Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
Akşam vakti, evin kapısı çalındı. Ev sâhibi oturduğu yerden kalktı. Pencereyi açtı ve kapıdaki hırpânî kılıklı adama; “Buyurun?” diye seslendi. Adam sesin geldiği yere döndü ve “Allâh rızâsı için bir sadaka verin, verirsen Allâh râzı olsun derim. Vermezsen çekip giderim.” dedi.
Evin sâhibi bu sesi bir yerden tanıyordu. Kim bu adam diye düşünmeye başladı. Sonra sesin sâhibini hatırladı. Yüzünün rengi kaçmış bir hâlde eşine seslendi: “Hanım... Para kesemizi getir. İçinden beş dînâr al, geri kalanını aşağıda bekleyen adama ver.”
Kadın önce şaşırdı, sonra söyleneni yaptı ve döndü. Kocasının ağladığını görünce sordu: “Madem ki paraya düşkünlüğün vardı, niçin verdin?”
Ev sâhibi: “Hanım, verdiğim para için ağlamıyorum. Bu adam benim eski dostumdu. Vaktiyle varlıklı bir kimse idi. Şimdi ise muhtaç bir hâle gelmiş. Bir dostum bu hale düşmüş de benim haberim olmamış. İşte ben buna yanıyorum ve bunun için ağlıyorum.”
Evin sâhibi bu sesi bir yerden tanıyordu. Kim bu adam diye düşünmeye başladı. Sonra sesin sâhibini hatırladı. Yüzünün rengi kaçmış bir hâlde eşine seslendi: “Hanım... Para kesemizi getir. İçinden beş dînâr al, geri kalanını aşağıda bekleyen adama ver.”
Kadın önce şaşırdı, sonra söyleneni yaptı ve döndü. Kocasının ağladığını görünce sordu: “Madem ki paraya düşkünlüğün vardı, niçin verdin?”
Ev sâhibi: “Hanım, verdiğim para için ağlamıyorum. Bu adam benim eski dostumdu. Vaktiyle varlıklı bir kimse idi. Şimdi ise muhtaç bir hâle gelmiş. Bir dostum bu hale düşmüş de benim haberim olmamış. İşte ben buna yanıyorum ve bunun için ağlıyorum.”