Kur'an-ı Kerim insan psikolojisine yönelik tahliller ve şahsiyet terapisine yönelik ayetlerle dolu.
Bunun anlamı şu ki: İnsanı Yaratan Kudret yeryüzü macerasında imtihanı en sıhhatli biçimde verebilmesi için hem insana kendisini anlatıyor zaaflarını bildiriyor hem de bu zaaflardan kurtulma yollarını gösteriyor.
Bu ?Bana olup bitecekleri söylemediniz? şeklindeki itirazlara cevap mahiyetindeki ilahi sünnete uygun bir yol.
Mesela şu iki ayete bakalım:
?Gerçek şu ki siz şu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz.
?Onun için ahireti terkedip durursunuz.? (Kıyamet suresi 20-21)
?Şu insanlar bu peşin dünya hayatını arzulayıp önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar.? (İnsan suresi 27)
Bu iki ayet insanın dünya ve ahiret konusundaki psikolojisini ortaya koyuyor.
Dünya insanın önünde duran bir gerçeklik. Elle tutuyor gözle görüyor ve içinde yaşıyor. Her adımında alış veriş halinde bulunduğu müşahhas bir varlık. Karı ve zararı onunla içiçe. Dünyanın tesirlerini canında ruhunda hissediyor. Onun için de ona düşkünlüğü normal. Kur'an'da bu tespit çok net yapılıyor.
Ahiret ise gözle görülmüyor elle tutulmuyor. Gidip gelen yok. İnsan hayatına nasıl etkide bulunduğuna dair cana dokunan bir bilgi de yok. O zaman insanın gündemine de girmiyor.
Çünkü ?Acil olan? insanın gündemine otururken ?sonraki? sonralara atılıyor.
Erteleye erteleye de sonraki son nefese kadar belki hiç gündem olmuyor.
Kur'an'a göre bu insanın çok temel bir yanılgısı...
Çünkü Kur'an insanın varoluşunu ve dünya hayatını çok farklı bir mahiyette görüyor.
O mahiyet farkını dikkate almadığınızda ?Hangi gündem önceliklidir?? sorusuna vereceğiniz cevap da problemli oluyor.
Kur'an terapiye işte buradan başlıyor:
-Sizin sandığınız gibi değil diyor bir anlamda siz belki hemen önünüzde duranı ve şu andaki hayatınızı çok etkileyeni çok önemsiyorsunuz ama iş öyle değil diyor. Uzun vadeli düşündüğünüzde öncelik ? sonralık en belirleyici kıstas olamaz.?
Bunu anlatabilmek için insanı insanın dünya ve ahiret ilişkisini masaya yatırıyor.
-İnsan yaratıldı diyor Kur'an. Yani insan kendi kendine var olmadı. Onun için insan kendisi ile ilgili bütün değerlendirmelerinde kendisini Yaratan Varlığa bakarak hüküm vermeli.
-Tıpkı onun gibi dünya da yaratıldı. Öyleyse dünyaya bakarken de onu yaratan Kudret'in yaratış gerekçesine bakmalı.
-İnsan eğer kendisine ve dünyaya bakarken Yaratıcı'ya bakmayı öğrenirse bunun hemen ardından Yaratıcı'nın bildirdiği ?Ahiret?e bakmayı ve onun dünya ve kendisi ile ilgisini de dikkate almaya yönelecek.
İşte burada şöyle bir denklem ortaya çıkıyor:
İnsan yaratıldı.
Dünya insanın imtihan yeri olarak belirlendi.
Ahiret de insanın dünyada vereceği imtihanın değerlendirme alanı olarak tayin edildi.
Burada son derece stratejik bir bilgi daha konuyor insanın önüne:
Dünya geçici ahiret hayatı ebedi.
Böyle bir denklem insanın dünya ve ahiret ile ilişkisini temelden değiştirmez mi? Şu gerçeklere bir bakın:
Bir kere dünyada yaptığınız her şey bir tür imtihan sorusuna verilen cevap gibi.
Her şey yazılıyor. Hem öyle bir yazılma ki bu ilahi bir nazarın ? kameranın kayıtları söz konusu.
Dünya bir gün sona erecek.
Dünyanın sona erdiği noktada her şey bitmeyecek.
Aksine ondan sonra ebedi bir hayat başlayacak.
Her şey önünüze çıkacak.
Ve ebedi hayatınızın kalitesini dünyadan oraya gönderdiğiniz cevaplar belirleyecek.
Şimdi gelin de dünya hayatında başına buyruk yaşayın. Kendi hevanızı bayraklaştırın. Dünyada size sunulan imkanları har vurup harman savurun.
Gene de bunu yapmaz mı insan yapar. Çünkü unutur insan. Kendi yaratılışını da dünyanın geçiciliğini de ahiret gibi hiç bitmeyecek bir hayatın varlığını da orada verilecek hesabı da unutur.
Kur'an'ın en temel eğitimi ALLAH'ın varlığı ve birliğinden sonra ?Ahiret bilgisi inancı ve hassasiyeti?dir.
Hal lisanı ile der ki insana Kur'an:
-Dünyada mükafatları önemsiyorsan onunla kıyas edilemeyecek güzellikte olanlar Ahiret'te var.
-Dünyada yaptığın hatalara karşı cezaları önemsiyorsan onunla kıyas edilemeyecek ağırlıkta olanlar Ahiret'te var.
-Dünyada hata yapmaktan ve bedel ödemekten sakınıyorsan onun bin katı hassasiyeti Ahiret'te cezalarla karşılaşmamak için göstermelisin.
-?Dünyevi kriz?ler hayatını dayanılmaz hale getiriyorsa ?Ahiret krizleri? ile baş etmek çok daha zordur.
-En önemlisi ne biliyor musun dünyada şu veya bu maliyeci müfettiş mahkeme vs... huzuruna çıkmak seni rahatsız ediyorsa orada Âlemlerin Rabbinin huzuruna çıkacaksın. Sana canı veren seni ar kılan seni sen kılan sahip olduğun her şeyi borçlu olduğun Kudret'in huzuruna çıkacaksın. Orada O'nun sınırlarını çiğnemenin nasıl yüz kızartıcı bir durum olduğunu düşünebiliyor musun?
Kur'an uyarıyor:
-O çetin gün gelecek ve dünya hayatı tüm insanlar için sona erecek.
-Ahiret için yatırım yapmışsan alıcı bulmamak gibi bir problemle karşılaşmayacaksın. ALLAH mal ve can açısından gösterilen tüm fedakarlıkları karşılığında cenneti vermek üzere satın alacağını vad ediyor. Üretip de satamama kaygısı taşıma. Çünkü orada sonsuz hazineleri bulunan bir alıcı bulacaksın.
-Üstelik dünyada yaptığın olumlu davranışlar en hakiki değerini bulacak. Zerre miktarı haksızlıkla karşılaşmayacaksın. ?Cennet? sözcüğü içinde hangi erişilmez güzellikleri çağrıştırıyorsa işte onu bulacaksın orada.
-Buna karşılık yaptığın yanlışların da herhangi bir yolla bir kalem oynatarak rüşvetle birisinin aklını çelerek gözlerden saklanabileceğini hatırından geçirme. Çünkü zerre miktarı kötülük de karşılığını bulacak. Hile ? hurda söz konusu değil mahşer ortamında.
-Orada kalp hileli malın alıcısı olmayacak.
-Ahiret yurduna mutlaka sağlam orada karşılaşınca yüzünü ağartacak mal göndermek lâzım. Düşünmeli ki insanın eli ayağı şahitlik yapacak. Malı mülkü şahitlik yapacak.
-Orada yaşanacak üzüntünün tarifi neredeyse imkansız. Pişmanlık var hüsran var ebedi olarak ateşe mahkumiyet var yüz kararması var mahcubiyet var kan ter içinde kalmak var eşinin çocuklarının yüzüne bile bakamamak var... Öyle bir daralma yaşayabilir ki insan ?keşke insan değil de toprak olsaydım? deme noktasına gelmek var.
-Sonra iflas var. Dünyada iflasları önemseyenler asıl ahiret iflasına dikkat etmeli.
ALLAH'ın tüm bu gerçekleri bildirmek üzere görevlendirdiği Kutlu Elçi orası için öyle bir ?İflas? resmi çiziyor ki dünyevi tüm iflaslar onun yanında hiç kalır. Düşün ki sevapların dağ gibi yığılmış ama sen orada burada şurada insanların hukukunu çiğnemişsin gelen o dağ gibi yığından bir şeyler alıp gidiyor dağ sıfırlanıyor. Ama hukuk ihlali bitmemiş. Bu defa bakiye eksiye dönüyor. Alıcıların borçları sana yükleniyor.
-Müthiş derecede pişmansın bunu düzeltmenin bir yolu olmalı diyorsun. Ama pişmanlığın telafisi için geri dönmek yok. Bu dünyada hiç böyle bir iflas duygusu yaşamış mıydın? İşin ilginci orada pişmanlık kanunları da çıkmıyor. Ne olacaksa burada oluyor. Onun için oraya gönderilen şeyi ince eleyip sık dokumak lazım. ?Her insan yarına ne gönderdiğine baksın? diyor Kur'an. ?Her insan neyi gönderdi neyi geride bıraktı bilecek? diyor. Onun için en temizi en güzeli en arınmışı en katıksızı en yüz ağartıcı olanı göndermek lâzım ebedi hayata.
Şu anda tüm dünya krizi konuşuyor.
Küresel kriz büyük.
Ya ebedi âlemde bir kriz yaşanırsa...
Günahtan korunmuş insan ALLAH elçisi dünya hayatının son demlerinde ?Kimin bende bir alacağı varsa gelsin alsın diyor kime vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun!?
Bu en günahtan korunmuş insanın yüreğine yansıyan Ahiret kaygısının yansıması...
Kur'an'ı en iyi anlayan kalbinin derinliklerinde şahsiyetinin en ince kıvrımlarında Kur'an dolaşan insanın ebedi âleme yürürken yaşadığı borçsuz gitme hassasiyeti.
Rasulullah bu hassasiyeti kendi kalbinden izinden gidenlerin kalbine taşımak istedi.
İstedi ki ümmeti ebediyyet yurduna savunulması müşkül olan en küçük bir yükle gitmesin.
İstedi ki kıyamet sonrası Kevser havuzu başında ?Kardeşler?ini beklesin ve onlarla buluşsun. Onlara kendi avuçlarından ebedi huzur şerbretini içirsin.
O'nun izinden giden güzel mü'minler en küçük çizgi kaymasını -ki onlara küçük günah denir- üzerlerine yıkılacak büyük bir dağ gibi gördüler ondan kurtulmak için bu dünyada iken arınmaya koştular. Tevbe çağlayanı altında yıkandılar.
Dünyada yaşanan kriz herkese kendisini önemsetiyor.
Bize düşen ise Rasulullah Efendimizin çağrısı ile kendimize ve ulaştığımız herkese Ahiret krizinden korunma hassasiyetini taşımak.
?Hâsibû kable en tuhâsebû - Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz!?
Hadi gelin bugün hayatımızın muhasebesini yapalım ve muhtemel bir krizi önlemek için ?Ahiret hesabı?nı gözden geçirelim.
AHMET TAŞGETİREN
Bunun anlamı şu ki: İnsanı Yaratan Kudret yeryüzü macerasında imtihanı en sıhhatli biçimde verebilmesi için hem insana kendisini anlatıyor zaaflarını bildiriyor hem de bu zaaflardan kurtulma yollarını gösteriyor.
Bu ?Bana olup bitecekleri söylemediniz? şeklindeki itirazlara cevap mahiyetindeki ilahi sünnete uygun bir yol.
Mesela şu iki ayete bakalım:
?Gerçek şu ki siz şu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz.
?Onun için ahireti terkedip durursunuz.? (Kıyamet suresi 20-21)
?Şu insanlar bu peşin dünya hayatını arzulayıp önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar.? (İnsan suresi 27)
Bu iki ayet insanın dünya ve ahiret konusundaki psikolojisini ortaya koyuyor.
Dünya insanın önünde duran bir gerçeklik. Elle tutuyor gözle görüyor ve içinde yaşıyor. Her adımında alış veriş halinde bulunduğu müşahhas bir varlık. Karı ve zararı onunla içiçe. Dünyanın tesirlerini canında ruhunda hissediyor. Onun için de ona düşkünlüğü normal. Kur'an'da bu tespit çok net yapılıyor.
Ahiret ise gözle görülmüyor elle tutulmuyor. Gidip gelen yok. İnsan hayatına nasıl etkide bulunduğuna dair cana dokunan bir bilgi de yok. O zaman insanın gündemine de girmiyor.
Çünkü ?Acil olan? insanın gündemine otururken ?sonraki? sonralara atılıyor.
Erteleye erteleye de sonraki son nefese kadar belki hiç gündem olmuyor.
Kur'an'a göre bu insanın çok temel bir yanılgısı...
Çünkü Kur'an insanın varoluşunu ve dünya hayatını çok farklı bir mahiyette görüyor.
O mahiyet farkını dikkate almadığınızda ?Hangi gündem önceliklidir?? sorusuna vereceğiniz cevap da problemli oluyor.
Kur'an terapiye işte buradan başlıyor:
-Sizin sandığınız gibi değil diyor bir anlamda siz belki hemen önünüzde duranı ve şu andaki hayatınızı çok etkileyeni çok önemsiyorsunuz ama iş öyle değil diyor. Uzun vadeli düşündüğünüzde öncelik ? sonralık en belirleyici kıstas olamaz.?
Bunu anlatabilmek için insanı insanın dünya ve ahiret ilişkisini masaya yatırıyor.
-İnsan yaratıldı diyor Kur'an. Yani insan kendi kendine var olmadı. Onun için insan kendisi ile ilgili bütün değerlendirmelerinde kendisini Yaratan Varlığa bakarak hüküm vermeli.
-Tıpkı onun gibi dünya da yaratıldı. Öyleyse dünyaya bakarken de onu yaratan Kudret'in yaratış gerekçesine bakmalı.
-İnsan eğer kendisine ve dünyaya bakarken Yaratıcı'ya bakmayı öğrenirse bunun hemen ardından Yaratıcı'nın bildirdiği ?Ahiret?e bakmayı ve onun dünya ve kendisi ile ilgisini de dikkate almaya yönelecek.
İşte burada şöyle bir denklem ortaya çıkıyor:
İnsan yaratıldı.
Dünya insanın imtihan yeri olarak belirlendi.
Ahiret de insanın dünyada vereceği imtihanın değerlendirme alanı olarak tayin edildi.
Burada son derece stratejik bir bilgi daha konuyor insanın önüne:
Dünya geçici ahiret hayatı ebedi.
Böyle bir denklem insanın dünya ve ahiret ile ilişkisini temelden değiştirmez mi? Şu gerçeklere bir bakın:
Bir kere dünyada yaptığınız her şey bir tür imtihan sorusuna verilen cevap gibi.
Her şey yazılıyor. Hem öyle bir yazılma ki bu ilahi bir nazarın ? kameranın kayıtları söz konusu.
Dünya bir gün sona erecek.
Dünyanın sona erdiği noktada her şey bitmeyecek.
Aksine ondan sonra ebedi bir hayat başlayacak.
Her şey önünüze çıkacak.
Ve ebedi hayatınızın kalitesini dünyadan oraya gönderdiğiniz cevaplar belirleyecek.
Şimdi gelin de dünya hayatında başına buyruk yaşayın. Kendi hevanızı bayraklaştırın. Dünyada size sunulan imkanları har vurup harman savurun.
Gene de bunu yapmaz mı insan yapar. Çünkü unutur insan. Kendi yaratılışını da dünyanın geçiciliğini de ahiret gibi hiç bitmeyecek bir hayatın varlığını da orada verilecek hesabı da unutur.
Kur'an'ın en temel eğitimi ALLAH'ın varlığı ve birliğinden sonra ?Ahiret bilgisi inancı ve hassasiyeti?dir.
Hal lisanı ile der ki insana Kur'an:
-Dünyada mükafatları önemsiyorsan onunla kıyas edilemeyecek güzellikte olanlar Ahiret'te var.
-Dünyada yaptığın hatalara karşı cezaları önemsiyorsan onunla kıyas edilemeyecek ağırlıkta olanlar Ahiret'te var.
-Dünyada hata yapmaktan ve bedel ödemekten sakınıyorsan onun bin katı hassasiyeti Ahiret'te cezalarla karşılaşmamak için göstermelisin.
-?Dünyevi kriz?ler hayatını dayanılmaz hale getiriyorsa ?Ahiret krizleri? ile baş etmek çok daha zordur.
-En önemlisi ne biliyor musun dünyada şu veya bu maliyeci müfettiş mahkeme vs... huzuruna çıkmak seni rahatsız ediyorsa orada Âlemlerin Rabbinin huzuruna çıkacaksın. Sana canı veren seni ar kılan seni sen kılan sahip olduğun her şeyi borçlu olduğun Kudret'in huzuruna çıkacaksın. Orada O'nun sınırlarını çiğnemenin nasıl yüz kızartıcı bir durum olduğunu düşünebiliyor musun?
Kur'an uyarıyor:
-O çetin gün gelecek ve dünya hayatı tüm insanlar için sona erecek.
-Ahiret için yatırım yapmışsan alıcı bulmamak gibi bir problemle karşılaşmayacaksın. ALLAH mal ve can açısından gösterilen tüm fedakarlıkları karşılığında cenneti vermek üzere satın alacağını vad ediyor. Üretip de satamama kaygısı taşıma. Çünkü orada sonsuz hazineleri bulunan bir alıcı bulacaksın.
-Üstelik dünyada yaptığın olumlu davranışlar en hakiki değerini bulacak. Zerre miktarı haksızlıkla karşılaşmayacaksın. ?Cennet? sözcüğü içinde hangi erişilmez güzellikleri çağrıştırıyorsa işte onu bulacaksın orada.
-Buna karşılık yaptığın yanlışların da herhangi bir yolla bir kalem oynatarak rüşvetle birisinin aklını çelerek gözlerden saklanabileceğini hatırından geçirme. Çünkü zerre miktarı kötülük de karşılığını bulacak. Hile ? hurda söz konusu değil mahşer ortamında.
-Orada kalp hileli malın alıcısı olmayacak.
-Ahiret yurduna mutlaka sağlam orada karşılaşınca yüzünü ağartacak mal göndermek lâzım. Düşünmeli ki insanın eli ayağı şahitlik yapacak. Malı mülkü şahitlik yapacak.
-Orada yaşanacak üzüntünün tarifi neredeyse imkansız. Pişmanlık var hüsran var ebedi olarak ateşe mahkumiyet var yüz kararması var mahcubiyet var kan ter içinde kalmak var eşinin çocuklarının yüzüne bile bakamamak var... Öyle bir daralma yaşayabilir ki insan ?keşke insan değil de toprak olsaydım? deme noktasına gelmek var.
-Sonra iflas var. Dünyada iflasları önemseyenler asıl ahiret iflasına dikkat etmeli.
ALLAH'ın tüm bu gerçekleri bildirmek üzere görevlendirdiği Kutlu Elçi orası için öyle bir ?İflas? resmi çiziyor ki dünyevi tüm iflaslar onun yanında hiç kalır. Düşün ki sevapların dağ gibi yığılmış ama sen orada burada şurada insanların hukukunu çiğnemişsin gelen o dağ gibi yığından bir şeyler alıp gidiyor dağ sıfırlanıyor. Ama hukuk ihlali bitmemiş. Bu defa bakiye eksiye dönüyor. Alıcıların borçları sana yükleniyor.
-Müthiş derecede pişmansın bunu düzeltmenin bir yolu olmalı diyorsun. Ama pişmanlığın telafisi için geri dönmek yok. Bu dünyada hiç böyle bir iflas duygusu yaşamış mıydın? İşin ilginci orada pişmanlık kanunları da çıkmıyor. Ne olacaksa burada oluyor. Onun için oraya gönderilen şeyi ince eleyip sık dokumak lazım. ?Her insan yarına ne gönderdiğine baksın? diyor Kur'an. ?Her insan neyi gönderdi neyi geride bıraktı bilecek? diyor. Onun için en temizi en güzeli en arınmışı en katıksızı en yüz ağartıcı olanı göndermek lâzım ebedi hayata.
Şu anda tüm dünya krizi konuşuyor.
Küresel kriz büyük.
Ya ebedi âlemde bir kriz yaşanırsa...
Günahtan korunmuş insan ALLAH elçisi dünya hayatının son demlerinde ?Kimin bende bir alacağı varsa gelsin alsın diyor kime vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun!?
Bu en günahtan korunmuş insanın yüreğine yansıyan Ahiret kaygısının yansıması...
Kur'an'ı en iyi anlayan kalbinin derinliklerinde şahsiyetinin en ince kıvrımlarında Kur'an dolaşan insanın ebedi âleme yürürken yaşadığı borçsuz gitme hassasiyeti.
Rasulullah bu hassasiyeti kendi kalbinden izinden gidenlerin kalbine taşımak istedi.
İstedi ki ümmeti ebediyyet yurduna savunulması müşkül olan en küçük bir yükle gitmesin.
İstedi ki kıyamet sonrası Kevser havuzu başında ?Kardeşler?ini beklesin ve onlarla buluşsun. Onlara kendi avuçlarından ebedi huzur şerbretini içirsin.
O'nun izinden giden güzel mü'minler en küçük çizgi kaymasını -ki onlara küçük günah denir- üzerlerine yıkılacak büyük bir dağ gibi gördüler ondan kurtulmak için bu dünyada iken arınmaya koştular. Tevbe çağlayanı altında yıkandılar.
Dünyada yaşanan kriz herkese kendisini önemsetiyor.
Bize düşen ise Rasulullah Efendimizin çağrısı ile kendimize ve ulaştığımız herkese Ahiret krizinden korunma hassasiyetini taşımak.
?Hâsibû kable en tuhâsebû - Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz!?
Hadi gelin bugün hayatımızın muhasebesini yapalım ve muhtemel bir krizi önlemek için ?Ahiret hesabı?nı gözden geçirelim.
AHMET TAŞGETİREN