İslam’a yeni iltihak edenlerin içinde bazıları kaba- saba hareket ediyor, önceleri sahip oldukları bir takım hoşa gitmeyen halleriyle birlikte İslam’a giriyorlardı.
…bir zat bir gün Hz. Resulullah’a:
-“Ya Resulullah, Allah cennetine sadece ikimizi koysun, başkalarını almasın!” diyerek ne kadar dar bir anlayışa sahip olduğunu ispat da etmiş, Resul-i Ekrem Hazretleri buna üzülmüşse de azarlamadan:
-Yazık ki uçsuz bucaksız bir sahayı çok dar bir çember içine aldın, diyerek tebessüm etmişti.
Ashab içinde rahatsız edici tutumu devam eden bu yeni zat, bir gün ne yaptı biliyor musunuz?
Medine mescidinin tabanı o gün çakıl taşlarıyla kaplıydı. Güneş bu çakılların üzerine tavandaki hurma yapraklarının arasından süzülerek iner, taşlardaki yaşlılığı hemen anında kuruturdu. Bir gün mescide bir gürültü çıktı. Ashabın bir kısmı bağırıp çağırıyor, her biri bir şeyler söylüyordu.
Resulullah bu gürültüyü duyunca hane-i saadetinden dışarı çıkıp mescide girdiğinde, bütün ashabı ayakta buldu. Hadise şuydu: “Allah cennetine sadece ikimizi koysun, başkalarını almasın” diyecek kadar dar anlayışlı olan zat mescidin bir köşesini ıslatmış, yani bevletmiş, güneşin bunu hemen kurutacağını ileri sürerek, bunda ayıplanacak bir şey olmadığını da söylemek istemişti. Ashabın ayaklanmasının sebebi buydu.
-Ya Resulullah, mescidimizi kirletti, secde yerlerimizi ıslattı… diye şikayette bulunuyorlardı.
Davasına adam kazanma örneği veren Resulullah, bunlara karşı :
-Kolaylık gösterin, kolaylık! Bilmiyor, öğrenmeye ihtiyacı olduğunu ifade etmiş oluyor. Öğretin, anlatın, çağırıp bağırmayın!
…Bir fikre inanan, bir davaya gönül veren, Resulullah’ın bu sabırlı ve hazımlı tutumundan ibret almalı, kazanmak istediği kardeşlerinin kusur ve hatalarını yumuşak bir eda, kaçırmayan bir seda ile düzeltmeli, müşfik bir tavırla öğretmelidir…[1]
…bir zat bir gün Hz. Resulullah’a:
-“Ya Resulullah, Allah cennetine sadece ikimizi koysun, başkalarını almasın!” diyerek ne kadar dar bir anlayışa sahip olduğunu ispat da etmiş, Resul-i Ekrem Hazretleri buna üzülmüşse de azarlamadan:
-Yazık ki uçsuz bucaksız bir sahayı çok dar bir çember içine aldın, diyerek tebessüm etmişti.
Ashab içinde rahatsız edici tutumu devam eden bu yeni zat, bir gün ne yaptı biliyor musunuz?
Medine mescidinin tabanı o gün çakıl taşlarıyla kaplıydı. Güneş bu çakılların üzerine tavandaki hurma yapraklarının arasından süzülerek iner, taşlardaki yaşlılığı hemen anında kuruturdu. Bir gün mescide bir gürültü çıktı. Ashabın bir kısmı bağırıp çağırıyor, her biri bir şeyler söylüyordu.
Resulullah bu gürültüyü duyunca hane-i saadetinden dışarı çıkıp mescide girdiğinde, bütün ashabı ayakta buldu. Hadise şuydu: “Allah cennetine sadece ikimizi koysun, başkalarını almasın” diyecek kadar dar anlayışlı olan zat mescidin bir köşesini ıslatmış, yani bevletmiş, güneşin bunu hemen kurutacağını ileri sürerek, bunda ayıplanacak bir şey olmadığını da söylemek istemişti. Ashabın ayaklanmasının sebebi buydu.
-Ya Resulullah, mescidimizi kirletti, secde yerlerimizi ıslattı… diye şikayette bulunuyorlardı.
Davasına adam kazanma örneği veren Resulullah, bunlara karşı :
-Kolaylık gösterin, kolaylık! Bilmiyor, öğrenmeye ihtiyacı olduğunu ifade etmiş oluyor. Öğretin, anlatın, çağırıp bağırmayın!
…Bir fikre inanan, bir davaya gönül veren, Resulullah’ın bu sabırlı ve hazımlı tutumundan ibret almalı, kazanmak istediği kardeşlerinin kusur ve hatalarını yumuşak bir eda, kaçırmayan bir seda ile düzeltmeli, müşfik bir tavırla öğretmelidir…[1]