salih cingöz
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 23 Ocak 2008
- Mesajlar
- 323
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
"Muhammed'i inkar et diyorum sana"!
"Ehad, Ehad"
"İnkar et Bilal!"
"Ehad, Ehad"
Müşrik lider Ümeyye b. Halef ile köle Bilal'in iman-küfür mücadelesiydi bu. Bir yanda bütün güç olanaklarını elinde bulunduran zalim Ümeyye, diğer tarafta Muhammed (sav)'e dost olmaktan başka hiçbir hakka sahip olmayan köle Bilal. Bir destan yazılıyordu o gün. Adı; Direniş. Bir milad düşülüyordu o an. Adı; Muhammedî sevda. Ve her bir Ehad'da zalim tükenirken Mü'min zafer makamında. Müstekbir yine aciz, yalınayaklılar karşısında.
O gün bugündür, destan olup gönüllere kazındı bu sevda. O gün bugündür devam etmekte bu kavga. Zalimler yine Muhammed (sav)'e saldırmakta, kin kusup salyalar akıtmakta.
Saklanma, köşeye çekilme, 'Zarardan etkilenmeyeyim' deme zamanı çoktan gelip geçti. Düşman ar damarını çatlatıp hakaret mevzisine geçti. Artık ashab gibi Muhammed (sav)'e sahip çıkma vaktidir. Artık kabukları kırıp haykırma anıdır. -u Teala'nın buyruğunu yerine getirme zamanıdır. Yüce (cc) buyuruyor: "Onlar sizinle toptan savaştıkları gibi siz de müşriklerle toptan savaşın ve bilin ki, mutlaka (azabından) korunanlarla beraberdir."
Gelip çatmışsa zaman, koyuluyoruz yola ashabla beraber. Görevimizi öğreniyoruz onlardan. Sıkıntıların doruk noktaya ulaştığı bir zamanda, Akabe Beyatı'ndayız. Elimiz Resulullah (sav)'ın elinde. Kalbimiz Resulullah (sav)'ın sevgisinde. Esad b. Zürare'nin dediklerini tekrarlıyoruz:
"Yâ Rasûlallah! Her davetin, yumuşak veya sert, bir yolu ve usulü vardır. Bugün senin yaptığın davet, insanların yüzünü ekşitecek, kendilerine ağır gelecek bir davettir: Sen bizi öteden beri üzerinde bulunduğumuz dinimizi bırakmaya ve kendi dinine tâbi olmaya davet ettin ki, bu çok zor ve ağır birşey olduğu halde, biz senin bu teklifini kabul ettik! Sen bizi insanlarla aramızdaki yakın, uzak bütün akrabalık ve komşuluk ilişkilerini kesmeye davet ettin! Bu da çok zor ve ağır birşey olduğu halde, biz senin bu teklifini de kabul ettik!
..
Bizim kanlarımız senin kanınla, ellerimiz senin elinledir! Biz, kendilerimizi, oğullarımızı ve kadınlarımızı savunduğumuz ve koruduğumuz şeylerden, seni de savunacak ve koruyacağız! Eğer biz bu ahdimizi bozarsak, 'ın ahdini bozmuş bedbaht, yaramaz kimseler olmuş olalım! Yâ Rasûlallah! Bu, sana karşı, bizim sadâkat yeminimizdir!
(Evet Ya Resulellah (sav), bu sana bizim de sadakat yeminimizdir.)
Senin, "Yüce Rabbim için şartım; sizden istediğim, O'na hiçbir şeyi eş-ortak koşmaksızın ibadet etmenizdir. Kendim için şartıma, isteğime gelince: Kendimi ve ashabımı barındırmanız, bana ve ashabıma yardımcı olmanız. Kadınlarınızı ve çocuklarınızı savunup koruduğunuz şeylerden beni de savunup koruyacağınız hakkında, sizinle bey'at yapayım!" buyruğuna 'Lebbeyk!' diyoruz.
Söz sadakat ister. Söz ameli icab ettirir. An olur söz uğrunda ölmeyi gerektirir. Bunun musaddıkı tarihtir. Bunun şahidi yaşananlardır. Bunun tanığı İslam'ın ve asr-ı saadetin ta kendisidir. Bunun adı Muhammed'i sevdadır...Onlar İslam'ın, elleri-ayakları öpülesi kahramanlarıdır.
"Ehad, Ehad"
"İnkar et Bilal!"
"Ehad, Ehad"
Müşrik lider Ümeyye b. Halef ile köle Bilal'in iman-küfür mücadelesiydi bu. Bir yanda bütün güç olanaklarını elinde bulunduran zalim Ümeyye, diğer tarafta Muhammed (sav)'e dost olmaktan başka hiçbir hakka sahip olmayan köle Bilal. Bir destan yazılıyordu o gün. Adı; Direniş. Bir milad düşülüyordu o an. Adı; Muhammedî sevda. Ve her bir Ehad'da zalim tükenirken Mü'min zafer makamında. Müstekbir yine aciz, yalınayaklılar karşısında.
O gün bugündür, destan olup gönüllere kazındı bu sevda. O gün bugündür devam etmekte bu kavga. Zalimler yine Muhammed (sav)'e saldırmakta, kin kusup salyalar akıtmakta.
Saklanma, köşeye çekilme, 'Zarardan etkilenmeyeyim' deme zamanı çoktan gelip geçti. Düşman ar damarını çatlatıp hakaret mevzisine geçti. Artık ashab gibi Muhammed (sav)'e sahip çıkma vaktidir. Artık kabukları kırıp haykırma anıdır. -u Teala'nın buyruğunu yerine getirme zamanıdır. Yüce (cc) buyuruyor: "Onlar sizinle toptan savaştıkları gibi siz de müşriklerle toptan savaşın ve bilin ki, mutlaka (azabından) korunanlarla beraberdir."
Gelip çatmışsa zaman, koyuluyoruz yola ashabla beraber. Görevimizi öğreniyoruz onlardan. Sıkıntıların doruk noktaya ulaştığı bir zamanda, Akabe Beyatı'ndayız. Elimiz Resulullah (sav)'ın elinde. Kalbimiz Resulullah (sav)'ın sevgisinde. Esad b. Zürare'nin dediklerini tekrarlıyoruz:
"Yâ Rasûlallah! Her davetin, yumuşak veya sert, bir yolu ve usulü vardır. Bugün senin yaptığın davet, insanların yüzünü ekşitecek, kendilerine ağır gelecek bir davettir: Sen bizi öteden beri üzerinde bulunduğumuz dinimizi bırakmaya ve kendi dinine tâbi olmaya davet ettin ki, bu çok zor ve ağır birşey olduğu halde, biz senin bu teklifini kabul ettik! Sen bizi insanlarla aramızdaki yakın, uzak bütün akrabalık ve komşuluk ilişkilerini kesmeye davet ettin! Bu da çok zor ve ağır birşey olduğu halde, biz senin bu teklifini de kabul ettik!
..
Bizim kanlarımız senin kanınla, ellerimiz senin elinledir! Biz, kendilerimizi, oğullarımızı ve kadınlarımızı savunduğumuz ve koruduğumuz şeylerden, seni de savunacak ve koruyacağız! Eğer biz bu ahdimizi bozarsak, 'ın ahdini bozmuş bedbaht, yaramaz kimseler olmuş olalım! Yâ Rasûlallah! Bu, sana karşı, bizim sadâkat yeminimizdir!
(Evet Ya Resulellah (sav), bu sana bizim de sadakat yeminimizdir.)
Senin, "Yüce Rabbim için şartım; sizden istediğim, O'na hiçbir şeyi eş-ortak koşmaksızın ibadet etmenizdir. Kendim için şartıma, isteğime gelince: Kendimi ve ashabımı barındırmanız, bana ve ashabıma yardımcı olmanız. Kadınlarınızı ve çocuklarınızı savunup koruduğunuz şeylerden beni de savunup koruyacağınız hakkında, sizinle bey'at yapayım!" buyruğuna 'Lebbeyk!' diyoruz.
Söz sadakat ister. Söz ameli icab ettirir. An olur söz uğrunda ölmeyi gerektirir. Bunun musaddıkı tarihtir. Bunun şahidi yaşananlardır. Bunun tanığı İslam'ın ve asr-ı saadetin ta kendisidir. Bunun adı Muhammed'i sevdadır...Onlar İslam'ın, elleri-ayakları öpülesi kahramanlarıdır.