zihinsel kapasitedir. Zeka ne artar, ne azalır. Akıl ise sadece müminlere ait bir özelliktir. Allah'tan korkup sakınan takva sahibi müminlere Allah katından büyük bir nimet olarak verilir. Akıl, Allah'ın samimi kullarına verdiği bir nur, bir anlayıştır. Ve insanın takvası ölçüsünde bu anlayış, yani sahip olduğu akıl seviyesi de artar.
Akıl sahibi insanın en belirgin özellikleri, Allah'tan korkup sakınması, daima vicdanına uyması, her olayı, gördüğü herşeyi Kuran'a göre değerlendirmesi ve her an Allah'ın rızasını aramasıdır.
Bir insan, dünyanın en zeki, en bilgili, en kültürlü insanı dahi olsa eğer bu özelliklere sahip değilse "akılsız" olacaktır ve birçok gerçeği göremeyecek, kavrama yeteneğinden yoksun kalacaktır.
Zeka ile akıl arasındaki farkı şöyle bir örnekle belirginleştirebiliriz: Bir bilim adamı, örneğin vücudun sinir sistemi ile ilgili, yıllarca çok derin ve detaylı araştırmalar yapmış olabilir. İnsan bedeninde gerçekleşen olağanüstü sinir iletimleri konusunda dünyanın en bilgili kişisi de olabilir. Ancak eğer akıl sahibi değilse, bu kişi sadece sinir hücreleri arasındaki işlemler ile ilgili bilgileri taşıyan bir insan olmaktan öteye gidemeyecektir. Yani sahip olduğu bu bilgilerin ardındaki önemli gerçeği kavrayamayacaktır. Oysa akıl sahibi bir insan, sinir sistemindeki mucizevi özellikleri, detayındaki mükemmellikleri görerek, bu kadar kusursuz bir yapının ancak ve ancak bir Yaratan'ı, üstün akıl sahibi bir tasarlayıcısı olması gerektiğini anlar. Der ki; "sinir sistemini bu kadar kusursuz yaratan güç elbette tüm diğer canlıların da yaratıcısıdır. Ve ölümden sonra ahiret yurdunu yaratmaya da güç yetirendir."
Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 24)


Andolsun, Biz bu Kur’an’da çeşitli


açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye


Oysa bu, onların daha uzaklaşmalarından


başkasını arttırmıyor.


(İsra Suresi, 41)


İnsan, art niyetli ve tek taraflı olarak Kuran'a yaklaştığında onu anlaması mümkün değildir. Bu, Allah'ın bir kanunudur. Bir kişi ne kadar zeki ne kadar kültürlü olursa olsun, samimiyetsiz ve art niyetli bir bakış açısıyla Kuran'ı değerlendirdiğinde onu gereği gibi anlayamaz, doğru yorumlayamaz ve pek çok çelişkiye düşer. Bu yüzden, Kuran'a ön yargılı, peşin fikirli, içten pazarlıklı yaklaşan bir kişinin bu art niyetli tutumu, kendisiyle Kuran arasında -ayetlerde bildirildiği üzere- "görünmez bir perde" oluşturacaktır. Bu da Kuran'ı anlamasını ve kavramasını engelleyecektir. Bu gerçek, İsra Suresi'ndeki ayetlerde şöyle ifade edilir:

Kuran okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kuran'da sadece Rabbini "bir ve tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46)

Kuran tüm insanlığı doğruya çağıran bir davettir, ancak Allah'ın doğrudan hitabı iman eden kullarınadır. Dolayısıyla Kuran ancak iman edenlerin gereği gibi anlayabileceği bir Kitap olarak gönderilmiştir. Müminlerin Kuran'ı anlamalarındaki en önemli vasıfları ise vicdan ve samimiyetleridir. Müminlerden farklı bir ruh haline ve karaktere sahip dinden uzak kimselerin Kuran'ı anlayamamaları da gayet doğaldır.
Kuran, son derece açık, sade ve anlaşılır bir dile sahiptir, ama dediğimiz gibi ancak samimi ve vicdanlı kimselerin anlayabilecekleri özellikte bir Kitaptır. Henüz İslam'la tanışmamış, iman etmemiş herhangi bir insan, açık bir kalple, ön yargısız ve samimi olarak yaklaştığında, taşıdığı bu mümin vasıfları nedeniyle Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu vicdanıyla fark edecektir. Zira, gerek üslubundaki heybet, mükemmellik ve sadelik, gerekse içerdiği üstün ilim ve hikmetle Kuran'ın bir insan sözü olmadığını, ilahi bir Kitap olduğunu her vicdanlı kişi kabul eder. Bu vicdanlı kişi iman edip saygı ve samimiyet ile yaklaştığı takdirde ise Kuran'ın hikmetli manaları kendisine açılmaya başlar.
Kuran kendisine samimi, tevazulu bir kalple yaklaşan kişi için bir hidayet rehberi olduğu gibi, art niyetle, düşmanca yaklaşanlar için de bir sapma vesilesidir. Etraftan duyduğu yanlış bilgiler, çarpık yorumlar, dogmalar, yalanlar ve ön yargılar ile birlikte kendi prensiplerini, dünya görüşünü ve yaşam felsefesini de ölçü alarak Kuran'ı taraflı bir biçimde değerlendirmek isteyen bir kimse, elbette ki ne Kuran'ı anlayabilir ne de ondan istifade edebilir. Tam aksine, Kuran böyle bir kimsenin sapkınlığının ve şaşkınlığının artmasına vesile olur. Kuran'ı anlayamadığı gibi, Kuran hakkında akılsız ve mantıksız itirazlar getirir, çarpık ve saçma yorumlar yapar. "Oysa o (Kuran), zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz" (İsra Suresi, 82) ayetinde bildirdiği gibi Kuran'dan ve imandan uzaklaşır.

Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar. (Furkan Suresi, 43-44)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt