Tasavvuf tarihimizde “aktab-ı erbaa” olarak bilinen dört büyük pîrden ikincisi Ahmed er-Rifâî’dir. 1116-1183 yılları arasında Basra civarında yaşamıştır. Dedelerinden Rifâa isimli bir zâta nispetle Rifâî diye meşhurdur.
Ahmed er-Rifâî Hazretleri, İmam-ı Hüseyin (ra) Efendimizin soyundan gelmektedir, seyyiddir. Çok iyi bir tahsil görmüş, ilim ve irfanı ile muammer olmuştur. Sultan’ul Evliya Abdülkadir Geylânî Hazretleri ile çağdaştır. Onunla görüşmüş ve tefeyyüz etmiştir.
Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin yetişmesine vesile olan, dayısı Hâce Mansûr’dur. Kıraat, hadis, fıkıh ilimlerinin tahsilinden sonra manevî ilimlere yönelmiş ve hocası Ebu’l-fadl Ali’den icazet alarak tasavvuf yolunda ilerlemiştir.
1150 yılında hac için gittiği Hicaz’da Peygamber Efendimizin (sav) kabr-i şeriflerini ziyaret esnasında;
– “Es-selâmü aleyke ya Ceddî…” diye selam vermesi üzerine;
– “Ve aleyke’s-selam ya Veledî” buyurulması ve Resulullah’ın kabr-i şerifinden uzanan mübarek elini öpmesi Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin en meşhur kerametlerinden biridir.
***
Sohbetleri, hâl ve davranışlarıyla binlerce talebe yetiştiren Ahmed er-Rifâî Hazretleri, ortaya koyduğu eserleriyle irfan denizinden manevi güzellikler sunmaya devam etmektedir. Döneminde Hak yolcularına ışık tutan, rehberlik eden ikaz edici sözleri, günümüzde de aynı değeri iman dolu gönüllere katabilmektedir. “El-Hikemü’r–Rifâîyye”, Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin bu nitelikteki eserlerinden biridir. El-Hikem, “hikmetli sözler” anlamına gelmektedir. Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin, dostu Abdüssemî Hâşimî’ye yazdığı nasihatlerden müteşekkil eser, esasen tasavvuf ilmiyle ilgilenen tüm Müslümanlara hitap etmektedir. Zaten, El-Hikem’in asıl özelliği de budur. İlmi, irfanı, hikmet ve marifeti; Kur’an-ı Kerim ve Allah Resulü’nün hadis-i şerifleri doğrultusunda ele aldığı için, nesiller boyunca tazeliğini korumuştur.
***
Ahmed er-Rifâî Hazretleri, El-Hikem’e Allah’a hamd ve Peygamberimize selatü selam ile başlar. Ardından mektubunu yolladığı dostunun adını zikreder ve tüm Müslümanlara dua ettikten sonra öğütlerini dile getirir. Bizler, bu öğütlerden birer demet hazırlayarak günümüz Türkçesine uygun olarak bu satırlara taşıdık. Artık söz Ahmed er-Rifâî’den… Bereketi hasıl edecek olan ise, Allahü Teala…
Hak yolcusuna öğütler
“ Ey kardeşim,
Sana Allah’tan korkmayı ve Resulullah’ın (sav) Sünnetine uymayı öğütler, bu nasihatime hırsla ve sımsıkı sarılmanı dilerim. Zira benim öğütlerim sana ve senin gibilere faydalı olacaktır. İnşâallah..!
Derviş, nefsine yardımcı olduğu ve ona dayandığı zaman rahatsız olur, sıkıntıya düşer. İşi Allah’a bıraktığı takdirde ise, Allah, onu çevresine muhtaç etmeden kendisine yardım eder ve başarıya ulaştırır…
İnsanların çektikleri bütün meşakkatler hep baş olma sevdası ve nefsin şiddetli arzuları için. Bütün hesapları ve gayeleri bu ikisinde toplanmış…
***
Hakk’a karşı perdeli olanlar için, ölüm hastalığının ağırlığının hissedilmesi Allah’ı tanıma basamağının ilkidir. İşte bunun içindir ki, bize şöyle denmiştir:
– “Ölmeden önce ölünüz”…
Ölüm hâli perdeleri kaldırır. Nitekim Hadis-i Şerifte şöyle belirtilmiştir:
– “İnsanlar uykuda (gaflet uykusunda)dırlar. Öldükleri zaman uyanırlar”.
***
Git, Allah’ın huzuruna layık olmayan duygu ve temayüllerden temizlen de öyle gel. Allah’ın yoluna muvafık olmayan her hâvle hareketin, bir hayalden, bir vehimden ibarettir.
***
Ey miskin,
Ucûb; kendini beğenmişlik atından in! Nice hatalar, nice sürçmeler vardır ki, kişiyi çukura düşürür.
Nice ilimler vardır ki, semeresi cehalettir. Nice cahillikler vardır ki, semeresi ilimdir.
İlmin getireceği efendilik sende nasıl bulunsun ki, sen ilmine zillet kisvesini giydirmişsin..!
Kim ki, halka karşı kibirlenip ve kendisini onlardan üstün görürse, Allah katında alçalır. Kim ki, kendisini kulların üstünde görürse, Allah nazarında alçalır.
***
Kim ki, sabır gömleğini giyerse, acelenin oklarından salim olur… Allah’ın, kulları arasına gerdiği nice perdeler vardır ki, kim bu perdeleri kaldırabilirse, işte o kul, Allah’a vasıl olur.
***
Çalışınız… Güzel ameller işleyiniz. Miskin olmayınız. Sebeplere değil, Allah’a güvenip dayanınız. Her insan ancak kendisi için takdir edilene muvaffak olabilir.
***
Zaman bir kılıçtır, kendisini keseni keser.
Akl-ı selim kişinin alameti şunlardır:
– Minnet ve meşakkat anlarında sabırlı olmak.
– Bolluk ve genişlik demlerinde mütevazı olmak.
– Daima ihtiyat cihetini tercih etmek.
– Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah’a sığınmak.
Arif kişinin alameti de şunlardır:
– Hâlini açığa vurmamak.
– Doğru sözlü olmak.
– Boş ve manasız emellerden kurtulmak.
İlim odur ki;
Seni cehalet mertebesinden yükseltir, körükörüne efendilik iddiasından vazgeçirtir. Seni, azim sahibi İslam büyüklerinin yoluna sokar.
***
Yalnız kendisine değer veren kişinin Allah indinde hiçbir değeri yoktur. Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse veli olamaz. Meğer ki Allah, onu o kötü hasletlerden temizlemiş ola… Bunlar:
– Ahmaklık
– Ucûb; kendini beğenmişlik.
– Buhûl; cimriliktir.
***
Masivayı, yani Allah’tan başka şeylerin sevgisini terk etmeden önce, hakikatlerden konuşmaya kalkışmak, nefsin arzuları cümlesindendir. Kim ki, nefsindeki heva ve heveslerine uyarak Hakk’tan ayrılır da bâtıla yönelirse, o, dalâlette bir mekan tutmuş olur.
***
Eğer birisinin havada uçtuğunu görürsen, onun gerek sözlerini gerekse fiillerini Allah’ın hüküm terazisinde tartıp uygunluğunu görmedikçe, kendisine itibar etme. Kim ki, İzzet ve Celal sahibi Allah ile teşerrüf ederse, izzet sahibi olur. Kim de, Allah’tan başkası ile izzet sahibi olmaya kalkışırsa zillet bulur.
***
Allah’ın kudreti, azameti, iradesi ve tasarrufu konusunda şüpheler içinde bulunan kişi iflah bulmaz. Hilekâr ve desiseci kişi, Hakk’a vasıl olamaz. Cimrinin yüzü ak olmaz. Hasetkâr kişi, Allah’ın yardımına mahzar olamaz. Dünya köpekleri bile, onun kokmuş etleri (leşleri) üzerinde mekan tutmaz.
***
Allah’ın darbesi, vurduğunun belini kırar. Onu kahreder, helak eder, mahveder. Allah, dilediğini yapar… Ahmaklığın devası yoktur. Hakk’a karşı koyabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Kendini beğenmiş mağrur ile sohbet edilmez. Zalimin vefası olmaz. Gâfilin nûru yoktur. Vefası olmayanın imanı da yoktur.
***
Düşman kişinin alameti şunlardır:
1. Senin elindeki dünyalığa göz diker, çok dünyalık sahibi olduğun müddetçe sana alâka gösterir.
2. Fazla bir dünyalığa sahip bulunmadığını sezdiği an, senden uzaklaşır, alâka göstermez.
3. Gıyabında sana dil kılıcını çeker, seni çekiştirir.
4. Senin övülmenden hoşlanmaz, rahatsız olur.
***
Dostun alameti ise, seni Allah için sevmesidir. Sen de, seni Allah için seven böyle dostlara iyi yapış. Zira hiçbir şüphe yok ki, Allah için muhabbet besleyenler pek azdır.
***
Allah’a sığınan yücelir. Allah’tan gayrisine dayanan zillete düşer. İlim bir nûrdur, ışıktır. Tevazu ise, sürûrdur, neşedir. Himmet, kişinin Allah ile birlikte bulunduğu hâldir. İmanın mertebesinin yüksekliği, himmetin yüksekliği nispetindedir.
***
Yanağını Hakk’ın kapısına daya. Alnını toprağa koy. Ameline asla güvenme. Şanı yüce olan Allah’ın rahmetine ve kudretine sığın. Kendinden ve fani olanlardan geç. İşte o zaman selamet ehline katılırsın.
***
Kalp, Allah’ın iki kudret parmağı arasında atar durur. Öyleyse, Allah’tan kalpleri kendi sevgisi ve dini üzerinde sabit-i kadem eylemesini isteyiniz. Dost olarak Allah yeter.
***
Sen ey kardeşim,
Resulullah’ın (sav) ahlakı ile ahlâklan. Yumuşak tabiatlı, geniş anlayışlı, affı bol, doğru sözlü, eli açık, kalbi şefkatli, güler yüzlü, sabırlı ve mütevazı ol. Halkın hukukuna riayet et. Hakk’ı dinle. Hakk’ın sohbetinde bulun. Hüzünlerden ârî olma. Devamlı tefekkür hâlinde bulun. Çok zikret. Sükûtun uzun olsun. Kötülükler karşısında çok tahammüllü ol. Allah’a dayan, Allah’a güven. Allah’tan yardım iste. Fakir, yoksul, zayıf ve acizleri sev. Sadece, Allah’ın emirlerine hürmetsizlik edilmesi ve haram kılınan şeylerin işlenmesi karşısında münhasıran Allah rızası için öfkelen… Helalinden kazanıp elde ettiğini ye. Nail olamadığın şeyler için tasalanma.
***
Hasetkârın sana verdiği kederi bırak. Zira, onun seni kıskanması sebebiyle düçar olduğu keder, sana verdiği kederden daha büyüktür. Ahmağı kendi hâline bırak. İrfan sahiplerinin meclisine devam et. Hikmeti nerede bulursan hemen al. Sakın ha, dünya ehline yaklaşma. Fakirleri kendine dost ve arkadaş et.
***
Allah’tan kork. Hikmetin başı Allah korkusudur. Sana Allah korkusu gerek. Zira, bütün hayırların başı Allah korkusudur...”
Ahmed er-Rifâî Hazretleri, İmam-ı Hüseyin (ra) Efendimizin soyundan gelmektedir, seyyiddir. Çok iyi bir tahsil görmüş, ilim ve irfanı ile muammer olmuştur. Sultan’ul Evliya Abdülkadir Geylânî Hazretleri ile çağdaştır. Onunla görüşmüş ve tefeyyüz etmiştir.
Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin yetişmesine vesile olan, dayısı Hâce Mansûr’dur. Kıraat, hadis, fıkıh ilimlerinin tahsilinden sonra manevî ilimlere yönelmiş ve hocası Ebu’l-fadl Ali’den icazet alarak tasavvuf yolunda ilerlemiştir.
1150 yılında hac için gittiği Hicaz’da Peygamber Efendimizin (sav) kabr-i şeriflerini ziyaret esnasında;
– “Es-selâmü aleyke ya Ceddî…” diye selam vermesi üzerine;
– “Ve aleyke’s-selam ya Veledî” buyurulması ve Resulullah’ın kabr-i şerifinden uzanan mübarek elini öpmesi Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin en meşhur kerametlerinden biridir.
***
Sohbetleri, hâl ve davranışlarıyla binlerce talebe yetiştiren Ahmed er-Rifâî Hazretleri, ortaya koyduğu eserleriyle irfan denizinden manevi güzellikler sunmaya devam etmektedir. Döneminde Hak yolcularına ışık tutan, rehberlik eden ikaz edici sözleri, günümüzde de aynı değeri iman dolu gönüllere katabilmektedir. “El-Hikemü’r–Rifâîyye”, Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin bu nitelikteki eserlerinden biridir. El-Hikem, “hikmetli sözler” anlamına gelmektedir. Ahmed er-Rifâî Hazretleri’nin, dostu Abdüssemî Hâşimî’ye yazdığı nasihatlerden müteşekkil eser, esasen tasavvuf ilmiyle ilgilenen tüm Müslümanlara hitap etmektedir. Zaten, El-Hikem’in asıl özelliği de budur. İlmi, irfanı, hikmet ve marifeti; Kur’an-ı Kerim ve Allah Resulü’nün hadis-i şerifleri doğrultusunda ele aldığı için, nesiller boyunca tazeliğini korumuştur.
***
Ahmed er-Rifâî Hazretleri, El-Hikem’e Allah’a hamd ve Peygamberimize selatü selam ile başlar. Ardından mektubunu yolladığı dostunun adını zikreder ve tüm Müslümanlara dua ettikten sonra öğütlerini dile getirir. Bizler, bu öğütlerden birer demet hazırlayarak günümüz Türkçesine uygun olarak bu satırlara taşıdık. Artık söz Ahmed er-Rifâî’den… Bereketi hasıl edecek olan ise, Allahü Teala…
Hak yolcusuna öğütler
“ Ey kardeşim,
Sana Allah’tan korkmayı ve Resulullah’ın (sav) Sünnetine uymayı öğütler, bu nasihatime hırsla ve sımsıkı sarılmanı dilerim. Zira benim öğütlerim sana ve senin gibilere faydalı olacaktır. İnşâallah..!
Derviş, nefsine yardımcı olduğu ve ona dayandığı zaman rahatsız olur, sıkıntıya düşer. İşi Allah’a bıraktığı takdirde ise, Allah, onu çevresine muhtaç etmeden kendisine yardım eder ve başarıya ulaştırır…
İnsanların çektikleri bütün meşakkatler hep baş olma sevdası ve nefsin şiddetli arzuları için. Bütün hesapları ve gayeleri bu ikisinde toplanmış…
***
Hakk’a karşı perdeli olanlar için, ölüm hastalığının ağırlığının hissedilmesi Allah’ı tanıma basamağının ilkidir. İşte bunun içindir ki, bize şöyle denmiştir:
– “Ölmeden önce ölünüz”…
Ölüm hâli perdeleri kaldırır. Nitekim Hadis-i Şerifte şöyle belirtilmiştir:
– “İnsanlar uykuda (gaflet uykusunda)dırlar. Öldükleri zaman uyanırlar”.
***
Git, Allah’ın huzuruna layık olmayan duygu ve temayüllerden temizlen de öyle gel. Allah’ın yoluna muvafık olmayan her hâvle hareketin, bir hayalden, bir vehimden ibarettir.
***
Ey miskin,
Ucûb; kendini beğenmişlik atından in! Nice hatalar, nice sürçmeler vardır ki, kişiyi çukura düşürür.
Nice ilimler vardır ki, semeresi cehalettir. Nice cahillikler vardır ki, semeresi ilimdir.
İlmin getireceği efendilik sende nasıl bulunsun ki, sen ilmine zillet kisvesini giydirmişsin..!
Kim ki, halka karşı kibirlenip ve kendisini onlardan üstün görürse, Allah katında alçalır. Kim ki, kendisini kulların üstünde görürse, Allah nazarında alçalır.
***
Kim ki, sabır gömleğini giyerse, acelenin oklarından salim olur… Allah’ın, kulları arasına gerdiği nice perdeler vardır ki, kim bu perdeleri kaldırabilirse, işte o kul, Allah’a vasıl olur.
***
Çalışınız… Güzel ameller işleyiniz. Miskin olmayınız. Sebeplere değil, Allah’a güvenip dayanınız. Her insan ancak kendisi için takdir edilene muvaffak olabilir.
***
Zaman bir kılıçtır, kendisini keseni keser.
Akl-ı selim kişinin alameti şunlardır:
– Minnet ve meşakkat anlarında sabırlı olmak.
– Bolluk ve genişlik demlerinde mütevazı olmak.
– Daima ihtiyat cihetini tercih etmek.
– Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah’a sığınmak.
Arif kişinin alameti de şunlardır:
– Hâlini açığa vurmamak.
– Doğru sözlü olmak.
– Boş ve manasız emellerden kurtulmak.
İlim odur ki;
Seni cehalet mertebesinden yükseltir, körükörüne efendilik iddiasından vazgeçirtir. Seni, azim sahibi İslam büyüklerinin yoluna sokar.
***
Yalnız kendisine değer veren kişinin Allah indinde hiçbir değeri yoktur. Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse veli olamaz. Meğer ki Allah, onu o kötü hasletlerden temizlemiş ola… Bunlar:
– Ahmaklık
– Ucûb; kendini beğenmişlik.
– Buhûl; cimriliktir.
***
Masivayı, yani Allah’tan başka şeylerin sevgisini terk etmeden önce, hakikatlerden konuşmaya kalkışmak, nefsin arzuları cümlesindendir. Kim ki, nefsindeki heva ve heveslerine uyarak Hakk’tan ayrılır da bâtıla yönelirse, o, dalâlette bir mekan tutmuş olur.
***
Eğer birisinin havada uçtuğunu görürsen, onun gerek sözlerini gerekse fiillerini Allah’ın hüküm terazisinde tartıp uygunluğunu görmedikçe, kendisine itibar etme. Kim ki, İzzet ve Celal sahibi Allah ile teşerrüf ederse, izzet sahibi olur. Kim de, Allah’tan başkası ile izzet sahibi olmaya kalkışırsa zillet bulur.
***
Allah’ın kudreti, azameti, iradesi ve tasarrufu konusunda şüpheler içinde bulunan kişi iflah bulmaz. Hilekâr ve desiseci kişi, Hakk’a vasıl olamaz. Cimrinin yüzü ak olmaz. Hasetkâr kişi, Allah’ın yardımına mahzar olamaz. Dünya köpekleri bile, onun kokmuş etleri (leşleri) üzerinde mekan tutmaz.
***
Allah’ın darbesi, vurduğunun belini kırar. Onu kahreder, helak eder, mahveder. Allah, dilediğini yapar… Ahmaklığın devası yoktur. Hakk’a karşı koyabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Kendini beğenmiş mağrur ile sohbet edilmez. Zalimin vefası olmaz. Gâfilin nûru yoktur. Vefası olmayanın imanı da yoktur.
***
Düşman kişinin alameti şunlardır:
1. Senin elindeki dünyalığa göz diker, çok dünyalık sahibi olduğun müddetçe sana alâka gösterir.
2. Fazla bir dünyalığa sahip bulunmadığını sezdiği an, senden uzaklaşır, alâka göstermez.
3. Gıyabında sana dil kılıcını çeker, seni çekiştirir.
4. Senin övülmenden hoşlanmaz, rahatsız olur.
***
Dostun alameti ise, seni Allah için sevmesidir. Sen de, seni Allah için seven böyle dostlara iyi yapış. Zira hiçbir şüphe yok ki, Allah için muhabbet besleyenler pek azdır.
***
Allah’a sığınan yücelir. Allah’tan gayrisine dayanan zillete düşer. İlim bir nûrdur, ışıktır. Tevazu ise, sürûrdur, neşedir. Himmet, kişinin Allah ile birlikte bulunduğu hâldir. İmanın mertebesinin yüksekliği, himmetin yüksekliği nispetindedir.
***
Yanağını Hakk’ın kapısına daya. Alnını toprağa koy. Ameline asla güvenme. Şanı yüce olan Allah’ın rahmetine ve kudretine sığın. Kendinden ve fani olanlardan geç. İşte o zaman selamet ehline katılırsın.
***
Kalp, Allah’ın iki kudret parmağı arasında atar durur. Öyleyse, Allah’tan kalpleri kendi sevgisi ve dini üzerinde sabit-i kadem eylemesini isteyiniz. Dost olarak Allah yeter.
***
Sen ey kardeşim,
Resulullah’ın (sav) ahlakı ile ahlâklan. Yumuşak tabiatlı, geniş anlayışlı, affı bol, doğru sözlü, eli açık, kalbi şefkatli, güler yüzlü, sabırlı ve mütevazı ol. Halkın hukukuna riayet et. Hakk’ı dinle. Hakk’ın sohbetinde bulun. Hüzünlerden ârî olma. Devamlı tefekkür hâlinde bulun. Çok zikret. Sükûtun uzun olsun. Kötülükler karşısında çok tahammüllü ol. Allah’a dayan, Allah’a güven. Allah’tan yardım iste. Fakir, yoksul, zayıf ve acizleri sev. Sadece, Allah’ın emirlerine hürmetsizlik edilmesi ve haram kılınan şeylerin işlenmesi karşısında münhasıran Allah rızası için öfkelen… Helalinden kazanıp elde ettiğini ye. Nail olamadığın şeyler için tasalanma.
***
Hasetkârın sana verdiği kederi bırak. Zira, onun seni kıskanması sebebiyle düçar olduğu keder, sana verdiği kederden daha büyüktür. Ahmağı kendi hâline bırak. İrfan sahiplerinin meclisine devam et. Hikmeti nerede bulursan hemen al. Sakın ha, dünya ehline yaklaşma. Fakirleri kendine dost ve arkadaş et.
***
Allah’tan kork. Hikmetin başı Allah korkusudur. Sana Allah korkusu gerek. Zira, bütün hayırların başı Allah korkusudur...”