Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ağzımızdan Çıkan Sözlere Dikkat! (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Ağzımızdan çıkan sözlere dikkat! :(


Bazı sözler insanı uçuruma götürür!
İnsan konuşurken kullandığı sözlere dikkat etmeli, imana aykırı sözlerle dilini ve kalbini kirletmemelidir. Allah korusun bilmeden imanımızı kaybedebiliriz.

İman, kişiyi bütün varlığın tek sahibi Allah’a muhatap kılması ve O’na bağlaması itibarıyla, insana huzur ve şeref veren büyük bir güç merkezidir. Çünkü iman sayesinde insan Yaratıcı’sına bağlanır. Bu sayede insan, iman ile insanda görünen İlâhî sanatları ve Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin nakışları itibarıyla kıymet kazanır. İnançsızlık ise o bağı koparır. İnsanın Rabb’iyle arasındaki bağ kopunca, Allah’ın insan üzerindeki sanatı gizlenir.

İnsan çok zayıf ve aciz bir varlıktır. Kendisinin veya başkalarının başına gelen musibetlerde çoğu zaman bir şey yapamaz. Bu musibetler, imansızları veya imanı zayıf olan kimseleri aşırı derecede sıkıntıya sokar, huzursuz eder. Fakat huzursuz olmakla elinden de hiçbir şey gelmez.

İmanı elde eden bir mümin ise her şeyde İlâhî rahmetin izini, özünü görür. Her şeyde O’nun hikmetini, adaletinin güzelliğini müşahede eder, tam bir teslimiyet ve rıza ile Rabb’inden gelen musibetleri teslimiyetle karşılar. Hayatın zorlukları karşısında dirençli olur. Böyle kimseler, çeşitli musibetlere maruz kalanlara karşı Cenab-ı Hakk’ın merhametinden daha çok şefkat göstermez ki, elem ve azap çeksinler. Böylece sadece ahiret hayatında değil, dünya hayatını dahi saadet içerisinde geçirirler. Ayrıca imanın insana kazandırdığı en mühim fayda, insanı nefsin ve şeytanın vesveselerine kapılmadan huzurlu bir şekilde kabre imanlı olarak götürmesidir. Bu şekilde insan hem bu dünya hem de öte dünya saadetini elde eder.

AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLERE DİKKAT!

Bu şekilde imanı elde ettikten sonra önemli bir aşama da imanı muhafaza etmek, korumak; yıpranmasına, zayıflamasına, herhangi bir tehlikeye maruz kalmamasına çalışmaktır. İnanan bir insan her konuda olduğu gibi, imanî meselelerde de ağızdan çıkan sözlere dikkat etmeli, imana aykırı sözlerle dilini kirletmemelidir. Şayet umursamaz bir biçimde, dikkat etmeden, sözün nereye vardığını, nasıl bir sonuç doğuracağını düşünmeden imana aykırı sözleri söylerse, Allah korusun imanını kaybedebilir.

Böyle bir hataya düşmemek için akıllı, dikkatli ve titiz davranırken, hatasının farkına varır varmaz da, hemen tedbirini almalı, bir an önce tövbe istiğfar etmeli, imanını yenilemeli, kelime-i şahadet getirerek taze bir imanla yeniden hayata başlamalıdır.

Şimdi imana aykırı düşen, imana zarar veren, imanlı hayatı zedeleyen bazı sözlere dikkat çekelim.

ALLAH GELSE, ELİMDEN ALAMAZ!”

Bir öfke sonucu düşünmeden bu sözü söyleyen kişinin Allah’ın gücü ve kudreti konusunda en ufak bir bilgisinin olmadığı anlaşılıyor. Bir kere Allah’ın gücünün ve kudretinin ne bir sınırı vardır, ne bir hududu... Çünkü Allah’ın kudreti sonsuzdur, sınırsızdır. “Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” yani “O’nun her şeye gücü yeter” ifadesi, Kur’an’da 40-50 yerde geçiyor.


“Her şey” derken, bu ifadenin içine girmeyen kalmıyor. Allah’ın kendi Zât’ı (cc) dışında, varlık âleminde bulunan, Allah tarafından yaratılmış olan, aklımıza gelen gelmeyen bütün yaratıklar bu “her şey”in içindedir.

“Allah’ın şuna gücü yeter, buna yetmez; şunu yapar, bunu yapamaz; şu kişiyle baş eder, bu kimseyle baş edemez” diye bir şey söz konusu olamaz.

Bu ifadeler bir insan olarak, bizim için söylenebilir. Mesela, ben 10 kiloyu çok rahat kaldırırım, 20-30 kiloda biraz zorlanırım, 50 kiloda çok zorlanırım; ama 100 kiloyu asla kaldıramam.

Neden? Çünkü benim gücüm ve kudretim bellidir. Ama Cenab-ı Hak için, ağır-hafif, büyük-küçük, az-çok, aşağı-yukarı gibi kavramlardan söz edilmez.

Allah’ın kudreti karşısında bir sinekle dünyamızdan 1 milyon 300 bin defa büyük olan güneş aynıdır.

Ufacık bir sineği aynı kolaylıkla havada tuttuğu ve uçurduğu gibi, koca güneşi aynı kolaylıkla uzayda tutar ve seyrettirir. İçinde milyarlarca yıldızın yer aldığı galaksiyi de aynı kolaylıkla uzayda gezdirir.

Bu açıdan bilir bilmez biçimde, olur olmaz yerde, anlamlı anlamsız durumlarda, ne manaya geldiğini düşünmeden ileri geri konuşup, “Allah gelse, seni elimden alamaz.” gibi sözlerin hiçbir değeri, kıymeti ve anlamı yoktur. Bu değerlendirme, yazımızdaki diğer ifade kalıpları için de geçerlidir.

“BURASI ALLAH’IN UNUTTUĞU YER!”

Bu da çok tehlikeli bir ifade kalıbıdır. Allah’ın unutması mümkün mü? Dünyada yan yana gelmeyecek iki kelime varsa, o da “Allah” ve “unutma” kelimeleridir.

Kur’an, Allah’a “unutma” yakıştırmasını şiddetle reddediyor, Musa Aleyhisselam’ın diliyle Kur’an diyor ki: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz.” (Tâhâ, 20/52)

Cebrail Aleyhisselam’ın ağzından da şu gerçeği dile getiriyor:

“Biz ancak Rabb’imizin emriyle ineriz. Geçmişimiz, geleceğimiz ve ikisi arasındaki her şey O’na aittir. Ve Rabbim hiçbir şeyi unutmaz.” (Meryem, 19/64)

Bundan dolayı Allah için “unutma” kelimesini kullanmak hem caiz değildir, hem de insanın ayağını kaydırır, kişiyi inançsızlık/imansızlık çukuruna yaklaştırır. Çünkü “unutmak” noksan bir sıfattır. Allah ise bütün noksan ve eksik sıfatlardan beridir ve uzaktır. Böyle bir ifadeyi mecaz manasında kullanmak da doğru değildir. Bir mümin, hangi manayı kasd ederse etsin ağzına, neticesi itibariyle kendisini çıkmaz sokaklara götürecek böylesi tehlikeli sözleri alıştırmamalıdır.

“BU ADAM ALLAH’LIĞIN BİRİ!”

Bu söz, imana ve inanca leke getiren, insanın kalbini rencide eden, bir yerde vicdanı sızlatan bir yakıştırma… Çoğu zaman bu ve benzeri sözler rastgele, gelişigüzel kullanılıyor, sözün nereye vardığı hiç mi hiç düşünülmüyor, hesabı kitabı yapılmadan dillerde gezip duruyor. Halbuki bu sözler sakıncalı sözlerdir. Her yönüyle saçma ve bayağı ifadelerdir.

TDK sözlüğü, “Allah’lık” kelimesi için şöyle bir açıklama getiriyor: “Kendisinden hiçbir işte yararlık umulmayan saf ve zararsız kimse.” Bir de örnek cümle veriyor: “Bu adam Allah’lığın biri, elinden hiçbir şey gelmiyor.”

Günlük dilde de şu şekilde dönüp dolaşıyor:

“İşiniz Allah’lık”, “Allah’lık adam”, “Allah’lık Ali Bey misali”, “Tam Allah’lık bir hal, ahı gitmiş vahı kalmış.”

Dikkat edilirse, bilgisiz, beceriksiz, sorunlu ve hiçbir işe yaramayan insanlar bu sözlerle anlatılıyor. Sanki insan Allah’a yaklaşırsa, Allah’a kul olmaya çalışırsa, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirirse aptal/budala ve sefil bir hale gelirmiş gibi bir mana çıkıyor.

Yahut bir iş yolunda gitmiyorsa, planlandığı ve düşünüldüğü gibi bir sonuca varılamıyorsa, suç Allah’a atılıyor, hata Allah’a mal ediliyor. Böylece insan farkına bile varmadan Allah’a isyan ediyor. Oysa beceriksizlik insanın kendinden kaynaklanır, dağınıklık kişinin kendi ihmali ve tembelliği sonucudur. Neden Allah’a verilsin, bu konularda niçin Allah suçlansın?

Kur’an bu konuda diyor ki: “Başınıza ne musibet gelirse, kendi elinizle işledikleriniz yüzündendir.” (Şûra, 42/30)

“ALLAH BABA KIZAR!”

Allah’a baba ve oğul isnadı yapılmaz, caiz de değildir, mümkün de değildir. Böyle bir sözü, bir Müslüman söylememelidir. Çünkü mesele doğrudan doğruya Allah’ın birliği ile alakalıdır. Bir kere bütün babaları ve oğulları, erkekleri ve kızları yaratan Allah’tır. Yaratıcı, yaratılan olamaz. İslamî deyimle Hâlık, mahluk olmaz. Böyle bir sözü ve inancı kesin olarak Kur’an reddeder. Hepimizin bildiği İhlas Suresi’nde, “Lem yelid velem yûled” diyoruz. Bunun anlamı, “O doğurmamış ve doğurulmamıştır” demektir. Yani, doğanlar ve doğurulanlar Yaratıcı ve Allah olamaz.

Yabancı filmlerdeki sözler olduğu gibi tercüme ederek söylendiği ve bazı eski Türk filmlerinde düşünülmeden bilinçsizce kullanıldığı için bu batıl inanç ve ifade, dilimize bu filmler kanalıyla geçmiştir. Böyle bir sözü söylemek doğru değildi

“KADER UTANSIN.. KAHPE KADER!”

Kaderi suçlayan o kadar söz var ki, saymakla bitmez. Kendine söz geçiremeyen, kadere taş atar. Kimseyi suçlayamayan, kaderi taşlar. Karşısındakine gücü yetmeyen kadere yüklenir. Böyle bir kör dövüşüdür gider. Kime vurduğunu bilemez, vurduğu yeri göremez, rastgele hücum eder. Beceriksizliğini, tembelliğini ve bilgisizliğini kendi üstüne almaz, eline geçen taşı kadere fırlatır, durur. “Kader utansın” der. Kader ne yapmış ki utansın, kaderin utanacağı neyi vardır? Gerçekten utanması gereken birisi varsa, o da kişinin kendisidir aslında.

Kader bir suç işlememiş, bir hata yapmamış, bir yanlışa girmemiştir. Suçu işleyen, hatayı yapan, yanlışa giren kişinin kendisi; neden kader hatalı olsun? Geçen zaman içinde daha büyük bir kayba uğramış, daha büyük bir zarar etmiş, daha büyük bir belaya çarpılmışsa, kadere olan kızgınlığının dozunu biraz daha artırır.

Bu sefer ağzından çıkanı kulağı duymaz halde, söylediği sözlerin nerelere vardığını düşünmez biçimde, açar ağzını, yumar gözünü, Allah muhafaza “kahpe kader” deyiverir. Bu sözler insanı o kadar boşluğa atar, o kadar uçuruma sürükler ve o kadar sert bir duvara toslatır ki, insanı iman dairesinden çıkarabilir…

Bu gereksiz ve yersiz sözlerin hiçbirinin bir Müslüman’ın ağzından çıkmaması lazım… İnanan bir insanın böyle sözleri söylememesi gerekir. Söylenmemesi bir tarafa, bu sözlere karşı tavır koymalı, böyle sözlerin toplumda barınmasına, tutunmasına meydan vermemelidir.

“SENİNLE CENNET’E BİLE GİRMEM!”

Karşısındakine o kadar kızmış, o kadar öfkelenmiş, o kadar içerlemiş, o kadar kin ve nefret duymuş ki, Cennet’te bile onunla birlikte olmak istemiyor. Bu durumdaki ve bu kanaatteki bir kişiye “Cennet’e girmen kesinleşse, fakat şu kişiyle girmen gerekir, başka türlü girmen mümkün değil” dense, sözünün nereye gittiğini bile düşünmeden, “Allah korusun, onunla mı, asla, Allah yazdıysa bozsun” gibi sözleri bile sarf edebilir. Hatta, “Eğer Allah bana şu kişiyle Cennet’e girmeyi emretse, girmem” diyecek kadar, hiç hesap kitap etmeden Allah’ın emrine bile karşı gelmeyi göze alabilir.

Cennet, Allah’ın rahmetinin tecelli ettiği bir yer, her türlü nimetinin bolca bulunduğu bir âlem, altı iman rüknünden âhirete imanın bir parçası ve bir âhiret yurdu…

Cennet ve ebedi hayat ve sonsuz saadet Cenab-ı Hakkın mü’min kullarına sırf bir hediyesi, ikramı ve özel bir ödülüdür. Bu ödülü reddetmek, bir dostunuzun verdiği bir hediyeyi reddetmek gibi değildir, öyle düşünülmez. Bu, Allah’a isyandır, Allah’a başkaldırmak, Allah’a karşı gelmektir, Allah’ın rahmetini reddetmektir.

Çünkü Rabbimiz mü’min kullarını Cennet’e davet ediyor ve buyuruyor ki: “Allah, sizi izniyle Cennet’e ve bağışlanmaya çağırıyor.” (Bakara, 2/221)

Bu ve bunun gibi pek çok âyette yapılan Allah’ın davetini sırt çevirir bir anlamda, ileri geri konuşarak, bilir bilmez laf ederek “Onunla Cennet’e bile gitmem” sözlerini sarf etmek, insanı çok büyük kayıplara sürükler. Gerçi kişi, “Ben bu sözü bahsini ettiğiniz manada kullanmıyorum” dese de bir müminin ağzından böylesi ifadeler çıkmamalı.

“ÖKÜZ ALEYHİSSELAM!”

Kötü bir kimseye -hâşâ- “öküz aleyhisselam” demek, insanı uçuruma götürebilecek sözlerden biridir.

Aleyhisselam, “Allah’ın selamı üzerine olsun” anlamında bir selam ve saygı ifadesidir. Dinî literatürde peygamberlerin adını söyledikten sonra “aleyhisselam” derken, Peygamber Efendimiz için “Aleyhissalâtü vsselam” veya “Sallallâhu aleyhi vesellem” deriz.

“Aleyhisselam” ifadesi peygamberler için kullanılır. Bu söz bırakın bir hayvan için, peygamberlerin dışında hiçbir insan için dahi söylenmez. Çünkü peygamberler, Allah tarafından özel olarak görevlendirilmiş Allah’ın elçilerdir. Peygamberler, insanlığın en yüce ve en yüksek mertebesinde bulunan insanlardır.

Bunun içindir ki, bir mümin, peygamberlerin adını söylerken, onlardan bahsederken, onları anlatırken kullanmış olduğu saygılı ifadeleri ne bir insan için, ne de bir hayvan için kullanmamalı. Hele hele bir hakaret anlamı taşıyan “öküz” lafıyla birlikte hiçbir zaman kullanma cüretinde bulunmamalı.


İmanı tehlikeye atan diğer sözler:


1. “Seni Allah’tan çok seviyorum.” demek.

2. Bir adamı sevmediği zaman, “Cehennem’e girmeye imza verdim.” demek.

3. “Allah bize zulmediyor.”, “Ben Allah mallah tanımam.”, “Şu işe Allah’ın bile gücü yetmez.” gibi sözleri söylemek.

4. Hasta olan birisine, “Seni Allah unuttu.” demek.

5. Karısı veya başka birisi için, “Onun hakkından Allah bile gelemez, ben nasıl geleyim” demek.

6. “Allah bana merhamet etme hususunda cimrilik etti.” demek.

7. Herhangi bir şey için, “Allah’ın hiç işi kalmamış da bunu mu yapıyor veya yaratıyor?” demek.

8. Peygamberimiz’in sünnetlerinden veya hadislerinden birisini alaya alır bir tarzda “Çok dinledik bunları” demek.

9. Herhangi bir işi yapan kimseye yapmaması söylendiği zaman, “Peygamber gelse de ‘Yapma!’ dese veya gökten ‘Yapma!’ diye ses duysam yine yaparım” demesi.

10. Kendisine, “Dünya için ahiretini terk etme!” denilen kimsenin cevap olarak, “Ben veresiye için peşin olanı bırakmam.” demesi.

11. Fakir bir kişinin, “Allah falan kuluna şu kadar zenginlik veriyor; bana ise az veriyor. Böyle adalet olur mu?” demesi.

12. “Namaz ve helal olan şeyler, bana iyilik getirmiyor” veya “Ne için namaz kılacağım; malım yok, mülküm yok. Çoluğum yok, çocuğum yok” yahut “Namazı rafa bıraktım” demek.

13. “Sensiz Cennet’i de istemem, orası da benim için zindandır.” demek. (Mehmet Paksu, İnsanı Uçuruma Götüren Sözler’den)

 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Ağzımızdan Çıkan Sözlere Dikkat!

selamünaleyküm sabah şerifleriniz hayır olsun :D
 

umeyye

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2007
Mesajlar
1,936
Tepki puanı
0
Puanları
36
RE: Ağzımızdan Çıkan Sözlere Dikkat!

a.s. Abla ALLAH razı olsun emeğine sağlık

Malesef günük hayatımızda bu be bunun gibi imanımızı zayıflatan kelime tuzaklarını
gerek cevremizdeki insanlardan gerekse farkında olmada bizler bile kulanıyoruz.

Müsliman bu tür küfür ve şirk içeren konuşmalardan kaçınmalı ve kendine dikkat etmeli
aksi taktirde dinden çıkar. Bu tür kelimeleri ferk etmeden konuşmuş olsakta hene tövbe istifar edip Kelim i Şahadet getirerek İmanımızı tazelemeliyiz.

MEVLA bizleri ve inananları nefsin şeytenın ve şeytanlaşmış insanların tuzaklarından onların
şer planlarından muhafaza eylesin AMİN A.E.O B)
 

derya_gulu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2007
Mesajlar
474
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Ağzımızdan Çıkan Sözlere Dikkat!

Selamünaleyküm Allah razı olsun ellerine sağlık
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Ağzımızdan Çıkan Sözlere Dikkat!

umeyye yazdı:
a.s. Abla ALLAH razı olsun emeğine sağlık

Malesef günük hayatımızda bu be bunun gibi imanımızı zayıflatan kelime tuzaklarını
gerek cevremizdeki insanlardan gerekse farkında olmada bizler bile kulanıyoruz.

Müsliman bu tür küfür ve şirk içeren konuşmalardan kaçınmalı ve kendine dikkat etmeli
aksi taktirde dinden çıkar. Bu tür kelimeleri ferk etmeden konuşmuş olsakta hene tövbe istifar edip Kelim i Şahadet getirerek İmanımızı tazelemeliyiz.

MEVLA bizleri ve inananları nefsin şeytenın ve şeytanlaşmış insanların tuzaklarından onların
şer planlarından muhafaza eylesin AMİN A.E.O B)

Allah muhafaza insanı küfre götürecek sözler aman dikkat edelim B)
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Ağzımızdan Çıkan Sözlere Dikkat!

B) SELAMÜNALEYKÜM B)

Sevdir bize hep sevdiklerini!.. Yerdir bize hep yerdiklerini. Yâr et bize erdirdiklerini.
Sevdin habîbini, kâinâta sevdirdin. Sevdin de hil'at-i risâleti giydirdin. Makâm-ı İbrahim'den Makâm-ı Mahmûd'a erdirdin, server-i asfiyâ kıldın, Hâtem-i enbiyâ kıldın. Muhammed Mustafa kıldın.
Salât ü selâm, tahiyyât ü ikram, her türlü ihtirâm O'na, O'nun âline, ahbâbına, ailesine, ashâbına ve etbâına Yâ Rabb!

B) Cumamız mübarek olsun B)
 
H

hado77

selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

insanı cehenneme götüren sözlerden biri olarak inkar sözü kuran-ı hakimde belirtilmiş bir kıssa ile kesinleşmiştir. zor durumda kalmak ve kalben söylememek müstesna olmak üzere şirk kalben yapılır.

kalbi olarak şirke düşen müşriktir. zorlama veya cehalet insanı tehlikeye götürür denen ahlaki bozukluklardır ancak bu şirke değil toplum içindeki uyumsuzluğa sebeptir.

bence HZ.CEBRAİL(as) ın firavunu boğması gibi bir haletle insanın firavun vari haletleri sıkılır. ve bu boğulma esnasında kişi kalbiyle tasdik edilmeyen ancak diliyle söylenen hallere düçar olur.

bu halleri bakımından kontrol mekanizmaları olarak insanın şirki değil özünde ashab-ı uhdud denen kıssada geçen kardeşi tarafından ateşe atılma hali nazara verilmiştir.

bir kimse bu neviden bir hareketle konuşsa şirk kalbinde değilse manen HZ.CEBRAİL(as) ın firavunu boğmasına madden de kardeşi tarafından yakılmasına şehadet eder. yani aynı lisanı konuşanlar anlaşamıyordur. ve onların azabını seyrediyordur. insanı uçuruma götüren tek hal şahsi tecrübelerimle sabit ki namaz bile kılsa ve bunu artırsa dahi insan bu türden kışkırtmalara karşı kalıyor ama hususun özü helak sebebi olan güçsüze zulmetme hali. eğer güçsüze zulmetme hali olursa işte o sırada asli uçurum ortaya çıkıyor.

insanların çoğu ALLAH(cc) ün insanı nasıl sıktığını ya bilmiyor ya da gerçekten zalim bir kavmin elinde yetişmekle tepkisizliği anlatıyor.

terbiyesizce yapılan yukarıdaki sözler müstesna bu bir zulmün işaretidir ve derhal yargılamak yerine sabır ve itidal tavsiye edilmeli. ALLAH(cc) ün kuran-ı hakim sırları denen ve özünde sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden lafzını yaşamak denen her hal küfre karşı kalanın da ağzını bayağı bir bozduğu yönünde. şirk bir küfürdür ve dünyevi küfre sebebiyet verir.ve bunlar maallesef yaşanmış şeyler. kendi amlenizmiş gibi önünüze serdedilen şeyller ise buna şahit olduğu halde susan ve bundan nemalanmak isteyenin imani her hamleye karşı çıkışı olarak gözükmekte. yani ahvali şeytan olanlarla çarpılma hali. bu halin karşısına çıkmayı becremeyene de ne halifelik ne de melekiyetlik vasfı verilmeyeceği de benim bilmediğimi siz bilmezsiniz sırrı dahilinde olsa gerektir.

ALLAH(cc)ün ikabı direktir öyle hikaye yoktur eğer hikaye varsa o ceza değil şaklabanlıktır ve manevi yükselişlerde bayağı bi şahit olursunuz. bu yüzden her söze verilen değeri de anlamlamak lazım. seni haşa ALLAH celle celalahu bile kurtaramaz sözü ya tehdittir ya dalga geçmektir ya da umursamamaktır. inkara dair tek husus karşı tarafın sıkıntısı olarak gözükür. bu yüzden bu sözlerin kameti kıymeti ancak söylenilenin mazlumiyetini açıklar. ki esas olan zulm hali budur ve bu hal ALLAH celle celaluhunun mülkünü sarsmaz.

ALLAH celle celaluhu bizlerden razı olsun.
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Yakışır mı "Ben" Demek
Toprağı yarattın Allahım, Ayaklarımızın altında,ezilmesine aldırmadı.



Çeşit çeşit rızıklar sundu iştihalı midemize.Pis kokulu gübreden mis kokulu meyve çıkardı, senin emrine uyarak.



Minicik çekirdeğe sığdırmıştın koskoca ağacın programını.

Çekirdek senin,tohum senin,gübre senin,toprak senindi.



Güneşi yarattın Allahım, Güneşsiz büyümezdi ki sebzeler meyveler.Hangi elektrik aydınlatır,hangi soba ısıtırdı seraları, tarlaları.Hangi tohum soğuğa meydan okuyabilirdi.Küçücük tohumun imdadına, devasa güneşini gönderdin.Güneş senin,ışık senin,nur senindi.



Yağmuru yarattın Allahım, Suya hasret bağrından filizler çıkardı günyüzüne.Susuz toprak beslermiydi koynunda ulu çınarları?Rahmetle bereketlendi nimet,kah bir karıncayı,kah çölde bir deveyi doyurdu. Yağmur senin,karınca senin,çöl senindi.



Aklımı yarattın Allahım, Enva-i çeşit nimetten,enva-i çeşit yemekler yaptım.Dilime tadını,burnuma kokusunu lutfettin.Aciz bir et parçasına ne lezzetler bahşettin.Tadı senden,tuzu senden,lezzeti sendendi.



Elimi yarattın Allahım, Baş parmağımı diğerlerinden ayırdın da tutmayı becerdim;bıçağı,kaşığı,çatalı.İnce ince dilmeyi,tane tane ayıklamayı,çentik çentik kesmeyi öğrendim. İlim senden,eser senden,sanat sendendi.



Şefkati yarattın Allahım, Kendimden fazla düşündüm yavrumu.Önce onu doyurdum kendi açlığımı düşünmeden.Bıkmadan,usanmadan girdim mutfağa.Şefkatle yoğurup,sevgiyle pişirdim.Şefkat senden,sevgi senden,muhabbet sendendi.



Saymadığım ve sayamadığım yüzlerce nimeti mezcedip girdim mutfağa.Çeşit çeşit yemekler yaptım.Övdüm kendimi neler döktürüyorum diye.Övündüm ve övüldüm.Övüldükçe kabullendim söylenenleri. Becerikliydim, maharetliydim, zevkliydim, işimin erbabıydım çünkü ben yapmıştım. Kendime çıkardım bütün payları,utanmadan sahiplendim. Oysa;övgüye yegane layık sendin.Toprağı tohuma yuva yapan sen,yağmurla besleyen,güneşle büyüten sen...Yoktan var ettiğini akıl cevheriyle süsleyen sen.Şefkati yüreğime nakış nakış dokuyan sen.Ellerime binbir çeşit hüner yükleyen sen. Âyetinde bildirdiğin gibi saymaya kalksam takatim yetmez...



Bu kadar nimetlendirmeni bildiğim halde yakışır mı "ben" demem!..





Yazar: Zeynep Öztoprak
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt