Mâlikîler dediler ki: Bir kimse, üç talâkla boşanmış bir kadını ilk kocasına helâl kılmak amacıyla nikahlarsa, yapılan nikâh akdi fâsid olur. Gerdeğe girmekle akid sabit olmaz. Aksine gerdekten önce de olsa, sonra da olsa araları tefrik edilir. Hülle yapma şartıyla bu kadınla evlenirse akid, talâksız olarak fesholunur. Çünkü nikâh akdi baştan beri varolmamıştır. Hülle yapmayı şart koşmaz ama, nikâh akdinden sonra bunu ikrar ederse, yine aynı şekilde akid, talâkla fesholunur. Nikâh akdinden önce bu ikrarda bulunur, sonra da kadını nikahlarsa, akid, talâksız olarak fesholunur. Nikâh akdi yapılırken de böyle birikrârda bulunursa aynı hüküm sözkonusu olur. Bazıları derler ki: Mutlak surette hulleciyle kadının arası, bâin bir talâkla tefrik edilir. Bu kadının ilk kocasına helâl olup olmamasında önemli olan, ikinci erkeğin niyetidir. Hülle yapmaya niyet etmişse, akid fâsid olur. Böyle bir niyeti yoksa, akid sahih olur. Boşayan erkekle boşanan kadının niyetlerine gelince; ikinciyle evlenmeyi sırf hülle maksadıyla yapmış olsalar bile bunun önemi yoktur. Çünkü artık boşama yetkisi ikinci kocadadır. Hülle yapmaya niyet ederse, evlilik binasının temelini oluşturan bir şartı terketmiş olur. Bu şart da, evliliğin asıl amacı olan, eşlerin bir arada yaşamalarının sürekliliğidir. Bir kimse, hülle maksadıyla bir kadınla evlenip cinsel temasta bulunursa, bu kadın ilk kocasına helâl olmaz. İkinci koca (hulleci) akid esnasında takdir etmiş olduğu mehri, cinsel temasta bulunduğu gerekçesiyle kadına vermekle yükümlü olur. Bu hususta ihtilâf yoktur. Hülleyi nikâh akdinde şart koşarsa, kadınla temasta bulunduğu takdirde ona önceden belirttiği miktardaki mehrini (mehri müsemmâsını) vermesi, esah kavle göre gerekli olur. Aynı şekilde, kadınla hülle niyetiyle evlenir ve kadın kendisini beğendiği takdirde onu tutup boşamamaya niyet ederse, önceki gibi nikâh akdi fâsid olur. Cinsel temas yapılsa bile ilk kocasına helâl olmaz. Başkasıyla geceleyen boşanmış bir kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Ancak bu kadın, kendisini hülle niyeti olmaksızın nikahlayan bir kocayla evlenirse, ilk kocasına helâl olur. Tabiî bu da bazı şartların gerçekleşmesiyle mümkündür:
1- İkinci koca baliğ olmalıdır.
2- Penisinin başı, veya başı yoksa, baş kadar bir kısmı kadının vagina-sına girmelidir. Bundan daha kısa bir kısım girerse, kadın ilk kocasına helâl olmaz. Kadın, penisin, mak'ada sokulmasıyla ilk kocasına helâl olmaz. Ayrıca ikinci koca, kadınla cinsel temasta bulunurken, vaginaya girdirmezden önce olsun, vaginaya girdirdikten sonra olsun, penisinin mutlak surette uyanıp kalkmış olması gerekir. Meselâ penisini uyanıp kalkmaksızın vaginaya girdirir, girdirdikten sonra (vaginadayken) uyanıp canlanırsa temas sahih olur. Penisin tam olarak uyanıp kalkması şart değildir, ama mutlaka vagina içine girdirilmesi gerekir. Vaginanın üstüne koymak yeterli olmaz. Penise, temas esnasında kalın bir bez sarmamahdır. Ama iki tenasül organının ısılarının birbirine geçmesine engel olmayan ince bir bezin penise sarılmasıyla yapılan temasın sahih olup olmayacağı hususunda ihtilâf vardır. Kuvvetli görüşe göre bu durumda yapılan cinsel temas, kadının ilk kocasına helâl olması açısından yeterli olur. Kadınları gebe bırakmaktan sakınmak için zamanımızda penise takılan kılıf da bu ince bez hükmündedir. Kılıf takılarak yapılan cinsel temasla da kadın, ilk kocasına helâl olur. Cinsel temas esnasında menininakması şart değildir. Mâlikîlerin, cinsel temas esnasında mutlaka meni akmasını şart koştukları yolunda Hanefî kitaplarında yer alan ifâdeler doğru değildir.
Testisleri kopuk olup sadece penisi bulunan erkeğin, penisini vaginaya girdirmesiyle ve kadının da bu durumu bilmesi şartıyla yine ilk kocasına helâl olur. Çünkü kadın, bu durumu bilip razı olursa, nikâh akdi bağlayıcı olur. Ama bu durumu bilmezse, nikâh akdi kusurlu ve feshe kabil olur. Bu nikâha dayanılarak yapılan cinsel temas dolayısıyla kadın, ilk kocasına helâl olamaz.
3- İkinci koca müslüman olmalıdır. Müslüman bir erkek, ehl-i kitabtan olan karısını üç talâkla boşar, sonra kitabî bir erkek onunla evlenip bilâhare ayrılırsa, bu kadın, müslüman olan ilk kocasına helâl olmaz. Ama Hanefî-ler bu görüşe muhaliftirler.
4- Kadında ve kendisiyle evlenen ikinci kocada cinsel temasa engel şer'î bir özür bulunmamalıdır. Meselâ kadın, hayızlı veya nifaslı olmamalıdır. Bu kanamaları kesilmiş olduğu halde henüz gusletmemiş olması da cinsel temasa engeldir. Veya her ikisi, ya da birisi Ramazan orucu, yahut muayyen adak orucunu tutuyor durumda bulunmamalıdır. Bu durumlarda cinsel temas yapılsa bile kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Bazıları bu durumda yapılan cinsel temasın, kadını, kendisini boşamış olan ilk kocasına helâl kılacağını söylemişlerdir. Ama ikisi veya biri, nafile orucu tutuyor, ya da farz veya muayyen adak orucunu kaza ediyorken yaptıkları cinsel temas, kadını ittifakla ilk kocasına helâl kılar.
5- Her ikisi veya birisi, yaptıkları cinsel teması inkâr etmemelidir. Erkek ya da kadın, yapılan cinsel teması inkâr ederse, kadın ilk kocasına helâl olmaz.
6- Kadın, cinsel temasa dayanamayacak kadar küçük yaşta olmamalıdır.
1- Kadın, cinsel temasın vukûbulduğunu bilmeli ve hissetmelidir. Kadın, uyumaktaysa veya baygın vaziyetteyse, ya da idrâk edemeyecek derecede deli olursa ilk kocasına helâl olmaz. Ama ikinci kocanın, cinsel temasın vukûbulduğunu bilmesi, mûtemed görüşe göre şart değildir. Kendisi deli veya hissetmeyecek derecede uyku halindeyken bile temasta bulunursa, bu teması, kadını ilk kocasına helâl kılar.
Şâfîîler dediler ki: Adamın biri, başkasının üç talâkla boşamış olduğu bir kadını, ilk kocasına helâl etmek maksadıyla nikahlarsa, yaptığı akid şu şartlarla sahih olur:
1- İkinci koca, kadını sahih bir akidle nikâhlamahdır. Akid fâsid olur veya şüphe sonucu kadınla cinsel temasta bulunur, ya da zina ederse, bu kadın ilk kocasına helâl olmaz. Çünkü Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Bundan sonra kadın, başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz..Açıkça görüldüğü gibi burada sahih akid sözüyle, sahih nikâh akdi kasdedilmektedir.
2- İkinci koca, nikâh .akdini yaparken, hülle yapmayı sözlü olarak şart koşmamahdır. "Kendisini boşamış olan ilk kocasına helâl kılmak amacıyla falan kadınla evlendim" veya: "Kendisiyle temas yaptığımda boşamak veya onun bâin talakla boşanması üzerine falan kadınla evlendim" derse, akid bâtıl olur. Bu fâsid akde dayanarak yaptığı cinsel temas dolayısıyla kadın, ilk kocasına helâl olmaz. Herhangi bir şart koşmaksızın kadım nikâhlar, ama ilk kocasına dönmesi için kadını boşayacağını niyetinde tutarsa, bu mekruh olur.
3- İkinci kocanın, lezzet alma zevkine sahip olduğu tasavvur olunabil-melidir. Meselâ çocuk olsu. bile, cinsel teması arzulayan biri olmalıdır. Baliğ olması, temas esnasında menisinin akması ve akıllı olması şart değildir. Deli bir erkek, sahih bir akidle nikahlandıktan sonra cinsel temasta bulunursa, bu kadın ilk kocasına helâl olur. Boşanmış olan bu kadın zımmî ise, kendisini nikahlayan ikinci kocanın (hullecinin) müslüman olması şart değildir. Müslüman bir erkek, karısını boşadıktan sonra karısı zımmî bir erkekle evlenir, zımmî erkek de cinsel temastan sonra kendisini boşarsa bu kadın, (müslüman olan) ilk kocasına helâl olur. İkinci kocanın hür olması da şart değildir. Boşanmış bir kadın, bir köleyle evlenir ve kölenin efendisi de bu evliliği onaylarsa sahih olur.
Kadının cinsel temasa dayanıklı olması şart değildir. Emsalleriyle cinsel temasta bulunulmayacak kadar küçük yaştaki bir kadın üzerine sahih nikâh akdi yapıldıktan sonra vaginasına penisin başı girdirilirse, bu kadın, kendisini boşamış olan ilk kocasına helâl olur. Cinsel temasın lezzetini bilmeyen ve kendi emsallerinin, kadınlarla cinsel ilişkide bulunmadığı erkek çocuğunun durumu bundan farklı olup, onun yapacağı cinsel temas dolayısıyla kadın ilk kocasına helâl olmaz. İki durum arasındaki fark şudur: Üç talâkla boşanmış kadına başka bir erkeğin cinsel temasta bulunmasından amaç; er-kekleri,karılarınıüçtalâklaboşamaktannefret ettirip uzaklaştırmaktır .Bu uzaklaştırma ve nefret ettirme de, küçük yaştaki kadını ellemek ve penisin başını onun vaginasına girdirmekle gerçekleşmektedir. Bu temasta bulunanların, biribirlerinin balçıklarını tatmaları şart değildir. "Ey kadın, sen onunbalcı-Iından, o da senin balçığından tadıncaya kadar" hadîs-i şerifinden maksat, cinsel temasın kendisidir. Çünkü lezzetten, çoğunlukla cinsel temas anlaşılır.cinsel temasla penis vaginanın içine girmelidir. Öyle ki, penisin başı, bekâret zarının ötesine kadar gitmelidir. Kadın bakire olup da, erkek penisini zarım yırtmaksızın ve bekâretini gidermeyecek şekilde vaginaya girdirir-se, bu yeterli olmaz. Zîra gerekli oları, penisin başının, bekâret zarının ötesine gidecek kadar vagina içine girmesidir. Bazılarına göre bu kadarı da yeterliolur. Kadınla mak'adtan temas yapıldığı takdirde bu temas, onu ilk kocasına helâl kılmaz. Erkek, menisini kadının vaginasına cinsel temastan başka bir yolla akıtırsa, bu da kadını ilk kocasına helâl kılmaz. Penisi kesik bir erkek, penisini vaginanın üstüne koyup da sevişerek menisini vaginaya akıtırsa, kadın yine ilk kocasına helâl olmaz. Ama testisleri kopuk bir erkek, kadınla temasta bulunursa, bu temas kadını ilk kocasına helâl kılar.
5- Penis sertleşmiş vaziyette olmalıdır. Sertleşmediği halde, erkek kendi eliyle tutarak vaginaya gİrdirirse, kadın ilk kocasına helâl olmaz. Penisin tam olarak kalkmış olması şart değildir. Ayrıca temas yaparken cinsel organları arasında örtü, perde ve kılıf gibi engellerin bulunmaması şartı aranmamaktadır. Erkek, penisine bir bez sararak vaginaya girdirirse sahih olur. Hele hele ince bir Örtü olan ve kaput dîye bilinen kılıfı penisine takarak öylece temasta bulunursa, bu kadın önceki kocasına haydi haydi helâl olur. Cinsel temasın hayız, nifas ve ihram gibi yasaklar dolayısıyla memnu bir temas olmaması da şart değildir. İlk kocanın, nikâh akdinin fâsitliği dolayısıyla hülle yapma zorunluluğunun düşmesine dâir son bir konu da şudur: Adamın biri, bir kadını Şafiî mezhebine göre fâsîd olan bir akidle nikahlayıp (meselâ iki fâsık şahidin huzurunda nikâhlar veya fâsık velî tarafından bir kadın kendisine nikâhlanırsa) sonra da bu kadınla gerdeğe girip karı-koca hayatı yaşar ve bilâhare üç talâkla boşarsa, araya hulleci koymaksızın bu karısıyla yeni bir evlenme akdi yapabilir mi, yapamaz mı? Çünkü ilk nikâh akdi fasittir ve bu nikâhın ortadan kaldırılması, talâk (boşama) sonucunu doğur-.maz. Evet bu erkeğin, boşadıktan sonra araya hulleci koymaksızın karısıyla yeniden evlenme akdi yapması mümkün olur mu, olmaz mı?
Şafiî mezhebinin müftâbih görüşüne göre bu erkek, araya hulleci koymaksızın ilk karısıyla yeniden evlenme akdi yapamaz. Hülleyi düşürmek için ilk nikâh akdinin fâsid olduğunu gerekçe edinerek fetva vermek sahih olmaz. Evet, ilk nikâh akdi iki fâsık şahidin huzurunda yapılır veya velisiz yapılırsa ve bu durum eşlerin ikrarıyla, ya da beyyineyle tesbit edilirse, hüküm şu olur: Kadı, Allah hakkı olarak değil de karı-koca hakkı olarak, hulleciyi araya koymaksızın yeni bir nikâh akdi yapmalarına hükmedebilir. Sözgelimi ilk nikâh akdinde kadına verileceği bildirilen mehir (mehr-i müsemmâ) o kadının mehr-i mislinden az olur da, kadın nikâhın fâsid olduğunu iddia ederek mehr-i mislini almak ister ve bu durum da tesbit edilirse, kadın mehr-i misil alma hakkına sahip olur. Aynı şekilde koca, gerdeğe girmeden karısını üç talâkla boşar ve kadının bu nedenle hak edeceği yarı mehri vermemek için ilk nikâh akdinin fâsid olduğuna dâir beyyine getirirse, kadı, onun lehine hükmeder. Bu durum tesbit edilir ve kadı da bu^olda hüküm verirse, buna bağlı olarak hülle yaptırma zorunluluğu da ortadan kalkar. Her iki durumda da koca, araya hulleci koymaksızın karısıyla yeniden evlenme akdi yapabilir.