Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ABDÜLHÂLIK GONCDÜVÂNÎ (Kuddise Sirruh) (1 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
MÜ'MİNİN FİRÂSETİ
Bir aşûre günüydü, “hazreti Abdülhâlık”,
Sohbet ediyordu ki mescitte bir aralık,
Müslümân kıyâfetli bir “Genç” girdi içeri.
Talebe arasında, oturdu diz üzeri.
Bu büyük zât, bir yandan hem sohbet ediyordu,
Bir yandan da, dikkatle “O genc”e bakıyordu.
Sohbetin arasında, bir ara o genç adam,
Dedi ki: (Ey efendim, Resûl aleyhisselâm,
"Firâset-i mü'minden sakının ey insanlar!
Zîrâ o, Rabbimizin nûruyla eder nazar."
Diye, bir hadîsinde, buyurdu ki eshâba:
Bu hadîs-i şerîfin sırrı nedir acabâ?)
Buyurdu: (Sırrı şu ki, belindeki zünnârı,
Çıkar da müslümân ol, kandırma insanları.)
Genç, îtirâz ederek dedi: (Allah korusun.
Yâni sen, şimdi bende zünnâr mı var diyorsun?)
Buyurdu: (Şu hırkanı çıkar da öyle ise,
Zünnâr olmadığını, isbât et mâdem bize.)
Çıkardı hırkasını, o genç istemiyerek.
Belinde bağlı “Zünnâr” çıkınca, üzüldü pek.
Yalan söylediğine utandı, mahcûb oldu.
O an "islâm"a karşı, kalbine sevgi doldu.
Hem de bir evliyânın, Allah'ın nûru ile,
Nazar edeceğini anladı böylelikle.
Kalbinde ona karşı, duydu büyük muhabbet.
Ve getirdi aşk ile, “Kelime-i şehâdet”.
O zaman o büyük zât buyurdu ki: (Ey dostlar!
Bu, kesti zünnârını ve affa oldu mazhar.
Gelin, biz de keselim bizdeki zünnârları.
Olsun îmânlarımız kâmil ve şirkten arı.
O, "maddî zünnârı"nı kesti ve etti îmân.
Biz, kalptekini kesip, bulalım tam itmînân.
Şu "kibir zünnârı”nı kalpten kesip atalım.
Böylece gizli şirkten, birlikte kurtulalım.)
Şaşkına döndü herkes onun bu sözlerinden.
İmâm'ın ayağına düştüler hepsi birden.
Herbirinin kalbinden, onun himmeti ile,
Gitti “Gurur” ve “Kibir”, kalmadı zerre bile.
Bu zâtın tek gâyesi, “Dîne hizmet” yapmaktı.
Her duâsı, İndallah kabûl olan bir zâttı.
İnsanlar, hattâ cinler, bu mübârek kişinin,
Yanına koşarlardı, bir duâ almak için.
Yine sevenlerinden birisi, çok uzaktan,
Dergâha gelmişti ki, duâ alsın bu zâttan.
Az sonra, güzel yüzlü, şık giyimli genç biri,
Gelip duâ istedi ve çıkıp gitti geri.
Lâkin gelen misâfir, çok merak etti onu.
Suâl etti İmâm'dan onun kim olduğunu.
Buyurdu: (Melek idi, biraz önce gördüğün.
Duâ istemek için, bize gelir bâzı gün.)

MÜ'MİNİN FİRÂSETİ
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Nefsin kendini üstün bilmesi, yaradılışının ve cibilliyetinin bir gereğidir.
Bu yüzden, bu damarı söküp atmak mümkün değildir ama onu kontrol altında tutmak ve bununla mücadele etmek insanın elinden gelir. Zaten nefsin görevi de insanı mücadele ile tekemmül ettirmektir. Bundan dolayı nefis sönüp yok olmuyor. Ömrümüzün son anına kadar bizim terakki ve tekemmül kaynağımız oluyor.

Tevazu imandan, kibir ise nefisten gelir.

İnsanın davranış ve yaşamına hangisi galipse kontrol onda demektir.
Vücut bakımından ince ve zayıf olan ve kendi acizliğini gösteren hiçbir şeye tahammül edemeyen insan felsefe ve küfürden gelen fikir ile kibrin kontrolü altına giriyor.

Rabbim bizlere son nefesimize kadar nefsimize hakim olmayı nasip etsin...
 

ebuzer25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
1,845
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
ALLAH razı olsun cok güzel bir yazıydı emegıne saglık
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt