Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Akıl kıymetlidir ancak (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allahü teâlânın merhameti sonsuz olduğundan, insanlarda, saadeti felaketten, doğruyu eğriden ve yararlıyı zararlıdan ayırabilen bir kuvvet yaratmıştır. Bu çok kıymetli kuvvet, akıldır. Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır. Akıl bir ölçü âleti gibidir. İki iyi şeyden, daha iyi olanını ve iki kötü şeyden, daha kötü olanını ayırır. Akıllı kimse, sadece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terk edendir. Akıl göz gibidir. Din de ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez. Şaşmayan, yanılmayan akla Akl-ı selim denir. Akl-ı selim sahibi olan kimse, nefsine değil İslamiyet’e uyar.

Akıl kıymetlidir ancak tek başına senet değildir. Akıl yalnız başına yol gösterici değildir. Dinin rehberliğine muhtaçtır. Yoksa sapıtır. Akıl tek başına doğru yolu bulamaz, bulabilseydi Peygamberler gönderilmezdi. Bunun için insan, kendi aklına göre hareket etmemelidir.

Felsefeciler aklı rehber edinmişlerdir. Mütefekkirler ise aklı kullanmakla beraber, akla da rehber olarak Peygamberleri ve onların bildirdiği imanı almışlardır. Göz için ışık ne ise, akıl için iman da odur. Işık olmayınca göz göremediği gibi, iman olmayınca akıl da doğru yolda yürüyemez.

Aklı olmayan delidir. Aklını kullanmayan sefihtir. Akla uygun iş yapmamak sefâhettir. Aklı az olan da ahmaktır. Yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip, aklın ermediği şeylerde yanılan kimse, felsefecidir. Aklın erdiği şeylerde ona güvenen, aklın ermediği, yanıldığı yerlerde, Kur’an-ı kerimin ışığı altında akla doğruyu gösteren yüksek insanlar da, İslam âlimleridir. O halde, İslamiyet’te felsefe yoktur, İslam felsefesi, İslam filozofu yoktur. Felsefenin üstünde olan İslam ilimleri ve felsefecilerin üstünde olan İslam âlimleri vardır. İmam-ı Gazâli hazretleri gibi zatlar, filozof değil müctehiddir.

Akıl, göz gibidir, din bilgileri de ışık gibidir. Yani insanın aklı, gözü gibi zayıf yaratılmıştır. Gözümüz, maddeleri, cisimleri karanlıkta göremiyor. Allahü teâlâ, görme âletimizden faydalanmamız için, güneşi, ışığı yaratmıştır. Güneşin ve çeşitli ışık kaynaklarının nuru olmasaydı, gözümüz işe yaramazdı.

Akıl, yalnız başına maneviyatı, faydalı, zararlı şeyleri anlayamıyor. Allahü teâlâ, aklımızdan faydalanmamız için, Peygamberleri ve Onlar vasıtası ile gönderdiği dinleri yaratmıştır. Peygamberler, dünyada ve ahirette rahat etmek yolunu bildirmeseydi, aklımız bunları bulamaz, işe yaramazdı. Tehlikelerden, zararlardan kurtulamazdık.

Molla Câmi hazretleri; "Akıl dışında olan şeyler, keşif, müşâhede ve kalb gözü ile anlaşılır. Akıl bunları anlayamaz. Nitekim, his uzuvları da, aklın anladığı şeyleri anlayamıyor" buyurmaktadır.

İslamiyet’e uymayan veya aklı az olan kimseler, Peygamberlerden faydalanamaz. Dünyada ve ahirette tehlikelerden, zararlardan kurtulamaz. Fen vasıtaları, mevki, rütbe, para ne kadar bol olursa olsun, Peygamberlerin gösterdiği yolda gitmedikçe, hiçbir fert, hiçbir cemiyet mesut olamaz. Ne kadar neşeli, sevinçli görünseler de, içleri kan ağlamaktadır. Dünyada da, ahirette de rahat ve mesut yaşayanlar, ancak, Peygamberlere uyanlardır.

Din işleri, akıl üzerine kurulamaz. Çünkü akıl, bir kararda kalmaz. Herkesin aklı, birbirine uymadığı gibi, bir adamın, selim olmayan aklı da, bazen doğruyu bulur, bazen de yanılır ve yanılması daha çok olur. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, mütehassıs olduğu dünya işlerinde bile, çok hata eder. Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir? Devamlı, sonsuz olan ahiret işlerinde, nasıl olur da, akla uyulur? İsrâ suresinin on beşinci âyetinde mealen; (Kim doğru yola girerse, kendi lehine girer. Kim, kendi aklına uyarsa, sapıtırsa, kendi zararına sapıtır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz Peygamber göndermedikçe azap etmeyiz) buyurulmaktadır.

İnsanların şekil ve ahlakları başka başka olduğu gibi, akıl, tabiat ve ilimleri de, farklıdır. Birinin aklına uygun gelen bir şey, başkasının aklına uygun gelmeyebilir. Birinin tabiatına uygun olan bir şey, başkasının tabiatına uymaz. O halde, din işlerinde, akıl, tam bir ölçü, doğru bir senet olamaz. Ancak, akıl ile din, birlikte, tam ve doğru bir vesika ve ölçü olur. Bunun içindir ki din büyükleri; “Dinini ve imanını, insan düşüncelerinin neticelerine bağlama ve akıl ile inceleyerek varılan sonuçlara uydurma!” buyurmuşlardır.

Evet akıl huccettir, doğru yolu gösterir. Fakat, selim olan akıl gösterir, her akıl değil. Selim olmayan akılların, yanıldıkları için, bir hakikati kabul etmemeleri, uygun bulmamaları, bir kıymet bildirmez. Selim olan akıllar, yani Peygamberlerin akılları, din hükümlerinin hepsinin pek yerinde ve doğru olduklarını açıkça görür.

İslamiyet’in bütün emirlerini aklına uygun getirmek isteyen, aklı ile ispata kalkışan kimse, Peygamberliğe inanmamış olur. Onunla konuşmak akıl işi değildir.

Her şeyi akıl ile çözmek isteyen kişi,
Tahta ayak takmış bacaksızlara benzer.
Kısa aklına uydurmak ister her işi,
Dün yaptığını, bugün değiştirmek ister.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt