Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ABDÜLHAMİD ve YAHUDİ (1 Kullanıcı)

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Abdülhamîd ve Yahudi(*)


Abdülhamîd'i küçültmek, çürütmek, baltalamak ve engellemek isteyen her cereyanın ön planında kim bulunursa bulunsun arka planında daima «Yahudi»yi aramak lazımdır. Abdülhamîd'in en büyük düşmanı ne Ermeni, ne Moskof, ne İngiliz ne de kök alakasını kaybetmeye başlayan yarı aydın Türkler zümresiydi. Onun gizli planda baş düşmanı sadece Yahudi...
Yahudi'nin Abdülhamîd'den alıp veremediği ve ona ne yüzden düşman kesildiği üzerinde düşünmek ve sebep aramak yersizdir. Bu sualin cevabını bizzat Yahudi, Yahudi'nin tipi ve seciyesi verir. Yahudi'nin ne olduğunu bilen, onun Abdülhamîd'e niçin düşman olduğunu da bilir.
Yahudi, tek bir cümleyle; dünyada dinî, millî ve fikrî birlik adına ne varsa onu lif lif çözmeye , bozmaya, harabetmeye me'mur, bozguncu ve fesatçı tipidir. Kısacası, Yahudi belli başlı bir ruh saiki yüzünden müstakil bir devlet teşkil edememiş ve bütün dünya milletleri içine yayılmış olan kavminin fert fert menfaatini koruma, bunun için de bu menfaate karşı gelecek her çeşit bütünlüğü parçalama rolündedir.
Yahudi'nin izah ve tespiti mevzuumuzun dışında bir keyfiyet olsa da, davamızın şûmulü, o şumûl içinde Yahudi'nin rolü bize bu vazifeyi yüklemekte ve doğrudan doğruya Yahudi kurbanı olan Abdülhamîd Hân gibi bir hükümdarın siyasî, içtimaî, ferdî ve tarihî problemini çözmekte en mühim unsuru teşkil etmektedir.
(*) Necip Fazıl Kısakürek, "Ulu Hakan II. Abdülhamîd Han" Adlı Eserinden


Devamı BARAN Dergisi 104. Sayıda...
 

alisay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
277
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH razı olsun. bu tür bilgilere ve daha fazlasına ihtiyacımız var.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
ALLAH razı olsun. bu tür bilgilere ve daha fazlasına ihtiyacımız var.

uluHAKAN ABDÜLHAMİDİ ANLAMAK TARİHİ ANLAMAKTIR..DOSTU VE DÜŞMANI ABDÜLHAMİDİN DOSLARI VE DÜŞMANLARINA BAKARAK TESBİT EDEBİLİRSİNİZ..O BİR TORNUSOL KAĞIDI..GERÇEK MÜSLÜMANLA SAHTEKARI AYIRDETMENİN...Allahcc e emanet ol...
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Sultan II. Abdülhamid’in şahane cevabı

Osmanlılar, Yahudi gözünün Filistin’de olduğunu biliyorlardı. Özellikle Sultan II. Abdülhamid, Filistin’i Yahudi yerleşimine kapatmak için tedbirler almıştır.
Mesela 1882’de Kudüs Mutasarrıfına bir ferman göndererek Rus, Romen ve Bulgar pasaportu taşıyan Yahudilerin Filistin’den toprak almalarını, hatta Kudüs’e girmelerini engellemesini istemiştir.
Fakat Yahudiler çeşitli Avrupa ülkelerinin pasaportlarıyla gelmeyi sürdürmüşler, bunun üzerine Padişah, Filistin’i ziyaret etmek isteyen turistlerin üzerlerinde dini kimliklerini belirten bir sefer izni bulundurmalarını şart koşmuştur.
Bu tedbirler Filistin’e Yahudi göçünü biraz frenlemiş, ancak tamamen durduramamıştır…
Zaten Avrupa’nın egemen güçlerine bu kadarı bile aşırı geliyordu. Osmanlı bölgeden kovulmalı, ondan sonra istendiği gibi at oynatılmalıydı.
Buna rağmen Sultan II. Abdülhamid’e bir fırsat daha verdiler. Kendini Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasına adayan gazeteci Theodor Herzl’i Padişah’la görüşmek üzere birkaç kez İstanbul’a gönderdiler.
Herzl, sıradan bir taşra gazetecisi değil, bir Yahudi ideologuydu. 21-31 Ağustos 1897’de Basel’de topladığı “I. Siyonist Kongresi”nde yaptığı konuşma herkesi heyecanlandırmış, keselerin ağzı “Filistin’de Yahudi Devleti” özlemi çerçevesinde açılmıştı.
Bu Kongre de ayrıca “Hedef ve Yöntem” de belirlenmişti.
Bundan sonra Avrupa’da örgütler kuruldu, fonlar oluşturuldu. Toplanan paralarla Filistin’de yaşayan Araplardan geniş topraklar satın alındı.
Sonradan Herzl İstanbul’a geldi ve 19 Mayıs 1901 tarihinde Sultan II. Abdülhamid’le ilk görüşmesini yaptı.
Yaklaşık olarak dedi ki: “Yahudiler Avrupa gıda borsasını ellerinde tutuyor ve çok para kazanıyorlar. Ben onların temsilcisiyim. Eğer bize Filistin’de bir yurt parçası verirseniz tüm dış borçlarınız ödeyebiliriz.”
Theodor Herzl’i birkaç kez oyalan Padişah, sonunda şu şahane cevabı verdi:
“Odalar dolusu altın verseniz bile vatanımın bir karış toprağını satmam!”
Bu cevap hem Sultan II. Abdülhamid’i tahtından edecekti, hem de Osmanlı Devleti’nin parçalanması kararını pekiştirecekti.
Filistin’e Yavuz’la gelen Osmanlı hâkimiyeti (ya da daha doğru bir deyişle (“hâdimiyet=kutsal beldelerin hizmetkârlığı) 13. yüzyılın sonundan 19. yüzyılın ortalarına kadar sürdü.
Bu dönem Filistin’i, Gazze’si, Kudüs’ü ile bütün bölgenin barış ve huzur içinde yaşadığı dönemdir.
İsrail eski Başbakanlarından Bayan Golde Meir’e işte buna dikkat çekmiş, daha önce yayınlanan bir yazımızın girişindeki can alıcı soruyu bu sebeple sormuştur:
“Osmanlı’nın bir çavuş onbeş yeniçeri ile yüzyıllar boyu barış içinde yönettiği bölgeyi biz elli yıldır kan deryasına döndürdük. Onlarda olup da bizde olmayan nedir?”
Söyleyeyim: Sizde “adalet” yoktur, “hürmet-merhamet” yoktur, “şefkat-hoşgörü” yoktur.
Osmanlı’da bunlar vardı. Bu yüzden kurtla kuzu yan yana yürürdü.

Hayat gele gele 20. yüzyıla geldi… Batının ufunetinden çıkan Birinci Dünya Savaşı’nın narına biz de yandık. Bir anda kendimizi öyle bir “Nemrut Ateşi”nin içinde bulduk ki, Balkanlar, Çanakkale, Gazze ve Sina cephelerindeki şanlı direnişimiz bir işe yaramadı. Savaştan yenik çıktık.
İngiltere temsilcisi Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi M.F.George Picot 1916’da imzaladıkları “Sykes-Picot Antlaşması” ile bizi paramparça etmeye karar verdiler: Anlaşmaya göre Osmanlı Devleti yıkılacak, tüm toprakları İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştırılacaktı…
Bu yağmadan Filistin’e uluslararası bir statü düştü. Tabii bu Filistin’i Yahudi yerleşimine açmanın “ilk adım”ydı. Bir yıl sonra (1917) İngiltere Dışişleri Bakanı James Balfour, Yahudilerin lideri Edmond De Rothshild’e gönderdiği bir mektupta niyetini açıkladı: “İngiltere Hükümeti, Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerini hararetle destekliyor.”
Artık “İsrail Devleti”nin yolu açılmıştı. Gerisi hızla gelecekti…

1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin’den çekilmek zorunda bırakıldı. Böylece bölge İngiliz hâkimiyetine girdi.
Bu kez Filistin’i işgal eden Yeni Haçlı Ordusu’nun kıyafetleri farklıydı gerçi, ama aynı amaca hizmet ediyorlardı. Amaç Müslümanları bölgeden atmak ve bölgedeki yeraltı kaynaklarına sahip olmaktı.
Bunun için de barış değil çatışma ortamı gerekliydi. Nitekim Araplarla Yahudilerin çatışması için fazla beklemek gerekmedi. Bölünmelerle gerginliklerin hemen arkasından çatışma geldi. Osmanlı yönetimi döneminde “dostça” yaşayan komşular İngiliz hakimiyeti döneminde birbirlerine girdiler. Bir yandan da Yahudi göçü teşvik ediliyor, iki bin sene dünyanın muhtelif yerlerinde “vatansız” yaşayan Yahudiler akın akın Filistin’e geliyordu. Nazilerden kaçan Alman Yahudileri de Filistin’e yerleşince bölgedeki Yahudi nüfus patlama yaptı: Toplam nüfusun dörtte birine ulaştı.
Gerisi malum: 1948’de İngiltere ile ABD’nin kayıtsız-şartsız desteğiyle Filistin’in bir bölümünde İsrail kuruldu.
Böylece Filistin için “Hicran Devri” yeniden başlamıştı. “Kemal”ine kadar sürüp “zeval” ile son bulacaktır…
Zira hep böyle olmuştur.


Yavuz Bahadıroğlu - Vakit
 

alisay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
277
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
firavunların, ebu cehillerin, ibni sebelerin takipçileri olduğu gibi,
HZ MUSA'NIN (A.S), HZ. MUHAMMED'İN (S.A.V), HZ ÖMER'LERİN (r.a)TAKİPÇİLERİDE VARDIR.

Osman gazi'ler,El Kassam'lar,Hasıl ı Kelam'lar, senatör'ler,alisay'lar ve diğerleri bunun en büyük örneği
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Evet bize kızıl sultan diye tanıtmak isteyenlere güzel cevaplar geldiii...abdülhamit bizim ulu hakanımız...allah razı olsun guzel bilgiler...
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
selamünaleyküm
Elinize ve emeğinize sağlık Allah razı olsun gerçekten çok güzel ve faydalı bir paylaşım...
Ben de birçok bilgiyi sayenizde öğrendim...devamını bekliyorum inşaALLAH...
selam ve dua ile kalın....
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
selamünaleyküm
Elinize ve emeğinize sağlık Allah razı olsun gerçekten çok güzel ve faydalı bir paylaşım...
Ben de birçok bilgiyi sayenizde öğrendim...devamını bekliyorum inşaALLAH...
selam ve dua ile kalın....

Allahcc yar ve yardımcınız olsun..
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
firavunların, ebu cehillerin, ibni sebelerin takipçileri olduğu gibi,
HZ MUSA'NIN (A.S), HZ. MUHAMMED'İN (S.A.V), HZ ÖMER'LERİN (r.a)TAKİPÇİLERİDE VARDIR.

Osman gazi'ler,El Kassam'lar,Hasıl ı Kelam'lar, senatör'ler,alisay'lar ve diğerleri bunun en büyük örneği

bütün ÜMMETİ MUHAMMED...İNŞAALLAH..
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
İspanya'dan kovulduktan sonra memleketimize giren, Muhteşem Süleyman-ı Kanuni'nin haremine kadar sokulan, orada baş gözde makamına kadar yükselen ve ilk iş olarak (Yasef Nasi)nin şahsında kendi kavmini hakim kılmaya bakan Yahudi, duraklama, alçalma çığırlarımızın türlü sebepleri arasında en sinsi, fakat en tesirli rolü oynamış birçok gizli ve açık müessesesiyle tereddimize yardım etmiş ve nihayet Abdülhamîd'in zatında dinî ve millî en kuvvetli birlik temsilcisini gördüğü için bütün gücü ve olanca hain metoduyla onu yıkmaya çalışmış ve sonunda da muvaffak olmuştur.

Onun içindir ki, ermeni isyancılarından, Midhat Paşa ilericiliğine, İngiliz politikasından Moskof ihtiraslarına kadar, perde arkasından itici, sürücü, güdücü ve körükleyici daima Yahudi'dir.

O, kah İngiltere başvekili (Lord Bikonsfild) isimli (Dizraeli)nin şahsında safkan, kah Alman birliğinin kurucusu Türk düşmanı (Bismark)ın hüviyetinde yarım kan (Bismark 3/4 Yahudidir) olarak hep sahnededir; ve o zaman memleketimizde basit bir Galata bankeri tipinden, doktor paşasına veya Mason kulübündeki «Üstad»a kadar hep aynı roldedir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Yahudi'nin münhasır ve mücerret, kendisininkinden başka her birliğe düşman olmaktaki ezelî ve ebedî memuriyetini şundan anlayalım ki, yeryüzüne parayı getiren ve kapitalizmayı icad eden kendisi; sonra bu kapitalizma yabancı ellerde terakki etmeye başlayınca ona karşı komünizmayı keşfeden yine kendisi, daha sonra komünizma Rusya'da birlik manzarası belirtince bu defa onu fikirde ve siyasette tepelemek isteyenlerle birleşen yine kendisidir. Yahudi kapitalizmasını tek malikiyet halinde isimlendirmek imkansızdır, ama komünizmayı (Karl Marx)ın şahsında, ona en büyük fikir darbesini vuran (spiritüalist) cereyanı da (Henri Bergson)un hüviyetinde teşhis etmek gayet kolaydır. Bunların ikisi de baş örnek Yahudi'lerden...

Böyleyken Yahudi (Marx) Yahudi'yi «çıfıt» diye anarken, Yahudi (Bergson) maddeciliğe «insanoğlunun en büyük dalâleti» yaftasını yakıştırır.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Biri, en büyük Yahudi icadı kapitalist düzeni, tam buhran ve illet demine geldiği zaman daha illetli bir dünya görüşü ile yıkmaya, böylece beşerî nizamları alt üst etmeye bakar, öbürü de buhran ve illeti tasdik ve fakat şifasını başka yerde tespit ederek yıkıcılığı yıkmaya koyulur, bu arada üçüncü bir Yahudi (Froyd) ise insan ruhunu hiç bir sisteme inanmayacak, bağlamayacak şekilde süflîleştirir.

İşte Yahudi mimarisi!.. Birinin yaptığını öbürü bozsa da müşterek gayeleri milletleri ve onların her türlü fikir ve duygu birliklerini bozmaktır.

İşte bu Yahudi, yüce Müslüman ve ulu Türk Abdülhamîd'in karşısına çıkmış, kendisini göstermeyerek pusuya yatmış ve ta onu düşürünceye kadar her şeyi, Abdülhamîd'in merhameti ve tevekkül sever şahsı da dahil, istismar etmiştir.

Yahudilerin müesseselerinden bahsettim. Evet, bilinen ve bilinmeyenleriyle asıl tahripçi roller Yahudi sevk ve idaresi altında bu müesseselerdedir.

Onların başında Masonluk, dönmelik, kozmopolitlik, Batı emperyalizminin türlü ajanlıkları, körü körüne Batılılaşma cereyanları, taklit temayülleri, millî kökten soğutma psikolojisi, ahlak bozuculuğu, ruh pörsütücülüğü ve daha neler vardır. Sahte inkılaplar onların eseri, ruhî ve iktisadî ihtilaller onların «veled-i zina»larıdır.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Eserimizin başında Abdülhamîd'i «miftah-anahtar şahsiyet» olarak göstermiş ve ona ait bahsin açmayacağı kapı bırakmayacağını belirtmiştim. İşte Abdülhamîd'in şahsiyetindeki derinlik ve genişliği meydana çıkaran en manalı nokta... Abdülhamîd Yahudiliği bütün tarihî ve ruhî (misyon-memuri-yet)iyle gördü, tanıdı, onun şerrinden sakınmak için her şeyi yaptı; ve onlardan birçoğunu (Doktor Marko Paşa misali) öz sarayında kıymetlendirdiği halde, birlik olarak kötülük yapmalarına mâni her tedbiri sonuna kadar aldı.

Her şeyden evvel, Yahudi servet ve nüfuzunun muhafızlığından ibaret ve kardeşlik yaftası altında din ve milliyet yıkıcı bir teşekkül olan dünya çapındaki Masonluk ocağını, Türkiye'de söndürecek derecede sıkı takibe uğrattı, Masonluğun İslâm gözüyle küfürden başka bir şey olmadığı hakkında fetva çıkarttı; ve onu bütün memlekete dinsizlik ocaklarının başı olarak tanıttı. Mustafa Reşit, Âli ve Fuat Paşalardan başlayarak, Midhat Paşa, Şinasi, Namık Kemal gibi Yahudi propagandası ile kahramanlaştınlmış tiplerin, hususiyle ilk Mason Padişah ağabeyi Sultan Murad'ın misali onda, bu ocağa ait kıymet hükmünün müşahhas örneklerini yaşatıyor ve Türk vatanının beklediği gerçek kahramanlar adına içini ürpertiyle dolduruyordu. Yahudiler Türkiye'de malî, ticarî ve iktisadî sahalarda görünmez şekilde ruhî planı faaliyetlerine zemin yapmış, Abdülhamîd'e karşı her cereyan ve hareketi, edebiyatından, siyaset ve ekonomisine kadar besler ve geliştirirken bir aralık açıktan açığa, müthiş bir siyasî taarruza geçtiler. Kendilerine Filistin'de bir yurt istemeye kadar vardılar. Tahsin Paşanın hatıralarından takip edelim:
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
«-Sultan Hamid'in "emniyetsizlik" esasından mülhem olan siyaseti Siyonistlik meselesinde pek bariz bir surette tebarüz etmişti. Türkiye'de bir Yahudi yurdu tesis etmek öteden beri Siyonist âlemin büyük gayelerinden biriydi. Siyonistler bu gayeye vusul için bir kaç defa faaliyete geçmişler ise de hiç birinde muvaffak olamamışlardı. Her defasında Sultan Hamid bu yeni hamle ve teşebbüsün maksat ve neticesinden şüphelenerek işi geçiştirmişti. Bir aralık İstanbul'a Avusturya Musevilerinden ve Siyonistlerin erkanından bir zat geldi, tercüman Münir Paşayı görerek Kudüs'te bir Musevi yurdu tesisine müsaade istedi. Bu müracaat Siyonistler namına icra ediliyor ve işin arkasında meşhur bankerlerden (Roçild) bulunuyordu, Talebin esası şuydu: Filistin'de hükümetin irade edeceği mahalde Musevi köyleri tesis edilecek, hükümet arzu ederse bu köylerde İslâm haneleri de bulunduracaktı. Memalik-i ecnebiyyeden bu köylere gelecek olan Yahudiler, Devlet-i aliyenin kavanin ve nizamatına tabi olacaklardı. Buna mukabil hükümete Dûyun-i Umumiye meselesinde hizmet ve teshilat arzedeceklerini ve bunun için tahrirî ve muteber teminat da verileceğini söylemişti.

Gerek bu Viyanalı Musevi'nin şahsen haiz olduğu ehemmiyet ve gerek Düyun-u Umumiye'ye müteallik teklifteki ciddiyet hasebiyle meseleyi Zat-ı Şahane'ye arzettik. Bir Cuma selâmlığından sonra Hünkâr o Museviyi kabul etti. Viyana'Iı Siyonist meseleyi tafsilatiyle Sultan Hamîd'e izah etti.

Fakat Sultan Hamîd bunda bir takım mahzurlar gördü, Filistin havalisi esasen Makamat-ı Mukaddese olması dolayısıyla siyasî ihtiraslara zemin olmaktaydı; her sene kilise ve ayin işleri münasebetiyle türlü nizamlar çıkıyor, hükümete daimi baş ağrısı oluyordu. Buna bir de Yahudi meselesini ilave etmek, Hünkarın hoşuna gitmedi. Viyana'Iı Siyonist bir netice elde edemeyerek memleketine döndü.»

Başkatip Tahsin Paşa'nın cansız ve anlayışsız bir ifade ve sathî bir görüşle anlattığı meselenin içyüzünü açıklayalım:

Yahudiler bugün olduğu gibi; Filistin'i hep beraber oraya göç etmek ve müstakil bir millet olarak yaşamak için değil, yine her tarafa dağılmış ve her tarafın kanını emmeye memur bulundukları halde göstermelik bir hara gibi kullanıp dünya'nın en nazik yerinde işgal edecekleri köprü başlarıyla cihan siyasetine tesir etmeyi hesaplıyorlardı.

İşte bundan sonraki, pek az kimse tarafından bilinen hakikat şudur ki, Yahudiler Kudüs'e mukabil Düyun-u Umumiye borçlarını silmek teklifinden başka, Sultan'ın servetine muazzam bir servet takdimine hazır olduklarını bildirmişler ve şu cevabı almışlardı:

-Dünyanın bütün devletleri ayağıma gelse de bütün hazinelerini kucağıma dökse, size Siyonistlik adına Kudüs'ten bir parça yer bile vermem!
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Yahudi'ye işte bu gözle bakan Ulu Hakan'ı hal'inden sonra Selânik'de bir Yahudi'nin köşküne hapsedecekler ve daha hazini, ona hal'ini bildiren heyetin içine Yahudilik güdücülerinden birini katacaklardır.

İşte bugünkü İsrail'in -ki İslâm dünyasının can noktasına oturtulmuş bir kazıktır- teşekkülü yolunda bu ilk ve sureta masum teşebbüsü kökünden reddetmekle ileriyi görmüş ve Türk tarihine mürekkebi güneş harflerle «Büyük Kahraman" diye kaydedilmeye hak kazanmış, böyleyken aynı Yahudi'nin oyununa getirilerek yerin dibine batırılmış Ulu Hakan Abdülhamîd Hân!..



-N FAZIL KISAKÜREK...-------------------



...İşte çekildi isyan bayrağı! "Gemileri yakmışız, isteyerek, mümkünü yok dönüşümüzün, çizgimize gelen gelsin!" Köy köy, dağ dağ ve şehir şehir yankı gelir bu kutsal çağrıya!...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Osmanlı'nın son padişahları arasında en kudretlisi, en ileri görüşlüsü...Asrın en siyasi Padişahı...Coğrafyasındaki bütün olayları gelişmeleri çok iyi yorumlamış , zındıkanın ciğerini çok iyi okumuş , buna göre de tedbirler almış , deha siyasetiyle yıkılmakta olan bir devleti 33 yıl ayakta tutmayı başarmıştır.. Ama malüm , imparatorluğun altını oyan kalleşler, O'nun da sonunu kalleşçe getirmişler. Nur içinde yat Ulu Hakan ...Aslında Ermeni-Yahudiler tarafından takılmış olan kızıl sultan lakabını bugün bile utanmadan telaffuz eden ve tarihine yabancılaşmış dinazorlar var bu memlekette hala , İttihat-terakki artıkları bunlar...İttihat - terakki ne yaptı Osmanlı - Rus harbini çıkarmaktan başka...sonuçları ortada...Bugün Abdulhamid'i eleştirenler o gün vatan hainliği yapan ittihatçıların torunları veya yandaşları yani aynı zihniyetin mamulleri..Türk tarihinin Ulu Hakanı mekanın Cennet olsun...Müslümanlık ehramı sana minnettardır!.... alıntı...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
II. Abdülhamid Han'ın en önemli liderlik vasıflarından biri de kuvvetli bir imana sahip olmasıydı. 33 yıllık saltanatı boyunca gücünü bu iman kuvvetinden aldı.

Sultan'ın meşhur bir sözü vardı: ''DİN VE FEN''. Osmanlı devletinin ve İslam aleminin bu iki ziynetle ziynetlenmesini isterdi.

Yeniden canlanmak için gerekli olan Avrupa medeniyetini taklit değil, gücümüzün esası olan İslamiyete dönmektir.

''İmparatorluğumuz , din, iman ülkesidir ve öyle kalacaktır. Eğer din anlayışı yıkılırsa, imparatorluğumuzun sonu gelmiş demektir.'' ''Kendi programımızı tatbik etmeliyiz ve herşeyden evvel İslamiyetin gösterdiği yolda gitmeliyiz. Hiçbir padişah başka türlü hareket edemez ve etmemelidir.'' Eğer yeniden canlanmak, eski kuvvetimizi bulmak, eski büyüklüğümüze erişmek istiyorsak bize bu kudreti vermiş olan, Avrupa'nınsözümona medeniyetini taklit etmek değil, bilakiskudretimizin esası olan İslamiyete dönmektir.'' ''Kainatın yaratıcısı olan Allu tealaya hamd olsun. Bizi doğru yola erenlerin , yollarını şaşırmayanların gittiği yola götür.''

''Bizi yükselten, dinimize karşı duyduğumuz büyük aşktır''


Kaynak: Mehmet Aydın, Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt