Bayram Afyonlu
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ara 2009
- Mesajlar
- 80
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 59
SABIR IMANIN YARISIDIR
İman; dinin esaslarım doğrulamaya ve inanmaya denildiği gibi, bazen bu doğrulama (tasdik) dan hasıl olan sahih amellere, bazen da takdirin ve amellerin hepsine birden denir. Marifetin kapılan gibi amellerin de kapılan vardır. İman sözü, hepsine birden isim olarak verildiği için, imanın yetmişten fazla kapısı. ve kolu olduğu tesbit edilmiştir.
Sabrın, imanın yarısı olması durumuna gelince: Bu imâna iki şekilde değer verilmesi ve iki ismi alması sebebiyledir.
1) İmânın, hem tasdik hem de amele isim olmasındandır. Bu bakımdan imanın iki esası vardır diyebiliriz.
a) Yakın; (kesin iman).
b) Sabır,
Yakın sözünden gayemiz; Allah, kulunu dinin esaslarını bulmasından ve bilmesinden hasıl olan sağlam bilgi ve kesin imandır.
Sabırdan gayemiz de Yakın'ın gereği ile amel etmektir. Çünkü yakın, kişiye isyân etmesinin zararlı, itaat etmesinin ise faydalı olduğunu bildirir. İsyânın terk edilip ibadete devam edilmesi de ancak sabırla mümkün olur.
Sabır demek, nefsin isteklerini ve tembelliğini onları kahrederek ortadan kaldırarak dinin emirlerini ifa etmek demektir. Bu yüzden de sabrın, imanın yansı olduğu ortaya çıkar. Bu sebeple Resulûllah imân ile sabrı bir araya toplayarak
"Size en az verilen şey, yakîn ile sabır azimetidir," buyurmuştur.
2) İkinci değerlendirme ile imân, marifetler üzerine bina edilen amellerden hasıl olan durumlar demektir. İnsanoğlunun bütün hareketleri bu sebeple ikiye ayrılmış oluyor:
a) Dünyada da ahirette de faydalı olan şeyler.
b) Dünyada da ahirette de zararlı olan şeyler. İnsanın zararlı olan durumlardan sakınmasına göre sabır hâli faydalı olan şeylere yönelip onları yapması durumunda da şükür hali vardır.
Birinci değerlendirme ile sağlam bilgi, imanın iki yönünden biri olduğu gibi, şükür de imanın diğer yönü olur.
İslam büyüklerinden İbn Mes'ud diyor ki:
"İman sabır ve şükrün oluşturduğu bir bütündür". Bu sözler Resulûllah'a nisbet edilir.
Kesin olarak sabır, nefsin isteklerine karşı İslâmın emirlerinde karar kılmak olduğundan, nefsin isteklerinin de şehvet ve öfke yolundan geldiğinden, şehvetin, zevkleri tatmin etme, öfkenin de musibetleri önlem gayesine yönelik olmak üzere ikiye ayırmış olduğundan, orucu da sadece mide ve ferc şehvetine engel olup öfke şehvetini önlemeye yeterli olmadığından Resulûllah "Oruç sabrın yarısıdır" buyurdu. Çünkü tam anlamıyla sabır, gadab ve şehvetin kuvvetlerine karşı koyarak yapılan sabırdır. Orucun, imanın dörtte biri oluşu bu bakımdandır.
Sabrın imanın yarısı olduğunun anlaşılması bu şekilde olmalıdır. Çünkü bir çok şeylere iman adı verilir.
İman; dinin esaslarım doğrulamaya ve inanmaya denildiği gibi, bazen bu doğrulama (tasdik) dan hasıl olan sahih amellere, bazen da takdirin ve amellerin hepsine birden denir. Marifetin kapılan gibi amellerin de kapılan vardır. İman sözü, hepsine birden isim olarak verildiği için, imanın yetmişten fazla kapısı. ve kolu olduğu tesbit edilmiştir.
Sabrın, imanın yarısı olması durumuna gelince: Bu imâna iki şekilde değer verilmesi ve iki ismi alması sebebiyledir.
1) İmânın, hem tasdik hem de amele isim olmasındandır. Bu bakımdan imanın iki esası vardır diyebiliriz.
a) Yakın; (kesin iman).
b) Sabır,
Yakın sözünden gayemiz; Allah, kulunu dinin esaslarını bulmasından ve bilmesinden hasıl olan sağlam bilgi ve kesin imandır.
Sabırdan gayemiz de Yakın'ın gereği ile amel etmektir. Çünkü yakın, kişiye isyân etmesinin zararlı, itaat etmesinin ise faydalı olduğunu bildirir. İsyânın terk edilip ibadete devam edilmesi de ancak sabırla mümkün olur.
Sabır demek, nefsin isteklerini ve tembelliğini onları kahrederek ortadan kaldırarak dinin emirlerini ifa etmek demektir. Bu yüzden de sabrın, imanın yansı olduğu ortaya çıkar. Bu sebeple Resulûllah imân ile sabrı bir araya toplayarak
"Size en az verilen şey, yakîn ile sabır azimetidir," buyurmuştur.
2) İkinci değerlendirme ile imân, marifetler üzerine bina edilen amellerden hasıl olan durumlar demektir. İnsanoğlunun bütün hareketleri bu sebeple ikiye ayrılmış oluyor:
a) Dünyada da ahirette de faydalı olan şeyler.
b) Dünyada da ahirette de zararlı olan şeyler. İnsanın zararlı olan durumlardan sakınmasına göre sabır hâli faydalı olan şeylere yönelip onları yapması durumunda da şükür hali vardır.
Birinci değerlendirme ile sağlam bilgi, imanın iki yönünden biri olduğu gibi, şükür de imanın diğer yönü olur.
İslam büyüklerinden İbn Mes'ud diyor ki:
"İman sabır ve şükrün oluşturduğu bir bütündür". Bu sözler Resulûllah'a nisbet edilir.
Kesin olarak sabır, nefsin isteklerine karşı İslâmın emirlerinde karar kılmak olduğundan, nefsin isteklerinin de şehvet ve öfke yolundan geldiğinden, şehvetin, zevkleri tatmin etme, öfkenin de musibetleri önlem gayesine yönelik olmak üzere ikiye ayırmış olduğundan, orucu da sadece mide ve ferc şehvetine engel olup öfke şehvetini önlemeye yeterli olmadığından Resulûllah "Oruç sabrın yarısıdır" buyurdu. Çünkü tam anlamıyla sabır, gadab ve şehvetin kuvvetlerine karşı koyarak yapılan sabırdır. Orucun, imanın dörtte biri oluşu bu bakımdandır.
Sabrın imanın yarısı olduğunun anlaşılması bu şekilde olmalıdır. Çünkü bir çok şeylere iman adı verilir.