Ardı kesilmeyen toplantılar. Darünnedva da yine bildik konular kahkahalar ve alaylı tavırlarla devam ediyor ve inen ayetleri irdeleyip kendi aralarında konuşuyorlardı. İçlerinden biri bu konuşmalar arasında şunları dile getirdi:
- Güya O’nun peygamberliğine inananlar cennete gideceklermiş, hatta cennetin en güzelyerlerine oturacaklarmış ne dersiniz arkadaşlar?
Arkadaşlarından cevap gecikmedi :
- Cennette masal cehennemde, hepsi hayal türü şeyler, hem doğru dürüst bir din olsaydı biçare insanlar bizden önce çabuk davranıp Muhammed’e tabii olmazlardı, türünden sözler ettiler aralarında..
Bu konu ile ilgili ayet nazil oldu akabinden, Allahü Teala:
- ‘’Kafirler iman edenler hakkında şöyle dediler: Şayet bu din hayır ve saadet getiren bir din olsaydı, fakirler, köleler, biçareler bizden evvel davranıp ona koşmazlardı…. Bu Kur’an eski bir yalandan ibarettir… Bu Kur’an… Arapça bir dil ile zulmedenlere azap haberini vermek, iyilik yapanlara müjde olmak üzere gönderilen bir kitaptır… Onlar mahzun da olmazlar. Onlar cennetin ashabıdırlar..’’ (ahkaf 11-14) beyan buyurdu.
Hac mevsimi gelip çatmıştı, Darünnedvede Hac mevsiminde bu konuda ele alındı, gelen Hacıların O’na kanmaması için tedbirler alınması konusunda mutabakata vardılar. Toplantıda biri;
-O’nu yalancı diye tanıtalım,
Diğeri söze karıştı;
-Deli olsun,
Bir başkası;
-Kahin daha şık düşer..
Diğeri;
-Şair desek olmaz mı
En son gelen teklifle;
Sihirbaz yakıştırmasında karar kıldılar.
Nebiyyi Ekremin Hacılar üzerindeki etkisini silmek için sihirbaz tanıtımına başladılar, Allah’ın Habibi tüm bu menfi propogandalardan yılmadan usanmadan yüklenmiş olduğu tebliğ görevine can siparane devam etti ve gelen ayetlerle de toplantılarda alınan kararlar anında Allah tarafından Rasulüne bildiriliyordu.. Nitekim gelen ayette:
- Nakur denilen Sur’a üfürüldüğü zaman işte o gün kafirlere pek çetin, pek zor bir gündür.. . Hayır onu asla bırakmıyacağım. Çünkü o bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçı bir kafir kesilmiştir. Çünkü O, … bu Kur’an başka değil… bir sihirdir…insan sözüdür dedi.
Ben onu Sekar cehennemine sokacağım… O insanları yakıp kavuran bir ateştir. Üzerinde vazifeli 19 tane melek vardır.’’ ( Müdessir, 8-30)
İnen bu ayetler Darünnedva toplantılarının gündemine girerek:
- Vay be 19 melek cehennemde hazır vaziyette bizi bekliyormuş, dediler ve kahkahalar eşliğinde konuşmalar hız kesmeden devam ediyordu.
Ahirete iman konusunda ile ilgili ayetler ara vermeden yine nazil oldu:
- Biz Cehennemin muhafızlarını hep meleklerden yaptık… Kafirlerde Allah bu sayıyı bildirmek suretiyle ne kastetmiştir desinler.
İşte Allah dilediğini böyle şaşırtır, dilediğini hidayete erdirir. Rabbinin ordularınıda ancak kendi bilir… Cehennem ise insanlar için ancak bir hatırlatma ve öğüt vesilesidir’’ (Müddesir-30)
Ahiretle ilgili ayetlerden etkilenmiş olsa gerek ki Rasulullahın komşusu Adiyy b. Rebia da sorgulamaya başladı:
- Anlat bakalım öldükten sonra dirilmek nasılmış?
Peygamberimiz gayet sakin bir şekilde ahireti anlattı, o da dinledi ve sonra şöyle dedi:
- Ya Muhammed şu birbirinden ayrılmış kemikleri bir araya getirip diriltecek Rabbin öyle mi?
Rasululah ikna olmayınca oradan ayrılmak zorunda kaldı, çünkü ne söylese ciddiye almıyordu. Bu arada Kıyame suresi nazil oldu:
- İnsan zannedmesin ki biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyiz.
Doğrusu biz onun parmak uçlarını bile tesviye etmeye hazırız.. Dönüp dolaşıp varılacak, durulacak yer Rabbinedir…’’ ( Kıyame 1-15)
Her nazil olan ayetleri alay konusu etseler de akıllarında hep o Acaba? Ya doğru ise? sorusu zihinlerini meşgul ediyordu, dillendirmeseler bile… Gerçektende dünyaya yeni adım atan her insanın parmak izleri birbirini tutmaz, bu mucizevi ayet çağımızın bilgi teknolojik gelişmesiyle aydınlanmıştır
Müşrikler inen ayetlerden öyle bunaldılar ki; Hiç olmazsa bu Vahiy iki şehrin ileri gelenlerinden olan iki kişiden birine indirilseydi demeye başladılar. İki büyük insandan kastettikleri Mekkede velid b. Muğire, Taifde Urve b. Mesud Sakafi idi.
Kendi aralarında bahsettikleri bu konu yine vahiy ile aydınlığa kavuştu:
- Şu Kur’an iki memleketten bir adama indirilseydi ya dediler. Rabbinin rahmetini onlarmı taksim ediyor ? Onların.. rızıklarını biz bölmüşüz’’ ( Zuhruf 31-32)
Bu ayetler açıkca ihtar niteliğinde olmasına rağmen Peygambere verilen tüm nimetler bize verilmedikçe iman etmeyiz karşılığını verdiler. Bunun üzerine Allahü Teala:
-‘’…..Bize vahiy inmedikçe inanmayız dediler.Allah peygamberlik vazifesini nereye v e kime vereceğini en iyi bilendir…Şiddetli azaba uğrayacaklardır.’’( En’am 124)
Müşrikler cephesinde durum böyle, ya Müslümanlar?
Nüzul olan ayetler müşrikler için eza, müminler için de felah ve nur kaynağıdır.. Nitekim Müminler için teselli kaynağı Rasulullahın kendileri için müjdeleyici ayetleri idi:
- ‘’Nice yüzler vardır kıyamet günü nurlarla pırıl pırıl olmuştur. Rabbine nazar edicidir’’ ( Kıyame 22-23)
Mü’minler ise gelen ayetlerle övülüyor ve onların nasıl davranması gerektiği hususları açıklığa kavuşturuluyordu:
- ‘’….Allahın kulları yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler……. Onlar ki Rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak geceler…Onlar harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik yapmazlar. Allahın öldürülmesini haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler. Zina yapmazlar. Kimde bunları yaparsa günahının cezasına kavuşur…’’( Furkan (63-69)
Furkan suresini dinleyen müminler:
- Ya Rasulullah biz cahiliye döneminde zina yaptık, adam öldürdük, putlara secde ettik , dediler.
NebiYyi Ekrem endişelerini giderecek ayeti kerimeleri beyan buyurdu:
- ‘’Ancak tevbe eden ve Salih amel işleyen insan böyle değil. Çünkü Allah onların kötülüklerinide iyiliğe çevirir. Kim tevbe ederde Salih amel işlerse muhakkak ki Allaha döner…Cennet ne güzel bir karargah, Negüzel bir makamdır…
Böylece gelen ayetlerle müminler rahatlamışlardı.
- Güya O’nun peygamberliğine inananlar cennete gideceklermiş, hatta cennetin en güzelyerlerine oturacaklarmış ne dersiniz arkadaşlar?
Arkadaşlarından cevap gecikmedi :
- Cennette masal cehennemde, hepsi hayal türü şeyler, hem doğru dürüst bir din olsaydı biçare insanlar bizden önce çabuk davranıp Muhammed’e tabii olmazlardı, türünden sözler ettiler aralarında..
Bu konu ile ilgili ayet nazil oldu akabinden, Allahü Teala:
- ‘’Kafirler iman edenler hakkında şöyle dediler: Şayet bu din hayır ve saadet getiren bir din olsaydı, fakirler, köleler, biçareler bizden evvel davranıp ona koşmazlardı…. Bu Kur’an eski bir yalandan ibarettir… Bu Kur’an… Arapça bir dil ile zulmedenlere azap haberini vermek, iyilik yapanlara müjde olmak üzere gönderilen bir kitaptır… Onlar mahzun da olmazlar. Onlar cennetin ashabıdırlar..’’ (ahkaf 11-14) beyan buyurdu.
Hac mevsimi gelip çatmıştı, Darünnedvede Hac mevsiminde bu konuda ele alındı, gelen Hacıların O’na kanmaması için tedbirler alınması konusunda mutabakata vardılar. Toplantıda biri;
-O’nu yalancı diye tanıtalım,
Diğeri söze karıştı;
-Deli olsun,
Bir başkası;
-Kahin daha şık düşer..
Diğeri;
-Şair desek olmaz mı
En son gelen teklifle;
Sihirbaz yakıştırmasında karar kıldılar.
Nebiyyi Ekremin Hacılar üzerindeki etkisini silmek için sihirbaz tanıtımına başladılar, Allah’ın Habibi tüm bu menfi propogandalardan yılmadan usanmadan yüklenmiş olduğu tebliğ görevine can siparane devam etti ve gelen ayetlerle de toplantılarda alınan kararlar anında Allah tarafından Rasulüne bildiriliyordu.. Nitekim gelen ayette:
- Nakur denilen Sur’a üfürüldüğü zaman işte o gün kafirlere pek çetin, pek zor bir gündür.. . Hayır onu asla bırakmıyacağım. Çünkü o bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçı bir kafir kesilmiştir. Çünkü O, … bu Kur’an başka değil… bir sihirdir…insan sözüdür dedi.
Ben onu Sekar cehennemine sokacağım… O insanları yakıp kavuran bir ateştir. Üzerinde vazifeli 19 tane melek vardır.’’ ( Müdessir, 8-30)
İnen bu ayetler Darünnedva toplantılarının gündemine girerek:
- Vay be 19 melek cehennemde hazır vaziyette bizi bekliyormuş, dediler ve kahkahalar eşliğinde konuşmalar hız kesmeden devam ediyordu.
Ahirete iman konusunda ile ilgili ayetler ara vermeden yine nazil oldu:
- Biz Cehennemin muhafızlarını hep meleklerden yaptık… Kafirlerde Allah bu sayıyı bildirmek suretiyle ne kastetmiştir desinler.
İşte Allah dilediğini böyle şaşırtır, dilediğini hidayete erdirir. Rabbinin ordularınıda ancak kendi bilir… Cehennem ise insanlar için ancak bir hatırlatma ve öğüt vesilesidir’’ (Müddesir-30)
Ahiretle ilgili ayetlerden etkilenmiş olsa gerek ki Rasulullahın komşusu Adiyy b. Rebia da sorgulamaya başladı:
- Anlat bakalım öldükten sonra dirilmek nasılmış?
Peygamberimiz gayet sakin bir şekilde ahireti anlattı, o da dinledi ve sonra şöyle dedi:
- Ya Muhammed şu birbirinden ayrılmış kemikleri bir araya getirip diriltecek Rabbin öyle mi?
Rasululah ikna olmayınca oradan ayrılmak zorunda kaldı, çünkü ne söylese ciddiye almıyordu. Bu arada Kıyame suresi nazil oldu:
- İnsan zannedmesin ki biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyiz.
Doğrusu biz onun parmak uçlarını bile tesviye etmeye hazırız.. Dönüp dolaşıp varılacak, durulacak yer Rabbinedir…’’ ( Kıyame 1-15)
Her nazil olan ayetleri alay konusu etseler de akıllarında hep o Acaba? Ya doğru ise? sorusu zihinlerini meşgul ediyordu, dillendirmeseler bile… Gerçektende dünyaya yeni adım atan her insanın parmak izleri birbirini tutmaz, bu mucizevi ayet çağımızın bilgi teknolojik gelişmesiyle aydınlanmıştır
Müşrikler inen ayetlerden öyle bunaldılar ki; Hiç olmazsa bu Vahiy iki şehrin ileri gelenlerinden olan iki kişiden birine indirilseydi demeye başladılar. İki büyük insandan kastettikleri Mekkede velid b. Muğire, Taifde Urve b. Mesud Sakafi idi.
Kendi aralarında bahsettikleri bu konu yine vahiy ile aydınlığa kavuştu:
- Şu Kur’an iki memleketten bir adama indirilseydi ya dediler. Rabbinin rahmetini onlarmı taksim ediyor ? Onların.. rızıklarını biz bölmüşüz’’ ( Zuhruf 31-32)
Bu ayetler açıkca ihtar niteliğinde olmasına rağmen Peygambere verilen tüm nimetler bize verilmedikçe iman etmeyiz karşılığını verdiler. Bunun üzerine Allahü Teala:
-‘’…..Bize vahiy inmedikçe inanmayız dediler.Allah peygamberlik vazifesini nereye v e kime vereceğini en iyi bilendir…Şiddetli azaba uğrayacaklardır.’’( En’am 124)
Müşrikler cephesinde durum böyle, ya Müslümanlar?
Nüzul olan ayetler müşrikler için eza, müminler için de felah ve nur kaynağıdır.. Nitekim Müminler için teselli kaynağı Rasulullahın kendileri için müjdeleyici ayetleri idi:
- ‘’Nice yüzler vardır kıyamet günü nurlarla pırıl pırıl olmuştur. Rabbine nazar edicidir’’ ( Kıyame 22-23)
Mü’minler ise gelen ayetlerle övülüyor ve onların nasıl davranması gerektiği hususları açıklığa kavuşturuluyordu:
- ‘’….Allahın kulları yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler……. Onlar ki Rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak geceler…Onlar harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik yapmazlar. Allahın öldürülmesini haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler. Zina yapmazlar. Kimde bunları yaparsa günahının cezasına kavuşur…’’( Furkan (63-69)
Furkan suresini dinleyen müminler:
- Ya Rasulullah biz cahiliye döneminde zina yaptık, adam öldürdük, putlara secde ettik , dediler.
NebiYyi Ekrem endişelerini giderecek ayeti kerimeleri beyan buyurdu:
- ‘’Ancak tevbe eden ve Salih amel işleyen insan böyle değil. Çünkü Allah onların kötülüklerinide iyiliğe çevirir. Kim tevbe ederde Salih amel işlerse muhakkak ki Allaha döner…Cennet ne güzel bir karargah, Negüzel bir makamdır…
Böylece gelen ayetlerle müminler rahatlamışlardı.