Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

acil yardıma ihtiyacım var (1 Kullanıcı)

yagmur_90

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Haz 2009
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
saygıdeğer arkadaşlar..çok değer verdiğim bir arkadaşımın bi olayını paylaşıp yardım almak istedim..
arkadaşım 6 yıl önce ailesinin izni olmadan nikahlanmış.ikisi de hanefi mezhebinden.nikahta ise 2 şahit varmış.kızın yanında veli yokmuş..çocuk ona ayrı zamanlarda defalarca boş ol demiş..ama ayrılmak istediği için değil..sadece sinirlendiği zaman diyormuş.ailesi nikahlandıklarını öğrenince razı gelmemiş..görüşmüyorlar..ama çocuğa göre hala nikahları var..kız görüşmek istemiyor..sadece nikahı var mı yok mu diye merak ediyor..
ALLAH RAZI OLSUN ŞİMDİDEN...
 

tevbe_2010

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
94
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Hanefi mezhebine göre kızın ailesinin bilmesine gerek yok tabii ki.Şafi olsaydı mutlaka baba veya abisinin bilmeis gerekirdi.Biraz ağır bir açıklama yapacağım ama,Kur'anda da geçiyor bu.Tam olarak ayetleri hatırlayamayacağım.Nikah bozulmuştur kardeşim.O yüzden kesinlikle ablamızın başka bir kişiyle evlendikten sonra tekrar ilkine dönme ihtimali olabilir.Şunu da söyliyeyim herkes her sinirlendiğinde önüne geleni söylerse zaten evlilik o zaman biter.
 

tevbe_2010

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
94
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
böyle birşey de buldum


www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=191
fıkıh kitaplarının aksine,boşama yetkisi ne erkeğin ne kadının elindedir. Bir erkek kadına değil üç kere, yüz kerede ''BOŞ OL'' dese bu evlilik sona ermez.Evliliğin,sona ermesi için yetkili mercinin iki tarafında boşanma kararını onaylayıp, resmi kayıt altına alması gereklidir. Zaten 65/2 te iki şahit istenmesi de açıkça buna delalet etmektedir. Yetkili mercinin onayından geçmeyen ve resmi kayıt altına alınmayan evlilik ve boşanmaların meydana getireceği ihtilafları sadece eşlerin çözüme kavuşturması asla mümkün değildir. Eğer düşünülürse sadece erkeğin ağzından çıkacak ''BOŞ OL'' gibi basit bir cümle ile aile hayatının son bulmasını; Allahu Tealamurad etmiş olabilirmi?


Şimdi bu boş ol demekle evliliği sona erdirmenin ne kadar mantıksız olduğunu bir misalle anlatalım


Düşünelimki adamın biri sokakta veya herhangi bir ortamda hoşuna giden bir kadınının yanına gidip karım ol; karım ol ; karım ol demekle o kadın adamın karısı oluyormu.Bırakın olmayı; böyle davranıpta karım ol dediği bir kadını zorla karısı yapmak isteyeni tımarhaneye bile tıkarlar


Bir kişinin hoşlandığı bir kadının karısı olabilmesi için o kadınında bu teklife evet demesi şart.Yani ikiside bu beraberliği onaylayacak. Buda yeterli değil iki şahidin şehadetiyle devletin onayıda ve resmi işlemde şart. Peki öyleyse her akıllı olanın şu soruyu sorması gerekmezmi?


Bu evlilik müessesi kurulurken iki tarafta onay vermesi gerektiği halde,evliliği bitiriken niye bu yetki hangi gerekçe ile sadece erkeğin oluyor???


İslamda formalitenin ve dinsel törenin esamesi bile yoktur.İslamda dini nikah değil

resmi nikah (devletin onayladığı) vardır. Dini nikah hıristiyanlıkta vardır. Papazlar kilisede nikah kıyarlar. Elbbettteki Resulullahın o dönemde mescidlerde kıydığı nikahları inkar edecek değiliz. Ancak şuda varki Resulullahın Peygamber olmasının yanısıra devlet başkanı sıfatı da vardır.Ve yine o dönemde her türlü resmi işlemler mescitlerde yürütülüyordu.Yani bunların işleme konulcağı ikinci bir mekan yoktu. Günümüzdeki imamlarınise ne kanunları yürütme sıfatı vardır, nede günümüzdeki mescitlerin resmi işlemleri yürütme fonksiyonu


.Nasılki evlenirken iki şahitin gerekli oluşu, sonradan meydana gelebilecek ihtilafların yetkili makamlar tarafından çözüme ulaştırılması açısından resmi kayıdaalınması zaruriyetine dayanıyorsa,boşanırkende bu şahitlerin gerekli oluşu, aynı hukuki işlemlerin yürürlüğe girmesi amacına dayanmaktadır.


Kısaca nikah dini bir tören değil, salt bir hukuki işlemdir
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...Hayırlı Cumalar...

Esselamünaleykum...Hayırlı Cumalar...

saygıdeğer arkadaşlar..çok değer verdiğim bir arkadaşımın bi olayını paylaşıp yardım almak istedim..
arkadaşım 6 yıl önce ailesinin izni olmadan nikahlanmış.ikisi de hanefi mezhebinden.nikahta ise 2 şahit varmış.kızın yanında veli yokmuş..çocuk ona ayrı zamanlarda defalarca boş ol demiş..ama ayrılmak istediği için değil..sadece sinirlendiği zaman diyormuş.ailesi nikahlandıklarını öğrenince razı gelmemiş..görüşmüyorlar..ama çocuğa göre hala nikahları var..kız görüşmek istemiyor..sadece nikahı var mı yok mu diye merak ediyor..
ALLAH RAZI OLSUN ŞİMDİDEN...

Aşağıdaki linki tıklayın okuyun kardeşim...
İnşallah birşeyler bulursunuz...

http://forum.islamiyet.gen.tr/nasihatler/80492-cinsel-ofke.html
 

tevbe_2010

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
94
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
mavci@

sadece olan olmuş.Artık birşeyleri irdelemek sadece yara açar gönüllerde.O yüzden bence derine inmeyelim.Ama oradaki devlet nikahını söylüyorsan başım gözüm üstüne
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

mavci@

sadece olan olmuş.Artık birşeyleri irdelemek sadece yara açar gönüllerde.O yüzden bence derine inmeyelim.Ama oradaki devlet nikahını söylüyorsan başım gözüm üstüne

Evet olan olmuş, biten bitmiş...
Bunların hepsi bir anlık öfkeden kaynaklanan şeyler ama...
NİKAHIN ŞAKASI olmaz...

Allah CC. yar ve yardımcımız olsun...
 

yagmur_90

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Haz 2009
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
resmi nikah söz konusu değil..konu aile izni dışında dini nikah..(güya günah olmayacak)..anladığım kadarıyla hanefi mezhebi olduğu için 2 şahit dışında veli izni gerekmiyor..bu nedenle nikahları olmuş.
ancak erkeğin farkı zamanlarda defalarca boş ol kelimesini kullanması(bunu boşamak için demiyor sadece sinirli olduğu için diyor)boşamayı gerçekleştiriyor mu?bunu merak ediyorum..
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

resmi nikah söz konusu değil..konu aile izni dışında dini nikah..(güya günah olmayacak)..anladığım kadarıyla hanefi mezhebi olduğu için 2 şahit dışında veli izni gerekmiyor..bu nedenle nikahları olmuş.
ancak erkeğin farkı zamanlarda defalarca boş ol kelimesini kullanması(bunu boşamak için demiyor sadece sinirli olduğu için diyor)boşamayı gerçekleştiriyor mu?bunu merak ediyorum..

Nikahda şaka veya öfke yada başka birşey önemli değildir...
Önemli olan BOŞ OL kelimesini 3 defa kullanmaktır...
Yani şakayla dendi, öfkeyle dendi, istemeyerek dendi, bilmeyerek dendi...vs ile herhangi bir mazarete sığınılamaz...
Aynı anda ya da farklı zamanlarda 3 defa BOŞ OL diye söylendiyse NİKAH DÜŞMEKTEDİR...:a36:

Allah CC. sonumuzu hayreylesin...
 

tevbe_2010

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
94
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
herkes her sinirlendiğinde önüne geleni söylerse zaten evlilik o zaman biter. demiştim.

Ama uzun gibi görünen üstteki yazıyı okursanız(ki anladığım kadaıyla okumamışsınız) herşeyi daha güzel idrak edebilirsiniz..
 

katrenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 May 2009
Mesajlar
113
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Üç şeyin ciddisi de ciddidir,şakasıda ciddidir:NİKAH,BOŞANMA,YEMİN
Hadis-i şerif
 

zhkm

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Haz 2009
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Merhaba yagmur_90
Evet Hanefi mezhebinde nikah için veli iznine gerek yok.
Boşol kelimesi 1 defa söylendiğinde 1. bağ kopar.
2.'ye söylendiğinde 2. bağ da kopar ve bunu 3 veya daha fazla söylediyse nikahları bozulmuş demektir.
Hanefi mezhebine göre yeniden nikahlarının geçerli olabilmesi ve birlikte olabilmeleri için eşin başka biriyle evlenip sonra ondan boşanıp yeniden nikah yapmaları gerekiyor.

Veya başka bir çözüm yolu daha var. Şafi mezhebini taklit ederek yeniden nikah akdi kıyabilirler ama şafi mezhebine göre nikahta şahit olarak velilerin bulunması gerekir.
Ancak veliker 5 vakit namazını kılan salih kişiler değillerse başka salih olan kişiler şahit bulunabilir.

Bu konu hakkında detaylı bilgiyi Tam Saadeti Edebiye kitabında bulabilirsin.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Bir kimse, karısını üç talâkla boşarsa, bu kadın başkası tarafın­dan nikahlanıp (boşanmadıkça), kendisine helâl olmaz. İkinci koca­nın, bu kadınla devamlı yaşamaya niyet etmesi gerekmez. İkincisi bu kadınla, sırf ilk kocasına helâl olması kasdıyla cinsel temasta bulunsa bile bu kadın ilk kocasına helâl olur. ikinci kocaya "muhallil" de­nir. Bu kadın ancak, mezheblerin ileri sürdükleri tafsilâtlı şartlar çer­çevesinde ilk kocasına helâl olur.
(35) Mâliki ve Hanbblıler dediler ki: Bir kimse hülle yapma kasdıy­la (boşanmış) bir kadınıfnikahlarsa, bu kadın, ilk kocasına mutlak surette helâl olmaz. İkinci kocanın (hullecinin) nikâhı ise bâtıl ve geçersizdir.
(36) Hanefîler dediler ki: İkinci koca, o kadını ilk kocasına helâl olma­sı amacıyla nikahlarsa, bu, bazı şartlarla sahih olur.
1- İkinci koca, onu sahih bir akidle nikâhlamahdır. Akid fâsid olursa, önceki şartları taşımadığı gerekçesiyle, kadın ilk kocasına helâl olmaz. İkin­ci akid, başkasının onayına bırakılırsa, meselâ bu kadını köle biri nikâhlar ve efendisinin onaylamasından önce kadınla cinsel temasta bulunursa, ilk kocasına helâl olmaz.
2- İkinci koca, kendisiyle gerdeğe girip cinsel temasta bulunmuş olmalı­dır. Temas olmaksızın, yalın bir nikâh akdi bu kadını ilk kocasına helâl kıl­maz. Bu hüküm üzerinde icmâ vardır.
Saîd bin Müseyyeb'in, yalın bir nikâh akdiyle de bu kadının ilk kocası­na helâl olacağını söylediği rivayet edilmiştir. Ancak onun bu sözüyle, ke­sinlikle hiç bir imam amel etmemiştir. Bu yolda fetva verenlere Allah'ın ve bütün meleklerin laneti olsun. Kadı bu yolda hüküm verirse, hükmü yerine getirilmez. İkinci kocanın akıllı olması şart değildir. Aksine, deli biri bile o kadınla temasta bulunursa, ilk kocasına helâl olur. Hissetmeyen uykudaki bir adam veya baygın bir adam o kadınla temasta bulunursa, yine ilk koca­sına helâl olur. Aynı şekilde kadının kendisi uykudayken veya baygınken ken­disiyle temasta bulunulursa, yine ilk kocasına helâl olur. Ancak bu hükümde ihtilâf vardır. Bazıları temas yapan erkekle kadının lezzet duymalarını şart koşmuşlardır. Nitekim hadîsin zahiri de bunu öngörmektedir. Şu halde te­mastan lezzet almayan baygın veya uykudakilerin yaptıkları temas dolayı­sıyla kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Ama delinin durumu bunun tersinedir. O kesinlikle cinsel temastan lezzet alır. Kadının ilk kocasına helâl olması için, penisin, kadının vaginasına girdirilmesİni yeterli görenler, baygın veya uy­kuda bile olsa yapılan temasla bu kadının ilk kocasına mutlak surette helâl olacağını söylemektedirler. Ama en sağlamı, hadîsin zahiriyle amel etmektir. Yalnız, penisin sadece girdirilmesiyle lezzet duyuluyorsa, kadın ilk ko­casına helâl olur.
îkinci kocanın baliğ olması şart değildir. Onun penisi oynayan ve ka­dınlara karşı şehvetlenen mürâhik (buluğ çağına yaklaşmış) biri olması, hül­le bakımından yeterli olur.
Müslüman koca tarafından boşanan zımmî kadına hülle yapacak olan ikinci kocanın müslüman olması şart değildir. Müslüman bir erkek, zımmî bir kadınla evlenir, bilâhare onu üç talâkla boşarsa ve bu kadın da kendi gibi zımmî bir erkekle evlenirse ve onun tarafından da boşamrsa, müslüman olan ilk kocasına helâl olur. Hülle için yapılan temasın engelsiz olması, yani temas yaparken iki cinsel organ arasında kalın bir engel bulunmaması şart­tır. Erkek, penisine kalın bir bez sararak kadınla temasta bulunursa, bu te­mas hülle açısından yeterli ve sahih olmaz. Ama bu engel, kaput (penis kılıfı) diye bilinen ince ve iki organın ısısının birbirine geçmesine engel olmayan cinstense, yapılan temas yeterli ve sahih olur.
3- îkinci kocanın teması, guslü gerektiren bir temas olmalıdır. Öyle ki, penisin sünnet yeri olan baş kısmı, vaginanm içine tam girmelidir. Mûtemed olan görüş budur. Meni akması şart değildir. Bilindiği gibi hulleci olan ikin­ci kocanın mürâhik (buluğa yaklaşmış bir erkek) olması yeterli görülmüş­tür. Yapılan cinsel temasın, caiz bir temas olması da şart değildir. Kadın hayızh veya nifaslı veya ihramlı iken hulleci erkek onunla temasta bulunursa, bu kadın ilk kocasına helâl olur.
4- Bu kadın ikinci kocanın boşaması nedeniyle iddetini tamamlamalı­dır. Bu iddeti tamamlamadan ilk kocasına helâl olmaz. Birinci kocanın ken­disini boşamasından sonra iddetini tamamlamadığı sürece hulleci olan ikinci koca da onu nikâhlayamaz. "İkinci nikâh akdinin sahih olması şarttır'* der­ken, bundan sözetmiştik. Zîra kadın iddet beklemekteyken üzerine akid ya­pılırsa, yapılan nikâh akdi sahih olmaz.
5- Cinsel temasın, ön organdan yapıldığı kesin olarak bilinmelidir. Kendisi gibileriyle normal olarak cinsel temasta bulunulmayan -kocasından boşanmış-küçük yaştaki bir kadınla yapılan cinsel temas, onu ilk kocasına helâl kıl­maz. Önüyle arkası birbirine karışmış olan müfdât kadınla cinsel temasta bulunmak da böyledir. Bu kadın, kendisiyle temasta bulunan ikinci koca­dan hâmile kalmadıkça, ilk kocasına helâl olmaz. Zîra gebe kalmazsa, vagi-nadan temasta bulunulmuş olduğu kesin olarak bilinemez. Penisi kesik olan erkeğin yaptığı temas da böyledir. Böyle bir erkeğin yaptığı temas dolayısıy­la kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Meğer ki kadın, bu kocadan hâmile kal­sın. Bu da şöyle olur: Penisi kesik olan bu erkek, kesik olan yeri vaginanın üzerine koyarak kadınla sevişebilir. -Nitekim bazı kadınlar da biribirleriyle böyle yapmaktadırlar-. Sonra da bu sevişme nedeniyle menisi akabilir. İşte bu meni akması nedeniyle kadın hâmile kalırsa, ilk kocasına helâl olur.
Hadım (testisleri kesik) bir erkeğin bu kadınla yaptığı cinsel temas da böyledir. Böyle bir erkek, bu kadınla evlenir ve penisini kadının vaginasına girdirirse, kadın ilk kocasına helâl olur. Penisinde bir nevi uyanma ve hare­ket bulunan yaşlı bir erkeğin bu kadınla evlenip cinsel temasta bulunması da hülle açısından yeterli olur. Ama penisi paçavra gibi olup hiç uyanmıyor ve eliyle tutup girdirmediği takdirde vaginaya girmesi mümkün olmuyorsa, bu temas dolayısıyla kadın, ilk kocasına helâl olur mu, olmaz mı? Bir kavle göre helâl olur. Çünkü önemli olan, penisin başının vaginaya girmesidir. Bir kavle göre helâl olmaz. Ama;
"Ey kadın, sen onun (erkeğin) balçığından o da senin balçığından tadıncaya kadar"hadîs-i şerifinin zahirinden de anlaşılacağı gi­bi, penisin vaginaya girmesiyle ikisi de lezzet alırlarsa, bu kadın ilk kocasına helâl olur. Lezzet almazlarsa helâl olmaz.
Şu da var ki: Bir erkeğin, başkası tarafından boşanmış bir kadını, ilk kocasına helâl olması için hülle yapmak kasdıyla nikahlayıp onunla cinsel temasta bulunması caiz olur mu, olmaz mı? Caiz olur ve bunu yapan erkek sevap da kazanır. Yalnız, bunun bir takım şartlan vardır:
1- Bu işi yapan ikinci erkek, sırf şehvetini tatmin etmeyi değil de, karı koca arasını düzeltmeyi amaç edinmelidir. Bunu yalnızca şehvetini tatmin etmek için yaparsa mekruh olur. Ama yine de bu kadın, ilk kocasına helâl olur.
2- Hülle yapan ikinci erkek, kendim sırf bu işe vermemelidir. Öyle ki, halk arasında boşanan kadınlara hülle yapan biri olarak tanınmamalıdır. Böyle olduğu takdirde yaptığı iş tahrîmen mekruh olur.
3- Bu işi yapmak için kendisine ücret verilmesini şart koşmamahdır. Ücreti şart koşarsa, hülle yapması haram olur ve:
"Allah, hülle yapana ve kendisi için hülle yapılana lanet etsinhadîs-i şerifinin kapsamına girer. Çünkü ücret Şart koşması dolayısıyla lanete müstahak olur.Bundan dolayı günahkâr ve asî olur. Çünkü tekesini, dişi keçi üzerine çekmek için ücret alan kimseye benzemektedir. Yanında erkek bir eşeği veya başka herhangi bir hayvanı bu­lunan kimsenin, bu hayvanını kendi dişi eşeğinin veya diğer dişi bir hayvanı­nın üzerine çekip döl tutturmak gayesiyle isteyen bir kimseden ücret alması haram olur. İşte aynı şekilde, hülle yapan erkek de yaptığı temas için ücret alırsa, ücretle dişi eşeğin üzerine atlatılan erkek eşek gibi olur.
4-Nikâh kıyarken hülleyi şart koşmamahdır. Meselâ "ilk kocana helâl olman için seninle evlendim" dememelidir. Böyle derse şart bâtıl, ancak nikâh akdi sahih olur. Mûtemed olan görüş budur. Akidten sonra temasta bu­lunursa, kadın ilk kocasına helâl olur. Ama tahrîmen mekruh olmakla beraber helâl olur. Görüldüğü gibi bunun mekruhluğunun illeti, yukarıda geçen hül­le ile ilgili hadîsin zahir anlamına muhalefet etmektir. Zîra hülle yapanla, kendisi için hülle yapılan kimselerin lanetlenmesi »nikâh akdi yaparken hülle yapma şartım koşan hulleciye, bu vasfı veriyor. Bilindiği gibi Hanefîler, hülle maksadıyla nikâh akdi yaparken ücret almayı şart koşan hullecinin de lanet kapsamına gireceğini söylemektedirler. Hadisteki "lanet" bedduasının, üc­ret almayı şart koşanla, hülle yapmayı şart koşana mahsus olduğunu söyle­meye engel hiçbir şey yoktur. Çünkü hülle yapmak için ücret almayı şart koşan kimse, açıkça hülle yapmayı şart koşmuş gibi olur. Bunların her ikisi için de "bu adam bu işi, mürüvveti giderecek alçak bir amaç uğruna yaptı" di­yebiliriz. Her ikisi de lanete müstahak olur.
Bazı kimseler Ebû Hanîfe'nin: "Nikâh akdi esnasında hülle yapma şar­tını koşmak sahih olur ve bu şart (kocayı) bağlar. Öyle ki, cinsel temastan sonra bu kadını boşamaya yanaşmazsa, kadı onu boşamaya zorlar" dediği­ni nakletmişlerdir. Ancak Hanefîlerin muhakkik âlimleri, bu sözün zayıf olup esas alınamayacağını, çünkü mezhebin kurallarıyla çeliştiğini söylemektedirler. Şundan ki; nikâh, fâsid şartlar dolayısıyla bâtıl olmaz. Aksine nikâh sahih olmakla beraber, bu fâsid şartlar bâtıl olurlar. Şüphesiz ki hülle yapmayı şart koşmak, nikâh akdinin gereklerinden değildir. Bu şartın bâtıl, nikâh ak-dininse sahih olması gerekir. Mezhebin mûtemed görüşü budur. Geçici ni­kâh bahsinde de anlatılacağı gibi, nikâh akdi, belli bir zamanla sınırlandırılırsa, akid bâtıl olur.
Kadın, (hulleci) erkeğin kendisini boşamayacağından korkarsa, ona: "Bo­şanma yetkisi bende olmak kaydıyla seninle evlendim" der ve erkek de "ka­bul ettim" cevabını verirse, nikâh akdi sahih olur. Kadın, dilediği zaman kendim boşayabilir. Kadın, erkeğe bu sözü söylerse akid sahih olur. Ama erkeğin kendisi, kadına "akıbetini tâyin etme yetkisi sende olmak üzere se­ninle evlendim" derse, nikâh akdi sahih olur, fakat erkeğin ileri sürdüğü bu şart geçersiz olur.
Özetlersek, hülle yapma işi, bu sakıncalardan salim bulunur ve bunun­la da boşanmış olan kan-kocamn aralarını düzeltme kasdı güdülürse caiz­dir. Eşleri barıştıran hulleci de, bu yaptığından ötürü sevap kazanır. Ama bu iş, yukarıda belirtilen diğer amaçlarla yapılırsa, tahrîmen mekruh olur. İlk koca olsun, hulleci olsun, boşanan kadın olsun, bu işe ortak olan herkes günahkâr olur. Ama diğer şartlar tahakkuk ederse, nikâh akdi sahih olur. Açıklanan şekliyle cinsel temas vukûbulursa, kadın, ilk kocasına helâl olur.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Mâlikîler dediler ki: Bir kimse, üç talâkla boşanmış bir kadını ilk kocasına helâl kılmak amacıyla nikahlarsa, yapılan nikâh akdi fâsid olur. Gerdeğe girmekle akid sabit olmaz. Aksine gerdekten önce de olsa, sonra da olsa araları tefrik edilir. Hülle yapma şartıyla bu kadınla evlenirse akid, talâksız olarak fesholunur. Çünkü nikâh akdi baştan beri varolmamıştır. Hülle yapmayı şart koşmaz ama, nikâh akdinden sonra bunu ikrar ederse, yine aynı şekilde akid, talâkla fesholunur. Nikâh akdinden önce bu ikrarda bu­lunur, sonra da kadını nikahlarsa, akid, talâksız olarak fesholunur. Nikâh akdi yapılırken de böyle birikrârda bulunursa aynı hüküm sözkonusu olur. Bazıları derler ki: Mutlak surette hulleciyle kadının arası, bâin bir talâkla tefrik edilir. Bu kadının ilk kocasına helâl olup olmamasında önemli olan, ikinci erkeğin niyetidir. Hülle yapmaya niyet etmişse, akid fâsid olur. Böyle bir niyeti yoksa, akid sahih olur. Boşayan erkekle boşanan kadının niyetle­rine gelince; ikinciyle evlenmeyi sırf hülle maksadıyla yapmış olsalar bile bunun önemi yoktur. Çünkü artık boşama yetkisi ikinci kocadadır. Hülle yapmaya niyet ederse, evlilik binasının temelini oluşturan bir şartı terketmiş olur. Bu şart da, evliliğin asıl amacı olan, eşlerin bir arada yaşamalarının sürekliliği­dir. Bir kimse, hülle maksadıyla bir kadınla evlenip cinsel temasta bulunur­sa, bu kadın ilk kocasına helâl olmaz. İkinci koca (hulleci) akid esnasında takdir etmiş olduğu mehri, cinsel temasta bulunduğu gerekçesiyle kadına ver­mekle yükümlü olur. Bu hususta ihtilâf yoktur. Hülleyi nikâh akdinde şart koşarsa, kadınla temasta bulunduğu takdirde ona önceden belirttiği miktar­daki mehrini (mehri müsemmâsını) vermesi, esah kavle göre gerekli olur. Aynı şekilde, kadınla hülle niyetiyle evlenir ve kadın kendisini beğendiği tak­dirde onu tutup boşamamaya niyet ederse, önceki gibi nikâh akdi fâsid olur. Cinsel temas yapılsa bile ilk kocasına helâl olmaz. Başkasıyla geceleyen bo­şanmış bir kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Ancak bu kadın, kendisini hülle niyeti olmaksızın nikahlayan bir kocayla evlenirse, ilk kocasına helâl olur. Tabiî bu da bazı şartların gerçekleşmesiyle mümkündür:
1- İkinci koca baliğ olmalıdır.
2- Penisinin başı, veya başı yoksa, baş kadar bir kısmı kadının vagina-sına girmelidir. Bundan daha kısa bir kısım girerse, kadın ilk kocasına helâl olmaz. Kadın, penisin, mak'ada sokulmasıyla ilk kocasına helâl olmaz. Ay­rıca ikinci koca, kadınla cinsel temasta bulunurken, vaginaya girdirmezden önce olsun, vaginaya girdirdikten sonra olsun, penisinin mutlak surette uyanıp kalkmış olması gerekir. Meselâ penisini uyanıp kalkmaksızın vaginaya gir­dirir, girdirdikten sonra (vaginadayken) uyanıp canlanırsa temas sahih olur. Penisin tam olarak uyanıp kalkması şart değildir, ama mutlaka vagina içine girdirilmesi gerekir. Vaginanın üstüne koymak yeterli olmaz. Penise, temas esnasında kalın bir bez sarmamahdır. Ama iki tenasül organının ısılarının birbirine geçmesine engel olmayan ince bir bezin penise sarılmasıyla yapılan temasın sahih olup olmayacağı hususunda ihtilâf vardır. Kuvvetli görüşe göre bu durumda yapılan cinsel temas, kadının ilk kocasına helâl olması açısın­dan yeterli olur. Kadınları gebe bırakmaktan sakınmak için zamanımızda pe­nise takılan kılıf da bu ince bez hükmündedir. Kılıf takılarak yapılan cinsel temasla da kadın, ilk kocasına helâl olur. Cinsel temas esnasında menininakması şart değildir. Mâlikîlerin, cinsel temas esnasında mutlaka meni ak­masını şart koştukları yolunda Hanefî kitaplarında yer alan ifâdeler doğru değildir.
Testisleri kopuk olup sadece penisi bulunan erkeğin, penisini vaginaya girdirmesiyle ve kadının da bu durumu bilmesi şartıyla yine ilk kocasına he­lâl olur. Çünkü kadın, bu durumu bilip razı olursa, nikâh akdi bağlayıcı olur. Ama bu durumu bilmezse, nikâh akdi kusurlu ve feshe kabil olur. Bu nikâ­ha dayanılarak yapılan cinsel temas dolayısıyla kadın, ilk kocasına helâl olamaz.
3- İkinci koca müslüman olmalıdır. Müslüman bir erkek, ehl-i kitabtan olan karısını üç talâkla boşar, sonra kitabî bir erkek onunla evlenip bilâhare ayrılırsa, bu kadın, müslüman olan ilk kocasına helâl olmaz. Ama Hanefî-ler bu görüşe muhaliftirler.
4- Kadında ve kendisiyle evlenen ikinci kocada cinsel temasa engel şer'î bir özür bulunmamalıdır. Meselâ kadın, hayızlı veya nifaslı olmamalıdır. Bu kanamaları kesilmiş olduğu halde henüz gusletmemiş olması da cinsel te­masa engeldir. Veya her ikisi, ya da birisi Ramazan orucu, yahut muayyen adak orucunu tutuyor durumda bulunmamalıdır. Bu durumlarda cinsel te­mas yapılsa bile kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Bazıları bu durumda yapı­lan cinsel temasın, kadını, kendisini boşamış olan ilk kocasına helâl kılacağını söylemişlerdir. Ama ikisi veya biri, nafile orucu tutuyor, ya da farz veya mu­ayyen adak orucunu kaza ediyorken yaptıkları cinsel temas, kadını ittifakla ilk kocasına helâl kılar.
5- Her ikisi veya birisi, yaptıkları cinsel teması inkâr etmemelidir. Er­kek ya da kadın, yapılan cinsel teması inkâr ederse, kadın ilk kocasına helâl olmaz.
6- Kadın, cinsel temasa dayanamayacak kadar küçük yaşta olmamalıdır.
1- Kadın, cinsel temasın vukûbulduğunu bilmeli ve hissetmelidir. Ka­dın, uyumaktaysa veya baygın vaziyetteyse, ya da idrâk edemeyecek derece­de deli olursa ilk kocasına helâl olmaz. Ama ikinci kocanın, cinsel temasın vukûbulduğunu bilmesi, mûtemed görüşe göre şart değildir. Kendisi deli veya hissetmeyecek derecede uyku halindeyken bile temasta bulunursa, bu teması, kadını ilk kocasına helâl kılar.
Şâfîîler dediler ki: Adamın biri, başkasının üç talâkla boşamış ol­duğu bir kadını, ilk kocasına helâl etmek maksadıyla nikahlarsa, yaptığı akid şu şartlarla sahih olur:
1- İkinci koca, kadını sahih bir akidle nikâhlamahdır. Akid fâsid olur veya şüphe sonucu kadınla cinsel temasta bulunur, ya da zina ederse, bu ka­dın ilk kocasına helâl olmaz. Çünkü Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Bundan sonra kadın, başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz..Açıkça görüldüğü gibi burada sahih akid sözüyle, sahih nikâh akdi kasdedilmektedir.
2- İkinci koca, nikâh .akdini yaparken, hülle yapmayı sözlü olarak şart koşmamahdır. "Kendisini boşamış olan ilk kocasına helâl kılmak amacıyla falan kadınla evlendim" veya: "Kendisiyle temas yaptığımda boşamak veya onun bâin talakla boşanması üzerine falan kadınla evlendim" derse, akid bâtıl olur. Bu fâsid akde dayanarak yaptığı cinsel temas dolayısıyla kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Herhangi bir şart koşmaksızın kadım nikâhlar, ama ilk kocasına dönmesi için kadını boşayacağını niyetinde tutarsa, bu mekruh olur.
3- İkinci kocanın, lezzet alma zevkine sahip olduğu tasavvur olunabil-melidir. Meselâ çocuk olsu. bile, cinsel teması arzulayan biri olmalıdır. Baliğ olması, temas esnasında menisinin akması ve akıllı olması şart değildir. Deli bir erkek, sahih bir akidle nikahlandıktan sonra cinsel temasta bulunursa, bu kadın ilk kocasına helâl olur. Boşanmış olan bu kadın zımmî ise, kendi­sini nikahlayan ikinci kocanın (hullecinin) müslüman olması şart değildir. Müslüman bir erkek, karısını boşadıktan sonra karısı zımmî bir erkekle ev­lenir, zımmî erkek de cinsel temastan sonra kendisini boşarsa bu kadın, (müs­lüman olan) ilk kocasına helâl olur. İkinci kocanın hür olması da şart değildir. Boşanmış bir kadın, bir köleyle evlenir ve kölenin efendisi de bu evliliği onay­larsa sahih olur.
Kadının cinsel temasa dayanıklı olması şart değildir. Emsalleriyle cinsel temasta bulunulmayacak kadar küçük yaştaki bir kadın üzerine sahih nikâh akdi yapıldıktan sonra vaginasına penisin başı girdirilirse, bu kadın, kendi­sini boşamış olan ilk kocasına helâl olur. Cinsel temasın lezzetini bilmeyen ve kendi emsallerinin, kadınlarla cinsel ilişkide bulunmadığı erkek çocuğu­nun durumu bundan farklı olup, onun yapacağı cinsel temas dolayısıyla ka­dın ilk kocasına helâl olmaz. İki durum arasındaki fark şudur: Üç talâkla boşanmış kadına başka bir erkeğin cinsel temasta bulunmasından amaç; er-kekleri,karılarınıüçtalâklaboşamaktannefret ettirip uzaklaştırmaktır .Bu uzak­laştırma ve nefret ettirme de, küçük yaştaki kadını ellemek ve penisin başını onun vaginasına girdirmekle gerçekleşmektedir. Bu temasta bulunanların, biribirlerinin balçıklarını tatmaları şart değildir. "Ey kadın, sen onunbalcı-Iından, o da senin balçığından tadıncaya kadar" hadîs-i şerifinden maksat, cinsel temasın kendisidir. Çünkü lezzetten, çoğunlukla cinsel temas anlaşılır.cinsel temasla penis vaginanın içine girmelidir. Öyle ki, penisin başı, bekâret zarının ötesine kadar gitmelidir. Kadın bakire olup da, erkek penisi­ni zarım yırtmaksızın ve bekâretini gidermeyecek şekilde vaginaya girdirir-se, bu yeterli olmaz. Zîra gerekli oları, penisin başının, bekâret zarının ötesine gidecek kadar vagina içine girmesidir. Bazılarına göre bu kadarı da yeterliolur. Kadınla mak'adtan temas yapıldığı takdirde bu temas, onu ilk kocası­na helâl kılmaz. Erkek, menisini kadının vaginasına cinsel temastan başka bir yolla akıtırsa, bu da kadını ilk kocasına helâl kılmaz. Penisi kesik bir erkek, penisini vaginanın üstüne koyup da sevişerek menisini vaginaya akı­tırsa, kadın yine ilk kocasına helâl olmaz. Ama testisleri kopuk bir erkek, kadınla temasta bulunursa, bu temas kadını ilk kocasına helâl kılar.
5- Penis sertleşmiş vaziyette olmalıdır. Sertleşmediği halde, erkek kendi eliyle tutarak vaginaya gİrdirirse, kadın ilk kocasına helâl olmaz. Penisin tam olarak kalkmış olması şart değildir. Ayrıca temas yaparken cinsel organları arasında örtü, perde ve kılıf gibi engellerin bulunmaması şartı aranmamak­tadır. Erkek, penisine bir bez sararak vaginaya girdirirse sahih olur. Hele hele ince bir Örtü olan ve kaput dîye bilinen kılıfı penisine takarak öylece temasta bulunursa, bu kadın önceki kocasına haydi haydi helâl olur. Cinsel temasın hayız, nifas ve ihram gibi yasaklar dolayısıyla memnu bir temas ol­maması da şart değildir. İlk kocanın, nikâh akdinin fâsitliği dolayısıyla hül­le yapma zorunluluğunun düşmesine dâir son bir konu da şudur: Adamın biri, bir kadını Şafiî mezhebine göre fâsîd olan bir akidle nikahlayıp (meselâ iki fâsık şahidin huzurunda nikâhlar veya fâsık velî tarafından bir kadın ken­disine nikâhlanırsa) sonra da bu kadınla gerdeğe girip karı-koca hayatı ya­şar ve bilâhare üç talâkla boşarsa, araya hulleci koymaksızın bu karısıyla yeni bir evlenme akdi yapabilir mi, yapamaz mı? Çünkü ilk nikâh akdi fa­sittir ve bu nikâhın ortadan kaldırılması, talâk (boşama) sonucunu doğur-.maz. Evet bu erkeğin, boşadıktan sonra araya hulleci koymaksızın karısıyla yeniden evlenme akdi yapması mümkün olur mu, olmaz mı?
Şafiî mezhebinin müftâbih görüşüne göre bu erkek, araya hulleci koy­maksızın ilk karısıyla yeniden evlenme akdi yapamaz. Hülleyi düşürmek için ilk nikâh akdinin fâsid olduğunu gerekçe edinerek fetva vermek sahih ol­maz. Evet, ilk nikâh akdi iki fâsık şahidin huzurunda yapılır veya velisiz ya­pılırsa ve bu durum eşlerin ikrarıyla, ya da beyyineyle tesbit edilirse, hüküm şu olur: Kadı, Allah hakkı olarak değil de karı-koca hakkı olarak, hulleciyi araya koymaksızın yeni bir nikâh akdi yapmalarına hükmedebilir. Sözgeli­mi ilk nikâh akdinde kadına verileceği bildirilen mehir (mehr-i müsemmâ) o kadının mehr-i mislinden az olur da, kadın nikâhın fâsid olduğunu iddia ederek mehr-i mislini almak ister ve bu durum da tesbit edilirse, kadın mehr-i misil alma hakkına sahip olur. Aynı şekilde koca, gerdeğe girmeden karısını üç talâkla boşar ve kadının bu nedenle hak edeceği yarı mehri vermemek için ilk nikâh akdinin fâsid olduğuna dâir beyyine getirirse, kadı, onun lehine hükmeder. Bu durum tesbit edilir ve kadı da bu^olda hüküm verirse, buna bağlı olarak hülle yaptırma zorunluluğu da ortadan kalkar. Her iki durum­da da koca, araya hulleci koymaksızın karısıyla yeniden evlenme akdi ya­pabilir.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Karısını üç talâkla boşadıktan sonra hülle yaptırmak, Allah'ın hakkındandır. Eşlerin ikisi de nikâh akdinin fâsid olduğunu ikrar eder veya fâsid olduğuna dâir beyyine getirirlerse ve araya hulleci koymaksızın yeniden ev­lenmek isterlerse, beyyine veya ikrarlarına aldırış edilmez. Ancak bir beyyi­ne hasbî olarak kendiliğinden ortaya çıkarsa ve değerlendirilmesine de ihtiyaç varsa, o zaman dinlenir. Bu şöyle olur: Fâsid bir nikâh akdi yaparak bir ka­dınla evlenen, bir süre sonra da onu üç talâkla boşayan bir adamın, bu üç talâkla boşayışına dâir bir beyyine bulunmaması, kadının da o erkekle bir­likte normal bir evlilik hayatını sürdürüyor olduğunu zannetmesi; sonra da kadı'nın huzurunda ifâde verirken kendisi üzerine bâtıl bir nikâh akdi yapıl­dığını, bu akde dayanarak o erkekle evlilik hayatını sürdürmesinin doğru ol­mayacağını söylemesi halinde, kadı onların nikâhını fesheder. İşte bu durumda, kocası, araya hulleci koymaksızın bu kadın üzerine yeni bir nikâh akdi yapabilir. Bu hüküm için şöyle bir mesele de düşünülebilir: Adamın bi­ri fâsid akidle nikahladığı karısını, gerdekten önce üç talâkla boşar, sonra da o kadının anasıyla mahremi imişçesine muaşerette bulunur ve hasbî bir beyyine ortaya atılır ve bu kayınvâlidesiyle mahremi gibi birlikte yaşaması­nın caiz olmadığına şehâdet edilirse -çünkü bu kadının kızıyla fâsid nikâh akdi yaptığı için bu kadın bu erkeğin mahremi olamaz- kadı, nikâh akdinin sahih olmadığına karar verir. Böylece de hülle yaptırma zorunluluğu orta­dan kalkmış olur. Özetlersek: Nikâh akdinin fâsitliğine dayanarak hülle yap­tırma yolunda hüküm vermek sahih olmaz. Ancak eşler, gizlice buna göre amel edebilirler. Fakat hâkim bunu farkederse, onları birbirlerinden ayırır. Bunda kocanın, nikâh akdi esnasında başka bir mezhebi taklid etmesiyle et­memesi arasında bir fark yoktur. Velîsiz olarak bir kadın üzerine nikâh akdi yapmak veya bu akdi iki fâsık şahit huzurunda yapmak gibi, Şafiî mezhe-bince fâsid olan bir akdi, Hanefî mezhebini taklid ederek yapan veya hiç bir mezhebi taklid etmediği halde, bu akdi için Hanefî bîr hâkim tarafından sa-hihlik kararı verilen bir adam, karısını üç talâkla boşadıktan sonra bu ka­dınla yeniden evlenmek isterse, mutlaka hülle yaptırması gerekir. Ama nikâh akdi, şart ve hükümleri bilmeyen halk arasında düzenlenir ve akdi düzenler­ken hiç bir mezhebi taklid etmez, ya da bu akid için hâkim tarafından şahin­lik kararı verilmez, bilâhare koca da karısını üç talâkla boşarsa, yargı açısından değil, fakat diyanet açısından bu koca, hülle yaptırmaksızın karısıyla yeni­den evlenebilir.
Hanbelîler dediler ki: Bir kimse, başkasının üç talâkla boşamış ol­duğu bir kadını, ilk kocasına helâl kılmak amacıyla nikâhlar veya nikâh ak­di esnasında bu şartı açıkça ileri sürer, ya da bu şartta kadın veya velîsiyle nikâhtan önce anlaşır ve bu şarttan geri dönmezlerse, nikâh bâtıl olur. Bu kadın da ilk kocasına kesinlikle helâl olmaz. Zîra îbn Mâce, Hz. Peygambe­rin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Size iğreti tekeden haber vereyim mi? (Orada bulunanlar) dediler ki: "Evet, ey Allah'ın Rasûlü". Buyurdu ki: "O, hülle yapan erkektir. Allah, hülle yapana da, kendisi için hülle yapılana da lanet etsin."
Üç talâkla boşanmış kadın, başka birisiyle evlenip ondan boşanmadık-ça, ilk kocasına helâl olmaz. Helâl olması için, şu şartların tahakkuku gerekir:
1- îkinci nikâh akdi sahih, her türlü şarttan ve boşama niyetinden so­yutlanmış olmalıdır.
2- İkinci koca, kadına vaginasından cinsel temas yapmalıdır. Soyut bir nikâh akdi veya kadınla erkeğin tenhada buluşmaları, ya da çıplak tenle bi-ribirlerine sarılmaları, kadının ilk kocasına helâl olması açısından yeterli ol­maz. Aksine penisin başının, vagina içine girdirilmesi zorunludur. Penisin başını mak'ada girdirmekle kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Şüphe sonucu yapılan veya köleyle yapılan veyahut da fâsid nikâha dayanılarak yapılan cinsel temasla da helâl olmaz.
3- Cinsel temas yaparken penis sertleşmiş olmalıdır. Sertleşmemiş olan penisi vaginaya girdirmekle, kadın ilk kocasına helâl olmaz.
4- Kadında cinsel temasa engel mazeretler bulunmamalıdır. Meselâ ha-yızh veya nifaslıyken, ihramdayken veya farz orucu tutarken kendisiyle te­mas yapılırsa, bu kadın ilk kocasına helâl olmaz. Temas yapılması helâl olmayan bir vakitte, meselâ o vaktin namazı kılınmamış, vaktin çıkmasına da çok az zaman kalmışsa, bu dar vakitte, ya da mescidte temas yapılırsa, bu temas her ne kadar caiz olmasa bile kadın, ilk kocasına helâl olur.
İkinci kocanın baliğ olması şart değildir. On yaşına varmamış olsa bile, mürâhik (buluğ çağına yaklaşmış) biri olması yeterlidir. Temas yaparken meni akması da şart değildir. Bu fâsid akidle neseb sabit olur. Eğer miktarı belir­tilmişse mehr-i müsammâ da bu akidle sabit olur. Miktar belirtilmemişse mehr-i misil sabit olur. Bu evlilikten boşanma durumunda kadının iddet bekleme­si gerekir. Bu fâsid akid dolayısıyla iffet sabit olmaz ve bu kadın da ilk ko­casına helâl olmaz
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Nikâh Kıyarken Bir Şart Koşmak Veya Nikâhı Gelecek Zamana Bağlamak


Evlenme akdini yaparken karı-kocadan biri herhangi bir şart ile­ri sürer veya ikisinden birisi nikâhı gelecek zamana bağlarsa, yapı­lan akdin ve ileri sürülen şartın sahih ya da fâsid olduğu hususunda mezhebler muhtelif görüş beyânında bulunmuşlardır.

(37) Hanefîler dediler ki: Eşlerden biri, evlilik akdini yaparken bir şartileri sürerse, bu şart ya akde bitişik olur veya akid gelecek zamana bağlanır ki, bu bağlama da "eğer" anlamını taşıyan "in" ve benzeri edatlar­dan biriyle yapılır. Akde bitişik şartın örneği şudur: "Senin yanında gecele­memek üzere seninle evlendim." Akdin gelecek zamana bağlanmasının örneğiyse "Mehmed gelirse seninle evlendim" demektir. Birinci örnekteki gibi bir şart ileri sürülürse, kural gereği bu şart mutlak surette akdi etkile­mez. Sonra bu şart, akdin gereğindense, doğal olarak geçerli olur, aksi tak­dirde geçersiz olur, akidse sahih olur. Kadında evlenmeye şer'an engel olan bir durumun bulunmamasını şart koşmak, akdin gereği olan şartlardandır. Örneğin, "başkasının karısı olmaman şartıyla seninle evlendim" veya "baş­ka bir erkeğin iddetinde bulunmaman şartıyla seninle evlendim" veyahut "mu­hayyerlik hakkın olmaması şartıyla seninle evlendim" demek gibi. Nikâh akdinin sahih olması için kendisine dayanılan bu gibi şartlar, tabiatıyla sa­hih ve geçerlidirler. Kadının, erkeğin kendisine küfüv olmasını şart koşması da böyledir.
Akdin gereği olmayan şartlara gelince, bunları şöyle örneklendirebili-riz: "Seni üç talâkla boşamış olan kocana helâl kılmak şartıyla seninle evlendim" veya "akıbetini tâyin etme yetkisi senin elinde olması şartıyla se­ninle evlendim" veyahut "dilediğin zaman kendini boşaman şartıyla seninle evlendim" demek gibi. Bu tür şartlarla amel olunmaz. Ama yapılan nikâh akdi sahihtir.
Bize şöyle bir soru yöneltilebilİr: Sizler, erkeğin "kendini boşama yet­kisi sende olmak şartıyla seninle evlendim" diyerek boşama yetkisinin ka­dında olmasını şart koştuğu takdirde bu şartın fâsid olduğunu söylüyorsunuz. Ama bu şartı kadının kendisi ileri sürerse, şart sahih olur ve uyulması gere­kir. Peki, bu ikisi arasındaki fark nedir? Bu soruya verilecek cevap şudur: Aslında talâk (boşama) sadece kocaya özgü bir haktır. Bu hakkı kullanma yetkisi kadında değil, erkekte olmalıdır. Dolayısıyla bir erkeğin, hakkı ol­mayan bir yetkinin kadına verilmesini şart koşması veya kadın tarafından ileri sürülen böyle bir şartı kabul etmesi doğru olmaz. Çünkü bunda az da olsa doğal düzeni ters çevirme durumu sözkonusudur. Ne var ki, bu gibi bir şartı kabul etmek bazan karı-kocanın yararına olabilir; onların iyi geçinme­lerini, aralarındaki sevgi bağlarının artmasını sağlayabilir. İşte şeriat koyu­cu bu mülâhazalarla bu gibi şartları sahih ve makbul saymıştır, özellikle böylesine bir garanti unsuru bulunmadığından dolayı, çoğu kez kadın, ha­yatını bir erkeğinkiyle birleştirmekten korktuğu için, böyle bir şartı ileri sür­mek, sahih olduğu kadar, iki eş için yararlı da olur. îsâm hukuku, bir araya getirilmeleri sadece bu şartın gerçekleşmesine bağlı kalan bazı eşlerin bir araya getirilmelerini bu hükümle kolaylaştırmıştır, denebilir. Ama diğer taraftan, erkeğin kendiliğinden böyle bir şart ileri sürerek, kendi yetkisinde bulunan talâkı kadına devretmekle doğal düzeni bozma gayretine girmesini yasakla­mıştır. Erkeğin kendiliğinden bu şartı ileri sürmesi sahih olmaz. Ama kadınböyle bir şart ileri sürdüğü takdirde erkeğin bunu kabul etmesi sahihtir. Ni­kâh akdine bitişik şartlardan bîri de eşlerden birinin kendi şahsı veya başka­sı için üç gün, daha fazla veya daha az bir süre için muhayyer olmayı şart koşmasıdır. Erkek, "ben, ya da babamın üç gün muhayyer olması şartıyla seninle evlendim" der, kadın da "kabul ettim" cevabını verirse, nikâh ak­dedilmiş sayılır, ama şart geçersiz olur ve gereği yerine getirilmez. Nikâhta şart muhayyerliği olmadığı gibi görme ve ayıp muhayyerliği de yoktur. Gör­meden bir kadınla nikahlanan bir adamın kadını gördükten sonra akdi fes­hetme muhayyerliği yoktur. Aynı şekilde, ayıplı olduğu halde bu ayıbından habersiz olduğu bir kadınla evlenen kişi, kadındaki bu aybın farkına var­dıktan sonra akdi feshetme muhayyerliğine sahip olamaz. Ancak erkeğin ha­dımlık, kesiklik ve iktidarsızlık gibi ayıpları bu hükümden istisna edilmiştir. Kadının biri bir erkekle evlenir de sonra onun iktidarsız olduğunun farkına varırsa, nikâh akdini feshedip etmemekte serbest olur. Kadın, erkeğin peni­si veya teslisleri kopuk olduğunda da aynı hakka sahip olur. Ama bu say­dıklarımızın dışında kalan durumlarda ne kadın, ne de erkek muhayyerlik hakkına sahip değildir.
Bununla da anlıyoruz ki erkek, nikâh akdini yaparken kadının ayıplar­dan veya hastahklardan salim bulunmasını, ya da güzel veya bakire olması­nı şart koşar da akidten sonra kadının kör, kötürüm, alaca, dul veya çirkin olduğunu görürse; öne sürmüş olduğu şart geçersiz, fakat akid sahih olur. Akid yaparken kadının şehirli olmasını şart koşar da, akidten sonra köylü ve çiftçi olduğunu görürse, yine aynı hüküm sözkonusu olur. Şartı geçersiz­dir. Meğer ki bu kadın, bu kocanın küfvü (dengi) olmasın. Akde bitişik şar­tın anlamı, işte budur. Nikâh akdinin şarta bağlanmasına gelince; bu şart, geçmiş zamanla ilgilidir veya değildir. Geçmiş zamanla ilgiliyse, ihtilafsız ola­rak sahihtir. Çünkü bu şart geçmişte kalmıştır. Yalansa bile tahakkuk et­miştir. Örneğin adamın biri, diğerine "kızını oğlumla evlendir" diye teklifte bulunur, kızın babası da "kızımı başkası ile evlendirdim" cevabını verir, fa­kat oğlanın babası bu söze inanmayıp onu yalanladığı için kızın babası, "ben kızımı eğer başkasıyla evlendirmemişsem, senin oğlunla evlendirdim" der ve oğlan babası da bu evliliği iki şahidin huzurunda kabul eder ve bilâhare kı­zın, başkasıyla evlendirilmemiş olduğu açığa çıkarsa, yapılan bu nikâh akdi sahih olur. Çünkü her ne kadar kızın babası yalan söylemişse bile, bu şartı geçmiş zamana bağlamıştır. Bu gibi şarta bağlayışların nikâh akdine zararı dokunmaz.
Nikâh akdini gelecek zamanla ilgili bir şarta bağlamaya gelince; bu şar­tın vukuu muhakkaksa, yapılan nikâh akdi gerçekleşir ve bu şartın akde bir zararı da olmaz. Örneğin "güneş doğarsa seninle evlendim" veya "gece olursa seninle evlendim" demek gibi. Nikâh akdi, vukuu muhakkak olmayan bir şarta bağlanırsa, meselâ "kardeşim seferden gelirse seninle evlendim" deni­lirse, nikâh akdi geçersiz olur. Çünkü kardeşinin seferden geleceği muhakkak değildir. Koca, "eğer babam razı olursa seninle evlendim" der, babası da nikâh akdi yapılan mecliste hazır bulunup "razı oldum" derse, akid sa­hih olur. Akdi, babasının vukuu muhakkak olmayan rızâsına bağlaması, ni­kâha zarar vermez. Mecliste hazır bulunan yabancı biri için de "falan şahıs razı olursa seninle evlendim" dese, yine aynı hüküm sözkonusu olur. Mec­liste hazır bulunmayanbabasının rızâsını şart koşarsa, akid sahih olmaz. Mec­liste hazır bulunmayan yabancı bir kimsenin rızâsını şart koşarsa nikâh akdi, haydi haydi sahih olmaz.
Yarın veya perşembe günü veya bir ay sonra seninle evlendim diyerek nikâh akdini gelecek zamana bağlamak da, akdi vukuu muhakkak olmayan bir şarta bağlamak gibi olur ki, bu bağlayış sahih olmaz ve bu tarzda yapı­lan nikâh akdi gerçekleşmez.
Hanbelîler: Nikâhta ileri sürülen şartlar üç kısımdır:
1- Sahih şartlar: Bu, kadının kendi üzerine kuma getirilmemesini veyaevinden, ya da beldesinden çıkarılmamasını veya çocuklarından ya da ebe­veyninden ayrılmamasını veya kendi küçük çocuğunu emzirmeyeceğini şart koşması veya mehir olarak belli bir miktar nakit almayı, ya da mehrinden fazla miktarda nakit almayı şart koşmasıdır ki, bu şartların hepsi de sahih­tir. Uyulması gerekir. Koca, bu şartları yerine getirmemezlik edemez. Şayet muhalefet ederse; kadın dilediği zaman akdi feshetme muhayyerliğine sahip olur. Belli bir sürenin geçmesiyle de bu muhayyerliği düşmez.
Koca da kadının bakire, güzel, endamlı, soylu veya iyi duyup iyi gören biri olmasını şart koşar; ama nikâhtan sonra kadının dul veya çirkin, soysuz veya kör, ya da sağır olduğunu görürse, nikâh akdini feshetme muhayyerliğine sahip olur. Zîra Hz. Ömer buyurmuştur ki:
Hakların kesintiye uğradığı yer, şartların bulunduğu yerdedir." Evet, bu gibi şartların bağlayıcı olduğu hükme bağlanmıştır.
2- Akdi fâsid kılan fâsid şartlar: Bu şartların bazısı şunlardır:
Kocanın, evleneceği kadım, kendisini üç talâkla boşamış olan ilk koca­sına helâl kılmayı şart koşması veya kan ile kocanın önceki evliliklerinden doğmuş olan kızlarını birbirlerinin oğullarına mehirsiz olarak değiştirme usulüyle- nikâhlamayı şart koşmaları.
Nikâh akdini gelecek zamandaki bir şarta bağlamak. Örneğin, erkeğin "Perşembe günü gelirse..." veya "aybaşı gelirse..." veya "annen razı olur­sa seninle evlendim" demesi veya kadının "eğer babam razı olursa seninle evlendim" demesi gibi. Bu şartların hepsi fâsid olup akdi de ifsâd ederler. Nikâh akdini Allah'ın dilemesi şartına bağlamak, yani "Allah dilerse senin­le evlendim" demek,bu hükümdeiv istisna edilmiştir. Meselâ kadın "Allah dilerse, bu evlenmeyi kabul ettim" derse nikâh akdi fâsid olmaz. Nikâh akdi, geçmiş zamandaki bir şeye (şarta) bağlanırsa da akid fâsîd olmaz. "Eğer o benim kızımsa, onu sana nikahladım" veya "o, iddetini doldurmuşsa, sa­na nikahladım" deme durumunda hem isteyen ve hem de kızın babası, onun, kendisinin kızı olduğunu veya iddetini tamamlamış olduğunu biliyorlarsa, akid geçerli olur. Akdi gelecek zamana bağlamak, meselâ, "yarın olursa onu seninle evlendirdim" diyerek ileri sürülen bu şart fâsiddir ve akdi de ifsâd eder.
Nikâhı bir zamanla sınırlandırmak da böyledir. Buna mut'a nikâhı de­nir ki, ileride bu nikâh açıklanacaktır.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
3- Akdi ifsad etmeyen fâsid şartlar: Bu gruptaki şartlardan biri nikâh akdinde ileri sürülürse, akid fâsid olmaz, ama şartın kendisi geçersiz olur. Meselâ koca, kadına mehir vermemeyi şart koşarsa veya kasm (karılarla ge­celeme işinde eşitliğe riâyet etme) da kumasına daha fazla hak tanıyacağını veya evliliği devam ettirip ettirmemede kendi için muhayyerliği şart koşarsa veya kadının kendisi bu muhayyerliğin kendisinde olmasını şart koşarsa ve­ya velî, damat adayının (ya da vekilinin) mehri akid meclisine getirmesini, aksi takdirde nikâh akdinin yapılmayacağını şart koşarsa veya kadın koca­sının kendisiyle birlikte, sözgelimi sayfiyeye (yazlığa) gitmesini şart koşarsa veya kendi cam istediği zaman kocasının kendisini yatağa çağırmasını şart koşarsa veya kendini belli bir süreliğine kocasına teslim etmeyi şart koşarsa, bu şartların hepsi de hiç bir kıymet ifâde etmeyip geçersizdirler. Bunların akde hiç bir etkileri olmaz ve nikâh sahih olur.
Buraya kadar anlatılan şartların üç kısmı da akid esnasında veya akid-ten önce taraflar arasında ileri sürülürse, anılan hükümler işlemeye başlar.
Mâlikıler dediler ki: Nikâhta ileri sürülen şartlar dört kısma ayrılırlar:
1- Nikâh akdini bir şarta bağlamak. Bu şart tahakkuk etmese bile akde zarar vermez. Adamın biri "kızımı, eğer razı olursa, falanla evlendirdim" der ve falan da mecliste hazır bulunmaz ama olayı duyduğunda "razı oldum" derse, akid sahih olur. Aynı şekilde adamın biri, "eğer babam razı olursa, falan kadınla evlendim" der ve babası da mecliste hazır bulunmaz, ama duy­duğunda razı olursa akid sahih olur. Bu mesele evlenme akdinde icâbla ka­bulün derhal peşpeşe olmaları bahsinde de geçmişti. O kısımda, taraflar akid meclisinde hazır bulunmadıklarında kabulün icâbtan hemen sonra yapılma­sının şart olmadığı söylenmişti. Bu noktadan hareketle, Mâlikîlere göre ev­lenme hususunda vasiyette bulunmak sahih olmaktadır. Adamın biri "ölümümden sonra kızımın falana ait olmasını vasiyet ettim" der, kendisi için vasiyette bulunulan kişi, vasiyetçinin ölümünden sonra kabul ederse, nikâh akdi sahih olur.
2- Akdi ifsâd eden ve akde bitişik olan şartların koşulması. Bunlar bir­kaç tanedir:
a) Koca veya karı veya her ikisi veya kendileri dışındaki bir kimse için muhayyerliğin şart koşulması: Veli, "iki gün veya daha fazla, ya da dahaaz süreyle muhayyer olması şartıyla falan kadını seninle evlendirdim" derse sahih olmaz. Böyle bir şart ileri sürülürse, gerdekten önce akid feshedilir. Gerdeğe girilmişse, akid feshedilmez. Akid esnasında belli miktarda bir me­hir verileceği kararlaştınlmışsa, kadın bu mehri hak eder. Şayet mehrin miktan belirtilmemişse kadın, mehr-i misil alır. Mûtemed kavle göre muhayyerliğin sadece akid meclisinde şart koşulması, akde zarar vermez.
b) Mehrin belli bir zamanda getirilmesini şart koşmak: Velî, damat ada­yına (veya vekiline meselâ) "bu hafta sonuna kadar mehri getırmezsen, ar­tık aramızda nikâh akdi yoktur" der ve diğeri "bu şartınla beraber nikâhı kabul ettim" der ama mehri getirmezse, nikâh akdi gerdeğe girilmiş olsa da, olmasa da feshedilir. Mehri vâde bitiminden önce veya vâde sonunda geti­rirse nikâh akdi, gerdeğe girilmemişse feshedilir. Ama gerdeğe girilmişse fes­hedilmez.
c) Nikâh akdine aykırı bir şartın ileri sürülmesi: Meselâ adamın biri: "Kasm (kadınların yanında geceleme sayısında eşitliğe riâyet etme) da ken­disiyle kuması arasında adaletli olarak davranmamak veya geceleri değil de gündüzleri onun yanında yatmak veya mirasımdan pay almaması veya na­fakasının kendisine, ya da babasına âit olması veya işinin kendi elinde olma­sı şartıyla beni falan kadınla evlendir" derse bu şartların hepsi de akdin gereğinden olmayan (ve akde aykırı olan) şartlardır. Bu şartlardan biri ileri sürülürse, gerdeğe girmeden akid feshedilir. Gerdeğe girilmişse akid feshe­dilmez; mehr-i misil ödenerek sabit olur ve şart da geçersiz olur.
3- Nikâh akdine aykırı olmayan şartların ileri sürülmesi: Meselâ kadın, kendi üzerine kuma alınmamasını veya şu yerden çıkarılıp şu yere taşınma­masını veya kendi beldesinden çıkarılmamasını şart koşarsa, bu şartlar ni­kâh akdine zarar vermezler. Nikâh sahih olur. Fakat bu gibi şartların ileri sürülmesi mekruhtur. İleri sürülürse de uyulması mendub olur.
4- Riâyet edilmesi vâcib olan şartlar: Bu şartlara riâyet edilmemesi ha­linde karı veya koca, akdi feshetme muhayyerliğine sahip olurlar. Koca, ka-dınm kusurlardan salim olmasını şart koşarsa, meselâ kadının iki gözünün sağlam olmasını şart koşar da kadının iki gözünün veya bir gözünün kör ol­duğunu görürse, veya iki kulağının sağlam olmasını şart koşar da sağır ol­duğunu anlarsa veya baş kısmının sağlam olmasını şart koşar da kel olduğunu görürse veya bakire olmasını şart koşar da dul olduğunu görürse veya beyaz tenli olmasını şart koşar da esmer olduğunu görürse koca, muhayyer olur. Koca böyle bir şart ileri sürmez ama kadının velîsi onu kocaya tavsif ederse ve bu tavsif edişi de kocanın ona sormasından sonra olursa, yine ihtilafsız olarak koca, muhayyer olur. Aksi takdirde, yani koca sormadan velîsi kadı­nı tavsif eder de aksi çıkarsa, kocanın muhayyerlik hakkına sahip olup ola­mayacağı hususunda ihtilâfa düşülmüştür.
Şâfiîler dediler ki: Nikâh şarta bağlanırsa fâsid olur. Kendisine birkız çocuğunun doğduğu müjdelenen adamın, müjdeyi getirene, "eğer kız ise onu seninle evlendirdim" demesi halinde akid sahih olmaz. Meğer ki ger­çekten bir kızının dünyaya geldiğini bilsin. Bu durumda nikâh akdi, şarta bağlanmış olmaz. Zîra cümledeki "eğer" kelimesinin arapça karşılığı olan tahkik için kullanılan manasınadır.
Akde bitişik şartlara gelince, bunlar iki kısımdır:
1- Akdin gereği olmayan fâsid şartlar.
2- Sahih şartlar.
Fâsid şartlar, akdi ifsâd ederler. Meselâ kendisi zımmî olan bir erkeğin, evleneceği kadının müslüman olmasını şart koşması veya koca adayının, ev­leneceği kadının iddet beklemekte olmasını, ya da başka bir erkekten gebe olmasını şart koşması gibi. Bu tür şartlar, akdi ifsâd ederler. Aynı şekilde, kadın, kocanın kendisiyle cinsel temasta bulunmamasını şart koşarsa, bu şart da akdi ifsâd eder. Ama kocanın kendisi bu şartı ileri sürer ve kadın da bu­nu kabul ederse, nikâh akdi bâtıl olmaz. İki durum arasındaki fark şudur: Cinsel temas, kadına mahsus haklardandır. Kendisi razı olursa akid sahih olur. Hadım ve iktidarsız erkeğe razı olması halinde de, nikâh akdi aynı şe­kilde sahih olur.
Akdi ifsâd etmeyen şartlara gelince, bu, güzellik, bakirelik, hürriyet, beyazlık veya esmerlik gibi nikâh akdinin sıhhatine engel olmayan vasıfları şart koşmaktır. Bu gibi şartlar ileri sürüldüğünde şart sahih olur; akid de fâsid olmaz. Nikâh akdi yapılırken bu gibi bir şart ileri sürülürse, meselâ koca, "güzel veya bakire veya beyaz veya esmer olması şartıyla falan kadın­la evlendim" der, sonra da kadının, tam aksi bir niteliğe sahip olduğu anla­şılırsa, akîd sahih olur. Koca, muhayyer olur; dilerse kabul eder, dilerse fesheder. Koca, bir şart ileri sürer de kadının o şartta belirtilen niteliğe eşit, ya da daha üstün olan başka bir niteliğe sahip olduğu anlaşılırsa, nikâh akdi sahih olur, koca muhayyerlik hakkına sahip olamaz. Bu gibi şartların kadın tarafından ileri sürülmesi de aynı hükme tâbîdir. Meselâ kadın, kendisiyle evlenecek olan erkeğin yakışıklı olmasını veya bakir olmasını şart koşar da aksi çıkarsa, kadın muhayyer olur. Erkeğin bakir olması, o kadından önce başka bir kadınla evlenmemiş olması demektir.
Buraya kadar anlatılan şartlar, nikâh akdi dışında ileri sürülecek olur­larsa, kale alınmazlar. Velî, adamın birine "bu bakireyi seninle evlendirdim" der ve kadın dul çıkarsa erkek muhayyer olur. Sonra fesih gerdekten önce olursa, bu erkek, kadına mehir vermekle yükümlü olmaz. Kadın, diğer evli­lik haklarına da sahip olamaz.Ama fesih gerdek esnasında veya gerdekten sonra yapılırsa, erkeğin kadına mehr-i misil vermesi gerekir. İddet bekler­ken nafakasını, giyimini ve meskenini temin etmekle yükümlü olur. Bu yap­tığı masrafların bir kısmını alabilmek için, kendisini aldatan velîye müracaat etme hakkına da sahip olmaz.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Sonuç!!!

Sonuç!!!

Nikah çok önemli bir konudur herkes bunların detaylarını iyi bilmeli ve buna riayet etmeli ki nesillerimiz bozulmasın.eşimizle meşru ilişkiler kuruyoruz derken zinaya düşmeyelim.Çok korkmalıyız kardeşlerim çoook.Allah'u teala yardımcımız olsun
Allah'a emanet olun
 
H

hado77

selamün aleyküm

evlendiklerinde kaç yaşlarındalarmış. ve şimdi çocukları var mı?
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

BU konu sanki dağılmış durumda...
Bazı mahrem konuların ayrıntılarının yazılması hoş olmamış...:a43:
Yönetimdeki kardeşlerimizden ricam:
Bir an önce düzeltilmesi...
Allaha eamnet olun...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Mahrem konuları yazmak, hoş olmamış olsa idi herhalde alimlerimizde bu konlarda birşeyler yazmayacaklardı.Bizlerde kendi kendimize doğru yanlış bazı çareler bulacaktık herhalde.Ama madem alilerimiz bu konularda birşeyle yazmış bizde derdi olanlara aktaralım ve faydalanalım inşaAllah.
Konunun önemine binaen tekrar yazma gereği duyuyorum!!!Eşimizle meşru ilişkiler kuruyoruz diye düşünürken zinaya düşmüş olmamak için nikah konusunda daha detaylı bilgileri inşaallah öğrenelim ve öğretelim çünki günümüzde nikahı düşüren sebepler malesef işleniyor ve insanlar farkında değil
Selametle kalın
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt