Abdülhamid , amcası Sultan Abdülaziz döneminde gözden düşmüş bulunan Namık Kemal’i Şura-yı Devlet üyeliğiyle ödüllendirir ve Anayasa Hazırlama Komisyonu’na davet ederken , Namık Kemal ne yapar biliyor musunuz ? Sultan aleyhine , onun anlayacağı dilden bir tehdit beyti yazıp gittiği bir mecliste okur. Bu ikinci mısrası Arapça olan beyitte “ İki defa tekrarlanan üçüncü defa niye olmasın” denilmekteydi. Tabii bundan çıkan sonuç Abdülaziz ve V. Murad’ı nasıl tahtından indirdiysek üçüncüyü , yani Abdülhamid’i de öyle indiririz oluyordu.
II. Abdülhamid amcasını darbeyle deviren taifeyi yani devletin başına tüneyen darbeci çekirdeği dağıtmakla meşgulken Vatan Şairi’nin kalkıp da aba altından sopa göstermesi bardağı taşıran son damla oldu.Asayişi ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemeye verildiyse de mahkum olmadı. Bunun yerine , Girit adasında ikamete memur edildi. Kendi arzusuyla zorunlu ikameti Midilli adasına çevrildi.
Midilli’de yine Namık Kemal’in kükreme nöbeti gelmişti.Nasıl vaktiyle Abdülaziz’e ve Sadrazam Ali Paşa’ya şiddetli hücumlarda bulunmuşsa hedefindeki adam şimdi Abdülhamid vardır. 93 Harbi’nin kaybını bahane ederek Abdülhamid’e saldırır. “Kölem” dediği kaleminin ucu , hicivlerin en ağırına doğru yol alırken , ne geçmişi düşünür ne gelecekte bu sözlerinin boğazında düğümleneceğini ,Sivri kalem yine Sultan’a yönelmiştir :
Bünyan-ı zulme verdi hakkıyla indirası
Abdülhamid Han’ın kanun-bi-esası
Abdülhamid-i evvel etmiş Kırım’ı ihsan
Burgaz’a dek dayandı sanisinin ‘atası
Rus aldı payitahtı hala o tahta aşık
Mülkü bitirdi gitti bir saltanat hevası
Mahvoldu mülk ü millet kahroldu şan ü şevket
Hala yerinde kaim o Allah’ın belası
O “Allah’ın belası” ,Midilli adasından yazan Namık Kemal’e neler yapmıştır dersiniz ? Tahmin edin bakalım. Bulamadınız mı ? Söyleyeyim öyleyse : Zorunlu ikametinin , valiliğe çevirmiştir ! Evet , valiliğe ! Kendisine “Allah’ın belası” diye hakaret eden Namık Kemal , hakaret ettiği kişi , Sultan Abdülhamid tarafından Midilli mutasarrıfı yapılmıştır! Yıl , 1879’dur.
Sonra ne mi olmuştur ?
Namık Kemal Rodos ve Sakız valiliklerine atanmış ve Cezmi , Celaleddin Harzemşah gibi eserleri yanında bir de Osmanlı tarihi yazmaya girişmiştir. Rodos , üstadın zihnini kanatlandırmış olmalı ki , Osmanlı tarihini cüzler halinde bastırmaya başlamıştır. İlk cüzün nüshalarından birini de , daha önce hakkında “Allah’ın belası” naralarını savurduğu Sultan Abdülhamid’e gayet saygılı bir takdim yazısı ile sunmuştur. Muhtemelen yüklü bir atiye-i seniyye beklerken tam tersi olmuş ve Sultan bu abartılı –belki de yapmacık olduğuna inanıyordu- saygı ifadelerinden pek hoşlanmamış olacak ki , kitabın basımının durdurulmasını irade etmiştir. Büyük bir şok geçiren Namık Kemal yanlış anlaşıldığını belirten mektuplarla durumu açıklığa kavuşturmaya çalışmışsa da , başvurularından herhangi sonuç alamamıştır.Bundan kısa bir süre sonra da Sakız adasında ölecektir (2 Aralık 1888)
Hayranı olduğu Rumeli Fatih’i ve Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın yanına gömülmeyi vasiyet etmiştir Namık Kemal.Bu vasiyeti “Allah’ın belası” tarafından yerine getirilecektir. Şimdi Bolayır’da ,Süleyman Paşa’nın türbesi yanında planlarını Tevfik Fikret’in çizdiği,parasını Sultan Abdülhamid’in ödediği kabrinde son uykusunda uyumaktadır.( Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı Adlı Kitaptan Alıntı)
“ İki defa tekrarlanan üçüncü defa niye olmasın” bu ifade Türkan Saylan'ın "Başbakan dediklerimizi yapmazsa sonu Menderes gibi olur" sözüne ne de çok benziyor ne var ki Namık Kemal öyle ya da böyle insafa gelebilmiş ya türkan saylan insafa gelip mi öldü ? Sultan Abdülhamid Han siz siz siz çok başkasınız Siz bizim "bir İslam hükümdarı nasıl olmalı" sorumuza cevapsınız.Mahşerde eğer cennete ALLAH'ın rahmeti ile girersem cennette sizinle beraber Kevser havuzunda Yaratılmışların Hükümdar(sav)ıyla görüşmeyi ümit ederim.
not : niyetim başbakanı övmek değildir sadece ergenekon'a hizmet etmiş birinin insafa gelemediğini göstermektir.
davaislam
20Aralık 2009
II. Abdülhamid amcasını darbeyle deviren taifeyi yani devletin başına tüneyen darbeci çekirdeği dağıtmakla meşgulken Vatan Şairi’nin kalkıp da aba altından sopa göstermesi bardağı taşıran son damla oldu.Asayişi ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemeye verildiyse de mahkum olmadı. Bunun yerine , Girit adasında ikamete memur edildi. Kendi arzusuyla zorunlu ikameti Midilli adasına çevrildi.
Midilli’de yine Namık Kemal’in kükreme nöbeti gelmişti.Nasıl vaktiyle Abdülaziz’e ve Sadrazam Ali Paşa’ya şiddetli hücumlarda bulunmuşsa hedefindeki adam şimdi Abdülhamid vardır. 93 Harbi’nin kaybını bahane ederek Abdülhamid’e saldırır. “Kölem” dediği kaleminin ucu , hicivlerin en ağırına doğru yol alırken , ne geçmişi düşünür ne gelecekte bu sözlerinin boğazında düğümleneceğini ,Sivri kalem yine Sultan’a yönelmiştir :
Bünyan-ı zulme verdi hakkıyla indirası
Abdülhamid Han’ın kanun-bi-esası
Abdülhamid-i evvel etmiş Kırım’ı ihsan
Burgaz’a dek dayandı sanisinin ‘atası
Rus aldı payitahtı hala o tahta aşık
Mülkü bitirdi gitti bir saltanat hevası
Mahvoldu mülk ü millet kahroldu şan ü şevket
Hala yerinde kaim o Allah’ın belası
O “Allah’ın belası” ,Midilli adasından yazan Namık Kemal’e neler yapmıştır dersiniz ? Tahmin edin bakalım. Bulamadınız mı ? Söyleyeyim öyleyse : Zorunlu ikametinin , valiliğe çevirmiştir ! Evet , valiliğe ! Kendisine “Allah’ın belası” diye hakaret eden Namık Kemal , hakaret ettiği kişi , Sultan Abdülhamid tarafından Midilli mutasarrıfı yapılmıştır! Yıl , 1879’dur.
Sonra ne mi olmuştur ?
Namık Kemal Rodos ve Sakız valiliklerine atanmış ve Cezmi , Celaleddin Harzemşah gibi eserleri yanında bir de Osmanlı tarihi yazmaya girişmiştir. Rodos , üstadın zihnini kanatlandırmış olmalı ki , Osmanlı tarihini cüzler halinde bastırmaya başlamıştır. İlk cüzün nüshalarından birini de , daha önce hakkında “Allah’ın belası” naralarını savurduğu Sultan Abdülhamid’e gayet saygılı bir takdim yazısı ile sunmuştur. Muhtemelen yüklü bir atiye-i seniyye beklerken tam tersi olmuş ve Sultan bu abartılı –belki de yapmacık olduğuna inanıyordu- saygı ifadelerinden pek hoşlanmamış olacak ki , kitabın basımının durdurulmasını irade etmiştir. Büyük bir şok geçiren Namık Kemal yanlış anlaşıldığını belirten mektuplarla durumu açıklığa kavuşturmaya çalışmışsa da , başvurularından herhangi sonuç alamamıştır.Bundan kısa bir süre sonra da Sakız adasında ölecektir (2 Aralık 1888)
Hayranı olduğu Rumeli Fatih’i ve Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın yanına gömülmeyi vasiyet etmiştir Namık Kemal.Bu vasiyeti “Allah’ın belası” tarafından yerine getirilecektir. Şimdi Bolayır’da ,Süleyman Paşa’nın türbesi yanında planlarını Tevfik Fikret’in çizdiği,parasını Sultan Abdülhamid’in ödediği kabrinde son uykusunda uyumaktadır.( Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı Adlı Kitaptan Alıntı)
“ İki defa tekrarlanan üçüncü defa niye olmasın” bu ifade Türkan Saylan'ın "Başbakan dediklerimizi yapmazsa sonu Menderes gibi olur" sözüne ne de çok benziyor ne var ki Namık Kemal öyle ya da böyle insafa gelebilmiş ya türkan saylan insafa gelip mi öldü ? Sultan Abdülhamid Han siz siz siz çok başkasınız Siz bizim "bir İslam hükümdarı nasıl olmalı" sorumuza cevapsınız.Mahşerde eğer cennete ALLAH'ın rahmeti ile girersem cennette sizinle beraber Kevser havuzunda Yaratılmışların Hükümdar(sav)ıyla görüşmeyi ümit ederim.
not : niyetim başbakanı övmek değildir sadece ergenekon'a hizmet etmiş birinin insafa gelemediğini göstermektir.
davaislam
20Aralık 2009