BATICILAR BATIYA-TÜM İKTİDAR İSLAMA............
“Tarihçilerin babası” dedikleri Heredot’un kaydettiğinden beri, dünyayı ilk bölen Batıdır. Bölücülüğün babası Batı...
Ötekiciliğin kurucusu...
Biz-onlar ayırımcısı...
Coğrafyamızdaki bölünmüşlük ise, Batıcı zihniyetin hizipçiliğiyle taraftar buldu ve kanıksandı.
Ve savaşların tarihi yazıldı.
Bölünmüş ve gerçekte bizim olan topraklara saldırıyı kanıksatan…
Batılının saldırı hedefi hep “barbarlar”; bu operasyonlara mukabele olduğunda “barbarlar saldırdı” olur.
Demokratik aşağılık kompleksi, bu
saldırı ve aşağılamayı meşrulaştıran dili yaşatır.
Böylece Batı istismarcılığının ruhlardaki etkisi görülür.
Tarihçi Arnold Toynbee, Batılının Doğu’ya bakarken gözünün alabildiği ne gördüğü, “arazi”dir der.
Sınırsız istismar iştihası…
Batılıya ne engel olabilir?
Din?
Ahlâk?
Vicdan?
Yaradan?
Hiçbiri “barbarlar”ın üzerine yürümek için Batılıya ‘engel’ değil.
Batılının “barbar” tarifinde, onun aklını ve rahatını küçümseyen kimse kastettiği o!..
Bir toprak parçasını tanırken veya tanıtırken, yer altı-yerüstü zenginlik kaynaklarını sıralamak biricik âdetleri...
Sömürgeci ruhu...
Dünyayı kendisinin adam edeceğine inanmış ve aklı bütün yönleriyle istismar etmiş Batılı aklın aksine düşünmek, ancak Batı aklını altedebilecek etkili ve güçlü bir aklı şart koşar.
Böyle bir aklın şartı, bağlı/İslâm aklıdır.
Dünya müminin “gerçek dünya” için tarlası, imâna mevzu…
Batılının iman ettiği “gerçek” dünya ise bu dünya.
Onlar için bu dünya, hakikî kıymeti yani ruhu inkâr ve imhaya mevzu…
Batılı için varsa yoksa dünyadan
kâm almak, haz almak var.
Ucu ölüm de olsa haz almak.
Haz aldıkça hayvanlaşmak.
Dünyayı zapt ve teshir ettiğine inanan Batılının, birkaç madde harikasıyla Doğulu “barbar”a beslediği histen en fazla göze çarpanı, kibir duygusudur. Her iş ve eserinde kibir tüttüren Batı.
Doğulunun bu kibir karşısında ezilmesi, eşya ve hadiseleri teshir kudretini kaybetmesiyle başladı... Müslümana emredilen, kibri Allah’a mahsus bilmek ve insanoğluna Allah’ı hatırlatan bütün iş ve verimleri dünyaya yaymaktı.
Akl-ı selîmin fethi!..
Allah’ı unutunca Batılının kibrini hazmetmeye, hatta haz almaya başladık.
Batıcılar, insanımıza dikte ettikleri Batı hayat tarzını, ‘süreç işi ve hazmedilebilir şey’ olarak görüyor...
Geçtiğimiz gün bu SAPIK hayattarzının Topkapı Sarayı’nda teşhirini meşrulaştırmak üzere yapılan pislikleri protesto eden Alperenlere, Batı’nın ilkel kültürüyle yetişmiş bir bakanın “çağdışı mahluk, ilkel yaratıklar ve zavallılar” şeklinde hakaretle dil uzatması, bakanın hak ve halk düşmanı Batıcılığı hazım işinde, efendilerince istenen safhayı tamamladığını gösteriyor.
Batıcı ilkellerin nerede yaşadığını, tarihine sahip çıkan müslümanlar hep hatırlatacaktır.
Bakan, Batı kültüründen gelme, solun ‘mamacı’ gözüyle baktığı tipik bir AB’ci.
AB’cilerin amacı, Türkiye’de hayata geçirilmek istenen Batı Hayat Tarzı için reformların hazmedilmesidir. “Müzakere süreci”nden kasdettikleri bu. Batılı, ‘ben tüketirim; sana da benim istediğim şekilde tüketmek düşer’ diyor.
Batıcı buna hay hay diyor, demokratik reform ayinlerini tekrarlıyor.
Söz mimarîden açılmışken, o Bakanın da dibi düşerek yorumladığı ve Batılının “harika” diye dünyaya yutturduğu, tarihçi Heredot’un “dünyanın yedi harikası” adını koyduğu plâstik-mimarî dünyasına bakalım... Bu mimarî dünyasında Batı Hayat Tarzının arketip unsurlarına can veren imaj ve motifler mevcut. Hazcılık; efsanedeki Babil’in asma bahçeleri, Nemrud Nabukadnezar’ın dünya cenneti...
Allahsızlık; piramitler, Allah’a meydan okuyan firavunların taş kütleleri.
Kibir; Zeus heykeli… Bir adada, “bir arada yaşamak” sapıklığının sembolü; Rodos heykeli. İskenderiye Feneri; kadim Batı emperyalisti Büyük İskender’in tarihte izi kalmayan eseri…
Artemis tapınağı; hem pazaryeri, hem de dini müessese olarak kullanılan istismar ocağı. Ve ‘gerçek dünya’yı inkârı semboli-
ze eden mozole; Halikarnas. Bu mimari dünyası ilâhî adaletin gazabıyla yok oldu.
2007’de Batılılar “yeni” mimarî semboller çıkardı. Bunlar eski sembollerden farklı değil ancak Batı medeniyetinin çöküş sürecinden olsa gerek, etkisiz kaldı.
Türkiye’yi “Sapık Merkez”e doğru seyir hâlinde tutmak için geçtiğimiz gün birkaç demokrasi sapığının, Nabuko adlı bir projeye imza attığına şahit olduk.
Nabuko, ne olduğunu bilmeyen bir kişinin haritaya ilk bakışta anlayacağı basit bir yağma plânı... Haritada birtakım boru hatları var. Bu hatlar hiçbir kesintiye uğramadan Batı sınırımızı transit geçiyor. Bu enerji hattı topraklarımızdan geçerken üzerinde bizim kullanacağımız hiçbir vana yok.
Projede söz Batı’nın, gaz Batı’nın, hat Batı’nın!..
Türkiye’nin çıkarı ne?
Kesin bir cevap verilebilmiş değil…
Nabuko için AB-D lobisinden Egemen Bağış, ‘AB ile müzakerelerde gücümüze güç katacak’, Başbakan T. Erdoğan da, ‘sadece enerji projesi olarak görmemek lazım. Sadece şehirlerimizi ısıtacak proje olarak görmüyorum. Ülkelerimiz arasında iş birliğini güçlendirecek. Tüm bölgenin refah, huzur ve istikrara kavuşmasına da zemin hazırlayacaktır’ dediğine göre, büyük bir demokratik kazık yemek üzereyiz.
Türkiye açısından ticarî boyutu sıfır, enerji kaynağı kömür ve çelikten ibaret Batı’nın rahatı için bütün bölgenin zengin doğal gaz kaynaklarını sömürüye açan ve bütün hülyası Avrupa Birliği’ne girmek olan Batıcıların yardım ve yataklığıyla kurulmak istenen enerji projesi Nabuko...
Nabukadnezar’ın ‘egzotik’ haz dünyasını vahşi Batılıya tattırmak için hayalini kurdukları “harika hat”…
Yabancı basına “AB kapısında beklemekten usandık” diyen Başbakan’ın kasdettiği şehirler ne bizim şehir, ne ev bizim ev!
Vahşi-ilkel Batılının hayat tarzının konforu için borular dolusu düzülen yalanlar...
Ve bütün mesele Irak, Afganistan, Pakistan gibi ‘istikrarsız’ olmayan Türkiye’de, biraz daha gelişmiş ilkel Batıcıların biraz daha iktidarda kalmasıyla bu hattan gaz geçişi kolaylaşacak.
Bu arada bölgemizde binlerce insanın katline, “terörist” diye infazına devam edilecek.
“Sapık Merkez”in bu gazı kaçırıp kendini ısıtacak gücü var mı?
Bunu askerî alandaki itiraflarına bakarak az-çok kestirebiliriz.
Amerikan Genelkurmayı Kerkük’ü tek başına bıraktı; ne hâliniz varsa görün dedi. Aynı taraf, Afganistan ve Pakistan’da başlattığı terörden bırakın zaferle çıkmayı, buna dair ümitlerinin de tükendiğini itirafa başladı.
Tek yapabildikleri birkaç dar bölgede AB-D/NATO ‘kontrolü’nü koruyup, yangından kaçırabildiği kadar mal kaçırmak.
Türkiye’nin de jeostratejik avantajlarından sonuna kadar istifade etmek ve bunun için AB sömürgeleşme sürecini uzatmak.
Batıcılar usansa da usanmasa da Türkiye en nazik, en kırılgan hat üzerindedir.BATICILAR BATIYA-TÜM İKTİDAR İSLAMA.
BARAN DERGİSİNDEN İKTİBASTIR..