Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Aile içinde iyilikte yarışa var mısınız? (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
Aile kelimesinin ne manaya geldiğini
tarife pek ihtiyaç yoktur. Her insan bunu kendi hayatından bilir. Muhtelif aile tipleri vardır; fakat hepsi de “cemiyetin temel birimi olmak” gibi ortak
bir vasfa sahiptir. Aile en mühim okuldur. İnsanın aile içi eğitiminin, daha doğmadan, annesinin karnında bulunduğu sırada başladığı söylenmektedir. Bizim, ekonomisi ve teknolojisi bizden daha ileri seviyedeki ülkelere nispeten üstün taraflarımızdan biri, daha sağlam aile yapısına sahip oluşumuzdur. Bunun kıymetini bilmeli ve muhafazasına çalışmalıyız.
“Bir insana yapılabilecek en büyük iyilik nedir?” önemli bir sorudur ve cevabı titizlikle araştırılmalıdır. İnsanların bu soruya muhatap olunca, cevap verebilmekte ekseriya zorlandıkları, bazılarının da tam emin olmadan çeşitli cevaplar verdikleri görülür. Bir insana iyilik yapmak denilince insanların ekseriya aklına ilk gelen; yiyecek, giyecek, mesken gibi temel ihtiyaç maddelerini temin etmektir. Bunlar tabii ki iyilik olmakla beraber, biraz daha derin düşünülecek olursa, bir insana yapılabilecek en büyük iyiliğin ona hakikati söylemek olduğu anlaşılabilir. Çünkü insan ebed için yaratılmış ve onu Yaratan, onun en büyük ihtiyacı olarak ebedî yaşamak arzusunu insanın içine yerleştirmiştir. Ebedî yaşamak, dünyada gerçekleşmesi imkânsız boş bir hayal olmasına rağmen, âhirette ise insan için kaçınılması imkânsız bir âkıbettir. Mühim olan, her bir insanın âhiretteki ebedî hayatının hangi şartlarda olacağıdır. Bu da, her bir insanın bu dünyada aklıyla ve iradesiyle imtihanının neticesinde ortaya çıkacaktır. Bu iman varsa, bir insana yapılabilecek en büyük iyiliğin ona ebedî hayatını şekâvet olmaktan kurtarıp saadet olmasına vesile olabilecek hakikat derslerini verebilmek olduğunu anlamakta ve kabul etmekte güçlük çekilmez. Hakikaten yaşamak da, aslında bu hakikatle yaşamaktır.

Buna rağmen, hakikati söylemek sözün muhatapta meydana getireceği tesirin ne olabileceğini dikkate almadan rastgele ve hoyratça yapılamaz; böyle yapılacaksa, o sözleri hiç söylememek daha iyidir. Çünkü: “Her zaman def-i şer, celb-i nefye râcihtir.” Yani her işte önce zarardan uzak kalmaya daha sonra fayda elde etmeye çalışılmalıdır. Tarz-ı beyan ve üslûpta hata edilip; “Ben hakikatı söylüyorum.” diyerek muhatabın enesine (benliğine) ve bazı menfî hissiyatına dokunulur ve tahrik edilirse, maksadın aksi bir netice ile, zararlı bir şekilde muhatabın muhalefet damarı kabartılmış olabilir. “Her sözün doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değil. Bazen zarar ihtimali olursa, sükut etmeli; fakat asla yalan söylenmemeli.” diyen asrın büyük âliminin bu vecizesi de, bu mevzuda mühim bir ölçüdür. Vefat etmek üzere olan birinin yanında yüksek sesle kelime-i tevhid veya kelime-i şehadet söylenirken, o kişinin bu tavsiyeye uymaması veya reddetmesi ihtimalinin doğurabileceği çok büyük zarar sebebiyle, ona “Sen de söyle!” demenin yasaklanmasındaki hikmet de bununla ilgilidir.




--------------------------------------------------------------------------------
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt