Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Akide-i Tevhid (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
İslam, evrendeki düzen ile hayatı düzenleme arasında bağ kurar. Varlıklar üzerinde düşündürerek, bu varlıkların gerçek sahibinin Allah olduğunu hatırlatır. Allah’ın sıfatları konusunda teklik inancına dayalı bir bilincin merkez olmasını sağlamaya çalışır. Yani İslamda her şeyin bütünleşmesi tevhid inancı ile inşa edilir.



Bu bağlamda İslamda tevhid sadece çok tanrılı inançlardan ayırtıcı ve Allah'ın varlığını kavramaya yönelik bir nitelemeyle sınırlı değildir. Aynı zamanda insan, toplum, evren ile tarih merkezli tüm konularda da belirleyici, sınırlayıcı, tasarlayıcı ve geliştiricidir.Bu nedenle İslam'ın insanla ilgili tarihsel sorunu; Allah'ın varlığı ve O'na bağlılığı sembolik veya pratik olarak sergileyebileceği ibadetlerle değil, insanla ilgili ve kendisiyle ilgili her şeyin tevhid merkezli olup olmaması noktasındadır.



Bu noktada, tanımlamalarda, sorgulamalarda, tartışmalarda Allah'ın varlığından çok bu tevhide karşıt konu edilen edinim olarak "Şirk" söz konusu edilmektedir. Yani birliği dağıtma, tekliği çoğaltma, yetkiyi ortaklaştırma ( nitekim şirket aynı kökten türetilmiş bir kelimedir) çabasıdır.Yalnız bu birliği dağıtma, tekliği çoğaltma, yetkiyi ortaklaştırma alanı öncelikle Allah ve onun sıfatları ile ilgilidir.



Tevhidin insanı, evreni, tarihi, toplumu kısacası her şeyi kuşatması Allah’ın bu konulara yönelik kuşatıcı, hakim olucu ve hükmedici olması anlamındadır. İslamın tevhid tanımında Allah sadece ibadet edilen ve bu alanda mükafat veya ceza veren bir varlıkla sınırlandırılmaz. Nitekim Allah’ın isimleri ve bu isimlerin her şeye hükmeden bir varlık olarak Allah'ı tevhid inancının paylaşılmaz tek yüce ve mutlak varlığı yapmaktadır.Fakat bir çok konuda olduğu gibi - bizce yine niyetten çok metod nedeni ile- tevhidin yorumlanması konusunda hatalar yapılmaktadır.



İslam’ın tevhid inancıyla aynı kökten türetilmiş kelimelerle örülen bir anlayışla Müslümanların tek bir vücut oluşlarını, tek bir ümmet oluşlarını "tek tip düşünce, ekol, yorum..." içeriğinde algılayan ve sunanların sayısı tüm zamanlarda çoğunluğu oluşturabilmiştir. Hatta bu eksende Allahın sıfatları için söz konusu olan birliği dağıtma, tekliği çoğaltma, yetkiyi ortaklaştırma anlamındaki "şirk-müşrik" nitelemsi aynı lidere, aynı örgüte, aynı harekete üye olmadığı için; çoğunluktan kopma, ayrılıkçılık anlamında "tekfir" edilebilmiştir.



Müslümanların kendi arasında "parçalanmalara" dönen ve suçlamalara "münafık-fasık-müşrik" ile devam eden mezhep, meşrep fanatizmine evrildi. Tevhid inancının insan açısından ontolojik alandaki yorumunun sosyolojik alana da taşınması sonucunda Müslüman dünya; insan ve çoğulculuk ilişkisine imkan tanımayan tek düzeliğe varan bir toplum modeline ( buna düzen demek daha doğrudur); tek vücut olmayı mekanik ve kapalı devre çalışan gruplaşmalara çeviren bir parçalanmaya dönüştürülmesine; farklı usul ve öznel yaklaşımlara hayat tanımayan bir disipline yöneldi.Bu yönelişin arkasından tevhid sosyolojik alandan da bir adım daha ileri götürülerek metodolojik alana taşındı.



Sonuç Müslüman dünyanın "tevhid" adına parçalanmasına, kilitlenmesine, gelişime kapalı kapalı devre topluluklara dönmesine neden oldu. Mezhepler arası çatışmalara dönüştürülecek kadar yer yer bir "akide/inanç" sorunu haline getirildi. Kuşkusuz bu çatışmaların özneleri arasında siyaset önemli roller aldı fakat sonuçta bu süreç "tevhid" adına ve onun etrafında örülerek sürdürüldü.



Öyle ki Allah'ın sıfatları etrafındaki teorik tartışmalardan yeryüzünde onun adına ve hatta bazı sıfatları üzerinde barındırdığı iddiasıyla süren iddialara kadar uzanan bir dizi serüven yaşandı.Müslümanın dinin hizmetçisi iken; onun temsilcisi olması şeklindeki yorum (Allah'ın halifesi olma iddia ve yorumun) müslümanların bir kısmını temsilci-biat edilecek adres olarak tanımlamasına ve dayatmasına varabildi.Yakın ve uzak tarih binlerce örnekle doludur.




Müslümanların insan-insan, insan-toplum, insan-tarih ilişkisi bağlamında tevhidi farklılıklara kapalı yorumlaması; Allah’ın sıfatlarındaki birliği hayatın her alanına taşımak yerine onun sıfatları adına bunu kendilerinin gerçekleştireceği algısı ile insana, topluma, tarihe hükmetme gayretine girenlerin yapıp ettikleri öyle noktalara vardı ki, biraz mezhepler tarihi birazda islam tarihine bakmak olayın dehşetini görmeye yetecektir.


İslam ve bu kapsamda mezhepler tarihi analiz edilince görülecektir ki bir çok tutum, davranış ve yargının kökeninde tevhidi allahın sıfatlarının birliğinden, insana ait herşeyin bir düşüncede, bir mezhepte toplama gayreti ile sonuçlana bilmiştir.



Tevhid inancını toplum tasarımında yanlış yorumlamak, Müslümanları kendi içinde düşünce üretkenliğine, farklılıkların doğasına, bireysel ve toplumsal çeşitliliğe, gelişmenin gerektirdiği üreticiliğe oldukça ön yargılı ve kapalı hale getirmek "dindarlık" "takva" falan olamaz.


Bu kapalılık ve önyargı "din" adına şiddete başvurmaya kadar ilerler.Bu içerikte ve formatta şiddetin adını "cihad" koymak "tevhid"i "tek tip" olarak tercüme etmektir.


Günümüzde bu süreci zihinsel süreç olarak yaşayanlar ciddi bir çoğunluktadır. Günümüzde zihinsel olarak Ümmeti, cemaati, tek tip düşünce, tek tip örgütlenme biçimi, tek tip mümin yorumu ile almak yaygınlaşmıştır.



Unutulmamalıdır bu tarz bir tevhid yorumu, en iyi niyetli okuma biçimi bile en masum hali ile metod hatası yaptığında sadece bilimsel hata işlemiş olmuyor; Müslümanların zihinsel kırılmalarına sonra da etrafı kırıp dökmeye varan psikozlara sokuyor.



Unutulmamalıdır ki, Allah'ın sıfatlarında Tevhid inancına sahip olmak şartıyla ve Allah'ın koyduğu sınırlara uymak kaydıyla düşünmek, üretmek, tartışmak, belirlemek, seçme hakkını kullanmak İslamın insana ve özellikle de Müslümanlara verdiği temel bir haktır.


Kimse tevhid adına kendini temsilci addedip, herkesi tektip haline getirme buyurganlığına sahip değildir.Ümmeti, cemaati, birlikte olmayı tevhid adına tektipçiliğin binbir açılımına yol verecek yorumlarla,dayatmada bulunamaz.İmam, biat,cemaat bu içerikte ve formatta solunursa eğer;eyvah...eyvah...




Bu hakları dağıtmak veya toplamak kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bu tevhid adına yapılsa bile!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt